* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Şehadet Bir Zaferdi  (Okunma sayısı 357 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı türkiyem

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 2159
Şehadet Bir Zaferdi
« : Haziran 29, 2018, 08:08:00 ÖÖ »
Şehadet Bir Zaferdi

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Şehidin Allah katında yedi özelliği vardır.

Kanının ilk damlasıyla affedilir. Cennetteki yeri kendisine gösterilir. İman elbisesi giydirilir.
Kabir azabından kurtulur. Büyük korkudan emin olur.

Başına vakar tacı konur. Ondaki bir yakut taşı dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır. Hurilerden yetmiş iki hanımla evlendirilir. Akrabalarından yetmiş kişiye şefaat eder.”(1)

Zulüm, baskı ve dayatmalara boyun eğmeden i’layı kelimetullah için verilen hizmet ve mücadele sonucunda gelen ölüme, şerefli ölüm denir. Ancak i’layı kelimetullah için İslam düşmanlarıyla yapılan savaş sırasında, savaş meydanlarında veya İslam düşmanlarına karşı verilen mücadele sebebiyle kafirlerin ve zalimlerin zindanlarında işkence sonucunda gelen ölüm en şerefli ölümdür. Bunun adı Kur’an ve sünnet dilinde ŞEHADET’tir. Bu durumda hayatını kaybeden Müslüman şehittir.

Şehadet, ahirette büyük bir rütbe, büyük bir makamdır. Peygamberlik derecesinden sonra üçüncü sıradadır. Allahu Teâlâ’nın ayette buyurduğu gibi:

“İşte onlar Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberler, sıddıklar, şehidler ve salihlerle beraberdirler. Onlar ne güzel arkadaştırlar.”(2)

Şehitler sağdırlar. Şehitler, Allah’ın misafirleridirler.

Şehitler, Allah katında rızıklandırılırlar. Şehitler için peygamberlerin bile gıpta ettikleri makamlar vardır. Şehitler cennette diledikleri yerlere gidebilirler.

Şehitlerin şefaati makbuldür. Şehitler kıyamet gününde gördükleri ikramdan dolayı tekrar diriltilip Allah yolunda savaşarak tekrar şehid olmayı arzulamaktadırlar.

Şehadetin önemini ve şehitlere yapılan ikramı bildiren ayet ve hadisleri okuyan sahabilerin, şehit olmak için hep savaş meydanlarına koştuklarını görmekteyiz. Evlendiği gecenin sabahında cihada çağrıldığını duyup, sabah erkenden yıkanma fırsatı bulamayıp cünüb olarak Uhud meydan muharebesine, şehadete koşan, müşriklerle göğüs göğüse çarpışarak şehid olan ve sonra gökyüzünde melekler tarafından yıkanan “Gasîlu’l-Melaike” “Meleklerin Yıkadığı Şehid” lakaplı Hz. Hanzala (radiyallahu anh)’ın hayatı bütün Müslümanlar tarafından bilinmektedir. “Yarın savaş olsa, ben de o savaşa katılsam. Kafirler tarafından şehit edilsem. Sonra karnımı yarsalar, ciğerimi çıkarsalar, burnumu ve kulaklarımı kesseler sonra kıyamet gününde “niçin bunlar sana yapıldı?” dense, ben de: “Ya Rabbi! Senin için” desem! Bu benim için her şeyden daha sevimlidir” diyerek Allah’a yalvaran Abdullah b. Cahş (radiyallahu anh) adındaki sahabinin duaları; günlerce aç olduğu halde avucundaki birkaç hurmayı yemek için geçecek vaktin, şehadetinin, dolayısıyla cennete girmesinin gecikmesine sebep olacağını düşünerek, avucundaki hurmaları yemeden atan ardından da kılıcını çekip müşriklerin arasına dalarak şehit düşen Hz. Umeyr adındaki sahabinin kahramanlığı ve şehit olup sakat ayağıyla cennete adım atmasına engel olan oğullarını şikâyet etmek üzere ağlayarak Rasulullah (s.a.s.)’e gelen ve Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’den savaşa çıkma izni aldıktan sonra Uhud vadisinde şehit olan Hz. Amir ibnu’l-Cemuh adındaki sahabinin şehadet ve cennete girme aşkı onlardan sonra gelen, hayatlarını rablerine adayan,  Müslüman nesiller için çok güzel örneklik teşkil etmiştir.

