Kula Bahşedilen En Büyük Nimet DUA
Aziz Kardeşlerim!
Şu fâni dünyada bizleri huzura erdiren; zorluklar karşısında direncimizi artıran; ümitlerimizi ve istikbale dair ideallerimizi diri tutan en büyük nimet “dua” dır. Dua, Yüce Rabbimizin bizlere bahşettiği bir rahmet ve bereket kapısıdır. Dua, Allah’a iman ve teslimiyetimizin, kulluk bilincimizin bir ifadesidir. Bizleri bir an olsun terk etmeyen, yalnız bırakmayan bir Rabbimiz olduğu şuurunun tezahürüdür. Hamd ve şükür ile Allah’ın yüceliği karşısında acizliğimizin itirafıdır dua.
Dua, varoluşun keşfidir. Bizler dua ederken neye muhtaç olduğumuzu, sınırlarımızı, maddi ve manevi imkânlarımızı fark ederiz. Haddimizin ve takatimizin, yaratılış gayemizin, sorumluluklarımızın farkında olduğumuzu dile getiririz. Kendimizi biliriz, Rabbimizi biliriz. “Resûlüm! De ki: Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin?”1 âyetinde belirtildiği gibi Rabbimizin katında duamızla daima değer buluruz.
Muhterem Kardeşlerim!
Dua, kulluğumuzun Allah’a arzıdır. Dualarımızla Allah’ın emrine ve kararına razı olduğumuzu dile getiririz. Esasen bütün ibadetlerimiz, O’nun rızasını murat ederek yakarmaktır. Biliriz ki; bütün ibadetlere ruh ve anlam katan duadır. İbadet, yani kul olma bilinci, duayla tamamlanır. Bu yüzdendir ki; Peygamberimiz (s.a.s), “Dua, ibadetin özüdür.”2 buyurmuştur.
Kıymetli Kardeşlerim!
Dua, hem bir davet, hem de davete icabettir. Rabbimiz, “Bana dua edin ki, duanıza icabet edeyim.”3 buyurarak bizleri duaya davet etmektedir. “Bana dua ettiğinde dua edenin dileğine karşılık veririm.”4 âyetiyle de duamıza icabet edeceğini müjdelemektedir. Yeter ki bizler, bu bilinç içerisinde Rabbimize dua edelim. O’nun rızasını, yardımını, bereketini, affını isteyelim.
Dua, sadece dil ile ifade edilen kalıp cümlelerden ibaret değildir. Tefekkür, aklın duasıdır. Aşk ve merhamet, kalbin duasıdır. İstiğfar ise sadece dilin duasıdır. Akıl ve kalp duaya durmadan dilin duası fayda etmez. Nitekim Peygamberimiz (s.a.s), şöyle buyurmuştur: “Allah’a, kabul edileceğine gerçekten inanarak dua ediniz. Biliniz ki Allah, ciddiyetten uzak ve umursamaz bir kalp ile yapılan duaları kabul etmez.”5
Kardeşlerim!
Dua, yüce değerlere talip olmaktır. Peygamberimizin bizlere öğrettiği dualarda sadece maddi ihtiyaçları istemek yoktur. Bilakis O’nun dualarında ahlak ve erdemi, insanı yücelten faziletleri istemek vardır. O’nun duaları, toplumda sevgi, saygı, muhabbet, merhamet, adalet ve huzurun teminine yöneliktir. O’nun duaları alçaklıktan, zillet içerisinde ve başkasına muhtaç olarak yaşamaktan; ahlaksızlıktan korunma isteğidir.
Kardeşlerim!
Yüce Rabbimiz, bizleri duanın bereketinden ve gücünden mahrum bırakmasın. Bizleri duaları kabul olunan bahtiyarlardan kılsın. Geliniz! Bu mübarek Cuma vaktinde Resul-i Ekrem Efendimizin öğrettiği duaları da vesile kılarak Rabbimize şöyle niyazda bulunalım:
“Allah’ım! Senden hidayet, takva, iffet ve gönül zenginliği istiyoruz.”6
“Allah’ım, bozgunculuktan, nifaktan ve kötü ahlâktan sana sığınıyoruz.”7
“Allah’ım! Fayda vermeyen ilimden, ürpermeyen kalpten, doymak bilmeyen nefisten ve kabul edilmeyen duadan sana iltica ediyoruz.”8
“Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ver. Ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru”9
----------------------------------------------------------
1 Furkân, 25/77
2 Tirmizî, Deavât, 1
3 Mü’min, 40/60
4 Bakara, 2/186
5 Tirmizî, Deavât, 65
6 Müslim, Zikir, 72
7 Nesai, İstiaze, 21
8 Müslim, Zikir, 73
9 Bakara, 2/201; Buhârî, Deavât, 55
FAYDASIZ ŞEYLERDEN UZAK DURMAK
Yüce Rabbimiz, okuduğum âyet-i kerimede şöyle buyuruyor: “O müminler, gıybet, dedikodu, yalan gibi sözleri işittikleri zaman, ondan yüz çevirirler. ‘Bizim yaptıklarımızın sorumluluğu bize, sizin yaptıklarınızın sorumluluğu da size aittir. Selam olsun size. Bizim cahillik edenlerle işimiz yok’ derler.”
