KUR'AN'IN İSTEDİĞİ TOPLULUK
قاَلَ اللهeُ تَعَالَى فِي كِتَابِهِ الْكَرِيمِ :
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ ، بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
﴿ وَلْتَكُن مِّنكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَأُولَـئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ﴾[1] صَدَقَ الله ُالْعَظِيمُ.
وَ قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى الله ُعَلَيْهِ وَ سَلَّمَ فِي حَدِيثٍ :
,...وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لَتَأْمُرُنَّ بِالْمَعْرُوفِ، وَلَتَنْهَوُنَّ عَنِ الْمُنْكَرِ، أَوْ لَيُوشِكَنَّ اللهُ أَنْ يَبْعَثَ عَلَيْكُمْ عِقَاباً مِنْهُ ثُمَّ تَدْعُونَهُ فَلاَ يُسْتَجاَبُ لَكُمْ-[2] صَدَقَ رَسُولُ اللهِ فِيمَا قَالَ.
Muhterem Müslümanlar!
Kur'an; insanoğlundan, insanlığın gereklerini yerine getirmesini istediği gibi, insani bir topluluk oluşturmasını da ister. Bunun için, Kur'an sadece Muhammed (s.a.v.)'e değil, Ümmeti Muhammed’e hitap ede gelmiştir.
Günümüze kadar süregelmiş tüm toplumlar, Kuran'a uydukları ölçüde aziz, Kur'an'dan uzaklaştıkları ölçüde de rezil olmuşlardır.
Kur'an, kendisine uymayı yine insanoğlunun menfaati için ister. Yoksa, Kur'an'ın Kur'an adına, insanlardan beklediği bir şey yoktur. Çünkü o, zaten Kur'an'dır. Ve o Kur'an, En'am suresinin 104. ayetinde insanlara şöyle seslenir:
"Rabbinizden size gözle görülecek belgeler gelmiştir. Kim görürse kendi yararına, kim görmezlikten gelirse kendi zararına olur. Ben sizin bekçiniz değilim."[3]
Kıymetli Mü'minler!
Bu ayetten anlaşılıyor ki, bu kadar açık delillerden sonra; inanıp inanmamakta, İslâmı yaşayıp yaşamamakta, Allah'ın yolunu seçip seçmemekte insanlar serbest bırakılmıştır.
Dünyada mevcut her fikir, bir topluluk oluşturur. Rahmani düşüncelere sahip olanlar, Rahmani toplulukları, şeytani düşünceye sahip olanlar ise, şeytani toplulukları oluştururlar. Oysa Kur'an, şöyle bir topluluğu kurmayı bize emreder:
"Sizden, iyiye çağıran, uygun olanı emreden ve kötülüğü yasaklayan bir topluluk bulunsun. İşte onlar başarıya ulaşanlardır."[4]
Ve Kur'an, kendisine uyan topluluğa rehber olarak, hayatın her safhasında ayetleriyle yol gösterir. Bu çetin hayat yolculuğunda, dost ve düşmanları tanıtırken, A'raf suresinin 27. ayetinde şöyle buyurur:
"Ey adem oğulları! Şeytan, ayıplarını kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak ana-babanızı cennetten çıkardığı gibi, sizi de asla şaşırtmasın. Zira o ve yandaşları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Biz şeytanları inanmayanlara dost yaptık."[5]
Fatır suresinin 6. ayetinde ise:
"Şeytan sizin düşmanınızdır. Siz de onu düşman sayın. O, kendi taraftarlarını çılgın ateşlik kimseler olmaya çağırır."[6]
Kıymetli Cemaat!
Maalesef, bu gün Kur'an'ın modeline uymayan, Müslümanım deyip te; Kur'an'dan habersiz olarak yaşayan nice insanlar vardır. Bu gün, Allah'ı ve Allah'ın isteklerini bırakıp, şeytan ve şeytani isteklerin peşinde koşanlar vardır. Bu gün, Müslümanın Müslümanı kardeş bilmesi gerekirken, menfaat odaklarında kardeşlik rotasını şaşıranlar vardır.
Bir kısım insanlar, “insanım” dedikçe, insanlıktan; “Müslü-manım” dedikçe Müslümanlıktan uzaklaşmış ve asıllarına ihanet etmeye başlamışlardır.
Muhterem Müslümanlar!
İşte, tüm bu olumsuz şartların ve istenmeyen olayların geliştiği bu zamanda, insanlığı yaşatmaya, İslâmı dimdik ayakta tutmaya çalışacak bir topluluğun kurulmasını, bizden imanımız, Kur'an'ımız ve insanlığa muhtaç olan insani duygularımız istemektedir. Madem imanımız, Kur'an'ımız, insanlığımız bizden bir şeyler bekliyor! Öyleyse bizler görev başına dönmek zorundayız. İnsanlığın ve İslâmın esasında ne varsa almak, boş heva ve heveslerimizi terk etmek mecburiyetindeyiz.
