Kültürümüzdeki Misafirperverlik Sünnetten Geliyor
Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa Efendimiz buyuruyor, “Bir misafir, bir insanın ya da bir kavmin yanına geldiği zaman rızkıyla gelir.
Misafir olduğu kişilerin günahlarıın affına vesile olur, günahlarını alır öyle gider.” Peygamber Efendimiz’in bu Hadis-i Şerif’i misafiri ağırlama konusunda. Bu aziz millet 926 yılında, Karahanlılar döneminde, Satuk Buğra Han zamanında Müslüman olmuştur.
Satuk Buğra Han, ‘Ben İslam dini inceledim ve Ehl-i Sünnet üzere Müslüman oldum, siz de Müslüman olun’ diyerek halkına İslam’a davet etmiştir. Türk boyları da toptan Müslüman olmuşlar ve samimiyetle İslam’a bağlandıkları için de Yüce Allah da kapılarını açmıştır. İmam-ı Azam Ebu Hanife, İmam Buhari ve birçok âlim de o dönemde yetişmiştir.
Daha sonra kurulan medreselerde de Ehl-i Sünnet itikadı okutulmuş ve Hanefi mezhebi öğretilmiştir.
Selçuklu dönemi ve Osmanlı döneminde de aynı yoldan gidilmiştir.
Peygamber Efendimiz’in ve Kur’an-ı Kerim’in aktardığı İslam’a dair esaslar bu şekilde bin yılı aşkın bir süre bu topraklarda yayılmıştır. İşte bu husulardan birisi de misafirlik üzerinedir. Bizim Anadolu topraklarında bir insan misafir olarak geldi mi el üstünde tutulur.
MİSAFİRİN DUASI KABUL OLUR
Bir başka Hadis-i Şerif’te ise Resulullah Efendimiz, “3 kabul olmuş dua varıdr. Zalimin zulmüne maruz kalan mazlumun bedduası, misafirin duası ve babanın çocuğuna duası ret olunmaz” buyuruyor. Bizim geleneklerimizde ve kültürümüzde de misafire büyük bir önem verilir, misafir çok sevilir. Misafirin duasının kabul edildiğini hiçbir zaman unutmayalım. Çünkü bizler de misafir ağırladığımız kadar misafir olabiliyoruz. O yüzden bir insana, bir eve ya da bir beldede misafir olursak hayır duasını eksik etmeyelim. Bizi güzel ağırlamalarının vesilesiyle bizler de onlar için Allah’tan güzel şeyler isteyelim. Bir başka Hadis-i Şerif’te Peygamber Efendimiz, “Misafir gelirken kapıda karşılanır, giderken kapıya kadar uğurlanır. Bu benim sünnetimdir” diye buyuruyor.
Bunların hepsi bizim âdetlerimizde, gelenek-göreneklerimizde var. Demek ki atalarımız çok sağlam Müslümanlarmış. Bizim hal ve hareketlerimiz, deyimlerimiz, atasözlerimiz arasında Peygamber Efendimiz’in sünnetine uygun çok fazla şey vardır.
MİSAFİR EVİN DE, SOFRANIN DA BEREKETİNİ ARTIRIR
Yine Peygamber Efendimiz buyuruyor, “Allah’a ve ahiret gününe inanan misafirine ikram etsin.” Bu kadar önemli. Allah’a inanan, ebedi âleme ve hesap gününe inanan için burada güzel tavsiyler var. Biz Müslümanlarda yaptığımız her şeyin en ufak ayrıntısına kadar hesap vereceğimiz gün için misafire hürmet çok önemlidir. Peki ne kadar süre için misafirlik hakkı geçerlidir. Bunu da Peygamber Efendimiz bir Hadis-i Şerif’te bize anlatıyor. İlgili Hadis-i Şerif’te, “Gelen misafire ziyafet ve ağırlama üç gündür. Bundan sonrası sadakadır” buyuruluyor. Misafir hususu gerçekten çok önemlidir. Ben birçok âlimden ders aldım, onların yanında uzun süreler geçirdim. Hiçbirisi sofraya misafirsiz oturmazdı.
Bir misafir evin de, sofranın da bereketini artırır. O yüzden Müslüman kişinin misafir konusunda çok hassas olması gerekiyor.
“O 7 ŞEY GELMEDEN GÜZEL AMELLER İŞLEYİNİZ”
Peygamber Efendimiz buyuruyor, “Beklemekte olduğunuz şu 7 şey gelmeden acele edin. O 7 şey gelmeden güzel ameller işleyiniz.
Fakirlik, zenginlik, hastalık, yaşlılık, ölüm, Deccal ve kıyamet gelmeden önce salih ameller işleyiniz.” Fakirlik bir imtihan sebebidir. Bir kimsenin hali vakti yerindedir ama bir anda malını mülkünü kabedip fakir olabilir.
Fakirlik sıkıntı demektir. O kul belki bir günah işledi ve Yüce Allah da hesabının öteki tarafa kalmaması için onu imtihan ediyor. Zenginlik de aynı şekilde bir imtihandır. Allah’ın ona verdiği rızka güvenip hadsizlik ediyor.
Parasıyla fakirleri ya da güçsüzleri eziyor. Nefsinin ve şeytanın parayla gözünü boyamasına izin veriyor ve adeta paraya tapıyor. İşte o kişi bir imtihandadır. Allah, onu parayla imtihan ediyor. Hastalık da çok zordur. Yapmak istediğin bir işi hastalığın yüzünden yapamıyorsun, elin ayağın tutmuyor. Yaşlılık da hastalık gibi zor bir durum. Aklın eskisi kadar iyi değil, elin ayağın güçsüz ve başkasına muhtaç bir durumdasın. Yaşlılık geldikten sonra da yapmak istediğin birçok şeyi yapmazsın artık. Ölüm konusu da çok önemli. Ne zaman öleceğimizi bilmediğimiz için ölüme en güzel şekilde hazırlanmak gerekir. Deccal de bir kıyamet alametidir. Ancak şimdi bazıları Deccal çıktı falan diyerek insanların aklını karıştırıyor.
Deccal çıktığı zaman namaz bile kılamayacaksın, öyle kötü bir ortam olacak yani. Şu anki ortam da kötü ama henüz namaz kılamayacak duruma gelmedik. Son olarak da kıyametin geleceğini söylüyor bize Peygamber Efendimiz. Kıyametin geleceğine inanmak Kur’an-ı Kerim’de bizlere farz kılınmıştır.
Kıyamet, dünyanın sonu olacak ve biz o sonun ne zaman olacağını bilmediğimiz için salih ameller işlemeliyiz.
Prof. Dr. Cevat Akşit.