Şeytanın Batıl Dini
Şeytan Rabbimiz’in huzurunda ‘Adem'e secde etmesi’ istendiğinde büyüklenip isyan eden ve insanları Allah’ın yolundan saptırarak kendisiyle birlikte cehenneme sürüklemeye çalışan en büyük düşmandır. İtaatsizliği nedeniyle cennetten kovulan şeytan, o günden başlayarak "…(İnsanların) dirilecekleri güne kadar…” (A’raf Suresi, 14), çeşitli telkin ve taktiklerle insanlara sinsice sokulur, onları kötülüğe çağırır ve şaşırtıp saptırmak için uğraşır.
Şeytan nefsine, gurur ve kibrine tam teslim olmuş azgın bir varlıktır. Kendine benlik vererek büyüklenme, ‘ene’ adı verilen enaniyet, şeytanın en önemli özelliğidir. Kur’an ahlakından uzak cahiliye insanının durumu da şeytanın bu özelliğiyle benzerlik gösterir. Enaniyet bedenini kapladığında insanın şuuru kapanır. Bu kişi, kendince her şeyi en iyi bilen, en akıllı olan, her olayda en doğru teşhisi koyan insandır ve üstüne varlık tanımaz. Bediüzzaman’ın ”sırf ene kesilir” şeklinde ifade ettiği gurur, kibir, kendini ve aklını beğenme nedeniyle her fikrinin doğru olduğunu düşünen kimsenin bedeni de artık kontrolünü kaybeder.
Kur’an’da şeytanın insanlara her yönden yanaşacağı haber açıklanır. "Onlardan güç yetirdiklerini sesinle sarsıntıya uğrat, atlıların ve yayalarınla onların üstüne yaygarayı kopar, mallarda ve çocuklarda onlara ortak ol ve onlara çeşitli vaadlerde bulun." Şeytan, onlara aldatmadan başka bir şey vadetmez. (İsra Suresi, 64) ayetiyle haber verildiği gibi, şeytanın hem atlılarıyla, hem yayalarıyla geniş bir çalışması vardır.
Şeytan, insanlara her an doğruyu gösteren vicdanlarının sesini değil, onlara kendi ahlakını yaşamayı telkin edecek nefislerini dinlemeleri telkininde bulunur. İyi olanı kötü, kötü olanı iyi gösterir, sinsice yöntemler kullanır ve insanları da sinsiliğe yönlendirir. Kötülükleri gizlice yaşamayı öğretir. İnsanları Allah'ın adıyla kandırmaya çalışır. Bütün bunları da insan ve cin şeytanları kullanarak yapar.
Gerçek şu ki, şeytan sizin düşmanınızdır, öyleyse siz de onu düşman edinin. O, kendi grubunu, ancak çılgınca yanan ateşin halkından olmağa çağırır. (Fatır Suresi, 6)
İnsanın apaçık düşmanı olan şeytan, kıyamet gününe kadar tüm gücüyle insanları kötülüğe sürüklemeye yemin etmiştir. İnsanları kendi yoluna çekebilmek için çeşitli taktikler ve sinsi yöntemler geliştiren şeytan, amacına ulaşabilmesi için kendisine yardımcı olan, insanlar ve cinlerden oluşmuş itaatli bir orduya sahiptir. Şeytanın kurduğu bu sistem, adeta batıla dayalı bir din gibidir. Tarihin başlangıcından itibaren yaşamış, yaşayan ve yaşayacak olan tüm insanlara aynı telkinleri veren şeytan, bıkmadan usanmadan sinsi plan ve yöntemler kullanarak, onlara kendi batıl dinini tebliğ eder.
En önemli özelliklerinden biri olan sinsilik, şeytanın amansız mücadelesinde kullandığı en geçerli yöntemlerdendir. İnsanlara tarihin başlangıcından beri ne denli büyük bir kin ve düşmanlık beslediğini, onları sonsuz cehennem azabına sürüklemek için kandırmaya çalıştığını ve hatta yalan söylediğini anlatacak olursa, kendisine karşı dikkatli olunacağını bilir. O nedenle, tuzağına kolayca düşebilmeleri için, insanları sinsilikle, yalan ve hileli yöntemlerle kandırmaya çalışır. İnsanlara açık açık 'gelin bana uyun' ya da 'kendinize, etrafınızdaki insanlara zarar verin, kötülük yapın’ gibi telkinlerde bulunmaz. Şeytan zeki ve kurnazdır; tüm kötülükleri iyilik, güzellik, doğruluk gibi değerlerle süsleyerek insanlara sunar.
Kur’an'da şeytanın insanlara açıkça değil, sinsice yaklaşacağı, “Dedi ki: "Madem öyle, beni azdırdığından dolayı onlar(ı insanları saptırmak) için mutlaka Senin dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım. Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulmayacaksın."(Araf Suresi,16-17) ifadeleriyle haber verilir.
