Tağut - Şeytan
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
“Kim tağutu reddedip Allah’a iman ederse kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa tutunmuştur...” (Bakara: 256)
Kurtubi şöyle demiştir:
“Allah (c.c): “Kim tağutu reddedip Allah’a iman ederse kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa tutunmuştur.” (Bakara: 256) ayetinde; sağlam kulpa tutunmak için iki şart koşmuştur: Tağutu red ve Allaha iman.”
Mücahid şöyle demiştir:
“Sapasağlam kulp”tan kasıt; imandır. Suddi ise; İslam’dır, dedi. İbni Abbas, Said b. Cübeyr ve Dahhak ise sağlam kulp hakkında; la ilahe illallah’tır, dediler. Bu alimlerin açıklamaları birbirine zıt değildir. Hepsi tek manada birleşir.” (Kurtubi Tefsiri)
“Allah’a iman ederse kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa tutunmuştur.” Yani; kopmak bilmeyen, sapasağlam, bozulmayan bir dine sarılmıştır. (Begavi Tefsiri)
İbni Kesir şöyle demiştir:
“Kim tağutu reddedip Allah’a iman ederse kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa tutunmuştur.” (Bakara: 256)
Bu ayete göre; putları, Allah (c.c)’la beraber ibadet (itaat) edilenleri ve şeytanın ibadete çağırdığı her şeyi reddeden, yalnız Allah (c.c)’a ibadet edip O’nu birleyen ve la ilahe illallah’a şehadet eden kişi ancak hak üzere olmuş ve doğru yola sarılmıştır.
Mucahid: “Sapasağlam kulp”tan kasıt; “imandır” demiştir. Suddi ise “sapasağlam kulp”tan kasıt; İslam’dır”demiştir. Said b. Cübeyr ve Dahhak ise: “Sapasağlam kulp”tan kasıt; la ilahe illallah’tır” dediler. Bu manaların hepsi doğrudur, birbirine zıt değildirler.” (İbni Kesir Tefsiri)
“Muhakkak ki Allah Sem’idir, Alimdir.” (Bakara: 256)
“Semi’dir.” Yani; Allah (c.c) sadece Allah (c.c)’a iman eden, tağutun her çeşidini reddeden ve Allah (c.c)’tan başka ibadet edilenlerden beri olan kişinin ikrarını duymaktadır.
“Alim’dir.” Yani; kişinin söylediği tevhidde ve Allah (c.c)’tan başka ibadet edilenleri reddetme konusunda kalbindeki ihlasın ne kadar olduğunu çok iyi bilir. Ayrıca Allah (c.c), kullarının hepsinin kalplerinde gizledikleri her şeyi en ince detaylarına kadar bilir. O’ndan hiçbir şey gizli kalmaz ve kullarının hepsini, kıyamet gününde, ne söyledikleri, ne yaptıkları ve kalblerinden ne geçirdikleri konusunda tek tek hesaba çekecektir. Böylece onlardan hayır ameli olanları mükafatlandıracak, şer ameli olanları ise cezalandıracaktır.” (Taberi Tefsiri)
“Kim Tağutu reddedip” Ayet-i kerimenin bu kısmı “La ilahe”nin manasıdır.
“Allah’a iman ederse” Ayet-i kerimenin bu kısmı ise “İllallah”ın manasıdır.
Dikkat edilirse ayette tağutu reddetmeden kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa tutunmanın sözkonusu olmadığı vurgulanıyor. Yani bu durumda kişi imandan mahrumdur. Zira “sağlam kulpa tutunma” diye vurgulanan şey imanın, İslam’ın ta kendisidir. Bu ayetten anlaşılıyor ki kişinin kopmak bilmeyen sağlam kulpa sarılabilmesi yani müslüman olabilmesi için sadece Allah’a iman etmesi yeterli değildir. Tağutu reddetmeden iman etmek müslüman olmak hiçbir zaman mümkün değildir. İslam’ın Allah katında geçerli olabilmesi için özellikle iki şartın aynı anda tahakkuk etmesinin gerekli olduğunu Allah (c.c) yukarıdaki ayette bizlere apaçık bir şekilde bildiriyor.
