Hedefimiz Cennete Girmek Olsun
Resulü Müctebâ Efendimiz buyuruyor:
“Gusül dediğimiz şey dört şeyden dolayı gerekir.
Bir, cünüplükten kurtulmak için. İki, hacamattan önce gusül gerekir. Üç, ölü yıkandıktan sonra. Dört, Cuma namazına gitmek için gusül edilir.”
Hadis-i şerifte gusül için bahsedilen 4 durumdan sadece cünüplükten kurtulmak için alınan gusül abdesti farzdır. Diğerleri sünnettir. Hacamattan önce gusül almanın önemi, hacamatta kan durmaz veya başka bir şey olur da insan ölürse abdestli ölmek için.
Abdestli ölmek imanın kurtulması anlamına geliyor. Bir diğer husus da ölü yıkandıktan sonra boy abdesti almak. Bu durum da farz değil, Peygamber Efendimiz’in tavsiyesidir, yani sünnettir. Son olarak Cuma gusül abdesti almakla ilgili olarak, “Bir insansan Cuma namazına gitmeden önce doğru bir şekilde gusül abdesti alır, camiye giderken kimseyle kavga edip tartışmaz, hutbe okunurken konuşmaz ve Cuma namazı kılınırsa on günlük günah affolunur” diye buyuruyor Peygamber Efendimiz. Kadınların Cuma namazı kılması zorunlu değil ama bir kadın da Cuma günü gusül alırsa aynı sevabı alır.
“Her Müslüman’a yedi günde bir defa yıkanma mecburiyeti vardır” diye de başka bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz buyuruyor.
“İSTANBUL’DA İSRAF EDİLEN NİMET SUDAN’DAKİ AÇ İNSANLARA YETER”
İsraf etmek haramdır. Şimdi çayın bardağının dibinde çay bırakmak âdet olmuş. Sonuna kadar çayı içmek gerekir. Su içerken bardakta son damlaya kadar suyu içmek gerekir. Bir lokanta ya da yemekte tabağın dibini sıyıranı ayıplıyorlar.
Sakın ha! Siz de öyle yapın. Tabağın dibindeki yemek insana yalvarırmış. Çöpe giden her nimet şeytanın olur çünkü. Bir Müslüman olarak israf etmemeye çok dikkat etmemiz gerekir. Öte yandan bir de israf fakirlik sebebidir. Uzmanlar, sadece İstanbul’da israf edilen nimetin Sudan’daki aç insanlara yeteceğini söylüyorlar.
“ZOR DURUMDAYKEN ALLAH’A SIĞINAN İNSANIN TÜM GÜNAHLARI AFFEDİLİR”
Gurbete gittiniz, hiç tanıdığınız olmadığı bir yerdesiniz, paranızı kaybettiniz veya hasta oldunuz. Ne kadar zor bir durum değil mi? İşte böyle bir durumda Allah’a isyan etmeyeceksin.
Tam tersine böyle çaresiz bir anınızda Allah’a sığınırsanız tüm günahlar affedilir. En kritik zamanda isyan etmemek çok önemli. “Suda boğulan adam aynen Allah yolunda cenk ederken vefat eden gibi, aynen ilim yolunda vefat edene gibi, aynen haç yolunda can veren gibi şehittir” diye buyuruyor Peygamber Efendimiz. Yangın esnasında Allah’a bağlanıp vefat eden bir insan da şehittir. Gurbetteyken, evinden uzaktayken vefat eden bir kimse de şehittir. Akrep ve yılan gibi zehirli bir hayvanın saldırısına uğrayan kimse de öleceğini anladığı anda Allah’a sığınırsa şehittir.
İç hastalıklardan dolayı vefat edeceği söylenen insanlar da eğer Allah’a sığınırsa şehittir. Mesela bir adamın hastalığına çare bulunamamış, tüm müdahalelere rağmen adamın öleceği anlaşılmışsa ve o adamda isyan etmek yerine Allah’a sığındıysa şehit olur. Bir de deprem ve heyelan gibi doğal afetlerden dolayı vefat eden kimseler var. Onlar da şehit olurlar. Karısını ve kocasını kıskanan, onların günaha girmemesi için mücadele eden insanlar Allah yolunda cihat eden mücahitler gibidir. Öldükleri zaman da şehit sevabı alırlar.
