* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: ALLAH YOLUNDA CİHÂDIN GAYELERİ VE CİHÂDI TERKETMENİN TEHLİKELERİ  (Okunma sayısı 528 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı türkiyem

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 2159
ALLAH YOLUNDA CİHÂDIN GAYELERİ VE CİHÂDI TERKETMENİN TEHLİKELERİ

“Ey iman edenler! Size ne oldu ki: “Allah yolunda cihâda çıkın” denildiğinde, ağırdan alarak, bulunduğunuz yerden kımıldamak istemediniz? Yoksa siz, ahireti bırakıp, sadece dünya hayatına mı razı oldunuz? Hâlbuki dünya hayatının geçimliği ahiret yanında pek azdır. Eğer cihâda çıkmazsanız, Allah sizi can yakıcı bir azapla cezalandırır. Sizin yerinize başka bir kavmi getirir ve Allah’a bir zarar veremezsiniz. Allah her şeye kadirdir.” (Tevbe: 38 – 39)

İslam dinini kemale erdiren ve kıyamete kadar İslam’ı müdafaa edecek bir ümmeti meydana getiren âlemlerin Rabbi Allah’a hamd olsun. Bu ümmetin rehberi ve lideri olan, büyük cihâdı ile Allah’ın dinine kâmil manada yardım ederek onu ile’l-ebed tahkim eden peygamberimize, O’nun âline ve ashabına salat ve selam olsun.

Evvelâ şunu bilmemiz gerekir ki, fıtratı gereği insan savaşı sevmez ve tehlike sezdiği yerlerden kaçar.

İnsanın bu yönünü en iyi bilen, bütün mahlûkatın yaratıcısı Allah Teâlâ savaşı emrederken şöyle buyurdu: “Hoşunuza gitmediği halde, savaşmak size farz kılındı. Belki hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için daha hayırlıdır. Belki hoşunuza giden bir şey de sizin için daha kötüdür. Allah bilir, siz ise bilmezsiniz.” (Bakara: 216)

İşte savaşın hoşumuza gitmemesine, canların ve malların yok olmasına sebebiyet vermesine rağmen, bu vazifenin yerine getirilmesinde bulunan büyük maslahatlardan ve terkinden kaynaklanan pek büyük tehlike ve felaketlerden dolayı Rahman ve Rahim olan Rabb’imiz bizlere cihadı farz kılmıştır.

Şimdi cihadı terketmenin tehlikelerini iyice idrak edebilmemiz için öncelikle cihadın kendisi için meşrû kılındığı gayeleri bilmemiz gerekir ki; bu gayelerden bazıları özetle şunlardır:

1- Müslümanlara savaş açan azgın kâfirlerle savaşılması, daha önce müslümanlara zulmetmiş bulunan İslam düşmanlarından intikam alınması…

Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Kendileriyle savaşılan mü’minlere, zulmedildikleri için cihâd etme izni verildi. Şüphesiz ki Allah, onlara yardım etmeye elbette kadirdir. Onlar sadece, “Rabb’imiz Allah’tır” dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarıldılar…” (Hac: 39 – 40)

2- Zalim kâfirlerin tasallutu altında bulunan, her türlü eziyet ve işkenceye maruz bırakılan mustaz’af müslümanlara yardım etmek ve onları kurtarmak. Yüce yaratıcımız şöyle buyurmaktadır: “Size ne oluyor da, Allah yolunda ve: “Ey Rabb’imiz, halkı zalim olan bu memleketten bizi çıkar. Kendi tarafından bize bir dost gönder ve yine kendi tarafından bize bir yardımcı gönder” diye yalvaran erkek, kadın ve çocuklardan güçsüz olanlar uğrunda savaşmıyorsunuz?” (Nisâ: 75)

3- Yeryüzünde fitne ve fesadın yayılmasına engel olmak, mabedleri muhafaza ederek Allah Teâlâ’ya kulluğun devamını sağlamak, nihâi olarak yeryüzünden şirk düzenlerini ve küfür sistemlerini ortadan kaldırıp, Allah’ın şeriatını bütün insanlık âlemine hâkim kılmak… Rabbimiz Celle Celâluhû şöyle buyurmaktadır: “Eğer Allah, insanların bir kısmını diğer kısmıyla defetmeseydi yeryüzü fesada uğrardı. Fakat Allah, âlemlere karşı lütuf sahibidir.” (Bakara: 251) “Eğer Allah insanların bir kısmını diğerleriyle önlemeseydi, manastırlar, kiliseler, havralar ve Allah’ın adının çokça anıldığı mescidler tahrip edilip yıkılırdı. Allah, dinine yardım edenlere mutlaka yardım eder. Şüphesiz ki Allah, mutlak kuvvet sahibidir, her şeye galiptir.”

