* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: ŞEYTANIN ADIMLARINI TAKİP EDENLER  (Okunma sayısı 757 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
ŞEYTANIN ADIMLARINI TAKİP EDENLER
« : Nisan 30, 2017, 11:51:50 ÖÖ »
ŞEYTANIN ADIMLARINI TAKİP EDENLER
         
 Allah (c.c.) insanı yarattığı zaman ona önemli görevler vererek dünyaya gönderdi. Dünyaya gelen insanın yalnız ve başıboş olmadığını da ona bildirdi. Taşıdığı misyon ve vizyonla dünyada yaratılan mahlukatlar arasın da tek ve en şerefli olarak yaratılmıştır.“Biz insanı en güzel biçimde yarattık”. (Tin-95/4)
 
Bunu anlamak çok zor değil. Kur’an’da Rabbimiz Allah (c.c.)  Âdem (a.s.) ile melekler kısassından bahsederken, “Sizi yarattık, sonra size biçim verdik, sonra da meleklere: "Âdem'e secde edin" dedik; hepsi secde ettiler.”(Araf-7/11)
 Meleklerin secde ettiği insan, Allah nazarında değerli çünkü: Allah (c.c.) insanı muhatap alıyor ve meleklere secde emri veriyor. Fakat burada dikkat etmemiz gereken melekler halis bir kula secde ediyor.
 
Yalnız iblis hariç, o secde etmedi. Büyüklendi kendini üstün gördü ve müstekbirlerden oldu. “Sizi yarattık, sonra size biçim verdik, sonra da meleklere: "Âdem'e secde edin" dedik; hepsi secde ettiler, yalnız İblis, secde edenlerden olmadı.”(Araf-7/11) Allah’ın emrine karşı gelen iblis, kendince gerekçeler sundu ve aklına uyarak kendinin üstünlüğünü açıkladı. “(Allah) buyurdu: Sana emrettiğim zaman, seni secde etmekten alıkoyan nedir?  (İblis): Ben, dedi, ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın.” (Araf-7/12 )
 
Sadece bununla da kalmadı. Allah’a iftira ederek sen beni azdırdın dedi ve yine kendi aklınca, Allah (c.c.) ile pazarlığa kalkıştı. “ (İblis) dedi: (Bari) bana (insanların) tekrar diriltilecekleri güne kadar süre ver." (Allah) buyurdu: "Haydi sen süre verilmişlerdensin." "Öyleyse, dedi, beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onlar (ı saptırmak) için senin doğru yolunun üstüne oturacağım." (Araf-7/14-16 ) İblis kendi aklına uyunca ve Allah’ tan kıyamete kadar zaman alınca, içindeki kini kusarcasına neler yapacağını şöyle söyler:” "Sonra (onların) önlerinden arkalarından, sağlarından sollarından onlara sokulacağım ve sen, çoklarını şükredenlerden, bulmayacaksın." (Araf-7/17) Bu noktadan sonra iblis artık (şeytan) ismini almış ebedi olarak cennetten kovulmuştur. (Allah) buyurdu: "Haydi, sen, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık. Andolsun ki, onlardan sana kim uyarsa, (bilin ki) sizin hepinizden (derleyip) cehennemi dolduracağım." (Araf-7/18 )
 
İblis, hangi noktadan sonra şeytan oldu, bu çok önemli sadece kendisi azmakla kalmadı, başkalarını da azdıracağını söylemesi, onun bu ismini kazanmasına yol açtı... Şeytan ne demek: “‘İblis’, kelime anlamı yönünden, hayırsız olan, zarara uğrayan, şaşkınlığa düşen manalarına gelmektedir. İblis kelimesi Kur'an-ı Kerim'de 11 yerde geçer. Şeytana, işlediği hatanın onu sonsuza kadar hüsrana (zarara) uğratması sebebiyle ‘İblis’ denmiştir. İblis, Şeytanın Kur`an’ da ki özel adıdır. İblis, insanı kıskanması yüzünden Allah’a karşı gelen ve O’nun huzurunda küstahlık yapıp kibirlenen ve bu yüzden de kovulan (recim olan), insanın en önemli düşmanıdır.
 
