Müslüman Müslüman’ın Kardeşidir
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed buyuruyor ki, “Kâmil Müslüman, Müslümanların emniyette olduğu, selamette olduğu kişidir. Diğer Müslümanların dilinden ve elinden emin olduğu kimse kâmil Müslümandır” diye buyuruyor. Güzel Peygamberimiz bu hadis-i şerif ile bize bir şey anlatmak istiyor. Neden dili önde kullanmış? Çünkü dil, elden daha hızlı günah işleyebilir. Bir insan dinin diğer emirlerini yerine getirse bile, diğer Müslümanlar onun elinden ve dilinden emin değilse o insan kâmil bir Müslüman olamaz. Peygamber Efendimiz de bize bunu işaret ediyor. Kâmil Müslüman’ın elinden ve dilinden diğer Müslümanlar, canları, malları ve ırzları konusunda emin olacaklar, selamette olacaklar. Resulullah Efendimiz, “Kâmil Müslüman, Müslümanların emniyette olduğu, selamette olduğu kişidir. Diğer Müslümanların dilinden ve elinden emin olduğu kimse kâmil Müslümandır” Hadis-i şerfinin devamında kâmil bir mümini de bize tarif ediyor. Güzel Peygamberimiz, “Kâmil bir mümin de insanların malından ve kanından emin olduğu kimsedir” diye buyuruyor. Yani kâmil bir mümin kimsenin canına kast etmez, hırsızlık yapmaz. Hatta mümin kimse başkalarının malını ve kanını korur.
“Muhacir kimse, günahlardan ve hatalardan uzaklaşan kimsedir”
Bir hadis-i şerifte de, “Cihad eden kimse de nefsi emmaresiyle cihad eden kimsedir. Muhacir kimse de, günahlardan ve hatalardan uzaklaşan kimsedir” diye buyuruyor Güzel Peygamberimiz. Muhacir aslında küfür diyarından İslam diyarına göç eden kimse demektir. İmanını korumak için, canından emin olmak için, dinin gerektirdiği gibi yaşamak için bir insanın doğup büyüdüğü, işini kurduğu, ailesini kurduğu, çevresini kurduğu toprakları bırakıp İslam diyarına göçene muhacir derler. Peygamber Efendimiz, Mekke’den Medine’ye gitme kararını keyfinden vermedi. Mekkeli müşrikler Müslümanlara çok işkenceler yapıyordu. Bu işkence ve zulümlerin sonucunda da Peygamber Efendimiz’i öldürmeye karar verdiler. Yüze Allah da onlara Medine’ye göçme izni verdi. Sonra Peygamber Efendimiz de Müslümanlara Medine’ye göçme izni verdi. Yani Allah izin vermeden hiçbir peygamber kendi kafasına göre bir iş yapmaz. Peygamber Efendimiz de Medine’ye hicret edilmesi kararını Allah’ın iznine dayandırmıştır. O dönemde birçok Müslüman zengin; Hz. Ebu Bekir, Hz. Osman ve daha nice sahabi malını, mülkünü, rahatlarını Mekke’de bırakıyor ve Peygamber Efendimiz’in emrine uyarak gözü kapalı bir şekilde Medine’ye hicret ediyor. Daha sonra da Medine-i Münevvere’de yaşayanlarla hicret eden muhacirleri kardeş ilan etmiştir. İşte biz de ahirzaman ümmeti olduğumuz için o dönemdeki hicret onurundan faydalanamadık. O yüzden de Peygamber Efendimiz, hadis-i şerif ile eğer bir Müslüman’ın günahlardan ve hatalardan uzaklaşmasını hicret olarak bizlere müjdelemiştir.
“Kim Müslüman kardeşinin ihtiyacını giderirse Allah da onun ihtiyacını giderir”
Peygamber Efendimiz başka bir hadis-i şerifinde şöyle buyuruyor: “Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu tehlikeye atmaz.
Kim Müslüman kardeşinin ihtiyacını giderirse Allah da onun ihtiyacını giderir.” Biz bir Müslüman kardeşimize yardım ettik ve onun ihtiyacını giderdik. Peki Allah bize karşılık olarak nasıl yardım edecek? Bizim dünyadaki ihtiyacımızı mı giderecek, yoksa ahirette mi ihtiyacımızı giderecek? Her iki tarafta da Allah bize yardımcı olacak. Yani biz bir Müslüman kardeşimizin derdini, sıkıntısını giderdiğimiz zaman Allah da mahşer günü bizim derdimizi, sıkıntımızı kaldıracak. Bu çok önemli. Hz. İsrafil iki defa sura üfledikden sonra hepimiz dirileceğiz. Sonra da önümüzde bir gardiyan melek, arkamızda bir gardiyan melek mahşer alanına doğru ilerleyeceğiz. Mahşerde öyle sıkıntılar, öyle zorluklar bizi bekliyor ki; Allah tüm Müslümanların yardımcısı olsun. İşte biz de Müslüman kardeşlerimizin bu dünyadaki dertlerine ve sıkıntılarına ortak olursak, o dertleri ve sıkıntıları gidermek için çalışırsak mahşer günü de Allah bize yardımcı olur. Bunu kulağımıza küpe olarak takmalıyız.
Prof. Dr. Cevat Akşit.