(Hac: 40)  “Fitne ortadan kalkıp, din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın…” (Bakara: 193)

4- Dâru’l-İslam’ı korumak, İslam topraklarını kâfirlerin işgal ve istilâlarından muhafaza etmek, sömürgeci emperyalist zalimlerin İslam toplumunu sömürmelerine, yeraltı ve yerüstü zenginliklerini gasbederek çalmalarına sed çekmek ve İslam ümmetinin dirlik ve birliğini temin etmektir. İşte Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in en sıkıntılı gazvelerinden olan Hendek gazvesi bu gayeyi temin için yapılmıştır.

5- Cihâdın pekçok gayesinden en mühim biri de şudur: Allah Teâlâ, mü’min kulunun O’nun yolunda cihad etmesini, canını ve malını O’na satmasını, O’nun şeriatını en yüce kılmak için savaşarak tozlanmasını ve yorulmasını sever. Mü’min kullarından şehitler edinmek ister ve böylece onların makamlarının en yüksek mertebeler olmasını arzu eder. Ezcümle muhacir, mücâhid, murabıt, sabırlı, sebatkâr olmak, fedakârlık ve şehitlik gibi Arş’ın sahibinin hoşnut olduğu pek çok mertebeler cihâdla bağlantılıdır. Yüce Mevlâ şöyle buyurmaktadır: “Şüphesiz ki Allah, kendi yolunda birbirine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever.” (Saff: 4)  “Yoksa Allah, içinizden cihâd edenleri belirtmeden ve sabredenleri ortaya çıkarmadan cennete gireceğinizi mi zannettiniz?” (Âl-i İmrân: 142)  “…Hicret edenlerin, memleketlerinden çıkarılanların, Ben’im yolumda eziyete uğrayanların, savaşanların ve öldürülenlerin günahlarını mutlaka örteceğim. Ve onları, Allah katından bir mükâfat olarak altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağım.” Mükâfatın en güzeli Allah katındadır.” (Âl-i İmrân: 195)

Bütün bunlardan sonra deriz ki: Eğer bugün müslümanların birliği dağıtılmış, İslam ümmeti bölünüp parçalanmış, İslam toplumları her yönden sömürülmeye maruz bırakılmış, ırzları, şeref ve namusları ayaklar altında çiğneniyorsa; şayet Rahman’ın insanlığa hediyesi olan İslam şeriatı tatbik edilmeyip kokuşmuş Roma hukukunun kalıntıları olan Batının bâtıl hukuk sistemleri İslam ülkelerinde dahi uygulanıyorsa; bunun neticesinde de şirk, küfür, nifak, zulüm, ihanet ve fısk’u fücur her tarafı kasıp kavuruyorsa; eğer havada, karada ve denizde fitne ve fesat baş göstermişse; işte bütün bunların en önemli sebebi müslümanların Allah Teâlâ yolunda hakkıyla ve fıkhına riayet ederek cihad etmeyi terketmeleridir.

Şimdi de Allah Teâlâ’nın yolunda cihâd etmeyi terketmenin yol açacağı tehlikelerden ve felaketlerden bahsedelim:

1- Müslümanların 20. ve 21. yüzyıllarda karşılaştıkları dağınıklık, ihtilaf ve tefrika, bölük-pörçüklük ve fikri, ahlâki, ictimai, iktisadi, siyasi ve askeri olarak mağlubiyetleri gerçekten her insaf ve vicdan sahibinin kalbini parçalamaktadır. İslam âleminin her tarafı nifak ve ihanet şebekeleri ile sarılmış, bir asırdır müslümanlar irtidad komiteleri tarafından idare edilmekte olup, bunun neticesinde de her tarafta irtidad hareketleri baş göstermiştir. İslam’ın azılı düşmanları müslümanları küçümsemekte olup, onlar hakkında her türlü zulüm kararlarını vermektedirler. Yahudi-Hıristiyan ittifakı, müslümanları küçük lokmalara ayırıp yutmaktadır. İşte devası çok zor olan bu derdin sebebi, müslümanların dünyevileşmeleri ve Allah yolunda cihadı terketmeleridir. Şimdi hep beraber Rasul’i ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’e kulak verelim: Sevban dedi ki: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Yemek yiyenlerin birbirlerini yemek köşesine çağırdıkları gibi, (diğer) toplumların da her ufuktan/bütün yönlerden size karşı (birleşerek saldırmak için) birbirlerini çağırmaları pek yakındır.” Sevban dedi ki: Biz: “Ya Rasûlallah! Bu bizim o dönemde az olmamızdan dolayı mıdır?” dedik. Şöyle buyurdu: “Sizler o gün çok fazla olacaksınız. Fakat selin üzerindeki çer-çöp gibi dağınık olacaksınız. Düşmanlarınızın kalplerinden sizden çekinme/korkma duygusu çekilip alınacak ve sizlerin kalplerinize de “vehn” konulacaktır.” Dedi ki: Biz: “Vehn nedir?” diye sorduk. Şöyle buyurdu: “Hayatı sevmek ve ölümden hoşlanmamaktır.”(1)

Ey Müslüman kardeşim! Şu fâni dünyanın ve geçici hayatın sevgisini kalbimizden söküp atalım, bâki olan Allah Teâlâ’nın ve ebedi olan cennet’i a’lânın muhabbeti ile kalplerimizi ma’mur edelim. Hayatımızı Allah Teâlâ’nın yoluna adayalım ki, O’nun rızasını elde ederek sonsuzluk yurdunda hakiki hayatı kazanabilelim.

2- Allah Teâlâ’nın yolunda cihâd etmeyi terketmek, fertleri ve toplumları zillete maruz bırakır. Şu asrımızda müslüman toplumların içerisinde bulundukları zillet ve perişanlık hâli, bunun en açık delilidir. Bin üç yüz küsur yıl dünyaya medeniyet ve uygarlığı öğretmiş olan biz müslümanlar, bugün ise medeniyeti bizden çalmış bulunan Batının dilenciliğini yapıyoruz. Diğer taraftan müslüman toplumların içerisinde bulundukları cehalet, fakirlik, gaflet, gevşeklik, tembellik, neme lazımcılık, geri kalmışlık, değersizlik ve karışıklık bu zilletin sadece bazı yansımalarıdır. İşte bu zillete düşmememiz için Efendimiz aleyhisselam bizi ciddi bir şekilde ikaz etmiştir. Abdullah b. Ömer dedi ki:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim: “Sizler Îne (dolaylı olarak faizli) alış-verişler yaptığınız, sığırların kuyruğuna yapışarak ziraata razı olduğunuz ve cihâdı terkettiğiniz zaman; Allah Teâlâ sizin başınıza öyle bir zilleti musallat kılar ki, sizler tekrar dininize dönmedikçe onu çekip kaldırmaz.”(2)

3- Allah Teâlâ’nın kelimesini yüceltmek uğrunda cihâd etmekten geri kalmak, ferdi ve toplumu çeşitli musibetlere ve felaketlere, dünyevi ve uhrevi azaplara maruz bırakır. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Size ne oldu ki: “Allah yolunda cihâda çıkın“ denildiğinde, ağırdan alarak, bulunduğunuz yerden kımıldamak istemediniz? Yoksa siz, ahireti bırakıp, sadece dünya hayatına mı razı oldunuz? Hâlbuki dünya hayatının geçimliği ahiret yanında pek azdır. Eğer cihâda çıkmazsanız, Allah sizi can yakıcı bir azapla cezalandırır. Sizin yerinize başka bir kavmi getirir ve Allah’a bir zarar veremezsiniz. Allah her şeye kadirdir.” (Tevbe: 38 – 39)