           "Şeytan" ise, uzaklaştı manasındaki "şatane" fiilinden türemiştir.  Yandı anlamındaki "şâta" fiilinden türediğini öne süren bazı âlimler de vardır. Şeytan kelimesinin aslının "Satan" olup, bunun İbrânîce olduğu, rakip, muhalif gibi anlamlara geldiği, Tevrat'ta da bu anlamda kullanıldığı da ileri sürülür. Şeytan, cinlerden ve insanlardan en şerli (en kötü) yaratıkları nitelemek için kullanılan bir kavramdır. "Şeytan" ve çoğulu olan "şeyâtîn" kelimeleri Kur'an-ı Kerim'de toplam 88 yerde geçmektedir. Şer'î ıstılahta, Yüce Allah'ın Hz. Âdem'e secde emrine karşı gelip isyan ettiği için ilâhî rahmetten kovulan ve insanların amansız düşmanı olan cinlerin inkârcılarından gizli bir varlıktır. 
 
           Kur'an, şeytanla İblis'in fonksiyon bakımından aynı olduklarını gösteriyor. Şeytan, İblis'in faal hale geçişinde aldığı ad, kuvvetlerinin tümüne verilen ad; İblis de şeytan denen şer kuvvetin kaynağı, babası olan varlığın özel adıdır. Hz. Âdem’in cennetten çıkmasına sebep olan şeytanın, İblis’ten başka ‘Azâzil’, ‘Adüvvullah’ gibi adları da vardır. İblis, şeytanî bütün faaliyetlerin beyni ve babası konumundaki varlıktır.
 
Eski adı Azâzil olan şeytan, Hz. Âdem'e secdeyi kabul etmediği andan itibaren, "hayırdan ümidini kesmiş, pişmanlık ve üzüntü duyan" anlamında.

 İblis; Secde etmeyiş sebebi olarak da "beni ateşten, onu ise çamurdan yarattın" diyerek hükümsüz bir bahane ve kendisince geçerli bir gerekçe gösterdiği ve Hz. Âdem'i cennetten çıkarmaya çalıştığı andan itibaren de Şeytan adını almıştır.
Dolayısıyla İblis ve Şeytan, davranışlarına paralel olarak, ona sonradan verilen iki isimdir. Kur'an'da Hz. Âdem'e secde söz konusu olan bütün âyetlerde özellikle "İblis" kelimesinin kullanılmış olması, bu görüşü desteklediği gibi, âyetlerde kullanılan kelimelerin yerli yerince seçilişi ve Kur'an'ın yüce üslûbu hakkında bir fikir de vermektedir.
 
“Şeytan” kelimesi; azgınlıkta, şer ve kötülükte emsalsiz olan, şerir ve inatçı anlamına gelen her azgına verilen bir cins isimdir. Şeytan kelimesinden, daha çok, cin cinsinden olan cin şeytanı anlaşılırsa da, kötü ruhlu insanlara da bu ad verilir. Dolayısıyla, kötü ruhla alakası olan, görülen veya görülmeyen her kötü ve haktan uzak ve insanları sapıttıran şeylere şeytan ismi verilir. Cin şeytanı olduğu gibi, insanlardan da şeytanlar vardır. İnsan ve insan şeytanı görüldüğü halde, ruhta gizlenen kötülük görülmez; eserleri ile bilinir. Bu sebeple, şeytan isminden, genel olarak, gizli ve kötü bir kuvvet, kötü ve habis ruh anlaşılır. (Ahmet Kalkan: Kuran`i Kavramlar)

Şeytani bir özellik olan, kendisi azdığı gibi çevresindekileri de azdırmaya çalışan kişi ve kurumları çevremizde hep görürüz. Şeytan kendi aklına güvenip, büyüklendi, Allah’ın emrine karşı gelerek kendince mazeret ileri sürdü. Burada dikkat etmemiz gereken önemli bir konu var o’da, şeytan, Allah’ın varlığını da birliğini de inkâr etmiyor. O Allah’ın verdiği emri yerine getirmediği gibi, büyüklenip akılına uyup azgınlaşanlardan oluyor. Ebedi cehennemi hak ediyor.
 
