Kalbi̇mi̇zi̇n Temi̇z Kalması iİçi̇n Mücadele Etmeli̇yi̇z
Resul-ü Müctebâ buyuruyor, "Hâkimler, kadılar üst sınıftır. Bu üst sınıftan ikisi Cehennem'dedir çünkü hükümlerinde doğru karar vermemişlerdir ve zulmetmişlerdir.
1 kısmı da Cennet'tedir çünkü eğriyi doğrudan ayırt etmişler ve haklı karar vermişlerdir. İşte bunlardan hakkı bilip öğrenenler Cennet'tedir. İnsanlar için hükmedip hakikati bilmeden, araştırmadan hüküm verenlerin hükmü delilsizdir ve sapıktır. Her türlü sapık olan da Cehennem'dedir. Bir diğeri de hakkı bilmesine rağmen yanlış karar verip zulmetti. İşte o da Cehennem'dedir.” Hâkimlerin dinimizde çok önemli mertebeleri vardır, tabii Hakk’a tabi olanlar. Peygamber Efendimiz, bunların az olduğunu da söylüyor. Bir zamanda Hz. Ömer’in karşısına iki kişi gelir, Hz. Ömer’in karşısındayken bile itişip kakışıyorlardır. İkisini ayırdılar. Hz. Ömer, “Herkes yarını da düşünsün. Bugünün bir de yarını var. Yalan söylemeyin’ diyerek o iki kişiyi uyardı.
Sonra da Hz. Ömer de o kişi hakkında adil bir hüküm verdi. Hz. Ömer’in adaleti, bütün dünyada bilinir. Bizzat ben Hıristiyan din adamlarından Hz. Ömer için, ‘Yeryüzünde ilahi adaleti uygulayan adamdır’ sözünü duydum. Allah ondan razı olsun ve bizi onun şefaatine nail etsin.
GÜÇLER AYRILIĞI İLKESİNİ ORTAYA KOYAN İLK KİŞİ HZ. ÖMER’DİR
Hz. Ömer, İslam devletinde mahkeme teşkilatını ve askeri teşkilatı kurmuştur. Düzenli ordunun kurulmasını sağlamış, belediye teşkilatını kurmuştur. Yani Hz. Ömer, devletin teşkilatlanmasını sağlamıştır. Hz. Ebubekir zamanında yalancı peygamberler türemiştir. Hz. Ebubekir bu yalancı peygamberlerle uğraşıp onları tepeledi. Hz. Ömer de sakin bir ortamda idare etmeye başlayıp, meclis sistemini, kanun yapan bir meclis kurup, denetim mekanizmasını oluşturmuştur. Yasama, yürütme ve yargının ayrılmasını sağlayıp güçler ayrılığı ilkesini ortaya koymuştur. Bu yönüyle güçler ayrılığı ilkesini ortaya koyan ilk kişi Hz. Ömer’dir. İran seferini de ilk başlatan Hz. Ömer’dir. Halife olduktan sonra ilk hutbesinde, ateşe tapan İranlıları hizaya getireceğini ve onların İslam’a verdiği zararın önüne geçeceğini söylemiştir. Hatta Hz. Ömer, İran seferini yapacak orduyla birlikte yola çıkmak istemiştir ama istişareler sonucu, onun ordunun başına geçmesine izin verilmemiştir. Nedeni de Hz. Ömer eğer İran seferine katılacak olursa, başkaları da çıkıp halifeliğini ilan edebilirdi. İşte Hz. Ömer gibi adaletle hükmedip, istişareye uyan ve hakkı gözeten bir kadı da çok önemlidir.
İNSAN, NEFSİNİN ARZULARINA UYARSA KALBİNDE SİYAH BİR LEKE OLUŞUR
Peygamber Efendimiz, “Kalpler dörttür. Birincisi, açık kalptir. Açık kalp kandil gibidir, parlar ve nur saçar. İkincisi, örtülü kalptir. Bu kalp örtüsüne bağlıdır ve üstü mühürlüdür. Üçüncüsü, ters kalptir. Dördüncü kalp de yamuk kalptir. Açık kalp küfürden arınmış, münafıklıktan arınmış kalptir.