Ebû Ümame’nin rivayet ettiği hadis’i şerifte Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem de şöyle buyurmaktadır: “Her kim gazveye çıkmaz veya bir gaziyi teçhizatlandırmaz ya da bir gazinin ardında onun ailesine hayırlı bir şekilde bakmazsa; Allah Teâlâ kıyamet gününden önce (o daha ölmeden) onun başına bir musibet/felaket getirir.”(3)

Aziz kardeşlerim! Bugün İslam âleminin her tarafında yaşanılan felaketlerin, yıkımların, zalimlerin bombardımanları sonucu oluşan katliâm ve tahribatların izahı işte budur. Eğer bugün İslam âlemi bir matemhaneye dönüşmüş ise, bunun en önemli sebebi müslümanların cihâd hayatından uzaklaşmaları ve dünya hayatına razı olmalarıdır.

İslam ümmetinin tarihi açık bir şekilde göstermektedir ki, müslümanlar Allah yolunda cihâd etme vazifesini hakkıyla yerine getirdikleri zamanlarda aziz olmuşlar; bu vazifeyi ihmal ettikleri ölçüde de zillete düşmüşlerdir.

4- Rabbü’l-âleminin dini uğrunda cihâd etmeyi terketmenin en tehlikeli neticelerinden biri de kalbin kararması, katılaşması, kalpte nifak tohumunun yeşermesi sonucunda fert ve toplumun fısk’u fücura bulaşmasıdır. Bunun en büyük şahidi asrımızdaki müslüman toplumlardır.

İnsanlar dünya hayatına razı oldukları için kalpleri ölmüş ve her taraf fasıklarla dolup taşmıştır.

Rabbimiz Celle Celâluhû şöyle buyurmaktadır: “De ki: “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, akrabalarınız, elde ettiğiniz mallar, durgunluğundan korktuğunuz ticaret ve hoşlandığınız evler sizin için Allah’tan, peygamberinden ve Allah yolunda cihâd etmekten daha fazla sevimli ise, Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fasıklar güruhunu hidayete erdirmez.” (Tevbe: 24)

Ebû Hureyre’nin rivayet ettiği hadiste Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır: “Her kim gazveye çıkmadan ve gazveye çıkmayı içinden geçirmeden ölürse, nifakın bir şubesi üzerinde ölmüş olur.”(4)

İmam Nevevi der ki: Bu hadisten maksat şudur: Her kim böyle yapacak olursa, o bu sıfatında cihaddan geri kalan münafıklara benzemiş olur. Çünkü cihadı terketmek, nifakın şu’belerinden biridir.”(5)

5- Bilinmelidir ki âlemlerin Rabb’i olan Allah Teâlâ’nın hiçbir şeye ve hiç kimseye ihtiyacı yoktur. Dileseydi düşmanları olan kâfirlerden bizzat intikam alırdı. Fakat bizleri deneyip imtihan etmek için cihâd farizasını biz mü’min kullarının omuzlarına yüklemiştir. Nitekim şöyle buyurmaktadır: “Eğer Allah dileseydi onlardan intikam alırdı. Fakat Allah, sizi birbirinizle imtihan ediyor.” (Muhammed: 4)

Eğer bizler, Allah yolunda cihâd farizasını yerine getirmeyi terkeder ve bu mukaddes göreve sırtımızı dönecek olursak, imtihanı kaybetmiş oluruz. Allah Teâlâ da bizleri ortadan kaldırıp, yerimize bu vazifeyi hakkıyla yapacak kullarını çıkaracaktır. Biz ise O’nun muhabbet, rahmet ve rızasından mahrum kalarak, kaybedenlerden oluruz ki; bir kul için en büyük tehlike ve felaket işte budur. Nitekim yüce Mevla’mız şöyle buyurmaktadır: “Eğer yüz çevirirseniz, Allah yerinize başka bir kavim getirir de sonra onlar sizin gibi olmazlar.” (Muhammed: 38) “Eğer cihada çıkmazsanız, Allah sizi can yakıcı bir azapla cezalandırır. Sizin yerinize başka bir kavmi getirir ve Allah’a bir zarar veremezsiniz. Allah her şeye kadirdir.” (Tevbe: 39)