Peygamber Efendimiz (s.a.s) de okuduğum hadis-i şerifte şöyle buyuruyor: “Kendisini ilgilendirmeyen söz, tutum ve davranışlardan uzak durması, kişinin iyi bir Müslüman olduğunun göstergesidir.”
Kardeşlerim!
İman etmek, kendimize, ailemize, çevremize sorumluluğu üstlenmektir. Bu anlamda bizlere verilen her nimet, bir şükrü gerektirir. Bizlere lütfedilen her imkân, beraberinde bir sorumluluk getirir. Bu imkânları Rabbimizin rızası ve insanlığın hayrı doğrultusunda kullanmak ve korumak, bizim en büyük sorumluluğumuzdur.
Bu anlamda dilimiz, yalana değil, doğruya dönmelidir. Sözümüz, batıla değil, hakka tercüman olmalıdır. Gözümüz, fitne ve fesadı değil, ıslah ve huzuru aramalıdır. Elimiz, şerre değil, her daim hayra uzanmalıdır. Zihnimiz, çevremize kötülük ve çirkinlik değil, iyilik ve güzellikler saçmalıdır. Gönlümüz, kin ve nefret değil, sevgi ve muhabbet yaymalıdır.
Kardeşlerim!
Allah Rasûlü (s.a.s) şöyle buyurmuştur. “Kıyamet gününde insanoğlu, şu beş şeyden hesaba çekilmedikçe Rabbinin huzurundan bir yere kımıldayamaz: Ömrünü nerede ve nasıl tükettiğinden, gençliğini ne şekilde geçirdiğinden, malını/servetini nereden kazanıp nerelere harcadığından, bildiği ile amel edip etmediğinden.”
Değerli Mü’minler!
Bu hadisten de anlaşılacağı üzere hepimiz bir hesap vaktine doğru hızla yol alıyoruz. Bu yolculukta sermayemiz, bir saniyesi bile boşa geçirilemeyecek kadar değerli olan ömrümüzdür. Bu yolculukta en büyük gücümüz, Allah’a olan iman ve teslimiyetimizdir. Kazanımlarımız, hayır ve iyiliklerimiz, sâlih amellerimizdir. Bütün bunları israf etmek, beyhude tüketmek ise bizim en büyük kaybımız ve hüsranımızdır.
Hayat yolculuğumuzda bize düşen, boş söz, tutum ve davranışlardan uzak durmaktır. Zira mâlâyani olarak isimlendirilen boş söz ve faydasız davranışlar, öncelikle zihnimizi gereksiz yere meşgul eder; kişiliğimizi ve itibarımızı zedeler; zamanla bizleri esir alır. Dünyamıza da ahiretimize de yararı olmayan meşguliyetler, bizlere hayır, bereket ve güzellik kazandırmaz. Aksine vaktimizi öldürür, ömrümüzü tüketir.
Kardeşlerim!
Günümüzde faydasız bazı televizyon programları, internet siteleri, oyunlar, adeta bir zaman tuzağı haline gelmiştir. Dünya ve ahirete bir katkısı olmayan bu tür meşguliyetler, kişiyi kendisinden, Rabbinden ve çevresinden uzaklaştırmaktadır. Kardeşlerine yabancılaştırmaktadır. Oysa mümin, ancak iki âleme de yararlı olan sâlih amellere yöneldikçe zamanın bereketini hisseder. Mümin, ancak insanlığına yakışan söz, tutum ve davranışlar sergiledikçe erdemli bir birey olur, yücelir ve saygı görür.
Hutbemi Peygamberimiz (s.a.s)’in öğrettiği şu duayla bitirmek istiyorum: “Allah’ım! Kulağımızın kötülüğünden, gözümüzün kötülüğünden, dilimizin kötülüğünden, kalbimizin kötülüğünden sana sığınırız.” Bizleri bunlardan muhafaza eyle Ya Rabbi!
-----------------------------------------------------------------
1 Kasas, 28/55
2 Tirmizî, Zühd, 11
3 Tirmizi, Sıfatü’l- Kıyâme, 1
4 Nesâî, İstiâze, 4