İhtiyar mümini hor gören, münafıktır!
Resulü Mücteba Peygamber Efendimiz (sav) buyuruyor: “Üç kişi vardır ki onların hakkını kimse hor görmez. Apaçık münafıklık yapanlar hariç.”
Peki, kimdir bunlar? Birincisi, “Müslümanlıkla ihtiyarlamış, saçı, sakalı ağarmış olan müminlerdir. İman ve ihlasla ihtiyarlamış saçı sakalı beyazlamış Müslümanları ancak münafıklar hor ve değersiz görür, saygı duymaz. Müslüman erkek ya da kadın yaşlılara saygı duyacağız. İmanın gereğidir bu. İhtiyarların pîrî, Nuh Aleyhisselam’dır. Marangozlarınki de İdris Aleyhisselam’dır. Nuh Aleyhisselam 950 sene peygamberlik yapmıştır. “Kim, Müslüman mümin ihtiyar erkek ve kadınlara saygı duyarsa Nuh (as)’a hizmet etmiş gibi ecir alır” diye buyruluyor.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem. Böyle ihtiyarlara saygı duymayanlar ancak münafıklardır. Onları hor görürler. İkincisi, “Müminlerin başına idareci olmuş kimsedir. Bu idareci son derece adaletli, kılı kırk yarıyor. Gerekli kanun maddelerini uygularken asla taraf tutmuyor. Adalet kılıcı kimi keserse kessin yolundan dönmüyor. Yerinde iş yapıyor. Allah’ın emrinden çıkmıyor. Böyle adil bir idareci, önder veyahut imamdır. Tabii bu en baştan en küçüğe kadar olabilir. Bildiğimiz gibi camilerde imamlık yapan imamlar da hakkını veriyorsa bu saygıya layıktır. Onları hor gören, saygı duymayan apaçık münafıktır. Bana kızmayın. Ben demiyorum, Efendimiz buyuruyor. Üçüncüsü de “Hayırları öğreten kimsedir.”
Onlara saygı duymayan, tahkir eden kimse de münafıktır. Hayır, Allah’ın murad ettiği, iradesiyle emrettiği, İslam ’ın emrettikleridir. Kur’an-ı Kerim’de, Efendimiz’in sünnetinde, sahabelerin icmasında, müctehidlerin içtihadında yer alan yani Şeriat’ta yer alan şeyler hayırdır. Bu hayırları öğreten kimseye saygıyla bakmak, gıpta etmek, hakkını yememek gerekir. Kim onları küçük veya hor görürse apaçık münafıktır. Tabarani’nin Ebu Umame el-Bahilî (ra)’tan naklettiği başka bir hadiste Peygamber Efendimiz bu üç kişiye ilaveten şu kimselere de saygı duyulması gerektiğini buyurmuştur. Bunlar, ilim sahibi olan kimselerdir. Şeriat ilmine sahip olanlar en başta olmak üzere diğer ilim sahiplerine de saygı duymamız gerekiyor. Mesela doktor, müminlere, insanlara hizmet ediyor, sahtekârlık yapmıyor, görevini istismar etmiyor. Doktor olsun mühendis olsun hangi ilme sahip olursa olsun insanlara hizmet eden kimseye saygı duymalıyız. Üzerimdeki elbisenin kumaşını dokumasalar, terzi bunu dikmese ben ayıplarımı örtüp karşınıza çıkamazdım. Ancak bu hizmetleri yapan kişi Müslüman olacak, yaptığı işi insanlara hizmet aşkıyla yapacak ve dinin emirlerine uyacak.
İSLAM, İNSANLIK DİNİDİR
Ebu Hureyre’den nakledilen bir hadis-i şerifte Efendimiz, “Meclis üç kişiye genişletilir, onlara yer verilir” buyuruyor. Kimdir peki bunlar? Birincisi ilmine hürmeten “ilim sahibi adama”, ikincisinde insanlara hizmet ettiği için, “devlet adamı, idareci kimseye” üçüncüsünde de yaşlılara saygılı olmamız gerektiğinden “yaşlı adama” mecliste yer verilir. Yaşlılara saygı güzel Peygamberimizin sünnetidir. Ancak günümüzde görüyoruz ki, tramvayda ya da metroda oturan gençler ihtiyarlamış, yaşlanmış adamı, kucağında çocuğu olan kadını, görmezden geliyorlar. Yaşlı adam veya kucağında çocuk olan kadın geldi mi “buyur gel otur” demek lazım. Yapanlara sözüm yok. Peygamberin sünneti bu, emri bu. Cevat Hoca’nın sözü değil. İslam ne güzel bir din görüyorsunuz. Bu insanlık görevidir. Zaten İslam da insanlık dinidir.