Evet, İslam tarihine ibret nazarıyla bakacak olursak, bu hususun ilahi sünnet olarak cereyan ettiğini görürüz. Hangi devlet ya da toplum Allah Teâlâ’nın yolunda cihâd etme farizasını kâmilen yerine getirmeye gayret etmişse, muvaffak olmuş ve izzetli bir şekilde payidar olmuştur. Hangi devlet ve toplum da bu fariza hususunda ihmalkâr davranmış ve dünyanın fâni lezzetleriyle oyalanmışsa, türlü türlü karışıklıklara sahne olmuş ve neticede hâk ile yeksan olmuştur. Allah Teâlâ da o devletin sayfasını dürdükten sonra kendi dininin bayrağını dalgalandıracak başka bir kavmi meydana çıkarmıştır. Böylece i’lâ-i kelimetullah bayrağını dalgalandıran topluluklar, biri diğerinden nöbeti devralmışlar ve almaya devam edeceklerdir.

Değerli müslüman kardeşim! Bu makalenin başından beri bir kaçına yer verdiğimiz ve daha pek çoğunu sayamadığımız Allah yolunda cihâdın maslahat ve faydalarına ve bu farizayı terketmekle meydana gelen ferdi ve toplumsal tehlike ve felaketlere rağmen; müslüman toplumlar olarak bu farizadan habersiz bir şekilde şu fâni dünya hayatını gaflet içerisinde geçirmeye devam ediyoruz. Bu ciddi konuda nefs’i emmarenin, müfsit çevrelerin ve şeytan’i lain’in ninnileri ve korkutmalarıyla uyutuluyoruz. Kur’an ve sünnetin muhkem nasslarına rağmen kimi ulemâu’s-sû’ tabirine layık insanlar, zamanın cihâd zamanı olmadığını insanların zihinlerine fısıldayabilmektedirler. Abdullah b. Mübârek’in: “Dini ifsad eden, krallardan/yöneticilerden, kötü âlimlerden ve rahiblerden/kötü âbidlerden başkası değildir” sözü, bu dalâlete sevkeden liderlere ne kadar da mutabık düşmektedir!

Bilinmelidir ki cihâdın zamanının geçtiğini düşünen insanlar eskiden beri var olmuşlardır. Fakat müslüman liderlerin irade ve dirayetleri, basiret ve ferasetleri neticesinde bunların bir tesirleri olmamıştır. Şimdi asrı saâdetten bir örnek verelim:

Seleme b. Nüfeyl el-Kindi der ki: Ben Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında oturuyordum. Bir adam şöyle dedi: “Ya Rasûlallah, insanlar atları değersiz görüp salıverdiler, silahlarını bıraktılar ve: “Artık cihâd yoktur, savaş ağırlıklarını bıraktı (bitti)” dediler.” Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yüzü ile (ona) dönerek şöyle buyurdu: “Yalan söylediler. Daha yeni, asıl şimdi savaş başladı. Benim ümmetimden bir topluluk hak üzere savaşmaya devam edeceklerdir. Allah Teâlâ onlar için bazı kavimlerin kalplerini saptıracak ve onların rızıklarını bu kavimlerden sağlayacaktır. Kıyamet kopuncaya ve Allah’ın va’di gelinceye dek bu durum böyle devam edecektir…”(6)