Müslüman olmanın ilk iki şartı;
Tağutu red-inkar ve Allah’a imandır. Yüce Allah İmanın geçerliliğini tağutu red şartına bağlamıştır. Bu iki şart aynı anda yerine getirilmedikçe, ne kadar müslümanlık iddiasında bulunulursa bulunulsun asla müslüman olunamaz.
Bu sözün Allah katında geçerli olabilmesi için özellikle iki şartın aynı anda tahakkuk etmesinin gerekli olduğunu Allah (c.c) aşağıdaki ayette bizlere apaçık bir şekilde bildiriyor.
“Kim tağutu reddedip Allah’a iman ederse kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa tutunmuştur.” (Bakara: 256)
Kişinin İslam’a girebilmesi için birinci şart ‘La İlahe’ yani ‘Tağutu red ve inkar’dır.
Kişinin İslam’a girebilmesi için ikinci şart ise ‘İllallah’ yani ‘Allah’a iman’dır.
La ilahe illallah sözünü söyleyen kişinin, bu sözün tağutu red ve Allah’a iman etmeyi kapsadığını bilmesi gerekir. La ilahe illallah sözünü söyleyen kişi, bütün tağut türlerini reddetmiş, o tağutların ibadet edilmeye hakları olmadığını, ibadete (itaate) layık ilahın yalnızca Allah’ın hakkı olduğunu söylemiş olur.
Şüphesiz ki tağutu bilmeyen kişi tağutu reddedemez. Tağutu reddedemediği içindir ki müslüman da olamaz. İmanıda bilmeyen kişi iman edemez. Velevki iman ettiğini iddia etse bile. Çünkü imanı bilmediğinden dolayı iman iddiası geçersiz olur.
Tağutun reddetmek, Allah (c.c)’ın birliğine imanın bir şartıdır. Allah (c.c)’ın birliğine iman ile tağuta iman birbirine zıt olan şeylerdir. Bir kulun kalbinde bu ikisinin aynı anda bulunması mümkün değildir. Kulun kalbine birisi girdiğinde diğeri çıkar. Kulun kalbinde ya Allah (c.c)’ın birliğine iman ya da tağutların herhangi birine iman bulunur. Tağutu reddetmeyen bir kalpte, Allah (c.c)’ın birliğine iman bulunmaz.
Tevhid hem kalp hem dil hem de amelde sağlanmalıdır. Bunlardan birisini eksik yapan kimsenin müslüman olması mümkün değildir. Tevhidi bildiği halde onunla amel etmeyen kimse, firavun ve iblis gibi inatçı bir kafir olmuştur.
Bazı insanlar ise La ilahe illallah’ı söyledikleri halde gerçek manasını hem anlamazlar, hem akletmezler. Bu kişilerde La ilahe illallah’ın manasını bilmeyen kişiler gibi kafirdirler.
Buna göre, her kim La ilahe illallah’ı söylediği halde tağutu reddetmezse işte o kimsenin kıldığı namaz, tuttuğu oruç, yaptığı hac ve verdiği zekat gibi salih amelleri kendisine fayda vermez. Zira, La ilahe illallah’ı sözle söylemesine rağmen aynı anda onu bozucu ameller yapmaktadır.
Tağutun her türünü reddedebilmek ve sadece o gayeyle yaratıldığımız halis tevhidi gerçekleştirebilmek için tağutu, özellikle de zamanımızın tağutlarını, her çeşidiyle çok iyi bilmemiz gerekir.
Tağut;
Arapça bir kelime olup “tağa” (haddini aştı) kökünden türemiştir ve “haddini aşan mahluk” demektir.
Tağut genel olarak;
Kendisine ibadet ettirmek, tabi olunmasını istemek, itaate zorlamak suretiyle haddini aşan mahluk demektir.
Şer’i manası ise;
Hakka, hakikate ve imana karşı gelen, Allah (c.c)’nün kulları için çizdiği nizamı ve sınırları aşan Allah’ın koyduğu ölçüler dışında ölçüler koyan, insanı Allah’a ibadetten alıkoyan, Kendi rızası ile Allah’a ve rasulüne tabi olmayı engelleyen kimsedir.