Âdem (a.s.) ise eşiyle birlikte cennete girip, cennetin nimetlerinden faydalanmalarını Allah kendilerine bildiriyor.”Sonra Allah, Âdem'e hitap etti): "Ey Âdem! Sen ve eşin cennette durun. Dilediğiniz yerden yiyin; fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz." "Derken onların, kendilerinden gizli kalan çirkin yerlerini kendilerine göstermek için onlara fısıldadı: "Rabbiniz, başka bir sebepten dolayı değil, sırf ikiniz de birer melek ya da ebedî kalıcılardan olursunuz diye sizi şu ağaçtan men etti." dedi.” Ve onlara: "Elbette ben size öğüt verenlerdenim." diye de yemin etti.“Böylece onları aldatarak aşağı sarkıttı (önceki mevkilerinden indirdi). Ağacı(n meyvesini) tadınca, çirkin yerleri kendilerine göründü ve cennet yapraklarını üst üste yamayıp üzerlerini örtmeğe başladılar. Rableri onlara seslendi:

"Ben sizi o ağaçtan men etmedim mi ve şeytan size apaçık düşmandır, demedim mi?" (Araf-7/19,22) Allah’a karşı gelen şeytan, hemen işe başlıyor ve Âdem (a.s.) ve eşini kandırıyor. Allah’ dan emir almasına rağmen yasak ağaca yaklaşan Âdem (a.s.), ilk imtihanını kaybetti. Verilen emre itaatsizlik eden Âdem, kendisinin ilk isyanını da gerçekleştirmiştir oldu. Fakat şeytan gibi büyüklenip kibirlenmek yerine tövbeyi seçmiş ve şeytanın adımlarına uymamıştır.

“Dediler ki: "Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik, eğer bizi bağışlamaz ve bize rahmetinle muamele etmezsen muhakkak ziyana uğrayacaklardan oluruz!"” (Araf-7/23) İşlediği günahı meşru görüp ısrar etmiyor, büyüklük taslamıyor. Böylece Allah, yaptıkları tövbeyi rahmetiyle kabul ediyor. “Derken Âdem Rabbi’nden birtakım kelimeler aldı, (onlarla tövbe etti. O da) tövbesini kabul etti. Muhakkak O, tövbeyi çok kabul eden, çok esirgeyendir” (Bakara-2/37).

Dünyaya gönderilen insan burada da imtihana tabi tutuluyor. Amansız düşmanı şeytan da bu dünyada insanoğlunun yoluna çıkmakta. İnsanın Allah’a karşı gelmesi için çaba harcamaktadır. İnsanı yeryüzüne halife olarak görevlendiren Allah, yeryüzünü düzenleyip, inşa etmesini ve emirlerine itaat, yasaklarından da kaçınmasını istedi. Ama insanoğlu nankör, kendisini yaratan Rabbine ve verdiği nimetlere karşı büyüklenip nankörlük etmekten kaçınmadı. Dünyada, kan döktü ve fesat çıkardı.

Allah (c.c.) o kadar merhamet sahibi ki, insanın şeytana uymaması ve cehenneme gitmesini engellemek için insanlara, peygamberler ve kitaplar gönderdi. İnsanların şeytana değil peygamberlere ve kitaplara uymasını emretti. “Onlara dedik ki: Hepiniz oradan inin. Size benim tarafımdan bir hidayet rehberi geldiğinde, kim o hidayetçimin izinde giderse, onlar için hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır. İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar da cehennem ehlidirler. Orada ebedî olarak kalacaklardır.” (Bakara-2/38,39)

İnsanların çoğu bunun tam tersini yaptı ve yoldan çıktı. Hayat kitabımız olan Kur’an bu tabloyu geçmiş kavimlerden de örneklerle ortaya koyar. Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. Salih, Hz. İsa (a.s.) ve diğer peygamberlerin kavimleriyle yaşadıkları sıkıntıları açıkça anlatır. Bilmem bilir misiniz? Kur’an’ın üçte biri kıssalardan oluşur. Allah (c.c.)’u bunları bize hikâye olsun diye değil, onların düştükleri hatalara düşmememiz için bize örnek veriyor. Bu kavimlerin çoğunluğu Allah’ın emirlerine ve peygamberlerine uymak yerine şeytana uymuş ve onun adımlarını takip etmişler. Bunun neticesi olarak bu dünyada azapla cezalandırılırken, ebedi cehennemi de hak etmişlerdir.

