Cennetin kokusuna talip olanlar
Cennetin kokusunu alabiliyor musunuz? Sahi nasıl kokar cennet? Nasıl mest eder insanı? Hiç tadanınız var mı?
Bizler bu dünyada cenneti kazabilmek, cehennemden kurtulabilmek için yaşarız. Tüm hayatımız bunun üzerinedir. Yapıp ettiklerimizin bir karşılığı olacağını biliriz.
Oysa Allah RasulüSallallahu Aleyhi ve Sellem ümmetini, cennetin kokusunu almalarına engel olacak pek çok günah üzerine uyarmıştır. Görmek değil, içinde bulunmak değil, dokunmak, hissetmek değil, kokusunu bile alamamakla tehdit etmiştir ki bu asla, uzaktan bile olsa cenneti görememek, ona hiçbir şekilde yaklaşamamak, hiçbir duyu organıyla hissedememek demektir.
Anne babaya kötü davranmaktan tesettüre riayet etmemeye, haksız yere cana kıymaktan yalan söylemeye varana kadar pek çok konuda cennetin kokusunu alamamaya dikkat çekilir ve biz, eğer o hadisteki günahı işlemiyor isek tabiri caizse kendimizi kurtardığımızı düşünebiliriz. Başörtülerimizi deve hörgücü gibi yapmıyor isek “Kurtulduk” diyebiliriz mesela. Anne babamız bizden razı ise kendimizi o tehdide muhatap saymıyor olabiliriz…
Fakat sahih hadis okumalarımızda öyle bir hadis çıkar ki karşımıza hiçbir şekilde paçamızı kurtarmaya güç yetiremez, içinden sıyrılamayız. İşte öylesi bir uyarıdır; “Kimi Allah bir işin sorumlusu yapar da o, o işin hakkını vermeden ölürse cennetin kokusunu alamaz” (Buhari:7150, Müslim:142) hadis-i şerifi.
Açıktır, nettir ve herkesi muhatap almaktadır hadis. Anneye de seslenir, babaya da evlada da... Doktoru da muhatap alır, öğretmeni de imamı da... Vakıfçıyı da uyarır, particiyi de devlet başkanını da… Çünkü muhatap kitlesi gayet nettir; bir işin sorumlusu olan herkes!
Bizler ergenlik çağına girmemizle birlikte bir değil, pek çok işin sorumlusu olduk ve halen de olmaya devam ediyoruz değil mi? En başta istisnasız hepimiz kuluz ve kullukla sorumlu tutulmuşuz. Sonra bir ümmete mensubuz ve ümmet adına sorumluyuz. Bunların yanında mutlaka ama mutlaka bir anne babaya evladız ve onlara karşı sorumluyuz. Bunlarla birlikte kimimiz öğrenci, kimimiz bir mesleğin sahibi, kimimiz anne ve baba, kimimiz kardeş, kimimiz vakıf ve derneklerde bir işin sorumlusuyuz. Hepimiz birilerine komşu, hepimiz birilerine akrabayız. Kimimiz seçilen ve seçildiği alanla sorumlu tutulanken, hepimiz seçeniz ve seçtiklerimizle sorumluyuz…
Bu demektir ki çocuk değilsek, akli dengelerimiz de yerinde ise bu hadis her yönden bize değecek, her yönden bizi muhatap alacak, her yönden bizi saracak ve “Bana hitap etmiyor” diyemeyeceğimiz şekilde hepimizi sorumlu tutacaktır!
Anneler, Allah’ın kendilerine emanet ettiği bir nesilden sorumludur ve o işin hakkını verip veremediğinden hesaba çekilecektir.
Eşler, kadın da olsa erkek de birbirine karşı sorumludur ve Rabbimizin de en çok ehemmiyet verdiği aile mukaddesatının hakkını verip veremediğinden hesaba çekilecektir.
Öğrenciler, okudukları bölümleri iş olsun ya da diploma bulunsun diye değil, gerçekten ilim öğrenmek ve bilgilerini ümmetin istifadesine sunmak üzere okumakla sorumludur ve o işin hakkını verip veremediğinden hesaba çekilecektir.
Meslek sahipleri; bu ülkenin öğretmenleri, hocaları, hâkimleri, savcıları, mühendisleri, mimarları, yazarları, çizerleri, meslek adına sayılabilecek her ne varsa hepsi sadece para kazanmak veya statü sahibi olmak için değil, diploma ve birikimlerini Allah adına kullanma, helal yolla para kazanma, mesleğini, devletini, milletini ve ümmetini geliştirmeye araç olarak kullanmakla sorumludur ve o işin hakkını verip veremediğinden hesaba çekilecektir.
Partide veya vakıfta herhangi bir şeyin başkanı olanlar, herhangi bir komisyonun üyesi olanlar görevlerinin gereğini yerine getirmekle, bahane üretmeden, kaçak güreşmeden canla başla çalışmakla sorumludur ve o işin hakkını verip veremediğinden hesaba çekilecektir.
Tam da yeni bir seçimi atlattığımız bugünlerde “Baş” olmuş yönetenler, idareleri altındaki tüm vatandaşlara hak ettiklerini vermek, devleti içeride kalkındırmak, dışarıda iyi temsil etmek, ülkemiz ve dünyadaki Müslüman kardeşlerimiz adına olumlu ve güçlü adımlar atmak, maddeten ve manen yaşanan tüm eksiklik ve sıkıntıları gidermek adına politikalar üretmekle sorumludur ve o işin hakkını verip veremediğinden hesaba çekilecektir...
Görüyoruz ki ne kadar sorumluluk o kadar imtihan ve hesaba çekilmek demektir. Anne baba olduğumuzda, bir mesleği icra etmeye başlayıp parasını kazandığımızda, bir seçimin kazananı olup da rütbemizi yükselttiğimizde sevinmekten çok o işin hakkını nasıl verebilirim ve bu hadisin pençesinden nasıl kurtulabilirim diye düşünmek, tüm ömrümüz boyunca omuzlarımıza yüklenen sorumlulukların gereğini titizlikle yerine getirmeye çabalamak zorundayız.
Eğer buna gayret etmez ve sorumlu olduğumuz işlerin hakkını veremeden canımızı sahibine teslim edersek, ebediyen cennetin tatlarından uzak kalma riskimiz var demektir!..
Meryem Nida.