Bazı Mekânlar ve Zamanlar Allah Katında Daha Mübarektir
Biliyorsunuz ki bütün mekânlar ve zamanlar Allah’ındır, hepsi kıymetlidir ama bazı mekânlar var ki, Cenab-ı Hak özel olarak belirmiştir. Mesela Kâbe-i Muazzama’nın içinde olan Harem-i Şerif bölgesi dünyadaki en kıymetli yerdir. Çünkü Allah oraya özel bir önem tahsis etmiştir. Harem-i Şerif’te kılınan bir rekât namaz, yüz bin rekât namaz yerine geçiyor.
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın mübarek naaşının bulunduğu Medine-i Münevvere de yine önem atfedilmiş, Allah katında kıymetli bir mekândır. Medine-i Münevvere’de kılınan bir rekât namaz da bin rekât namaz yerine geçmektedir.
Kudüs, peygamberlerin vahiy aldığı, yaşadıkları, dolaştıkları ve Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa’nın olduğu yer. Kudüs toprakları da Allah katında kıymetli bir mekândır ve orada kılınan 1 rekât namaz da beş yüz rekât namaz yerine geçmektedir.
3 AYLARIN BEREKETİNDEN FAYDALANMALIYIZ
Bazı mekânlar gibi Cenab-ı Hakk’ın özel olarak belirttiği ve bizler için önemli olan bazı zamanlar da vardır. Tüm zamanlar da Allah’ındır ancak mesela 3 ayların farklı bir önemi vardır. Recep, Şaban ve Ramazan aylarının 12 ay içerisinde farklı bir önemi, farklı bir yeri vardır. Resulü Müctebâ Efendimizin hadis-i şeriflerinin bazıları da 3 ayların önemini bize anlatmaktadır. 3 ayların dışında Allah’ın farklı bir önem verdiği başka zamanlar da vardır. Cuma günleri, bayram geceleri ve mübarek geceler için ayrı bir önem tahsis edilmiştir. Onun için Allah’ın ve Resulü Peygamber Efendimiz’in bizlere bildirdiği önemli günleri iyi değerlendirmemiz gerekir. Şu an mübarek 3 ayların içerisindeyiz ve bu günlerimizi fırsat bilip, ‘Bir daha bu gecelere, bu zamanlara ulaşamayabiliriz. 3 ayları bir daha idrak edemeyiz’ düşüncesiyle dört dörtlük bir ibadetle Cenab-ı Hakk’ı anmalıyız. Tesbihatla, zikirle, oruçla, namazla, sadakayla ve tövbeyle 3 ayların bereketinden olabildiğince faydalanmalıyız.
YÜCE ALLAH, BİZLER İÇİN BİRÇOK FIRSAT SUNMUŞ
Mübarek ve önemli kılınan zamanlardan birisi de akşam namazından sonraki vakittir. Akşam namazından sonra ‘evvabin namazı’ vardır. Bütün peygamberlerin kıldığı bir namazdır evvabin namazı.
Her akşam vakti Allah’ın rahmeti için güzel bir nafile ibadet fırsatıdır. Yine değerli bir vakit de her sabah idrak edilebilir. Sabah namazından sonra güneş doğana kadar tesbihatla, zikirle, Kur’an-ı Kerim okumakla değerlendirilen zaman Allah katında çok kıymetlidir. Güneş doğurduktan sonra iki rekâtlı ‘sema’ namazı kılmak da bir hac ve umre sevabı kazandırmış oluyor. Yatsı namazından sonra kılınan gece namazı da yine çok kıymetlidir. Peygamber Efendimiz, ‘2 rekâtlık gece namazı dünya ve dünyadakilerden çok daha hayırlıdır’ diye buyuruyor.
Fark ettiyseniz Yüce Allah bizler için birçok fırsat sunmuş. Her günün içerisinde, her haftanın içerisinde ve her yılın içerisinde faydalanabileceğimiz, mübarek, bereketli zamanlar vardır. Allah’ın rızasını kazanmak için bu vakitleri en iyi şekilde değerlendiren Resulullah Efendimiz’in mirasçısı olan âlimler, evliyalar, Allah dostları da bu ibadetlerin önemine dikkat çekmiştir. Mesela İmam-ı Azam Hazretleri, geceleri hiç uyumuz, ibadetle meşgul olurmuş.
NAFİLE İBADETLERDE BİR ÜST SINIR YOKTUR
Allah’ın mübarek ve önemli kıldığı vakitlerde yapılan ibadetlerin birçoğu nafile ibadettir. Nafile ibadetlerde bir üst sınır yoktur. Mesela sema namazı ve gece namazı birer nafile ibadettir ve onlarda bir üst sınır yoktur. En az 2 rekât kılınır ve kişi dilediği kadar bu ibadeti uzatabilir. Fakat bu ibadetlerde önemli olan sürekliliktir. Bir gün kılıp on gün kılmamak veya bir defaya mahsus bu ibadetleri yapmak elbette ki güzeldir ama bu tarz nafile ibadetlerin bir sistem dâhilinde planlı olarak yapılması daha makbuldür. Nafile namazlara bir örnek de teravih namazıdır.
Teravih namazının bir istisnası vardır. Diğer nafile namazlar ya da ibadetler cemaat haline yapılmazken teravih namazının cemaatle kılınması daha iyidir.
Bizler Müslüman olarak Peygamber Efendimiz’in izinden giden, onun sünnetine uyan bir ümmet olduğumuz için nafile namazlar hususunda da samimi ve dikkatli olmalıyız. Bizler için bir fırsat ve müjde olan bu mübarek ve bereketli zamanları olabilecek en iyi şekilde değerlendirmeliyiz.
Prof. Dr. Cevat Akşit.