Peygamber (s.a.s.) efendimiz zamanında durum farklı değildi. İnsanlar boğazlarına kadar şirk ve günahlar içine batmışlardı. Küfrün karanlıklarına bir güneş gibi doğan efendimiz (s.a.s.) Allah’ın iznini ile kurtuluş ipini bu insanlara uzatsa da, geçmiş kavimler gibi onlar da bunu ret etmişlerdi. İslâm güneşinden kaçıp şirkin ve küfrün karanlığında şeytanın askerleri olmuşlardı. “Allah, iman edenlerin velisidir. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlerin velileri de tağuttur, onları aydınlıktan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî olarak kalırlar.” (Bakara-2/257)

Peygamber (s.a.s) efendimiz ve ondan önceki peygamberler, insanların ıslahı için çok çalışıp çapa harcasalar da, insanlar azgınlık da haddi aşmakta ısrar edince, kendilerine doğru yola götürmek isteyenleri dışladılar, kovdular, dövdüler, hatta öldürdüler. Azgınlığın en bariz örneğini yeryüzünde sergilediler. Bunlar şeytanlaşanlar ve şeytanı, veli ve dost edinenlerdi.

Azgınlaşıp haddi aşanların başında toplumun ileri gelenleri yani: Mele ve Mütref’leri yer alıyordu. Kur’an’da bu tipleri fir’avn ve nemrut gibi azgınlaşanlardan bahsederek, şeytanlaşan insanların portresini bize çizer. Kendilerinde bulunan güç, iktidar, para gibi dünyalık gelip geçici şeylere güveni, Allah (c.c.)’a isyanın en üst perdesinde bir hayat yaşıyorlardı. Sadece kendileri değil çevresindeki herkesi, kendi bataklıklarına çekip, Allah’a isyan dolu bir hayat yaşamaya zorluyorlardı.

Kendilerine karşı çıkanları ve diğer engelleri de aşmaya çalışırken akıl almaz yollara başvurarak, kendi güç ve makamlarına bir zarar gelmesin diye acımasızca insanları öldürüp, mallarını gasp edip, yaşadıkları topraklardan sürerek, kendilerince dünyanın hâkimi olacaklarını sanıyorlardı. Ama öyle olmadı ve gerçeklerle kısa zamansa yüz yüze geldiler. Allah bu tiplerden bahsederek bizim onlar gibi olmamamız noktasında bizleri sık sık uyarmasına rağmen yine de insanlar isyanda ve haddi aşmakta ısrar ediyorlar.

Günümde durum çok farklı değil. İnsanlar kendi heva ve heveslerini ilah edinmişler. Geçmiş kavimlerin yaşadıkları ve Allah’ın azabını gerektiren bütün günahlar, başta şirk olmak üzere hepsini aleni şekilde yaşadıklarını görmekteyiz. Boğazlarına şirk ve diğer günahlara batan insanlar, yaşadıkları hayatı meşrulaştırmaya çalışmaktadırlar.

Öyle ki günahları kendilerin çepeçevre kuşatmış bu insanlar özellikle büyük günahları aleni bir şekilde işler hale gelmişler. Günahlarla yaşamak hali, bir yaşam biçimi haline gelmiş. İnsanlar tuğyan etmiş, Allah’ın yasaklarını çiğnemekle kalmamış, Allah’a savaş açmışlar. Tuğyanın sistemli bir şekilde yapılması da, tağuti bir düzenle ve nizamla eliyle ancak bu kadar yapılabilinir. Günümüzdeki tağuti düzenler Allah’ın yasakladığı birçok şeyi insanlara hizmet (!) adına yaparak Allah’a karşı açtıkları savaşı ilan ederek çevresindeki yandaşlarından destek beklemektedirler. Başta Allah’ın hüküm, kanun ve nizamını bir tarafa bırakarak, kendileri kanun, hüküm ve nizam yapmaya çalışıyorlar ve azgınlıklarını en üst perdeden gösteriyorlar. Yaptıkları azgınlıkları süslü sözlerle örterek, çevresindekilerin desteğini alıp hedeflerine daha rahat varacaklarını düşünüyorlar.