Bu insi ve cinni şeytan, nefis, hayvan, ağaç, para, taş, kadın, mezar olabileceği gibi; Allah nizamından alınmamış her türlü sistem, Allah’ın hükümleri dışında hükümler koyan zalim bir diktatör, Allah’a bağlanmayan her çeşit fikir, halkın seçtiği seçkin bir zümre, bir meclis, bir grup bilim adamı veya Allah’ın kitabından kaynaklanmayan adet, alışkanlık ve düşünce (ideoloji) de olabilir.
Kim bütün bunları ne şekilde olursa olsun reddeder ve yalnız Allah’a iman edip bağlanırsa ve Allah’ın kanun ve nizamlarını kabul eder ve tüm yaşantısını buna göre düzenlerse hiç şüphe yok ki kurtulmuştur ve onun kurtuluşu kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa bağlanan kişininki gibidir.
Allah’tan başka kendisine ibadet edilen kişi eğer buna razısıysa tağut olmuştur.
Allah’tan başka bir varlığa onun rızasıyla ibadet ediliyorsa o varlık hem ilah edinilmiş hem tağutlaştırılmış ve aynı zamanda kendini ilah ilan etmiş ve tağut olmuş olur.
Allah’tan başka ibadet edilen varlığa onun rızası olmaksızın ibadet ediliyorsa o varlık tağut değildir sadece ilah edinilmiştir. Allah’tan başka kendilerine ibadet edilen nebi ve Salih kişiler hiçbir şekilde kendilerine ibadet edinilmesine razı değildirler. Bu sebeple onlar tağut olarak isimlendirilmezler. Fakat bu kimselere ibadet eden kimseler reddedilir ve tekfir edilirler.
O halde taş, ağaç, para, inek, mezar, put, nebi ve salih kimseler vb. şeyler rızası olmadan canlı yada cansız varlıklar olmasına rağmen nasıl tağut kavramı içerisine girmektedirler? Çünkü bunların kendilerine ibadet edilmesine rızaları yoktur. Tağut haddini aşan mahluk demektir. O zaman Her ilah edinilen haddini aşmış mıdır? Bunlara sadece ilah edinilen varlıklar demek doğru değil midir?
Allah’ın izniyle bu konuyu açıklayalım:
Allah (c.c)’tan başka rızaları olmadan ibadet edilen her varlık, Allah (c.c)’tan başka ilah edinilmiş birer varlıklardır. Bunlar ilahlık iddiasında bulunan tağutlar değil, fakat ilah edinilmişlerdir. Çünkü ilah edinmek demek; ibadetleri bir varlığa yapmak demektir. İşte bu sebeble, taş, ağaç, put, hayvan gibi varlıklara veya nebi ve salihlere Allah (c.c)’a yapılması gereken ibadetlerden birisi yapılırsa bu gibi şeyler ve kimseler Allah (c.c)’tan başka birer ilah edinilmişlerdir. Bu gibi şey ve kimselerin kendilerine ibadet edilmesine rızaları olmadıkları için tağut vasfını almazlar, fakat ilah edinilmiş varlıklar vasfını alırlar.
Allah’tan başka rızaları olmadan ilah edinilen her varlık haddi aşmış değildir. Onlara ibadet edenler onların haddini aştırmışlardır. Şöyle ki; Allah’tan başka her şey yaratılmıştır. Yaratılmış bir varlığa asla ibadet edilmez. Eğer ibadet edilirse sadece Allah’ın yani yaratıcının hakkı olan ibadet o varlıklara yapılmış olur. Böylece onların haddi aştırılmış, hakkı olmayan ibadet onlara yapılmış ve böylece o varlıklar ilah edinilmiştir, yani tağutlaştırılmıştır. Aslında taş, ağaç, put, hayvan gibi varlıklara veya Nebi ve Salihlere tağut denilmez. Kendilerine rızaları olmadan ibadet edilen canlı yada cansız varlıklar kendilerine ibadet edenlerin tağutu olmuşlardır. Yoksa kendilerine rızaları olmadan ibadet edilen canlı yada cansız varlıklar tağut değildirler. Fakat onlara ibadet edenler için onların tağutu ve ilahı denir.
Biz biliyor ve inanıyoruz ki Allah’tan başkasına ibadet eden herkes aslında şeytana ibadet etmiştir. Çünkü bu amellerini şeytanın süslemesiyle yapmıştır.
İnsanı Allah’tan başkasına ibadete ve küfrün her çeşidine çağıran şeytandır.
