* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: MÜSLÜMAN NİÇİN SAVAŞIR  (Okunma sayısı 614 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
MÜSLÜMAN NİÇİN SAVAŞIR
« : Şubat 28, 2018, 11:07:38 ÖS »
MÜSLÜMAN NİÇİN SAVAŞIR?

Allah Teâlâ cihadı, kine alet edilmesi veya kişisel hırsların tatmin edilmesi için değil, İslam davetinin devamının sağlanması, Müslümanları himaye etmesi ve müminlerin üstlendikleri halifelik görevini yerine getirebilmeleri için farz kılmıştır. Böylece Müslümanlar Allah Teâlâ’nın hak yolunu ve adaleti insanlara ulaştıracaklardır.

Savaşa çıkan mücahidin kalbinde tek bir arzu vardır. O arzu da “İ’layıkelimetullah” yani Allah’ın ismini yüceltmektir. İslam ona; bu amaca başka hiç bir amacı karıştırmamasını emretmiştir. Şöhret hırsı ona haramdır. Gösteriş için savaşması haramdır. Mal arzusu, ganimetten pay alma isteği haramdır. Haksız yere üstünlük sağlama arzusu haramdır. Helal olan tek şey ise akidesinin yayılması ve insanların doğru yolu bulması için canını ve mâlını feda etmesidir.

Haris b. Müslim b. Haris babasından şöyle anlatıyor:

Resûlullah bizi bir seriyyeyle yollamıştı. Düşmanla karşılaşınca atımı ileri sürerek arkadaşlarının önüne geçtim. İnsanlar ağlaşarak beni karşıladılar. Onlara: “Allah’tan başka ilah yoktur deyin kurtulun” diye seslendim. Onlar da Kelime-i Tevhid’i söylediler. Bu durumu gören arkadaşlarım bana kızdılar ve: “Bizi ganimetten mahrum bıraktın” dediler.

Resûlullah (s.a.v.)’in yanına döndüğümüzde yaptığım işi ona haber verdiler. Allah Resulü beni yanına çağırdı yaptığım hareketi övdükten sonra şöyle buyurdu: “Allah orada kurtulan her insana karşılık sana şu kadar sevap yazmıştır.”

Sonra buyurdu ki: “Ben de sana, benden sonra kullanman için bir vasiyet yazacağım.” Vasiyyeti yazdı ve bana verdi. (Ebu Davud)

Şeddad b. Hadi (r.a) anlatıyor:

Bedevilerden bir kişi gelerek Resûlullaha iman etti. Sonra da: “Seninle hicret edeceğim” dedi. Resûlullah onu sahabelerinden birisinin yanına verdi. Daha sonra bir gaza oldu. Ganimet alınan koyunlar paylaştırıldı. O bedeviye de pay düştü. Bedevi: “Bu da ne?” diye sordu.

Resûllullah (s.a.v.): “O senin payındır,”dedi. Bedevi: “Ben sana bu ganimetler için biat etmedim” dedi. Eliyle boynunu işaret ederek: “İşte buraya bir ok isabet etsin, öleyim de cennete gireyim diye iman ettim” dedi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v): “Eğer doğru dediysen Allah da seni doğrular” buyurdu.

Bir süre sonra tekrar düşmanla kapışıldı. Savaştan sonra Müslümanlar onun cesedini buldular ve taşıyarak Resûlullah (s.a.v.)’in huzuruna getirdiler. Tam da işaret ettiği yerden okla vurularak şehid edilmişti.

Resûlullah (s.a.v) : “Bu, o adam mıdır?” diye sordu. “Evet ya Resûlullah” dediler. Resulullah (s.a.v.): “O doğru söyledi. Allah da onu doğruladı” buyurdu.

Sonra da Resûlullah (s.a.v.) onu kendi cübbesi ile sardı ve önüne koydurtarak cenazesini kıldı ve namazda şöyle dediği duyuldu: “Allah’ım, bu kulun seni yolunda hicret etti, şehid olarak öldürüldü. Ben de buna şahidim.” (Nesai)

Ebu Hüreyre (r.a) anlatıyor:

Bir adam Resûlullah’a: “Ey Allah’ın elçisi! Hem Allah yolunda savaşan hem de dünya malı uman kişinin hali nedir? Diye sordu.