Şeytan insanları her an gözetler. En zayıf anlarını bulduğu an yakalar, tuzağa düşürmeye çalışır. Onların da kendisi gibi kötülüğü benimsemelerini ve batıl dininin mensuplarının sayısını artırmak ister. Dünya hayatının geçici metaını süsler, çekici hale getirir, ahiret için çalışmanın çok zor ve sıkıntılı olduğu yönünde telkinler verir. Allah'ın emirlerini onlara zor, içinden çıkılmaz ve karmaşık göstermeye çalışır. İnsanlara beklemedikleri anlarda, beklemedikleri yönlerden pusu kurarak telkinlerini verir.
Şeytan, fısıldadığı kötü düşünceleri etkili kılmak için kişinin vicdanının devreden çıkması gerektiğinin bilincindedir. Bu nedenle gerçek kimliğini saklar ve verdiği telkinleri insanlara vicdanlarının sesiymiş gibi göstermeye çalışır. Bunun için kullandığı yöntem ise, ‘Allah'ın adını kullanarak yaklaşmak’tır. Organize ordusuyla birlikte insanları gözleyen şeytan, onların zayıf noktalarını, nelerin akıllarını karıştıracağını göz önünde bulundurarak çalışır. Vicdanen duyarlılık gösterilecek konuları, dini değerleri kullanarak insanları kandırır. Yaptırmak istediği kötü bir davranışı, onlara meşru ve normal göstererek, tam aksi bir ahlaka yöneltmeye çalışır.
İnsanları, ibadetlerinin yeterli olduğuna, güzel ahlaklı olduklarına, ellerinden gelenin en fazlasının bu olduğuna, güçlerinin bu kadarına yeteceğine inandırmaya çalışır. Kalplerinin temiz olmasının yeterli olacağını düşündürerek, onları samimiyetten uzaklaştırmak ister. Diğer insanlarla kıyaslandığında çok üstün bir ahlaka sahip olduklarını düşündürerek onları gevşekliğe sürüklemeye gayret eder. Böylece insanların kendilerini beğenip müstağni görmelerini ve azgınlaşmalarına sebep olur. Yüce Allah, Kur’an’da insanları “Ey insanlar, hiç şüphesiz Allah'ın vaadi haktır; öyleyse dünya hayatı sizi aldatmasın ve aldatıcı(lar) da, sizi Allah ile (Allah'ın adını kullanarak) aldatmasın. Gerçek şu ki, şeytan sizin düşmanınızdır, öyleyse siz de onu düşman edinin. O, kendi grubunu, ancak çılgınca yanan ateşin halkından olmaya çağırır.” (Fatır Suresi, 5-6) ayetiyle bu konuda uyarır.
Bunların yanı sıra şeytan, Allah'ın bağışlayıcılığını öne sürerek insanı günah işlemeye teşvik eder. Allah sonsuz merhametiyle Kendisi'nden bağışlanma dileyen kullarının günahlarını affedebilir. Ancak "nasıl olsa Allah affeder" diyerek bile bile günah işlemek samimiyetsizliktir. Böyle bir ahlakı yaşamaya devam eden kişi, daha pek çok kötülüğün içine sürüklenir. Kuran'da "yakında bağışlanacağız" diyerek bilerek günah işleyen kişilerden şu şekilde söz edilir:
Onların ardından yerlerine Kitaba mirasçı olan birtakım 'kötü kimseler' geçti. (Bunlar) şu değersiz olan (dünya)nın geçici-yararını alıyor ve: "Yakında bağışlanacağız" diyorlar. Bunun benzeri bir yarar gelince onu da alıyorlar. Kendilerinden Allah'a karşı hakkı söylemekten başka bir şeyi söylemeyeceklerine ilişkin kitap sözü alınmamış mıydı Oysa içinde olanı okudular. (Allah'tan) Korkanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hala akıl erdirmeyecek misiniz? (A'raf Suresi, 169)
Ancak içinde Allah korkusunu taşıyan insanlar şeytanın bu oyunlarına gelmez, telkinlerine kanmazlar. Çünkü Rabbimiz Kendisi'nden korkup sakınan kullarına, onları doğru yola ulaştıracak, doğruyu yanlıştan ayırmasını sağlayacak bir anlayış verir. Ve bu anlayış, “Allah, iman edenlerin Velisi (dostu ve destekçisi)dir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; inkar edenlerin velileri ise tağut'tur. Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda süresiz kalacaklardır. (Bakara Suresi, 257) ayetiyle bildirildiği üzere samimi kulları şeytanın karanlık, batıl dininden aydınlıklara çıkaracaktır.