Şeytanın Telkini Vesvese
“İmanım var mı yok mu? Abdestim, namazım oldu mu olmadı mı? Yeterince temizlik yaptım mı yapmadım mı? Şunu yaparsam ne olur?
Yapayım mı yapmayayım mı?” gibi sürekli şüphe ve tereddüt içerisinde olmak da vesvesenin bir çeşidi olup şeytanın telkini sonucudur. Bu tür vesvese bir hastalıktır. Tedavisi, iman ve sağlam bilgidir.
Sözlükte gizli ses, gizli söz anlamına gelen vesvese terim olarak, zihinde beliren ve kişiyi kötü ya da faydasız bir düşünce ve davranışa sürükleyen, fikir, şüphe ve kuruntu demektir. Bir kimseye böyle bir düşünceyi telkin etmeye “vesvese vermek” denir.
Vesvesenin kaynağı; Şeytan/İblis (Araf, 7/20; Taha 20/120.), şeytanlaşan insan ve cinler (Nas, 114/1-4.) ile kişinin kendi nefsidir. (Kaf, 50/16.)
1. Şeytanın vesvesesi: “Şeytan”; cin ve insanların, şerir, azgın, kibirli, isyankâr, müşrik, kâfir ve münafık olanlarına verilen bir cins isimdir. (Yazır, I, 239.) “Şeytan” deyince ilk akla gelen iblistir. İblis, Âdem (a.s.) için secde etme emrine karşı çıkarak Allah’a isyan ettiği, azdığı ve Allah’ın lanetine uğradığı için “Şeytan” ismini almış ve bu kelime, şeytan için isim olmuştur. İblis, “çok ümitsiz ve hüzünlü” demektir. İblis, cin asıllı bir varlıktır. (Kehf, 18/50.)
Kur’an-ı Kerim’de iblisin, insan ve cin şeytanlarının insana vesvese verdiği açıkça bildirilmektedir. Şeytan, ilk vesvesesine Hz. Âdem ve eşi Havva ile başlamıştır: “Şeytan, kendilerinden gizlenmiş olan avret yerlerini açmak için onlara vesvese verdi.” (Araf, 7/20; Taha, 20/120.)
Şeytan’ın Hz. Âdem ile Havva’ya nasıl vesvese verdiği, onlara ne dediği ve onları nasıl kandırdığı ayetlerde bildirilmektedir. Cennete konulan Hz. Âdem ve Havva’nın bir ağaca yaklaşması yasaklanmıştı. İblis, Hz. Âdem ile Havva’ya, ‘Rabbiniz size bu ağacı ancak, melek olmayasınız, ya da (cennette) ebedî kalacaklardan olmayasınız diye yasakladı. Şüphesiz ben size öğüt verenlerdenim’ diye yemin etti.” (Araf, 7/20-21; bk. Taha, 20/120-121.) Ve bu şekilde kandırıp yasağı işleyerek nefislerine zulmetmelerine sebep oldu. Dolayısıyla vesvesenin alanı, dinî ve ahlaki kurallar, Allah ve peygamberine isyan ve kötülüklerdir. İblis, ilahî huzurdan kovulunca kıyamet kopuncaya kadar Allah’tan yaşama izni almış (Sad, 38/81.) ve “(Ey Rabbim!) Senin şerefine ant olsun ki, içlerinden ihlaslı kulların hariç, mutlaka onların hepsini azdıracağım” (Sad, 38/82.) demiştir. Nas suresinde cin ve insanlardan olup, insanların kalplerine vesvese veren sinsi şeytandan söz edilmektedir. “Kanın bedende dolaştığı gibi şeytan da insana hulûl eder.” (Buhari, Ahkâm, 21.) buyuran Peygamberimiz (s.a.s.); “Şeytanın ve meleğin Âdemoğluna tesiri, etkisi ve baskısı vardır. Şeytanın baskısı, insanı şer ile korkutup tehdit etmek ve hakkı yalanlamaktır. Meleğin etkisi ise hayır vaat etmek ve hakkı doğrulamaktır. Kim meleğin etkisini kalbinde bulursa bilsin ki bu Allah’tandır. Allah’a hamt etsin. Kim de şeytanın baskısını kalbinde bulursa, kovulmuş şeytandan Allah’a sığınsın buyurmuş ve “Şeytan fakirlikle korkutur ve kötülükleri emreder” ayetini okumuştur. (Tirmizi, Tefsir, 2 V, 219–220.) Bu hadis-i şerife göre insanın kalbine gelen düşünceler, iyi ve kötü olmak üzere iki çeşittir. İyilerine ilham, kötülerine vesvese denir. İlham ilahî, vesvese ise