Resûlullah (s.a.v.): “Ona sevap yoktur” buyurdu. Adam sorusunu üç kez yeniledi. Ama Resûlullah (s.a.v.) her defasında da: “Ona sevap yoktur” buyurdu. (Ebu Davud)

Sahabilerin hayatını ve onların fethettikleri ülkelerdeki davranışlarını okuduğunda onların esas gayeleri olan halkı irşad etme ve Allah’ın ismini yüceltmeye ne derece gayret gösterdiklerini, her türlü arzu ve hırslardan nasıl uzak olduklarını görürsün. (Hasan el-Benna, Risaleler)

Müslüman vatanı için de savaşır ve bu uğurda fedayı can eder. Çünkü İslam yurdunu korumak farzdır. Müslümanın can, namus, din ve nesil emniyeti ancak İslam yurdunda sağlanır. Nitekim cepheden firar etmek, düşmanla vuruşmaktan kaçmak en büyük günahlar arasında sayılmıştır.

İçinde bulunduğumuz Şubat ayı, Milli Gençlik Vakfı ve Anadolu Gençlik Derneği öncülüğünde Türkiye’nin her tarafında şehitleri hayırla yad etme, cihadı ve şehadeti hatırlatma ve Erbakan hocamızı anma ayı olarak kutlanmaktadır. Bu vesile ile aziz şehitlerimizi ve cihadın ve şehadetin öğretmeni Erbakan Hocamızı rahmet ve minnetle anıyor, emperyalist kâfirlerin zelil bir şekilde yeryüzünden silinip gidecekleri güne bir an önce bizleri kavuşturmasını Rabbim’den niyaz ediyorum.

Mustafa Kasadar.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Ynt: LAF DEĞİL AMEL DEFTERİ
« Yanıtla #1 : Şubat 28, 2018, 11:14:05 ÖS »
LAF DEĞİL AMEL DEFTERİ

Önceki dönemlerde yaşayan Müslümanlar İslam’ı gereği gibi anlıyorlar ve onun için çalışıyorlardı. İmanları onları bu uğurda heyecanlandırıyor ve fedakârlık yapmaya sevk ediyordu. Onlar laf değil iş üretiyorlar ve bunun için de dünyayı titretiyorlardı. Fakat günümüzde ise Müslümanlar iş değil laf üretiyorlar, konuşmaktan iş yapmaya fırsat bulamıyorlar. İmanları onları tahrik etmiyor, Müslümanlara karşı işlenen bunca zulüm ve haksızlıklar konforundan hiçbir şey eksiltmiyor. Bunun için de zillet çukurunda debeleniyorlar. “İşte sana, onların kendi yolsuzlukları yüzünden ıpıssız kalan yurtları!” (Neml, 52)

Çağımız Müslümanlarından kimisi Allah’ın emirlerinden bir kısmını evirip çevirip yok saymakta, kimisi de “bugün bunları uygulama alanı kalmamıştır” diyerek terk edip kenara itmekte ve köşesine çekilerek tembel tembel oturmaktadırlar.

Onlardan bazıları, “Cihadın ve amelin vakti geçmiştir” derken, diğer bir kısmı da ümitlerini yitirmiş bir şekilde Yüce Allah’ın davası uğrunda mücadele etmek için bir yol olmadığını, İslâm ümmetinin dağılmış ve çok hareketsiz olduğunu söyleyerek teslimiyet bayrağını çekmiş vaziyettedirler. Diğer bir kısmı ise dini için sabah akşam ağzında gevelediği birtakım sözleri yeterli görmekte ve kalbi gaflet içerinde yüzerken kıldığı birkaç rekâtla yetinip cenneti garantilediğini zannetmektedirler.

Eğer cennet bu kadar ucuz ise ikinci Akabe Biatı’na katılanlardan ve Bedir ehlinden olan, Allah Resulü’nü evinde 6 ay misafir etmiş sonra da onunla bütün Medine hayatı boyunca tüm savaşlarda yer almış, onunla da yetinmeyip 30 yıllık Rvaşid Halifeler döneminde de aynı inanç ve heyecanla mücadele etmiş ve nihayet Hz. Muaviye döneminde İstanbul’un fethi için oluşturulan İslam ordusuna 93 yaşında olmasına rağmen katılmış ve İstanbul surları önünde can vermiş olan büyük sahabi Ebu Eyyüb el-Ensari’nin bu cehd ve gayreti niye?

