* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Cihad ve şehadet  (Okunma sayısı 1093 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı türkiyem

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 2153
Cihad ve şehadet
« : Ocak 29, 2015, 08:52:11 ÖS »
Cihad ve şehadet
 
"De ki: Şüphesiz Rabbim beni doğru yola, dos­doğru dine, Allah'ı birleyen İbrahim'in dinine iletti. O, (İbrahim hiç bir zaman Allah'a) ortak ko­şanlardan değildi. De ki: Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm hepsi Alemlerin Rabbi Allah içindir. O'nun ortağı yoktur. Bana böyle emrolundu ve ben Müslümanların ilkiyim.[1]

Rabbimiz, İlâhımız, Melikimiz ve Alemlerin Rabbi Allah Celle Celalühu, iman etmiş kullarının böyle söylemelerini emrediyor. Bu sözleri söyleyen Mü'min kullar, bu hakikati kalben kabul etmiş, pra­tikte gereğini ortaya koymuş ve hayatlarını buna ayarlamış kullardır.

Bizi dosdoğru yola ve doğru dine ileten Rabbimiz Allah'tır. Dosdoğru yol, O'nun yolu, doğru din de O'nun dini yani islâm'dır. Bu din, fıtrat dinidir. Bu din, tek başına, bir Ümmet olan ve Peygamberlerin babası Hazreti İbrahim Aleyhisselâm'm dinidir.

"(Rasulüm) Sen yüzünü 'Hanif olarak dine, yani. Allah'ın insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise o fıtrata çevir. Allah'ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur, fakat insanların çoğu bil­mez. Hepiniz O'na yönelerek O'na karşı gelmekten sakının, namazı kılın, müşriklerden olmayın. [2]

Mü'minler, hanif din yani fıtrî din olan İslâm'dan başka hiç bir hayat nizamını kısmen de olsa kabul edemezler. Bunun şirk olduğuna ve bundan ka­çınmaları, bunu red etmeleri gerektiğine inanırlar.

Hazreti İbrahim Aleyhisselâm gibi hiç bir zaman Allah'a şirk koşmamalı, küfre ve şirke karşı Hazreti İbrahim Aleyhisselâm'ın direndiği gibi direnmelidir. Mü'min ve Muvahhid kullar böyle inanırlar.

Hazreti İbrahim Aleyhisselâm, zamanının şirk düzenine karşı nasıl tavır koyduysa ve nasıl mü­cadele etmiş ise, o şekilde davranmak gerekir. Onun zamanında mevcud siyasî otoriteyi eline alan Nem­rut,  şirk  düzeninin  devamını   sağlamak  için  her türlü çareye baş vuruyordu. Devletinin siyasî, eko­nomik, hukukî ve sosyal yapısını şirk üzerine kur­muştu, kendisini yegane güç ve kuvvet makamında görmekteydi.   Her   kim   ki,   kurulu   düzenini   de­ğiştirmeye kalkışırsa, ona en ağır cezayı veriyor ve en  korkunç  işkencelere  tabi   tutuyordu.   Nitekim zulüm  ve  şirk  üzerine  kurmuş  olduğu  düzenine karşı çıkan Hazreti İbrahim Aleyhisselâm'i, ateşe atılmakla cezalandırmıştı.

Tağut ve müşrik Nemrut, halkını daha iyi. yö­netebilmek için onların dinî duygularını da sömürüyordu. İnsanlardaki fıtrî inanma hissini şirke yönlendirmiş ve bu iş ile ilgili bir de vezirlik (ba­kanlık) kurdurmuştu. Hazreti İbrahim Aley­hisselâm'ın babası Azer, Nemrud'un puthane nazırı idi. Yani bir nevi "din işlerinden sorumlu merci"ydi.[3] Mazlum halkın din duygusunu ve dinî ihtiyacını is­tismar ediyor ve Nemrut'un lehine kullandınyordu.

Hazreti İbrahim Aleyhisselâm, şirk devletinin si­yasi otoritesi olan Nemrut'a karşı çıkmadan Önce, onun din işlerinin başkam olan babasına karşı çıkar ve kendisine şirki, putçuluğu terk edip yalnız Allah'a iman etmesini tavsiye eder. Sonra şirk dev­letinin karşısına dikilir. Başta Nemrut olmak üzere tüm halkı Allah'ın birliğine yani 'tevhid' inancına davet eder. Şirk devletinin temel ilkelerini red edip, gerek siyasî, gerek ekonomik, gerek sosyal ve hukukî sistemin tümünün Allah'ın dini İslâm'a göre düzenlenmesinin gereğini savunur. İslâm'dan başka diğer tüm sistemlerin zulüm ve küfür düzenleri ol­duğunun tebligatını yapar ve bu hakikati herkesin gözü önünde isbat eder.