Malı için mücadele eden bir insan vefat ederse şehittir. Müslüman kardeşini korumak için vefat eden bir insan da şehittir. Saydığım sebeplerden ve durumlardan dolayı vefat eden kimseler şehit sevabı alırlar ve günahlarının hepsi affedilir.
“CENNETTE EN YÜKSEK YER FİRDEVS-İ A’LÂ’DIR”
Şimdi de biraz cennetliklerden bahsedeceğiz.
Cennet kademe kademedir. “Cennet kırmızı yakuttandır, yeşil zebercettendir ya da beyaz incidendir. Cennetin her yerinde ayıp ya da kusur yoktur” diye buyuruyor Peygamber Efendimiz.
Hedefimiz cennete girmek olsun ama en üst makamı hedefleyelim. Cennetin alt katlarından bakanlar en üst makamların yerlerine baktığında bizim yıldızlara baktığımız gibi bakacaklar. İşte cennetin alt katlarında olanlar pişman olup keşke cennet için daha çok hazırlansaydım diye hayıflanacak. Cennette en yüksek yer Firdevs-i A’lâ’dır. Bizim de hedefimiz orası olmalıdır. Onun için de ona göre bir hayatımız olmalı.
“Ömer ve Ebubekir semada hayran kaldığınız mertebelere erişenlerdir. Sakın onların aleyhinde düşünmeyin” diye buyuruyor Peygamber Efendimiz. Şimdi bazı kendini bilmezler çıkıp Hz. Ömer ve Hz. Ebubekir için olmayacak şeyler söylüyor. Bizim milletimiz Bin yıldır Ehl-i Sünnet üzere gelmiştir. Birçok âlim ve ulema yetişmiş dinimizin hükümleri, Peygamberimiz’in hadis-i şerifleri ve sahabelerine hayatları cilt, cilt kitaplarla anlatılmış. Bazı kendini bilmezler de çıkıp bin yıllık bu hükümleri yok sayıyor. Siz bilginizi güvenilir kaynaklardan daima diri tutun. Böyle şarlatanların sözlerine inanmayın.
Kur’an, sünnet, icmâ ve kıyas. Biz Müslümanların dört ana kaynağı vardır. Her zaman Kur’an-ı Kerim’in emrine göre, Peygamber Efendimiz’in sünnetine göre hareket edeceğiz.
“ÖFKELENMEK ŞEYTANDANDIR”
“Öfkelenmek şeytandandır. Sizden biriniz öfkelenip sinirlendiği zaman ayaktaysa hemen otursun. Eğer otururken öfkelendiyse uzansın” diyor Güzel Peygamberimiz. Bu konuyla ilgili olarak başka bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz, “Gazap ve öfkelenmek şeytandandır.
Şeytan alevli ateşten yaratılmıştır. Su da ateşi söndürür. Öyleyse sizden biriniz öfkelendi mi gidip gusül abdesti alsın” diye buyuruyor. Yani öfke anında imkân varsa gusül abdesti alsın, olmadı normal abdest alsın. Çünkü öfke geldiği zaman akıl kalmaz. Şimdi öyle durumlar duyuyoruz ki, adam bir sinir anında karısını boşuyor. Sonra da bize gelip, ‘Hocam ben bir hata yaptım, karımı boşadım. Kurtar beni’ diyor. Nasıl kurtaralım seni güzel kardeşim. Hüküm böyle. Hanefi mezhebine göre üç talakla boşanırsın, kadın ve erkek arasındaki nikâhı bozarsın. Dini hükümlere göre boşanıldığı zaman kadın ve kocanın tekrar evlenmesinin de çok zor hükümleri var. Boşanan kadın başka birisiyle evlenecek, cinsel bir birleşme olacak ve o adam onu boşayacak. Bu da çok zor bir şey. O yüzden öfkemizi kontrol altına almamız lazım.
Prof. Dr. Cevat Akşit.