Hz. Halid b. Velid yaklaşık yüz savaşa katılmıstır. Bu savaşlarda vücudunun çeşitli yerlerinden yaklasık yüz yara almıstır. Ölümcül hastalığa yakalanarak cihad meydanlarında değil de yatağında öleceğini anlayan Halid (radiyallahu anh), ölümden korktuğu için değil şehit olamadığı için ağlamıştır.

Şehitlerin efendisi Hz. Hamza radıyallahuanh… O, büyük bir aşkla yeğeni Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e bağlıydı. O’nun cesareti dillere destandı. Cesareti şiirlere konu olmuş, şairlere:

Ey Hamza! Gördüğün hiçbir şeyden korkmazsın.

Bu doğru, ama heybetini gizli tut!

Yürüyüşün ölümü korkutuyor!…

dizelerini yazdıracak kadar kahramandı. Yalnızca bu kahramanların hali değil, yenilgiye uğrayan şehidin hali bile Rabbimizin çok hoşuna gitmektedir. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:

“Rabbimiz, Allah yolunda savaşıp da yenilgiye uğrayan kişiye şaşar. Yenildikten sonra kanının döküleceğini bile bile, savaş meydanına atılır. O zaman Allah meleklerine der ki: ‘Kuluma bakın, katımdaki ödüle olan rağbetinden dolayı geri döndü. Kanı akıp şehit oluncaya kadar savaştı.”(3)

Allah celle celaluhu şehadete apayrı bir anlam ve değer yükler ve onun karşılığını ancak kendinin verebileceğini ifade ederek şöyle buyurur: “O halde, dünya hayatını ahiret hayatı karşılığında satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse biz ona yakında büyük bir mükâfat vereceğiz.”(4)

İki cihan serveri efendimiz şehitlere gıbta ederek buyurmaktadır ki:

“Muhammed’in nefsi kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, eğer Müslümanlar için zorluğa sebep olmasaydım, Allah yolunda cihad eden hiçbir müfrezeden geri kalmazdım.” (Buhari, Müslim)

“Muhammed’in nefsi kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, isterdim ki Allah yolunda cihad edip öldürüleyim, sonra yine cihad edip öldürüleyim, sonra yine cihad edip öldürüleyim.” (Buhari, Müslim)

Peygamber Efendimiz Ümmetinden şehid makamına ulaşanları şu şekilde müjdeliyor;

“Şehidin Allah katında yedi özelliği vardır. Kanının ilk damlasıyla affedilir. Cennetteki yeri kendisine gösterilir. İman elbisesi giydirilir. Kabir azabından kurtulur. Büyük korkudan emin olur. Başına vakar tacı konur. Ondaki bir yakut taşı dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır. Hurilerden yetmiş iki hanımla evlendirilir. Akrabalarından yetmiş kişiye şefaat eder.”(5)

– Enes b. Malik (radiyallahu anh)’den rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Allah’ın kulları hesaba durdukları zaman, bir topluluk gelir, kılıçlarını boyunlarının üzerine koyarlar. Onlardan kan damlar.

Cennetin kapısında kalabalıklaşırlar. “Bunlar kimlerdir?” diye sorulunca, “Şehidlerdir. Diridirler ve rızıklandırılıyorlar” denilir.(6)

Allahu Teâlâ kıyamet gününde cenneti çağıracaktır. Cennet bütün süsleri ve güzelliğiyle gelecektir. Allahu Teâlâ şöyle buyuracaktır: “Benim yolumda savaşıp öldürülen veya eziyet çeken, yolumda mücadele eden kullarım nerede? Cennete giriniz.” Hesap vermeden cennete girerler. Melekler gelir, secde eder ve şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Gece gündüz senin hamdinle birlikte, seni tesbih ve takdis ederiz.