İşte müminin kalbi açık kalptir. İşte müminin kalbinin içindeki nur iyiyle kötüyü ayırt eder.
Örtülü kalp de kâfirin kalbidir” diye buyurmuştur.
Bu hadisten sonra, ‘Hocam adalet mi bu?’ diye sorabilirsiniz. Her insan temiz doğar ve gerçeği görebilecek kabiliyettedir. Bizim inancımızda da bu vardır. Kur'an-ı Kerim'de de geçer, Allah onların kalbini kapatmıştır, mühürlemiştir diye geçer.
Allah peygamberler gönderip insanı uyarmıştır.
Eğer insan nefsinin arzularına uyarsa kalbinde siyah bir leke oluşur. İnsan bu kötülükten dolayı pişman olur ve tövbe ederse o siyah nokta kaldırılır. Ama tövbe etmezse ve kötülük yapmaya devam ederse başka siyah lekeler de kalbin üzerinde oluşur. İşte insanoğlu da böylelikle tertemiz kalbini simsiyah yapar. İşte bu kalpte de hakikati görecek nur kalmamış demektir. Yoksa Allah kimsenin kalbini mühürlemez, insan kendi kalbini mühürler. Yanlış işlerden dolayı kalp simsiyah olur.
EĞER MELİK İYİ İSE ASKERLERİ DE İYİDİR
Kalp çam kozalağı gibi bir organımız ve sol göğsümüzün altında durur. Allah önce ruhu yarattı, sonra da bedeni yarattı. Sonra da ikisine evlenmesini emretti. Ruh ve beden de evlendi ve iki şey meydana geldi. Bunun ilki kalptir ve kalp erkektir. Kalp iman yeridir ve ruha talip oldu ve Allah’a tabidir. Diğeri ise nefistir ve nefis de dişidir.
Nefis de fesat yeridir, o da Şeytan’a tabidir. Peki, bu Hadis-i Şerif'te geçen ters ve yamuk kalp nedir? Peygamber Efendimiz, “Ters kalp, münafığın kalbidir. Hakk’ı bilir, Allah’ın varlığını ve birliğini bilir ama sonra da inkâr eder. İşte bu insanların kalbinin içi başka, dışı başkadır. Yamuk kalp de ise hem iman hem de nifak vardır. Salih amelleri de görür, yanlış işleri de görür. İşte bu kalbi taşıyan insanların kalbindeki nifak da yaraya benzer” diye buyuruyor. İşte kalplerimizde bir iyi taraf bir de kötü taraf olunca bunlar sürekli mücadele eder.
“Kalp meliktir, azalarımız da kalbin askerleridir. Eğer melik iyi ise askerleri de iyidir. Eğer melik de kötü ise askerleri de kötüdür” diye buyuruyor.
TEMİZ YARATILIŞIMIZI BOZMAMAK İÇİN HARAMDAN UZAK DURACAĞIZ
Bazı insanlar Allah’ın eşref-i mahlûkatı bir şehir gibi yarattığını söyler. Allah o şehirde bir ev yarattı, o ev kalptir. Allah o kalpte de bir melik yaşar, o melik imandır. Eğer o iman güzelse şehir de güzel olur. İşte biz de kalbimizin temiz kalması için mücadele edeceğiz. Bunun için Allah’a sığınmamız gerek. Temiz yaratılışımızı bozmamak için haram yemeyeceğiz, haram konuşmayacağız, harama bakmayacağız, harama dokunmayacağız ve haram yerde olmayacağız. İşte Peygamber Efendimiz de bunun için bize tavsiye ve öğütler veriyor.
Prof. Dr. Cevat Akşit.