Gerek Nemrut'un, gerekse onun şirk düzeninin teorisy eni erinin bütün delillerini çürütür. Tağut ve müşrik müstekbir Nemrut ve yardakçıları, Hazreti İbrahim Aleyhisselâm'ın getirmiş olduğu ilmî de­lillerin karşısında gerçeği kabul etmekten başka bir cevapları olmadığı için zora başvururlar. Gerçeği kabul etmeyen müstekbir kâfirlerin tarih boyu baş­vurduğu zorbalığı gündeme getirirler ve Hazreti İb­rahim Aleyhisselâm ateşe atılır. Allah'ın izniyle ateş İbrahim Aleyhisselâm'ı yakmaz ve sağ selim ateşten kurtulur. Bu ilâhî mucize karşısında Onu, ülke sı­nırları dışına sürgün ederler. [4]

İşte Hazreti İbrahim Aleyhisselâm'ın dosdoğru takip etmiş olduğu yol ve hanif dini, şirki ve küfrü kökünden red etmek ve tamamen yok olması için ça­lışmak, İmanı hiç bir şüpheye yer bırakmadan kalbe yerleştirmek, onu bid'attan, hurafeden, gizli ve açık: tüm şirkî unsurlardan temizlemek, hayatta pratik haline getirmekten başka bir şey değildir

 

mizde Allah'tan başkasının emrine tabi ol­mamalıyız. Bizi Allah'tan ve O'nun yolundan alı­koymak isteyen her zorba müstekbîr güce karşı cihad etmek üzerimize farz kılınmıştır. Kulları, kul­lara kul olmaktan kurtarmak, İslâm'daki cihadın ye­gane gayesidir.

Cihad, yeryüzündeki insan kullan, kendileri gibi olan, insan kulların kulluğundan kurtarıp Allah'a gereği gibi kul olmalarını sağlama faaliyetidir.

Rabbimiz Allah Celle Celalühü buyurdu ki:

"Ben cinleri ve insanları ancak Bana kulluk et­sinler diye yarattım.[5]

Bu ve benzeri ayetlerden apaçık anlaşılan odur ki, hayatın gayesi, Allah'a gereği gibi kul olmaktan. Çünkü insanlar da, cinler de kul olmak için ya­ratılmışlardır. Dosdoğru olmak, kulluğu gereği gibi yapmaktır. Kulluk da, Rabbimiz Allah'ın emirlerine tabi olmaktır. O'nun emirlerini yerine getirmek iba­det, emirlerine karşı gelmekse isyandır.

Bütün Peygamberler, insanlara bu gerçeği an­latmak için gönderilmişlerdir. Allah'a kul olun ve Allah'tan başka hiç bir otorite zorba güç sahibine tabi olmayın. Onları red edin, onlarla savaşın, ta ki onlar da, bu zulümden vazgeçip Allah'a kul olsunlar.

"Andolsun ki, biz Allah'a kulluk edin ve tağuttan sakının diye (emretmeleri için) her millete bir Pey­gamber gönderdik. [6]

Bütün Peygamberler bunun mücadelesini ver­diler. İnsanları Allah'a davet ettiler, tağutlardan sa­kındırdılar. İmanı/tevhidi bütün delilleriyle apaçık anlattılar. Şirki/ küfrü tüm çirkinliğiyle insanlara açıkladılar ve ortadan kalkması için her türlü çabayı gösterdiler. Rabbimiz Allah'ın hem yaratıcı, hem de kanun koyucu olduğunu izah ettiler:

"....Bilesiniz ki, yaratmak da, emretmek de O'na mahsustur. Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir.[7]

Yoktan yaratmak ve kanun koyup emretmek yal­nız ve yalnız Allah'a aittir. Yaratma sıfatım Allah'a verip, kanun koyma ve uygulatma yetkisini ise; kon­seylere, meclislere, diktatörlere veya sosyal bir sı­nıfa vermek elbette Allah'a ortak koşmak olduğu gibi, Allah'ın hakimiyetini de gasbetmek demektir.

Bu hayat ve bu kâinat boşuna yaratılmamıştır. Hayatın da, kâinatında belli ve ulvî bir gayesi var­dır.

"Biz, gökleri, yeryüzünü ve bu ikisi arasında olan­ları oyun olsun diye yaratmadık." [8]

Mü'min ve muhsin kullar, hayatın ve kâinatın ga­yesini kavrar ve:

"Ayakta dururken, otururken, yanları üzeri ya­tarken (her vakit) Allah'ı ananlar (şöyle dua eder­ler:) Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Seni teşbih ederiz. Bizi Cehennem azabından koru. [9]

Hayatı gereği üzere yaşamak, yalnız Allah'a kul olmak, O'nun emirlerine uymak, tağutun her çe­şidini reddetmek demektir. 'Hayata hem Allah'ın hem de tağutun kanunları hakim olsun, bazı ko­nularda Allah'a, bazı konularda tağuta tabi oluruz' denilirse, buna inanılır ve uygulanılırşa bu, hem dinden çıkmak yani irtidad olur, hem de yaşanılan çevre korkunç bir anarşiye boğulur.