Bizlere tercih ettiğin bu kimseler kimdir?” Allahu Teâlâ şöyle buyurur: “Onlar, yolumda savaşan veya eziyet çeken kullarımdır.” Bütün kapılardan melekler yanlarına girerler. Şöyle derler:

““Sabretmenize karşılık selâm sizlere. Dünya yurdunun sonucu (olan cennet) ne güzeldir!”(7)

Raşid İbnu Sa’d, ashaba mensup birinden naklen anlatıyor: “Bir zat Rasulullah’a gelip: “Ey Alah’ın Resulü, niye şehid dışında kalan mü’minler kabirde imtihan edilirler?” diye sordu. Rasulullah şu cevabı verdi: “Şehidin ölüm anında tepesinin üstünde kılıç parıltısını hissetmesi imtihan olarak ona kafidir.” 8

Bu hadisler, şehidin hiçbir konuda endişeye kapılmasının gerekmediğini aksine mükâfat üstüne mükâfatlara nail olacağının müjdesini veriyor bizlere… Rabbimiz bizleri,  zafere ulaşan, müjdeye nail olan şehid kulları zümresine nail etsin.

Bir mü’min için bu müjdeler bir kazançtır, günahlardan, fısktan bunun mukabili azaptan kurtulmasının bir zaferidir. Başarısıdır. Asrı saadetten bir örnek;

KABENİN RABBİNE YEMİN OLSUN Kİ KAZANDIM:

Uhud Savaşı’ndan dört ay sonraydı… Necid bölgesinde oturan Âmiroğulları kabilesinin reisi Ebû Berâ, Peygamberimize gelerek, kavmine İslamiyet’i anlatmaları için birkaç sahabi göndermesini istedi. Rasulullah da göndereceği sahabileri himaye etmesi için Ebû Bera’dan söz aldıktan sonra Suffe Ashâbı’ndan 40 (bir rivayete göre 70 kişilik) bir irşat heyeti gönderdi. İşte bu heyette bulunanlardan birisi de Hz. Haram bin Milhan’dı (radiyallahu anh).

Hz. Haram, Hz. Enes bin Mâlik’in dayısıydı. Ümmü Süleym’in ve Ümmü Haram’ın da (radiyallahu anh) kardeşiydi. Bedir ve Uhud Savaşlarında bulunmuş, büyük kahramanlıklar göstermişti. Güzel Kur’ân okurdu. Hitabeti de iyiydi.

Heyet, hazırlıklarını tamamladıktan sonra yola çıktı. Ebû Bera önden giderek heyetin geçeceği yolda bulunanlara Rasulullah’ın ashâbının himayesi altında olduğunu söyledi. Onlara dokunmamalarını tembihledi. Bu arada irşat heyeti, Maûne Kuyusu’nun başına geldi. Orada konakladılar, istirahat ettiler. Bu arada, “Civar halkını hangimiz İslamiyet’e davet eder?” diye konuştular. Hz. Haram, “Ben davet ederim.” dedi. Sonra da arkadaşlarına, “Ben haber getirinceye kadar yerinizde durunuz. Eğer onlar bana Rasulullah’tan aldığımız emri kendilerine tebliğ edinceye kadar imkân verirlerse ne âla! Eman vermez de ihanet ederlerse, zaten siz de benden uzakta değilsiniz, tedbirinizi alırsınız.” dedi.

Haram bin Milhan (radiyallahu anh) onlara yaklaşınca, “Rasulullah’ın elçiliğini tebliğ için bana eman verir misiniz?” dedi. Müsaade edince, onları İslam’a davet etti. “Ben Rasulullah’ın size gönderdiği elçiyim. Ben şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur. Muhammed de O’nun kulu ve Resûlüdür.

Öyle ise siz de Allah ve Resûl’üne iman ediniz.” dedi.

Sonra da Rasulullah’ın gönderdiği mektubu Âmir bin Tufeyl’e uzattı. Âmir, mektubu okuma tenezzülünde dahi bulunmadı. Adamlarından birisine işaret ederek, Hz. Haram bin Milhan’ı arkadan mızraklattı. Arkadan saplanan mızrak bu büyük sahabinin göğsünden çıktı.