Allah’a ibadet etmeyen herkes aslında şeytana ibadet etmektedir.
Taşa, ağaca, mezara, puta, hayvana, insana, salih insanlara, İsa (a.s)’a vs. ibadet edenler aslında şeytana ibadet etmektedirler.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
“Görmedin mi? Biz gerçekten şeytanları, kafirlerin üzerine gönderdik, onları tahrik edip kışkırtıyorlar.” (Meryem: 83)
Bu sebeble küfre giren ve Allah (c.c)’tan başkasına ibadet eden herkes, bu amelleri şeytanın süslemesiyle yapmıştır. Ayrıca zahiren Allah (c.c)’tan başkasına ibadet eden herkes, aslında şeytana ibadet etmiştir.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
“Ey Ademoğlu! Ben sizden apaçık düşmanınız olan şeytana değil, yanlız bana ibadet ediniz, işte doğru yol budur diye size bildirmedim mi?” (Yasin: 60-61)
Allah (c.c) Adem (a.s)’den itibaren gelip geçecek bütün insanlara seslenerek onlardan bir ahid aldığını bildiriyor. Yalnız Allah’a ibadet etmeleri ve şeytana ibadet etmemelerini emrederek şeytana ibadeti yasaklıyor. Ayette bahsedilen doğrudan şeytana ibadet etme değil onun emir ve kandırmalarını ve vesveselerini dinleyerek başka varlıklara ibadet etme şeklinde bir ibadettir. Zira böyle olmasaydı Allah’ın ahdi ahit gereğince kişi şeytana ibadet etmediği takdirde kime ibadet ederse etsin kafir olmaz, müslüman olurdu. Zira Allah (c.c) sadece şeytana ibadet edilmemesini emrediyor. Allah’ın şeytana ibadet olarak bildirdiği ise Allah’tan başka ibadet edilen bütün mahlukları kapsar.
Bunun en açık delili İbrahim (a.s)’in babasına söylediği sözdür. İbrahim (a.s)’in babası şeytana değil putlara ibadet eden bir kişiydi. Halbuki İbrahim (a.s) ona:
“(İbrahim babasına demişti ki):” Babacığım, şeytana ibadet etme. Çünkü şeytan Rahmana isyan etmişti.” (Meryem: 44) diyor.
İbrahim (a.s)’in babası Azer, putlara ibadet etmesine rağmen İbrahim (a.s) babasına: “Ey baba! Şeytana ibadet etme” demiştir. Çünkü şeytan en büyük tağuttur. Bu sebeble puta, taşa, ağaca veya insana ibadet eden kimse, aslında şeytana ibadet etmiş sayılır. Buna göre her kim Allah (c.c)’ın hükümleri dışında başka bir kanun veya anayasayı kabul eder veya Allah (c.c)’ın hükümleriyle hükmetmeyen bir hakime muhakeme olursa, işte o kimse aslında şeytanın hükümlerini kabul etmiş ve şeytana muhakeme olmuştur. Her kim bir kavim, bir ırk veya demokrasi benzeri İslam dışı herhangi bir sistem için çarpışırsa aslında o kimse şeytan için çarpışmıştır. Tağutun gerçeği şeytandır. Bu sebeble Tağutun gerçeğine göre Tağutu tarif eden selefi salih alimleri tağutu “şeytan” olarak açıklamışlardır. Zahire bakan selefi salih alimleri ise tağutu Allah (c.c)’tan başka ibadet edilen herşey olarak tarif etmişlerdir.