nefsani ve şeytanidir. Kalbe gelen düşüncenin iyi mi, kötü mü olduğunu anlamada ölçü, kalbe gelen düşüncenin ilahî emir ve yasaklara uygun olup olmamasıdır. İslam’ın beğendiği şeyler iyidir ve melek tarafından ilham edilmiştir. İslam’ın beğenmediği ve yasakladığı şeyler, kötüdür, şeytan veya nefis tarafından kalbe vesvese verilmiştir. İslam’ı iyi öğrenen bir Müslüman, kalbine gelen düşüncelerin ilham mı vesvese mi olduğunu anlar. İnsanın şeytandan kurtulması mümkün değildir. Peygamberimiz (s.a.s.); “Her insanın kendine ait bir cini (şeytanı) vardır.” (Darimi, Rikak, 25.) “Doğan hiç bir çocuk yoktur ki kalbi üzerinde sinsi bir şeytan bulunmuş olmasın. İnsan, Allah’ı zikrederse geri çekilir, zikirden gaflet ederse vesvese verir. Bu, Allah’ın “el-vesvâs el-hannâs” sözüdür, (İbn Ebi Şeybe, el-Musannef, No: 34774; Taberi, Nas, 114/4.) buyurmuştur. Abdullah ibn Abbas, “el-vesvâs el-hannâs” ile ilgili olarak şöyle demiştir: “Şeytan Âdemoğlunun kalbi üzerine oturur. İnsan Allah’ın zikrini unutup gafil olursa vesvese verir. Allah’ı zikrederse geri çekilip siner.” (Hâkim, el-Müstedrek, No: 3991; Taberi, Câmiu’l-beyan, Nas, 114/4.) Dolayısıyla insanın şeytan ile daima mücadele etmesi gerekir. Çünkü şeytan; insanlara amellerini süslü gösterir. (Nahl, 16/63; Enam, 6/43, 137; Enfal, 8/48; 27/24; Ankebut, 29/38.) İnsanlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından yaklaşır (Araf, 7/17.) ve onları azdırır. (Sad, 38/82.) İçki ve kumar vasıtasıyla insanlar arasında düşmanlık ve kin sokmak, namazdan ve Allah’ı anmaktan alıkoymak ister. (Maide, 5/91.) İnsanları fakirlikle korkutur ve kötülükleri teşvik eder. (Bakara, 2/268.) İnsanlara kötü düşünceler telkin eder. (Enfal, 8/11.) Her türlü çirkin söz, fiil ve davranışları (Bakara, 2/268; Nur, 24/21.), kötülükleri, haramları ve küfrü emreder. (Nur, 24/21; Haşir, 59/16.) Söz verir, ümitlendirir ve aldatır. (Nisa, 4/120.) İnsanların yaptığı kötülükleri, kötü sözleri, kötü fiil ve davranışları süslü, iyi, güzel ve cazip gösterir ve ümitlendirir. (Enam, 6/43; Enfal, 8/48; Nahl, 16/163; Neml, 27/24; Ankebut, 29/38; Muhammed, 47/25.) Allah’ın zikrini ve gerçekleri unutturur.
(Mücadele, 58/19; Enam, 6/68.) Hak yoldan saptırır (Nisa, 4/60; Araf, 7/30; Hac, 22/4; Neml, 27/24.), fitneye düşürür, azdırır, kişi ile kardeşi arasına fitne sokar. (Araf, 7/27, 175, 202; Yusuf, 12/100.) Doğru yoldan uzaklaştırır, alevli ateşe, cehenneme çağırır ve böylece hüsrana sürükler. (Nisa, 4/60; Yusuf, 12/105; İsra, 17/53; Lokman, 31/21; Fatır, 35/6.)
“İmanım var mı yok mu? Abdestim, namazım oldu mu olmadı mı? Yeterince temizlik yaptım mı yapmadım mı? Şunu yaparsam ne olur? Yapayım mı yapmayayım mı?” gibi sürekli şüphe ve tereddüt içerisinde olmak da vesvesenin bir çeşidi olup şeytanın telkini sonucudur. Bu tür vesvese bir hastalıktır. Tedavisi, iman ve sağlam bilgidir. İnsan elinden geleni, kuralına uygun olarak yapmalı, Allah’a güvenmeli ve bu tür şüpheden uzak durmalıdır.
2. Şeytanlaşan insanların vesvesesi: Ahlaken kötü insanların kötülük ve haram telkini, söz gelimi, bir insanın bir başkasını zulüm, içki ve kumar, zina ve fuhuş, sigara ve uyuşturucu, yalan ve iftira, hırsızlık ve gasp, terör ve cinayet gibi kötülük ve haramları işlemeye teşvik etmesi vesvesedir.