Haram b. Milhan’ın kalbinden diline şu tesirli sözler döküldü. Bir insan hakka imanı ancak bu kadar bağlı olabilirdi. “Allahüekber! Kâbe’nin Rabb’ine and olsun ki kazandım gitti!” dedi. Şehitlik gibi yüce bir mertebeye ulaşmıştı…

Müşrikler, Haram bin Milhan’dan (radiyallahu anh) sonra diğer sahabileri de şehit ettiler. Sadece Amr bin Ümeyye’yi (radiyallahu anh) serbest bıraktılar.

Sahabiler şehit olmadan önce, “Allahım, burada Resûlüne durumumuzu haber verecek Senden başkası yoktur. Selâmımızı ona Sen ulaştır. Allahım! Resûlün vasıtasıyla kavmimize haber ver ki, biz Rabb’imize kavuştuk. Biz Rabb’imizden hoşnut olduk, Rabb’imiz de bizden hoşnut oldu.” dediler.

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem o sırada Medine’de bulunuyordu. Cebrâil (a.s.) geldi, onların Selâmını ulaştırdı. Peygamberimiz de onların durumunu Ashâbına haber verdi ve şöyle buyurdu:

“Kardeşleriniz, müşriklerle karşılaştılar. Müşrikler onları kesip biçtiler, mızrakladılar. Onlar şehit olurlarken, “Ey Rabb’imiz, Rabb’imizden hoşnut olduğumuzu, Rabb’imizin de bizden hoşnut olduğunu kavmimize Sen tebliğ et.’ dediklerini ben size bildiriyorum. Onlar için Allah’tan mağfiret dileyiniz. Onlar bana Selâm gönderdiler.”

Peygamberimiz daha sonra katillere beddua etti. Bu beddua sebebiyle zalim müşrikler kuraklık ve kıtlığa maruz kaldılar. Perişan oldular….(9)

Biz Rabb’imizden hoşnut olduktan sonra, Rabb’imiz de bizden hoşnut olduktan sonra gerisi boştur.

Ancak bu şekilde yaşarsak Kabe’nin Rabbine yemin olsun ki kazandık diyebiliriz.

Tarih sayfasında imanı kâmil olan yiğitlere rastlamak pek çok kere mümkündür.

İmam Hasan el-Benna İslam davasının esaslarını açıklarken şöyle diyordu: “Biz ölümün, tehlikelerle dolu bir hayattan ebedi nimet ve saadetlerle dolu gerçek bir hayata geçiş köprüsü olduğunu biliyoruz. O halde biz ölümden nasıl korkarız?…

Ey Müslümanlar! Şunu da bilmek gerekir ki, ölümden korkana ayeti celilelerin bir tesiri olmaz. O ayeti kerime ne kadar yüce, ne kadar ulvi olsa da…

Önemli olan bizlerin kelam ehli değil; İhlas, ilim ve amel ehli olmamız ile hadislerdeki belirtilen müjdelere nail olabilmemizdir. Aksi taktirde o müjdelere nail olabilmek, ancak ve ancak bir hayalden ibarettir.

El-Benna, bu hususu pratikte de göstererek şu nihai hedefi söylemiştir.

“En yüce temennimiz Allah yolunda şehid olmaktır”

Asrı saadeti örnek alan, baştacı yapan Osmanlı imparatorluğu, milliyetçilik ile değil İslam ile büyümüş,  savaş meydanlarında adeta ölümün üzerine üzerine yürümüşler, korkmamışlardır. 

Şehadet makamına bu sayede ulaşmışlar. İslam dünyasını, dünyanın birçok yerine yaymışlardır. 

Onların savaş meydanlarındaki atılganlıklarından etkilenen Fransız seyyah j.b. tavernier (1605-1689) dönemin İslam mücahitleri hakkında şunları itiraf etmektedir; “Türkler (Müslümanlar) kaza ve kaderin değişmeyeceğine ve mukadderattan kurtulmak imkânı olmadığına iman ettikleri için ölüme karşı adeta hissiz denecek kadar metanet gösterirler.”