Allah (c.c) kendisine şirk koşulmasını yasaklamış, kim şirk koşarsa asla af etmeyeceğini belirtmiştir. “Doğrusu Allah, kendisine ortak koşulmasını asla affetmez. Ondan başkasını (diğer günahları) ise, dilediği kimseler için bağışlar ve mağfiret buyurur. Her kim Allah'a şirk koşarsa gerçekten pek büyük bir günah ile iftira etmiş olur”. (Nisa-4/48) Allah’a ait olan makam ve yetkileri gasp etmişler. Allah’ın yasaklarına rağmen kanunlarıyla haramları ve yapanları koruma altına almışlar. Allah zinayı haram kılmış, bunlar genelevler açmış, İçki yasaklanmış, bunlar fabrikalarını kurmuşlar,
faiz yasaklanmış, bunlar bankalar kurmuşlar. Kurdukları tuzaklarla insanların kanlarını emerek kendi yaşamlarını sağlar hale gelmişler. Sadece bu kadar da değil, hırsızlık, gasp, adam öldürmek, tecavüzler, işçilerin hakkının yenilmesi daha birçok yasaklanan ve haram kılınan suçları sistem eliyle meşru hâle gelmiş. Bazıları için adam öldürmek dâhil olmak üzere tüm bunlar görev olmuş.

Allah’ın yeryüzünde hiçbir hâkimiyeti yok deyip, hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir diyerek, Allah’ın hakkını gasp ederler. Hâkimiyet milletindir derler de daha sonra hâkimiyeti ellerine alırlar. Kendilerini ilahlaştırmaya ve yeryüzünün hâkimi olmaya çalışıyorlar. Bu tiplerin halini hatırlayın, şeytan Allah’a ne demişti "Öyle ise, dedi, beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onlar (ı saptırmak) için senin doğru yolunun üstüne oturacağım."( Araf-7/16) Bunlar kendileri azdığı gibi diğer insanları azdırıp şeytana yeni dostlar ve veliler kazandırmaya çalışıyorlar.

Bunlarla yetinmemişler, insanların var oluş nedeni olan ibadetlerini engellemeye çalışıyorlar. Devlet dairelerinde, askeriyelerde, okullarda, daha birçok yerlerde, insanların Allah’a kulluğun önünü kesmek için büyük bir savaş başlatmışlar. Allah’ın yüce ismini insanlara anlatıp, öğreten Müslümanları terörist olarak ilan ederek, bu tip insanlardan korkmaları gerektiğini telkin ediyorlar.

Yaklaşık bir asırdır işgal altında olan İslâm topraklarında, şeytani düzeni kurmak ve yaşatmak için çaba harcayan bu zorbalar, büyük şeytan olan emperyalistlerden aldığı emirlerle Müslümanlara yapmadığını bırakmamışlardır. Her türlü zulme reva görülen Müslümanlara sindirme ve baskı politikalarını yıllarca işlenmiş ve bunun bedelini ödetmeye çalışmışlardır. Bir asırdır oynan şeytani oyunlara maalesef birçok insan kanmış ve çeşitli senaryolarla insanları kandırmışlar. Ellerine geçen bu fırsatı kendi lehlerine çevirmek için ellerinden gelen her şeyi yaparak şeytani düzeni kurup yaşaması için her şeyi mubah görmüşler.

Kurdukları şeytani düzen de insanların hayatının her anında günahlarla yaşaması için her yolu kullanmışlar. Sistem eliyle kurulan medya başta olmak üzere gerek radyo, gazete ve televizyonlarla evlerimize kadar girerek, zina kar, batılı bir hayat tarzını empoze ederek başta aile, kardeşlik gibi önemli değerlerin yıkılması sağlanmıştır.