Makalemizi, Allah’tan getirdiği Kitab’ı mübin ve sünnet’i seniyye uğrunda, insanlık âlemine emanet bıraktığı şeriat’ı ğarra yolunda milyonlarca şehitlerin canlarını feda ettiği Peygamber’i Zişan sallallahu aleyhi ve sellem’in şu mübarek hadis-i şerifleriyle bitirelim: Sebra b. Ebi Fakih dedi ki:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim: “Şeytan, Âdemoğlunun bütün (hayır) yollarında oturmuştur. Âdemoğlu için İslam(a girme) yolunda oturur ve ona şöyle der: “Sen müslüman olup, kendi dinini, baba ve atalarının dinini terk mi edeceksin?!” Âdemoğlu onu dinlemez ve müslüman olur. Sonra onun için hicret yolunda oturarak şöyle der: “Sen (üzerinde doğup büyüdüğün) toprağını ve (altında gelişip serpildiğin) Gökkubbeni terkederek hicret mi edeceksin? Şüphesiz ki muhacirin misali, ip ile kazığa bağlı bulunan atın misali gibi (özgürlüğü kısıtlanmış ve sıkıntılar içinde)dir.” Âdemoğlu onu dinlemeyip hicret eder. Sonra şeytan onun için cihâd yolunda oturarak şöyle der: “Sen cihâd mı edeceksin? O hem canın için meşakkat ve bitkinlik hem de malın telef olmasıdır. Sen savaşacak ve öldürüleceksin. Ardından hanımınla evlenilecek ve malın bölüşülecektir!” Âdemoğlu ona isyan ederek (Allah yolunda) cihâd eder.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle devam etti: “Her kim bunu yaparsa, Allah Azze ve Celle’nin onu cennete koyması hak olur. Her kim öldürülecek olursa, Allah Azze ve Celle’nin onu cennete koyması hak olur. Şayet (Allah yolunda) boğulursa, Allah’ın onu cennete koyması hak olur. Ya da bineği onu düşürerek boynunu kırarsa, Allah’ın onu cennete koyması hak olur.”(7)

--------------------------------------------------------------

1 - Müsned: (22397)  5/278;  Ebû Dâvûd: 4297.  Hasen hadistir.

2 - Ebû Dâvûd: 3462;  Müsned: 4825.

3 - Ebû Dâvûd: 2503;  İbni Mâce: 2762.  Sahih bir hadistir.

4 - Müslim: 1910;  Ebû Dâvûd: 2502;  Nesâi: 3097.

5 - el- Minhac: 7/58

6 - Nesâi: 3563;  Müsned: 16516.  Sahih bir hadistir.

7 - Nesâi: 3132;  Müsned: 3/438.  Hasen bir hadistir.

 


* BENZER KONULAR

Bâtıl ve Fâsit Alışverişler Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:39:10 ÖÖ]


Yurdumuza Dua Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:02 ÖÖ]


Dünyâda En Kıymetli Şey İhlâstır Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:22:27 ÖÖ]


Single İlahiler - karma- yeni - 2024 - İLK FANİDUNYA NET'TE Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:41:13 ÖS]


Osman Gündüz - Hakkın Yolunda - Single - 320 kbps - ilk defa fanidunya net'te Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:36:22 ÖS]


Osman Gündüz - Ahdımız Var - 320 kbps -ilk fanidunya net'te Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:16:38 ÖS]


Osman Gündüz - Yürüyelim Kudüs'e Doğru - 320 kbps - İLK FANİDUNYA NET'TE Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:00:54 ÖS]


Osman Gündüz - Müziksiz Sade Huzur Veren İlahiler - İLK FANİDUNYA NET'TE Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 05:36:35 ÖS]


Osman Gündüz - Mehmedim - Müziksiz Eserler - İLK FANİDUNYA NET'TE Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 05:27:01 ÖS]


Osman Gündüz - Gönüllere Huzur Veren Yeni Müziksiz İlahiler - 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 05:15:34 ÖS]


Osman Gündüz - Çağrımız Adil Düzen -SİNGLE - İLK FANİDUNYA NET'TE - 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:22:16 ÖS]


Osman Gündüz - Hüzünlendiren Müziksiz İlahiler - İLK FANİDUNYA NET'TE Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 01:46:45 ÖS]


Osman Gündüz - Dalgalandı Sancağımız - 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:38:49 ÖÖ]


Osman Gündüz - ve Ali Dilsiz - Kalpten Dinle - Müziksiz İlahiler Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:06:31 ÖÖ]


Osman Gündüz - Yürüyelim Kudüs'e Doğru - 320 kbps - İLK FANİDUNYA NET'TE Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:40:31 ÖÖ]


Osman Gündüz Albümleri 1 320 kbps - İLK FANİDUNYA NET'TE Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:28:07 ÖÖ]


Selâm Olsun Eğri Zamanda Doğru Durabilen O Gariplere Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:04:37 ÖÖ]


Mal – Mülk – Evlat - Makam ve Mevki İle Övünmek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:54:54 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 9 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:46:32 ÖÖ]


Kudüs’ün Özgürlüğü İçin İslâm Birliği Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:38:16 ÖÖ]