3. Nefsin vesvesesi: Kaf suresinin 16’ncı ayetinde insanın nefsinin kendisine vesvese verdiği bildirilmektedir. Nefsin vesvesesi; insanın içinden kendine söylediği, gönlünden geçirdiği gizli duygular, vehimler, kuruntular, kötü düşünceler, kötü kararlar ve benzeri bütün iç duygularıdır. Zihne ve gönle gelen kötü düşünceler hayata geçirilmezse bu vesvesenin sorumluluğu olmaz. Peygamberimiz (s.a.s.), şöyle buyurmuştur: “Allah, uygulamadıkları ve başkalarına anlatmadıkları takdirde ümmetimi, göğüslerinin vesvese verdiği şeyler ile zorla yaptırıldığı şeylerden dolayı cezalandırmayacaktır.” (İbn Mace, Talak, 16.)
Kötülüğü emreden nefse uyan, nefsinin her arzusunu yerine getiren insan, onu tanrı edinmiş olur. “Nefsini tanrı edineni gördün mü” (Furkan, 25/43.) ayeti bu gerçeği ifade etmektedir. “Nefsini (şirk, küfür, nifak, isyan ve kötülüklerden) temizleyen (insan) kurtuluşa ermiş, onu (bu kötülüklerle) kirleten de ziyana uğramıştır.” (Şems, 91/9–10.) İnsanın en büyük düşmanı nefsidir. (Acluni, Keşfü’l-Hafa, I,160, No: 412.)
Vesveseden kurtulma yöntemleri
Yüce Rabbimiz ve sevgili Peygamberimiz (s.a.s.), bize vesveseden kurtulmanın yöntemlerini bildirmiştir. Bu yöntemleri şöyle özetleyebiliriz.
1. Allah’a sığınmak. İblis ve cin şeytanlarının vesvesesinden Allah’a sığınmak gerekir. Yüce Allah, “Eğer şeytandan bir kışkırtma seni dürterse, hemen Allah’a sığın” (Araf, 7/200.) “(Ey Peygamberim!) De ki: Rabbim! Şeytanların vesveselerinden sana sığınırım ve onların yanımda bulunmalarından sana sığırım.” (Müminun, 23/97–98.) buyurmaktadır. Nas suresinde de sinsi vesveseci şeytandan Allah’a sığınılması
emredilmektedir. Dolayısıyla akla, zihne, gönle bir kötü düşünce gelince hemen euzü okuyarak bundan Allah’a sığınmak gerekir. Peygamberimiz (s.a.s.), “Kovulmuş şeytanın kötülük dürtüsü, fısıldaması ve telkininden, bilen ve duyan Allah’a sığınırım.” (Tirmizi, Salat, 179.) diye dua etmiştir.
2. Allah’ı hatırlamak. “Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, kendilerine şeytandan bir vesvese dokunduğu zaman iyice düşünür (ve hemen Allah’ı hatırlarlar) sonra hemen gözlerini açarlar.” (Araf, 7/201.) Zihnine bir kötülük yapma düşüncesi gelen insan, hemen bunun şeytanın bir telkini olduğunu bilmeli, Allah’ın bundan razı olmayacağını düşünmeli ve bu kötü düşünceyi eyleme dönüştürmemelidir.
3. Allah’a dua etmek: Peygamberimiz (s.a.s.); “Allah’ım! Kabir azabından ve gönlün vesvesesinden sana sığınırım.” (Tirmizi, Deavat, 93, No: 3586.) “Allah’ım! Beni bir an nefsime bırakma” (İbn Hibban, II, 250 bk. Suyuti, I, 173, No: 1493.) diye dua etmiştir. Çünkü “Nefis daima kötülüğü emreder.” (Yusuf, 12/53.)
4. İnsanlara güzel söz söylemek: “(Ey Peygamberim!) Kullarıma söyle: En güzel söz söylesinler. Çünkü şeytan onların aralarına girer. (onları tartışmaya ve kötülüğe sürükler.) Çünkü şeytan insanın apaçık düşmanıdır.” (İsra, 17/53.) Ayetten insanların yüzüne veya gıyabında kötü söz söylenmesinde şeytanın telkinin etkili olduğu ve bunun fitneye sebep olacağı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla kötü sözlerden daima sakınmak gerekir.
İlahî emirlere uymak, yasaklardan kaçınmak, şeytana uymamak ve onu düşman bilmek. Şeytan ancak kendisini dost edinenlere (Nisa, 4/119.), kâfirlere (Meryem, 19/83.), müşriklere (Nahl, 16/100.), münafıklara (Hac, 22/53.), Allah’ın zikrinden uzak kalanlara (Zuhruf, 43/36.) ve günahkârlara (Şuara, 26/221–222.) etki edebilir. Dolayısıyla insan ne kadar Allah’ın emir ve yasaklarına riayet ederse o kadar şeytanın, şeytanlaşan insanların ve nefsinin vesvesesinden uzaklaşır. Şeytanın vesvesesinden ve şerrinden korunmanın yolu daima Allah’a zikretmektir. (Tirmizi, Emsal, 3, No: 3023.)