ALLAH’IN KELAMINA SAYGI DUY
Ashab-ı kiramdan Kaab bin Ahbar (ra)’dan aktarılan bir hadis-i şerifte Efendimiz, “İhtiyar Müslümana, adaletli idareciye ve hafıza yer veriniz” buyuruyor. Kaab bin Ahbar, biz Efendimiz’in saydığı bu kimselere, saygı duyar, mecliste yer veririz diyor. Kaab ayrıca hafızlara tazim eder, onları aramızda en değerli görürüz diyor. Ancak hafız kimsenin Kur’an’ı ezberlediği gibi Kur’an’a da uyması gerekir. Kur’an-ı Kerim’i ezberlediği için hafıza saygı duyulması gerekir. Başımdan geçen bir hadiseyi size anlatayım. Dedem medreseler kapatıldığı zaman, jandarmalar gelip de kitapları çiğnemesinler, elinden almasınlar diye ağlaya ağlaya kitaplarını bir kuyuya gömmüş. Ben bu kitaplara ulaşmak için 4 sene uğraştım.
Gömüldüğü yerden kitapları buldum çıkarttım. Dedem vasiyetinde “Hafızlara tazim edin” diyor. Ben o zamanlar gencim “Böyle bir şey mi olur. Tazim yalnız Allah’a olur” dedim. Sonra anladım ki adamın kaşına gözüne değil, içinde Allah’ın kelamı olduğu için onlara tazim etmemizi söylüyor. Allah kelamına saygı duyuyorsun, başka bir şeye değil. İslam dininin esaslarını anlatan hususlar hep Kur’an’da var ama bazısı görmüyor işte. Sahabilerden Kaab bin Ahbar bize bu hadisi aktarıyor. Allah onlardan razı olsun. Peki şimdi biz ne yapacağız? Aile reisi olarak sorumluyuz. Hanımımıza, oğlumuza, kızımıza, eşimize, dostumuza, arkadaşımıza bunu anlatacağız. Otobüste kalkmamak için yaşlı kimseleri görmezden gelmelerinin yanlış olduğunu usulünce anlatacağız. Efendimiz’in emrettiği gibi yaşlılara, idarecilere, hafızlara saygıda kusur etmememiz gerekiyor. Bu dinimizin emridir. Yapmayan münafıktır. Efendimiz’in sözü böyledir.
ZULME KARŞI AFFEDİCİ OLMAK
Peygamber Efendimiz, “Üç kişi vardır Allah’ın (cc) o kimseleri affetmesi haktır” buyuruyor. Kimdir onlar? Birincisi: Kendisine zulüm edilmiş, hakkı yenilmiş olsa bile karşısındakini affeden, davacı olmayan kimsedir. Zulme uğramış adam, “Hasbunallah ve nimel vekil nimel mevla ve nimen nasir” der. Yani, “Allah bize yeter, o ne güzel yardımcı, ne güzel vekildir” der. Karşısındakini affeder. Allah, bundan dolayı onu aziz eder. Yine bir hadise aktarayım sizlere. Babam, Ömer Nasuhi Bilmen Hoca ile oda arkadaşıymış. Allah, geçmişlerimize rahmet etsin. Ben Ömer Nasuhi Bilmen Hoca’yı görmedim ama kitaplarını, icazetlerini biliyorum. Babam camide vaaz verirken içki içenlere, kumar oynayanlara dinin emirlerini anlatmak için yüklenmiş. Tabii o zamanlar eşkıya tabiatlı adamlar var. Doğru düzgün bekçi yok, jandarma yok. Babam ekin ekiyormuş tarlada. O sırada 5-6 kişi ekinleri kibrit çakıp yakıp karşıdan izliyorlarmış. Babam hiçbir şey demiyormuş. Sadece “Hasbunallah ve nimel vekil nimel mevla ve nimen nasir” diyormuş. Neden peki? Asıl kazananın kendisi olduğunu bildiği için. Evet böyle kendine zulüm edildiği halde davacı olmayanı Allah aziz eder. Efendimiz böyle buyuruyor. Bazen tekrar ediyoruz ama yine bu hadiseye benzer bir olayı anlatmak istiyorum. Büyük bir evliya mağarada yaşıyormuş. Herkes ona saygı duyuyor, güzel iyi bir insan. Bir adam gelmiş bu evliyaya küfretmiş. Evliya, “Allah senden razı olsun evladım, teşekkür ederim” demiş. Adam, “İhtiyar ben sana küfrettim, sen bana neden teşekkür ediyorsun” demiş. Evliya da, “Oğlum sen küfrettin, eziyet ettin, ama ben sabrettim derecem arttı. Sana teşekkür borçluyum” demiş. Evet, yapabilir misiniz bunu? Peygamber Efendimiz de böyleydi. Mekke ’yi fetih etti. Ama yine de affedici oldu. Zulme karşı hep sabretti. Müslüman olma şartı dahi koşmadan bütün müşriklere serbestsiniz gidebilirsiniz dedi. Bu davranış karşısında hepsi Müslüman olmak için kuyruğa girdiler. Aynı Hz. İbrahim aleyhisselam gibi Efendimiz sabretti ve “Allah bize yeter, o ne güzel yardımcı ne güzel vekildir” dedi. Evet zor bir iş zulme karşı sabretmek ama sabrederseniz Allah sizi aziz eder. Hz. İbrahim Aleyhisselam’ı hiç görmedik ama beş vakit namazda onun adını da anıyoruz değil mi? Allah bütün sabredenleri aziz ediyor, isimlerini unutturmuyor. Allah bizleri de sabredenler zümresine dahil eylesin.
Amin.
Prof. Dr. Cevat Akşit..