Buna diğer bir delil de Abdullah b. Zibara’nin Rasulullah (s.a.s)’le yaptığı tartışmadır. Şöyle ki:
Rasulullah (s.a.s) Kureyş müşriklerinin ileri gelenleriyle oturdu. O sırada Nadr b. Haris de gelip oturdu. Rasulullah (s.a.s) konuşmaya başlayınca Nadr b. Haris itiraz etti. Rasulullah (s.a.s) verdiği cevapla onu susturdu. Sonra da ona ve oradakilere şu ayeti okudu:
“Siz de, Allah’ı bırakıp ibadet ettiklerinizde şüphesiz cehennem odunusunuz.” (Enbiya: 98)
Bunun üzerine Abdullah b. Zibara: “Muhammed’e sorunuz, Allah’tan başka ibadet edilen her şey ve onlara ibadet eden herkes cehennemde midir? Öyleyse biz meleklere ibadet ediyoruz, yahudiler Uzeyr’e ibadet ediyorlar, hristiyanlar Meryem oğlu İsa’ya ibadet ediyorlar. Bunlara ne diyecek bakalım.” Rasulullah (s.a.s) şöyle dedi:
“Her kim Allah’ı bırakıp da kendisine ibadet edilmesini isterse o kendisine ibadet edenlerle birlikte cehennemdedir. Onlar ancak şeytana ibadet ediyorlardır. Çünkü onlara ibadet etmeyi onlara şeytan emretmiştir.” (Siyeri İbni Hişam)
İmam Şankitiy şöyle dedi:
“Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
“Muhakkak ki her topluluğa bir rasul gönderdik. Allah’a ibadet etmelerini tağuta kulluk etmekten kaçınmalarını emrettik.” (Nahl: 36)
Bu ayet; Allah (c.c)’a yapılan ibadetin geçerli olabilmesi için, O’ndan başka ibadet edilenleri reddetmenin şart olduğunu göstermektedir. Allah (c.c)’ın şu ayette belirttiği gibi:
“Dinde zorlama yoktur. Hak, batıldan ayrılmıştır. Kim tağutu reddedip Allah’a iman ederse kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa tutunmuştur. Muhakkak ki Allah Semi’dir, Alim’dir.” (Bakara: 256)
Allah (c.c) bir başka ayette şöyle buyuruyor:
“Onların çoğu, şirk koşmadan Allah’a iman etmezler.” (Yusuf: 106)
Buna benzeyen çok ayetler vardır.” (Edvau’l-Beyan Tefsiri)
Tağutlar sayı bakımından çoktur. Fakat Kur’an ve sünnete bakıldığında onların başları ve ileri gelenlerinin beş olduğu anlaşılmaktadır. Bunlar sırasıyla şöyledir:
1) Allah’u teala’dan başkasına ibadete çağıran şeytan (İblis).
İblis şöyle tağut olmuştur; Küfre girmekle yetinmemiş, insanlara küfrü ve şirki süslü göstermiş, onları bu amellere çağırmış ve yapmalarını emretmiştir. İblis ve şeytanlar tağutların en büyüğü ve en tehlikeli olanıdır. Çünkü hem kendine ibadete çağırmakta, hem kendisinden başkasına ibadete çağırmakta, hemde Allah’u tealanın hükümlerini değiştirmeye çağırmaktadır. Aynı zamanda gaybı bildiğini iddia eden tağutlara yardım etmektedir.
Allah’u teala şöyle buyuruyor:
“Ey ademoğlu! Ben size apaçık düşmanınız olan şeytana değil yalnız bana ibadet edin dosdoğru yol budur, diye bildirmedim mi?” (Yasin: 60-61)
2) Allah’u tealanın hükmünü değiştiren zalim idareciler.
Bunlar Allah’u teala’ya rağmen teşri koyanlardır. Bu tür idareciler apaçık bir şekilde mutlak olarak tafsilatsız kafirdir. Hatta Allah’u teala’nın şeriatine muhalif tek bir kanun koysalar bile. Bu yaptığını caiz görmezse, Allah’u teala’nın hükmünü kendi koyduğu hükümden daha iyi olduğuna inansa bile büyük küfür işlemiş ve kafir olmuştur. Bu konuda kalpteki inanç muteber değildir. Yaptığı amele bakılır. Burada kafir olmasının sebebi Allah’u teala’nın kanunlarına rağmen bir kanun, bir teşri koymasıdır. Bu durumda neye inandığı önemli değil, ne yaptığı önemlidir. Bunun delili ise Allah’u teala’nın şu ayetidir:
“Yoksa onların Allah’ın izin vermediği şeyi kendilerine dinden bir şeriat koyan ortakları mı vardır?” (Şura: 21)
“O (Allah) ki; yeryüzünü size bir döşek, göğüde bir bina kıldı. Gökten su indirip sizlere rızık olmak üzere ürünler meydana getirdi. (Bunları) bile bile artık Allah’a endad edinmeyin (eşler koşmayın)” (Bakara: 22)
“Sana indirilen Kur’an-a ve senden önce indirilenlere inandıklarını (iman ettiklerini) iddia edenleri görmüyor musun? Tağuta muhakeme olmak istiyorlar. Oysa onu reddetmekle emrolunmuşlardı. Şeytan onları derin bir sapıklığa saptırmak ister.” (Nisa: 60)
3) Allah’u teala’nın indirdiği ile hükmetmeyenler.
