İmanın Tezahürü - Fedakârlık ve Îsâr
Kardeşlerim!
Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz, Mekke’den Medine’ye göç eden muhacir kardeşlerini bağırlarına basan Medineli Ensâr hakkında şöyle buyuruyor:
“Onlar, Muhacirlere verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar. Kendileri son derece ihtiyaç içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.”[1]
Bir hadis-i şerifte ise Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Sizden biriniz, kendisi için istediğini mümin kardeşi için de istemedikçe gerçek anlamda iman etmiş olamaz.”[2]
Kardeşlerim!
Bir gün sahâbe-i kiramdan bir kadın elinde kenarları dokunmuş bir kumaşla Peygamberimiz’in yanına gelir ve “Bunu giymeniz için kendi ellerimle dokudum.” der.
O günlerde böyle bir giysiye ihtiyacı olan Efendimiz, bu hediyeyi kabul eder. Onu üzerine alır ve ashabının yanına gelir. Ashaptan biri bu yeni giysiyi görünce, Allah Resûlü’nden kendisine hediye etmesini ister. Bu isteği geri çevirmez Rahmet Elçisi; evine döner dönmez kumaşı katlayarak ona gönderir. Fakat ashaptan bazıları, bu durumu hiç hoş karşılamaz ve o şahsa:
“Kendisinden bir şey isteyeni asla geri çevirmediğini bildiğin halde ondan bu giysiyi neden istedin.” diye çıkışır. Bu sahabî, onu giymek için değil, Rasulullah’a ait bir giysiyi kendisine kefen yapmak için istediğini belirtir. Ve dediği gibi de olur.[3]
Kardeşlerim!
Bugün sahip olduğumuz dinî değerlerimizden özgürlüğümüze, malımıza ve sıhhatimize kadar her bir değerimiz birilerinin fedakârlığının bir neticesidir. Fedakârlık, paylaşmanın, diğerkâmlığın adıdır; insanın sahip olduğu şeylerden bir başkası için feragatte bulunabilmesidir. Bir görev, bir sorumluluk, bir zorunluluk değil, bir gönüllülüktür fedakârlık; kişinin ulvi bir gaye uğrunda kimi zaman malından, kimi zaman uykusundan ve rahatından vazgeçebilmesidir.
Fedakârlığın zirve noktası ise Ensar ve Muhacir örnekliğinde görülen ve Kur’an’da övgüyle bahsedilen îsârdır. Îsâr, muhtaçken dahî kardeşimizi kendimize tercih edebilme erdemidir. Fedakârlık ve îsar, imanın bir hakikati ve tezahürüdür.
Aziz Müminler!
Bu hayatta hepimizin, uğrunda fedakârlık yapması gereken kişiler ve değerler vardır. Şüphesiz bunların başında varlık sebebimiz olan cefakâr anne-babalarımız gelir. Çünkü onlar bizi, türlü meşakkatle, şefkat, merhamet ve sabırla büyüttüler. Bizleri bugünlere getirdiler. O halde anne-babalarımıza karşı evlat olmanın getirdiği görev ve sorumluluklarımız yanında, onların gönlünü hoş tutabilmek, rızalarını alabilmek için bir takım fedakârlıklar gerekir.
Ailemizde fedakârlık, sadece birbirimizin maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamaktan ibaret değildir. Asıl fedakârlık, sevgi, sadakat ve muhabbetimizi artıracak vesileler aramaktır. Göz aydınlığımız çocuklarımızı insanlığa faydalı birer evlat olarak yetiştirebilmek için var gücümüzle çabalamaktır. Körpe dimağları zehirleyen, yarınları çalıp yok eden zararlı akımlar ve alışkanlıklar karşısında ailemize kalkan olabilmektir.
Acıya, yokluğa, zorluğa birlikte tahammül edip katlanabilmektir.
Komşularımıza, akrabalarımıza ve kardeşlerimize karşı fedakârlık, sevincimizi, kederimizi, varlığımızı yokluğumuzu birbirimizle paylaşabilmektir. Kardeşimize karşı fedakârlığımız, yokluğu, sıkıntıyı kardeşimizin değil kendimizin göğüsleyebilmesidir. Kardeşimiz üzgün iken onun hüznüne ortak olabilmek, mazlum iken onun uğramış olduğu zulmü iliklerimize kadar hissedebilmektir.
Kardeşlerim!
Ne hazindir ki, bugün insanlık maddeye esir olmayı, birileri açken daha çok kazanmayı, bencilliği ve diğerini yok saymayı mubah sayan bir zihniyetin kıskacı altındadır. Böyle bir ortam, inancımızdan doğan kardeşliğimizin bir tezahürü olan fedakârlık, îsâr, paylaşma gibi daha nice özgün değerimizin aşınmasına hatta kaybolmasına sebebiyet vermektedir. Sadece kendini düşünme zihniyetine esir olmuş niceleri kendilerini fedakârlığın getirdiği huzur ve bereket ikliminden mahrum bırakabilmektedir.
Kardeşlerim!
Hayat, acısı ve tatlısıyla bir imtihandır, mücadeledir. Acımızı, kederimizi birbirimize fedakârlığımızla hafifletebiliriz. Neşe ve sevincimizi birileriyle paylaşmakla çoğaltabiliriz. Unutmayalım ki, insanlık demek birlikte yaşamak, birlikte yaşamak da fedakârlık demektir.
----------------------------------------------
[1] Haşr, 59/9.
[2] Buhârî, İmân, 7.
[3] Buhârî, Libâs, 18, Cenâiz, 28.