Çağımız Müslümanlarından İslam için sözde çok fedakârlıklara katlandığını zanneden bir kısım kimseler de vardır ki bunlar; haftalık ya da aylık olarak dernek ve vakıf ve benzeri yerlerde bir araya gelip idari toplantılar düzenlemeyi iş saymakta, bu toplantılara katılmayı davasının muzafferiyeti için yeterli görmektedirler. Hayır, vallahi! Bu toplantılar amel sahası terk edilerek, halktan ve eylem sahasından kopuk bir şekilde yalnızca haftalık ya da aylık icra edilen mutad toplantılar olarak kaldığı sürece bunlardan hayırlı bir netice alınmaz.

“Mü’minler ancak o kimselerdir ki, Allah’a ve Rasûlü’ne gönülden iman etmiş olup, sonra da imanlarında asla şüpheye düşmezler. Onlar, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla daima cihad içindedirler. Onlardır (iman iddia ve ikrarında) sadık olanlar.” (Hucurat, 15)

İnsanların, özellikle gençliğin üzerine çöken bu tembellik nedir? Kalbleri saran ve ne uyanmasına ne de harekete geçmesine izin vermeyen bu boş vermişlik, bu ümitsizlik niçindir? Hâlbuki bu çağ Allah’ın izniyle her tarafta ve her alanda küfür cephesinin çöktüğü ve İslam’ın şafağının atacağı bir çağdır. Evet İslam’ın şafağı atmak üzeredir ama biraz gayret lazımdır. Küfrün saltanat ve şaşaasının bir an evvel gitmesi için bizim salim kalplerimize ve imanlı bedenlerimize ihtiyacı vardır. Bunun için imanınızı güçlendirmeye ve kalbimizi temizlemeye gayret gösterelim. Davamızın muzaffer olmasının bizim gerek malî ve gerekse bedeni fedakârlıklarımızla mümkün olacağını asla aklımızdan çıkarmayalım. O halde malınız ve canınızla davanız için yardımına koşun. Unutmayın ki sizin yanınızdakiler yok olur gider ama Allah Teala’nın katındakiler bakidir. Allah, müminlerden canlarını ve mallarını, genişliği yerler ve gökler kadar geniş olan cennet karşılığı satın almıştır.

Allah Teâlâ’nın yeri ve gökleri yarattığından beri geçerli olan ve asla hiç değişmeyen sünneti (kanunu) şudur:

“Gerçek şu ki bir kavim kendi kendisini değiştirmedikçe Allah onları değiştirmez.” (Rad, 11)

Mustafa Kasadar.

 


* BENZER KONULAR

Rahîm Ve Rahmân Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:28:55 ÖÖ]


Davranışlarımız Kaydediliyor Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:22:46 ÖÖ]


Biliniz Cesedin Öyle Bir Et Parcası Vardır Ki Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:18:08 ÖÖ]


Melek Girmeyen Evler Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:04:30 ÖÖ]


Doğru Çalışma Methodu Gönderen: türkiyem
[Bugün, 10:59:59 ÖÖ]


Başınızı Çevirip Gitmeyin Gönderen: türkiyem
[Bugün, 10:39:23 ÖÖ]


Ozan Birgül 320 kbps - 2 kısım Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 09:15:33 ÖÖ]


Ozan Birgül - İlahiler 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 09:04:09 ÖÖ]


Dualarımız Neden Kabul Olmuyor Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:10:43 ÖÖ]


Birlikte Hizmet Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:59:59 ÖÖ]


Gizli Halleri Açık Hallerinden Daha Hayırlı Adamlara İhtiyacımız Var Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:40:31 ÖÖ]


Mücahitler Kazandığınızı Kaybetmeyiniz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:32 ÖÖ]


İnsanlardan Övgü Beklemek Ateşle Oynamak Gibidir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:24:29 ÖÖ]


Zamanın Kıymetini Bilmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:17:13 ÖÖ]


Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Dün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Dün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Dün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Dün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Dün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Dün, 08:09:36 ÖS]