İşte delil yine yegane hayat rehberimiz Kur'an-ı Kerim'den:

"Eğer, yerde ve gökte Allah'tan başka ilâhlar bu­lunsaydı, yer ve gök ( ve bunların nizamı) kesinlikle bozulup gitmişti. Demek ki, Arşın Rabbi olan Allah, onların yakıştırdıkları sıfatlardan münezzehtir.[10]

Âlemlerin Rabbi Allah'ı bilmek, tanımak [11] ve yalnızca O'na kulluk yapmak üzere yaratılan insan, dağların bile büyük sorumluluğundan çekinip yük­lenmekten sakındığı emaneti yüklenmiştir:

"Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar, bunu yüklenmekten çekindiler, (so­rumluluğundan) korktular. Onu, insan yüklendi, (bununla beraber onun hakkını tam yerine ge­tirmedi.) Çünkü o, çok zalîm, çok cahildir. [12]

insana yüklenen emanetin, işlenmesinde sevab, terkinde ceza olan ibadetlerin bütünü, akıl ve idrak etme kabiliyetinin tamamı olduğu beyan edilir. İnsan bu kulluk vazifelerine uymazsa zulüm ve ce­halet ortaya çıkar.

İmtihan için yeryüzüne gönderilen insanlar, misak anında verdikleri söze sahip olur gereğini ya­parlarsa, emaneti yerine getirmiş olurlar. Aksine davranmak ise zulüm ve cehalettir.

"Hatırla ki, Rabbin, Ademoğullarının sulbünden zürriyetlerini çıkarıp kendilerini nefislerine şahid tutmuş: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (demişti) Onlar da: Evet Rabbimizsin, şahid olduk, de­mişlerdi. (İşte bu şahidlendirme) kıyamet gününde: Bizim bundan haberimiz yoktu, dememeniz içindir.

Yahut, daha evvel atalarımız (Allah'a) şirk koş­muştu. Biz de onların ardından gelen (atalarının izinden ayrılmayan) bir nesiliz. Şimdi o batılı ku­ranların işlediği (günahlar) yüzünden bizi helak mi edeceksin, dememeniz içindi.[13]

Yeryüzünde Mü'min olsun, kâfir veya müşrik, yahud münafık olsun bütün insanlar, Allah'ı Rabb olarak kabul etmiş ve O'na ibadet edeceklerine dair söz vermişlerdir. Hayatın yegane gayesinin hik­metlerinden biri de, bu sözü yerine getirmektir.

Ayrıca insanoğlu yeryüzünü Rabbimiz Allah'ın is­tediği doğrultuda imar etmek ve yeryüzünde adaleti yerleştirip, devleti de Allah'ın hükümleriyle yö­netmek üzere, Allah'ın halifesi olarak yaratılmıştır. [14]Yani yeryüzünün imarı ve yönetimi hususunda Rabbimiz Allah'a tabi olunacaktır. Adalet, saadet ve yeryüzü huzuru bu şarta bağlıdır.

Buraya kadar kaydettiklerimizi özetleyecek olur­sak: Hayatın gayesi Alemlerin Rabbi Allah'a kul olmak ve

emirlerini gereği gibi tatbik etmektir. İşte böyle bir hayat, iki unsurdan oluşur: İman ve Cihad.

 



--------------------------------------------------------------------------------

[1] En"âm: 6/161-163.

[2] Rum: 30/30-31.

[3] Bkz. Sahih-i Buhârî Muhtasarı Tecrid-İ Sarih Tercemesi ve Şerhi, sarih: Kamil Miras, D.I.B.Yaymlan, Ank. 1980, 5. Baskı, c.9, s.107. 12

[4] Geniş bilgi için bkz. M.Asım Koksal, Peygamberler Tarihi, T.D.V.Yayınlan, Ank.1990, c.l, s.141 vd.

-Mehmed Solmaz-Dr. İsmail Lutfî Çakan, Kur'an-ı Kerim'e Göre Pey­gamberler ve Tevhid Mücadelesi, Ensar Neşriyat, İst. 1984, c.l, s.73 vd.

[5] Zariyat:51/56. Ayrıca bkz. Mülk, 67/2, Hud, 11/7. Bu ayetlerde in­sanın imtihan için yaratıldığı beyan edilir.

[6] Nahl: 16/36

[7] Araf: 7/54.

[8] Enbiya: 21/16.

[9] Âl-İImran:a'191

[10] Enbiya: 21/22.

[11] Bkz. Aclunî, Keşful-Hafa, Kahire, 1352, c.2, s.132, (Hazreti İbn Abbas Radiyallahü Anh'ın tevili budur.)

[12] Ahzâb: 33/72

[13] A'raf; 7/172-173,

[14] Bkz. Bukara: 2/30 vd. ayrıca tefsirlerine.


METİN YÜKSEL.

 


* BENZER KONULAR

Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]