Hayatı her anında günahlarla hemhal olan insan bunlara kayıtsız kalamamıştır. Sokakta, evde, iş yerinde, kısaca kafanızı nereye çevirseniz her yer günah, fıskı fucr kaynıyor. Önceden insanlar, günah işlemek istese de bu fırsatı kolay kolay bulamazdı. Günümüzde sistem tarafından da sonuna kadar desteklenen batakhanelerde ve sokaklarda aleni bir şekilde işlenir oldu. Hatta Allah’a kulluk yapmaya çalışan, bunun için günah işleyenleri ikaz edip, günahlarda uzak durmalarını isteyen Müslümanlar, sanki suçlu günahı işleyenler değil de, günaha engel olmak isteyenlermiş gibi toplumdan dışlanır oldular.

Artık öyle bir hâle geldik ki günahlar yaşama biçimi hâline geldi. İnsanları çepeçevre kuşatan günahlar, cehennem çukuruna atılmaları için şeytan ve şeytani düzenlerin kurdukları tuzaklara kolay yem oluyorlar. Günahlarını yaşama biçimi hâline getirenleri Allah (c.c.)’u ayetinde şöyle nitelendiriyor.“Evet kim bir günah işlemiş de kendi günahı kendisini her yandan kuşatmış ise, işte öyleleri ateş ehlidirler ve orada ebedî kalıcıdırlar”. (Bakara-2/81) Günahlarını yaşan biçimi haline getirenler ve meşru görenler ebedi cehennemde kalacaklardır.

Şeytan gibi yaptıkları hatları (günahları) meşru görüp de, tövbe etmekten imtina edip, işlediği günahı haklı göstermeye çalışarak şeytanlaşıp, büyük şeytanın yardımcılığına soyunuyorlar. Allah’ın emir ve yasaklarını tanımayıp işledikleri günahlarını kendilerince gerekçeleri açıklamaya çalışıp yaptıklarının yanlış olmadığını ispat etmeye çalışıyorlar.

İşledikleri günahlarını ya şeytana uyduk, ya da kaderimiz böyleymiş diyerek, kendilerini temize çıkarmaya çalışırlar.

Hâlbuki Allah (c.c.)’u şeytana uymamamız gerektiğini yüce kitabımız Kur’an’da bizlere birçok yerde emreder. Şeytana uyanları ebedi cehennemde kalmakla tehdit eder, Allah (c.c.).Yapılan hatalar ne olursa olsun kendilerinden başka herkes suçludur. Bu gün hapiste yapanlara kader mahkûmu diyorlar, bu sözleriyle Allah’a iftira ediyorlar. Çünkü Allah kimseyi yapmadığı şey yüzünden mahkûm etmez. Adam hırsızlık yapmış, tecavüz etmiş, adam öldürmüş vs gibi daha birçok suçu işlemiş, neymiş o kaderinde yazdığı için yapmış. Bu düpedüz yalan ve iftiradır ve şeytanca bir savunmadır. Şeytanda Allah’a karşı böyle, iftiralar atmamış mıydı? “Öyleyse, beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onlar (ı saptırmak) için senin doğru yolunun üstüne oturacağım, dedi.” (Araf-7/16)  Kendisi azmasına rağmen Şeytan suçu Allah’a atmaktan çekinmemişti. İnsan kendi yaptıklarını görmezden gelemez.

“Başınıza gelen herhangi bir musibet kendi ellerinizle kazandıklarınız yüzündendir. Bununla beraber Allah yine de çoğunu affeder”. (Şura-42/30) İnsan sadece kendi yapıklarının cezasını çeker. Allah kimseye zulüm etmez.

Günahlarını küçümsemek ve hafife almak, insanın ahiretini mahveder. İnsanlar bir kereden bir şey olmaz deyip, çoğu haram azı değil der, böylece işledikleri günahı şeytanca bir düşünceyle ört bas etmeye çalışırlar. Sanki Allah onların kalplerinde ve beyinlerinden geçeni bilmiyormuş gibi.

Allah’ın rızasından uzak bir hayat yaşayanların kaçınılmaz sonu şeytanın sonu gibi olacaktır. Allah insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarır, şeytan ise aydınlıktan karanlıklara çıkarır. “Allah, iman edenlerin velisidir. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlerin velileri de tağuttur, onları aydınlıktan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî olarak kalırlar”. (Bakara-2/257) Dikkat edin! Aydınlık bir tane, karanlıklar ise çoktur.
 
Servet Naçar.

 


* BENZER KONULAR

Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]