İNSANLARIN EN HAYIRLISI İNSANLARA FAYDALI OLANDIR
Aziz Kardeşlerim!
Okumuş olduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.”[1]
İnsanlara faydalı olmak, hem insanlık açısından faziletli ve örnek bir davranıştır; hem de Cenab-ı Allah katında insanı yücelten ve değerli kılan üstün bir haslettir. Çevresine faydası olmayan ve kendisini toplumdan soyutlayan, diğer insanlarla beşeri ve sosyal münasebetlerini kesmiş bir insan, İslama göre ideal bir insan değildir.
Peygamberimiz (sav); “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır.”[2] buyurmaktadır. İş yapana yardım etmek, çevreye ve topluma karşı duyarlı olmak, insanlara güzel sözle hitap etmek, küskünleri barıştırmak, iyiliği emredip, kötülükten sakındırmak, derdi olan birisini dinlemek, sıkıntısına merhem olmaya çalışmak, hakkı ve sabrı tavsiye etmek, sadece insanlara değil, bitkilere ve hayvanlara da şefkat ve merhametle muamele etmek, insanlığa maddî-manevî her yönden faydalı olmaya çalışmak gibi güzel örnekler, sâlih ve kâmil bir Müslüman olmanın gereğidir. İnsanlara faydalı olan kişi yüreginde tarif edilemez bir huzur hisseder.
Sevgili Peygamberimiz (sav) buyuruyorlar ki: “Mümin kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yol üzerinden taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır.”[3] Hadîs-i şerîfte de görüldüğü üzere, Müslüman, herkese müspet yönde yardımcı olmaya çalışan ve başkalarının ihtiyacını gideren insandır.
Aziz Kardeşlerim!
Peygamberimiz (sav) bir defasında, ‘Sadaka vermek, her Müslümanın görevidir’ buyurdu. Etrafındaki Ashâb-ı Kirâm: ‘Sadaka verecek bir şey bulamazsa?’ dediler. Peygamberimiz (sav) de ‘Darda kalana, ihtiyaç sahibine yardım eder’ buyurdu. Sahabe ‘Buna da gücü yetmezse?’ dediler. Peygamberimiz (sav) ‘İyilik yapmayı tavsiye eder’ buyurdu. Sahabe: ‘Bunu da yapamazsa?’ dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz (sav): ‘Kötülük yapmaktan uzak durur, bu da onun için sadakadır’ buyurdu.[4] Her insanın mutlaka, kendi çapında, faydalı olabileceği bir şeyler vardır. Ve unutmamak lazımdır ki; iyilik yapan ve insanlığa faydası dokunanların yaptıkları iyilikler, Allah katında karşılıksız kalmayacaktır.
Aziz Mü’minler!
İmanımızın, dış dünyaya sâlih ve faydalı ameller olarak yansıması, imanımızda samimi olduğumuzun bir göstergesidir. Kur’ân’da nerede imandan bahsedilse, akabinde ya da ilgili âyetlerde, Cenab-ı Allah, sâlih amellerin gerekliliğine dikkatlerimizi çeker. Bu da amelsiz bir imanın, çok da anlamlı olamayacağını göstermektedir. Sonuç itibariyle mü‘min, kendisi ve insanlık için yaptığı sâlih ve faydalı amellerle, imanını ispat eden insandır.
--------------------------------------------------------
[1] Âl-i İmrân sûresi, 3/104
[2] Buhârî, Mağâzî, 35
[3] Tirmizî, Birr, 36.
[4] Buhârî, Zekât, 30; Edeb, 33
-------------------------------------------------------------------------------------------------------
Ticaret Ahlakı: Alışverişte Dürüstlük
Aziz Kardeşlerim!
