Şeytanın kelime oyunları 1
Yeryüzünde bütün şeytani hareketler kelime oyunlarıyla başlarlar. Çünkü insanların batıl amellerini kelime oyunlarıyla insanlara sevimli göstermek, şeytanın misyonundandır.
“Allah’a andolsun, senden önceki ümmetlere peygamberler gönderdik. Fakat şeytan onlara işlerini güzel gösterdi. O, bugün de onların dostudur ve onlar için elem dolu bir azap vardır.” (Nahl Sûresi/ 63)
Şeytan, babamız Âdem (as) ile annemiz Havva’nın karşısına cennette kelime oyunlarıyla çıktı. Şeytanın kelime oyunlarıyla imtihan olunmaktayız. Müslümanlar olarak bizim dinimizden kaynaklanan kelimelerimizle, ıstılahlarımızla oynayan, onların içini boşaltıp kendi emellerine göre dolduran, kelimelerimizi yol kazasına uğratanlar, bizi cehenneme çağıran, cehenneme götürmeye çalışan insi şeytanlardır.
Zaman ve mekân kaydı olmaksızın bir Müslüman dinden, imandan konuşuyorsa; altyapısını Kur’an’ın ve sünnetin doldurduğu kelimelerle konuşması, yazması, çizmesi dini bir zorunluluktur. Din dindışı kelimelerle, kavramlarla Allah’ın dini anlatılamaz ve anlaşılamaz.
Allah’ın dünyasında Allah’ın dininde yeri olmayan her kelime şeytanı güldürdü. Hilafet-i Şer’iyye’nin yokluğunda kelimeler mermilerden daha çok insan öldürdü. Şeytan, önce insana Allah’ı unutturur; sonra “çağdaş” çöplükte ne bulursa din diye yutturur.
Dinde yeri olmayan her kelime ruhta bir sancı. Dinden onay almamış her kelimenin kullanılmasıyla tükenir Allah inancı!
Kelimelerin yarası, kurşun yarasından daha ağırdır. Kelime ve kavramlar, düşünce dünyasının temelini oluşturan canlı metabolizmalardır. İnsanlarla birlikte doğar, yaşar, kemale erer, içi boşaltıldığında ölürler. Cürufuna akılsızlar, kalıbına münafıklar sahip çıkarlar.
Kur’an’ın inkılap ve ıslah niteliğindeki kelime ve kavramları dünyevileşen Müslümanların kardeşlerini sömürmek amacıyla kurdukları şirket, fabrika ve holdinglere isim olmaktan öteye gitmedi. İslâm’a göre kurulmayan, çalıştırılmayan ve İslâm’ın kıstaslarına göre denetlenemeyen şirketlerin, fabrikaların, holdinglerin isimlerinin İslâmî kelime ve kavramlardan meydana gelmiş olması, din istismarından başka bir anlam ifade etmez. Sa’lebe’nin koyunları ümmetin arasına dağıldı, cumartesi günü ihaneti Müslümanlarda huylaştı ve sahte dindarlık, münafıklık tezahür etti. Münafıkların huyu, şeytanın huyudur.
“(Münafıkların durumu ise) tıpkı şeytanın durumu gibidir. Çünkü şeytan insana, “İnkâr et” der; insan inkâr edince de, “Şüphesiz ben senden uzağım. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım” der.” (Haşr Sûresi/ 16)
Şeytan kelimesi, cin veya insan, Allah’tan, Allah’ın hükmünden, hâkimiyetinden, şeriatinden uzaklaşan, uzaklaştıran herkes için kullanılır. Bu sebeple örneğin İblis, işlediği günahlar sebebiyle “şeytan” vasfını hak etmiştir. Şeytanlaşan insanlar, bize herhangi bir cin şeytanından daha çok tesirli ve zarar verici olurlar.
Vahiyden akıp gelen kelimelerle yüreklere yürüyenler; yeryüzünün efendileri, hakikatin de şahidleridir. Vahyi aşısı yapılmış kelimeler, içlerinde bir ağacı saklı tutan çekirdek gibidirler. İç dünyamız kelimelerimizin savaş alanıdır; iman ile küfür, hak ile batıl, tayyib ile habis, kızb ile sıdk… Half ile reca, tevhid ile şirk, şek ile yakin süresiz bir savaşın taraflarıdır. Savaşı kelimeler üzerinden sürdürürüz. Beşeri ideolojilerden alınmış ödünç kelimelerle, kavramlarla İslâm’ın mücadelesi verilemez, Müslümanca bir dünya kurulamaz. Bize düşen görev, kelimelere vahiy aşısı vurup anlam ağaçları yeşertmektir. Çünkü dinimizden kaynaklanan kelimeler bize emanettirler. Kelimelerimiz, Hz. Ali (ra)’in kullandığı Zülfikâr kılıcına benzerler. Bize Hz. Ali (ra)’den miras kaldı zülfikâr. Bizde Hz. Ali yüreği yoksa Zülfikâr neye yarar? Kelimelerimizin, ıstılahlarımızın sınırını vatan sınırlarını beklediğimiz gibi beklemedikçe kültür soykırımına uğratmaktan kurtulamayız. Günümüzde Modern zihnin, popüler kültürün blokajına maruz kalan özgün kelimeler boğuluyor, tedavülden çıkarılıyor. Müslümanlar sessiz ve seyirci. Şeytan kelime oyunlarıyla Müslümanları işgal ve istilâ ediyor.
Hilafetin ilgasından sonra ülkemizdeki insi şeytanlar kelimelerimizi darağacında ipe çektiler. Uzun yıllar Kur’ân okuyanlar, ezan okuyanlar, “şeriat” diyenler cürmü meşhud mahkemelerinde mahkûm edildiler. İthal kavramlar, ödünç kelimeler düşünce dünyamızı istilâ ederek dinin yerine ve önüne geçtiler. Müslümanların coğrafyasında Yunanlı filozofların fantezilerinden meydana gelmiş olan “Demokrasi” konuşulduğu kadar “İslâm”, “Din”, “Şeriat”, “Hilafet” konuşulmuyor. Fransız putperestlerinin laikliğine önem verildiği kadar Allah’ın şeriatine önem verilmiyor. Bir toplumun irşadı insi şeytanlara kalmışsa, o toplumun kıyameti kopmuş demektir.
Beşeri ideolojilerden ödünç alınmış kelimelerden günah üretiliyor, kelimeler şehvet ve nefret kusuyor. Hayatın pusulası olan kelimeler ruhsuz kalırsa, toplum huzursuz ve çulsuz kalır. Şeytan insanları fakirlikle tehdit ederek korkutur. Rabbimiz uyarıyor: “Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size, çirkinliği ve hayâsızlığı emreder. Allah ise size kendi katından mağfiret ve bol nimet va’dediyor. Şüphesiz Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.” (Bakara Sûresi/ 268) Asrımızda şeytanın kelime oyunları sayesinde laf ebeleri, söz cambazları çoğaldı. Din adına dindarlar dinidarlar eliyle boğazlandı.