Allah’u teala şöyle buyuruyor:
“Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kafirlerin ta kendileridir.” (Maide: 44)
4) İnsanları kendisine ibadete çağıran, insanları Allah’ın indirdiği kanunlardan başka bir kanunla muhakeme olmaya zorlayandır.
Allah’u teala şöyle buyuruyor:
“Bunlar içinde kim: “Ben Allah’tan başka bir ilahım” derse işte onu cehennemle cezalandırırız. Zulmedenlerin cezasını böyle veririz.” (Enbiya: 29)
5) Gaybı bildiğini iddia eden kişidir.
Allah’u teala şöyle buyuruyor:
“Görülmeyeni bilen Allah, görülmeyene kimseyi muttali kılmaz. Ancak elçileri (rasulleri) içinden razı olduğu, seçtiği kimseler başka. Çünkü O, bunun önüne ve arkasına izleyiciler (gözetleyiciler) dizer.” (Cin: 26-27)
“Gaybın anahtarları O’nun katındadır. Ondan başka hiç kimse onu bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir.” (En’am: 59)
Tağutu daha iyi anlayabilmek için şöyle örnekler verebiliriz:
1) Allah (c.c) hırsızlık hakkında şöyle buyuruyor:
“Hırsızlık yapan erkek ve kadının Allah’tan bir ceza olmak üzere yaptıklarına karşılık olarak ellerini kesin.” (Maide: 38)
Allah (c.c) bu ayette hırsızlık yapanın elinin kesilmesi için emir veriyor. Bir kişi çıkar da: “Hırsızlık yapan kişinin elinin kesilmesi doğru değildir. Hapse atılması gerekir.” veya “boynunun kesilmesi lazım.” derse bu kişi açık bir şekilde: “Ben Allah’ın koyduğu kanunları kabul etmiyorum, beğenmiyorum” demese bile Allah’ın kanunlarından başka kanunlar çıkardığı için sadece ve sadece Allah’a ait olan hüküm koyma yetkisini kendisine vermiş, ilahlık taslamış ve böylece tağut olmuş olur. Her kim buna itaat ederse, desteklerse veya tekfir etmezse veya buna itaat edip destekleyenleri tekfir etmezse kafir olur. Bu kişi müslüman olduğunu söylese, namaz kılsa, oruç tutsa, hacca gitse yine de kafirdir. Çünkü bu kişi Allah katında imanın geçerli olması için gerekli olan tağutu inkar şartını yerine getirmemiştir.
2) Allah (c.c) başörtüsü hakkında:
“(Ey Muhammed!) Mü’min kadınlara söyle! Başörtülerini omuzlarına ve göğüslerinin üzerine indirsinler.” (Nur: 31) buyurarak mü’min kadınların örtünmeleri için emir veriyor. Bir kişi çıkar da: “Bu şekilde giyinmek şart değildir, isteyen istediği gibi giyinebilir” diye bir kanun koyarsa bu kişi Allah’ın koyduğu ölçüler dışında bir ölçü koyduğu ve yalnızca Allah’a aid olan bir sıfatı, yetkiyi kendisine verdiği için ilahlık taslamıştır. Bu kişi açık bir şekilde “ben ilahım” demese bile, namaz kılsa, oruç tutsa, hacca gitse yine de tağut olmuş olur. Kim buna itaat ederse(*), desteklerse veya tekfir etmezse veya buna itaat edip destekleyenleri reddetmeyip tekfir etmezse veya onları tekfir etmeyenleri tekfir etmezse kafir olur. Bu gibi kişiler müslüman olduğunu söyleseler, namaz kılsalar, oruç tutsalar, hacca gitseler bile yine de kafirdirler. Çünkü bunlar; Allah katında imanın geçerli olması için gerekli olan tağutu inkar şartını yerine getirmemişlerdir.