Allah İsraf Edenleri Sevmez
Muhterem Mü’minler!
Bir gün Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) abdest almakta olan Sa’d b. Ebi Vakkas’ın yanına uğrar. Abdest esnasında onun suyu fazla kullandığını görür ve ikaz ederek “Bu ne israf!” buyurur. Sa’d, “Abdestte de israf olur mu ya Resûlallah?” diye sorunca efendimiz (s.a.s.):
“Evet, akan bir nehirden bile abdest alsan israf olur” şeklinde karşılık verir.[1]
Değerli Kardeşlerim!
Okuduğum âyet-i kerîmede Yüce Rabbimiz, mü‘minlerin özelliklerini anlatırken şöyle buyurur: “Onlar, harcama yaptıklarında ne israf ederler, ne de cimri davranırlar. Bu ikisi arasında bir yol tutarlar.”[2]
Başka bir âyetinde ise Cenab-ı Hakk, “Akrabaya, yoksula, yolda kalmışa haklarını ver! Malını israf ile saçıp savurma! Zira saçıp savuranlar, şeytanın dostları, kardeşleridir.”[3] buyurmaktadır.
Bu ilâhî beyânlardan ve Efendimiz’in ikazlarından anlıyoruz ki mü‘min, cimrilikten sakınması gerektiği kadar israf etmekten, saçıp savurmaktan, ölçüsüz harcama yapmaktan da uzak durmak zorundadır.
Kâinatta istifademize sunulan hiçbir nimet insanın keyfi ve sorgusuz-sualsiz tasarrufuna bırakılmamıştır. Ancak insanın tabiata karşı sergilediği bencil, dikkatsiz ve vurdumduymaz tasarrufları sonucu çevrenin maruz kaldığı tahribat, bugün endişe verici ve telafi edilmesi zor bir hal almış; israf ve tüketim çılgınlığı insanlık krizi doğuracak boyutlara ulaşmış bulunmaktadır. Üzülerek ifade etmek gerekir ki, insanlık olarak geldiğimiz nokta, başkalarının dertleriyle hemdert olmamızı sağlayan merhamet, îsâr ve diğergâmlık gibi insanî değerlerin giderek zayıfladığını ortaya koymaktadır.
Dünyanın pek çok bölgesinde açlık ve yoksulluktan kaynaklanan ölümlerin ve yaşanan trajedilerin çoğunun, dünyanın diğer bölgesindeki şımarık ve sorumsuz insanların aşırı ve israfa varan tüketiminin bir sonucu olduğu unutulmamalıdır.
Değerli Kardeşlerim!
Şimdi de israfın diğer bir boyutuna dikkatlerinizi çekmek istiyorum: Dünya değirmeni içinde hayatımız ve ömrümüz bir buğday tanesi gibi öğütülürken gençliğimizi, sağlığımızı, zamanımızı zenginliğimizi, geleceğimizi, her şeyimizi israf ettiğimizin farkında mıyız? İsraf ve savurganlığın maddi imkânlarımız kadar hayatımıza anlam katan manevi değerlerimizi de tehdit ettiğinin farkında mıyız?
Hiç düşündük mü, ömrümüzün en büyük sermayesi olan zamanı nasıl ve nerede harcıyoruz? Bir günün kaç dakikasını inancımıza uygun ve insanlığa faydalı şeylerle geçirebiliyoruz. Sosyal medya mecralarında tükettiğimiz saatlere ve amaçsızca geçirdiğimiz zamanlara acıyor muyuz?
Alıp verdiğimiz her nefesin hesabının bizden sorulacağı endişesini taşıyor muyuz? Ya kaybettiğimiz sağlığımıza ne demeli! İçki, sigara ve dengesiz beslenme ile heba ettiğimiz sağlığımızın hesabını verebileceğimize gerçekten inanıyor muyuz?
Kardeşlerim!
İsraf büyük bir günahtır. Nitekim bir ayet-i kerimede “Allah israf edenleri sevmez.”[4] buyurularak nimetleri sınırsız ve sorumsuzca tüketenlerin hoş karşılanmadığı belirtilmiştir.
Bir başka ayet-i kerimede ise ’saçıp savuranların şeytanların kardeşleri’ olduğuna dikkat çekilmiştir. Çünkü israf, rızkı veren Allah‘ın nimetlerine karşı saygısızlık dünyayı paylaştığımız diğer ortaklarımız için ise bir zulümdür.
Hutbemi Efendimiz’in bir hadis-i şerifiyle bitirmek istiyorum: “İnsanoğlu kıyamet günü beş şeyden hesaba çekilmedikçe yerinden kımıldayamayacaktır; Ömrünü nasıl tükettiğinden, gençliğini nasıl yıprattığından, malını nerede kazanıp nereye harcadığından ve öğrendiği bilgilerle nasıl amel ettiğinden.“[5]
-----------------------------------------------------------------
[1] İbn Mâce, Tahâret, 48.
[2] Furkân, 25/67.
[3] İsrâ, 17/26-27.
[4] En’âm, 6/141.
[5] Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 1.