Tıpkı Rıbi ibni Amirin, Rüstemin gözlerinin içine baka baka konuştuğu şu tarihi sözlerin gereklerini yerine getirmişlerdir.

“Sizlerin hayatı ve şarabı sevdiği kadar, ölümü seven bir orduyla üzerinize geliyoruz.” Bu cesaret ancak şehadet aşkıyla mümkündür.

İşte şehadet aşkı budur. Bu fedakârlık içinde bu izzet şehadet yoluna özlemden geçer. Rabbimiz kalplerimizde bu aşkı arttırsın, asr-ı saadet yolcularının izinden gitmeyi ümmeti Muhammed’e nasib eylesin.

Amin.
------------------------------------------------------------------------

1  Tirmizi, cihad,25; Ebu Davut, Cihad,26 ayrıca; İmam Ahmed Hasen isnad, Taberani ve başkalarının Ubade b. Samit’ten.

2  Nisa: 4/69.

3  Ebu Davud, Cihad, 36.

4 Nisa,74.

5  Tirmizi, cihad, 25; Ebu Davut, Cihad,26 ayrıca; İmam Ahmed Hasen isnad, Taberani ve başkalarının Ubade b. Samit’ten.

6 Tirmizi Hasen Demiştir. İbni Mace, Hakim, Ahmed, 1/266. İbni Ebi Şeybe, Cihad, s. 290 Taberi Tefsiri 7/388 Al-i İmran s.169 ayetin Tefsiri.

7 Ahmed, Bezzar, İbni Hibban Sahih’inde ve Hakim rivayet etmişlerdir. Hakim “isnadı sahihtir” demiştir.

8  Tirmizi, Fedailu’l – Cihad 26, 1668 had. No:1007.

9  Tabakât, 3: 514; Üsdü’l-Gàbe, 1: 395; Müstedrek, 2: 110-111. Ayrıca benzer rivayetler Buhari, Müslim.

 


* BENZER KONULAR

Muhtaçlığımızı Bilerek Dua Edelim Gönderen: melek
[Bugün, 03:07:05 ÖS]


Cömert misiniz Gönderen: melek
[Bugün, 03:00:14 ÖS]


Dünya Ahiretin Tarlasıdır Gönderen: melek
[Bugün, 02:57:01 ÖS]


Dünya Tarlasına Hayır Tohumları Ekelim Gönderen: melek
[Bugün, 02:51:19 ÖS]


Kur’an Ahlakı Kalbe Şifadır Gönderen: melek
[Bugün, 02:44:19 ÖS]


Allah'tan Uzak Olmak Mutsuzluktur Gönderen: melek
[Bugün, 02:35:58 ÖS]


Ahirette Bir Oturum Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:21:42 ÖÖ]


Ya Çıkarsa Deyip Köşeyi Dönmek İsteyen Talihsizler Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:05:08 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 11 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:04 ÖÖ]


Sapmayalım – Saptırmayalım Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:45:14 ÖÖ]


Çocuk ve Zaman Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:36:48 ÖÖ]


Yalan Söyleyen Çirkin ve Zelîl Olsun Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:30:34 ÖÖ]


Ömür Takvimimizden Bir Yaprak Daha Düştü Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:20:25 ÖÖ]


Maher Zain + Karma - İLK FANİDUNYA NET'TE Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:12:05 ÖS]


Büyü ve Sihir Gönderen: webtasarim
[Dün, 12:27:49 ÖS]


Fal Açmak Gönderen: webtasarim
[Dün, 12:19:45 ÖS]


Mutluluk Kırk Ayette Saklı Gönderen: webtasarim
[Dün, 12:11:38 ÖS]


Allahın Lanetlediği Kimseler Gönderen: webtasarim
[Dün, 12:06:38 ÖS]


Dinden Çıkartan 99 Söz ve Hareket Gönderen: webtasarim
[Dün, 11:55:46 ÖÖ]


Edep – Ahlak ve Davranışlarımız Gönderen: webtasarim
[Dün, 11:38:07 ÖÖ]