Peygamberimiz (s.a.s), zaman zaman Medine pazarına giderdi. Orada alışveriş ve ticaret yapan insanları gözler ve onlarla sohbet ederdi. Yanlış tutum ve davranışlar sergileyenleri uyarırdı. Nitekim Yüce Rabbimizin alışverişe yönelik hayati ikazları ihtiva eden şu ayetleri nazil oldu: “Ölçü ve tartıda hile yapanlara yazıklar olsun. Onlar, insanlardan bir şey aldıklarında tam ölçüp tartarlar. Kendileri başkalarına vermek için ölçtüklerinde ise eksik tartarlar. Onlar, büyük bir gün için diriltileceklerini hiç mi düşünmezler?”[1]
Kardeşlerim!
Bu âyetler nazil olduktan sonra müminler, Peygamberimizin rehberliğinde alışverişte daha hassas, daha dikkatli davranmaya başladılar.[2] Resûlullah Efendimiz (s.a.s), bu durumdan gayet hoşnut oldu. “Yâ Rabbi! Bunların ölçü ve tartılarını, alışverişlerini bereketli kıl!” duasıyla onları ticarete teşvik etti.[3]
Kıymetli Kardeşlerim!
Allah Resûlü (s.a.s), “Dürüst ve güvenilir tüccar, peygamberler, dosdoğru kimseler ve şehitlerle beraberdir.”[4] buyurmuştur. Bu hadisten de anlaşılacağı üzere alışverişte, ticarette açık sözlü, şeffaf olmak, önemli ahlaki bir ilkedir. Şu olay bunun en güzel örneklerindendir: Sahabeden biri, alışverişle ilgili zihnini meşgul eden bazı hususları danışmak üzere Peygamberimiz (s.a.s)’in yanına gelir. Allah Resûlü, onu dikkatlice dinledikten sonra kendisine şu nasihatte bulunur: “Bir şey satın almak istediğin zaman, verebileceğin fiyatı söyle! Bir şey satmak istediğin zaman da, yüksek fiyat değil, onun piyasadaki değerini söyle!”[5]
Değerli Kardeşlerim!
Peygamberimiz (s.a.s), “Kusurlu bir malı, kusurunu açıklamadan satması Müslümana helâl değildir.”[6] hadisiyle bizleri uyarmıştır. Zira malın kusurunu gizlemek, alışverişin bereketini, insanların birbirine olan güvenini yok eder. Nitekim Yüce Rabbimiz, geçmiş toplumlardan kimilerinin, alışverişte dürüst davranmayarak yeryüzünde bozgunculuk çıkardıkları için helak edildiklerini bildirmiştir.[7]
Kardeşlerim!
Ticaret ahlâkının temel ilkelerinden biri de kazancın helâl olmasına dikkat etmektir. Yapıp ettiklerinden bir gün mutlaka hesaba çekileceğine inanan bir mümin, kazancına haram karıştıramaz. Bu anlamda Yüce Allah’ın haram kıldığı şeyleri alıp satmak bir Müslüman için helâl değildir. İçki, uyuşturucu ticareti yapmak, kumar oynamak veya oynatmak, vergi kaçırmak gibi hususlardan Müslüman uzak durmalıdır.
Aziz Müminler!
Hayatımızın her alanında olduğu gibi alışverişte de asıl olan Yüce Rabbimizin rızasıdır. Öyleyse geliniz! Kazancımızı doğruluk ve samimiyet üzerine inşa edelim. Kul hakkına riayet ederek sofralarımızı, ömrümüzü daha da bereketli kılalım. Alışverişimizde, ticaretimizde Peygamberimiz (s.a.s)’in şu hadisi hepimiz için bir ölçü olsun: “Dünya malı, tatlı ve çekicidir. Kim onu tok gözlü bir şekilde alırsa o mal bereketlenir. Kim de onu açgözlülük ve ihtirasla alırsa bereketi kaybolur.”[8]
-------------------------------------------------------
[1] Mutaffifîn, 83/1-6
[2] İbn Mâce, Ticâret, 35
[3] Buhârî, Büyû’, 53
[4] Tirmizî, Büyû', 4
[5] İbn Mâce, Ticâret, 29
[6] İbn Mâce, Ticâret, 45
[7] Hûd, 11/84-95
[8] Buhârî, Zekât, 50