Kınayıcıların kınamalarına, söz taşıyanların sözlerine aldırmadan, İslâmı sevmeyenlerin hareket ve hakaretlerine bakmadan, bizi bizden koparacak tehditlere aldırmadan; imanımızı, insanlığımızı, sevgimizi ve saygımızı zedeleyecek her şeyden uzak kalarak, görevimizi yerine getirmeliyiz.
Kur'an'dan alıp insanlara vermeli, insanlara bakıp Kur'anı satmamalıyız. Kültürümüze, insani değerlerimize, “beni”, "biz" eden özelliklerimize sahip çıkmalıyız. Tarihimize sahip çıkmalı, bizden sonraki nesle; sahip çıkabilecekleri, bir tarih bırakmalıyız.
Yapabileceğimiz şeyleri başkalarından beklememeli, taşıma su ile değirmenin dönmeyeceğini bilmeliyiz.
"Oku" emriyle başlayan dinimizi okumalı, okunamayacak dinlerden Allah'a sığınmalıyız.
Dostluk ve düşmanlık kavramlarını iyi kavramalı, Allah'a dost olanlara dost, düşman olanlara düşman olmalıyız. Allah'ın sevdiklerini sevmeli, sevmediklerinden uzak durmalıyız.
Kıymetli can kardeşlerim!
Bu dünya hayatında; sahip olmak istediğimiz her şeyden önce, Kur'an'ın tarif ettiği "insan" olmalıyız. Ondan sonra, İslâmın esasına uygun birer Müslüman!...
Kendisine rükû ve secde ettiğimiz Mevlâmız, bizi Kur'anın yolundan ve İslâm topluluğundan ayırmasın. (Amin)
أَلاَ إِنَّ أَحْسَنَ الْكَلاَمِ وَ أَبْلَغَ النِّظاَمِ...
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Al-i İmran Suresi: 104
[2] Riyazü’s Salihin Terc. S. 181. “Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, Ya iyiliği emreder kötülükten men edersiniz, yahut Allah'û Tealâ size azap gönderir. Allah'a (azabın kaldırılması için) yalvarırsınız, lâkin duanız kabul edilmez"
[3] En'am:104
[4] Al-i İmran: 104
[5] A'raf: 27
[6] Fatır: 6
Doğal DOĞAL HAYATI KORUMAK
Değerli Müslümanlar!
Yüce Allah; bu kainattaki varlıkları, birbiriyle uyumlu ve düzenli bir biçim ve sistem içerisinde yaratmıştır. İnsanların ve bütün canlıların rızıklarını ve çeşitli ihtiyaçlarını aynı düzen ve denge içinde sağlamıştır. Bütün yaratılmışların en mükemmeli olan insanı, diğerlerinden üstün ve hakim bir konumda yaratmıştır. Canlı-cansız bu dünyadaki her şeyi, onun emrine vermiştir. Bütün bunların yanında Yüce Allah, insana bunları yönetme ve bunlardan faydalanma imkanını da bahşetmiştir. Bu konuyla ilgili olarak Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyrulmaktadır: "Doğrusu biz sizi yeryüzüne yerleştirdik ve orada size geçim kaynakları sağladık. Ne de az şükrediyorsunuz"[1].
Aziz Cemaat!
Allah'ın yarattığı tabiatı oluşturan bütün varlıklar, birbirini tamamlayan bir yapı oluşturmaktadır. Bu unsurların hepsi birbirine muhtaçtır ve birbirini destekleyip besleyen bir özelliktedir. Kara ve denizlerde yaşayan binlerce canlı türünden hiçbirisi, başıboş ve gereksiz yere yaratılmış değildir. Rabbimiz, bunların her birini bizim için ya bir deva olması veya bir ihtiyacımızı gidermesi için lütfetmiştir.
Bu doğal hayatın dengesini oluşturan unsurlardan birisi de av hayvanlarıdır. Ne yazık ki, yurdumuzda yapılan bazı bilinçsiz avlanmalar, binlerce hayvan türünü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya getirmiştir. Hatta, zamansız ve usulsüz yapılan avlanma sonucunda, birçok hayvan türü yok olmuş ve tabii denge bozulmuştur. Kur'an-ı Kerim'de, bu konuya dikkatimiz çekilerek şöyle buyurulmaktadır: "İnsanların kendi elleriyle yaptıkları yüzünden karada ve denizde bozulma meydana geldi. Vazgeçip dönerler diye, Allah yaptıklarının bir kısmını kendilerine tattıracaktır."[2]
Muhterem Müslümanlar!
İslam'da avlanma helaldir. Ancak, her canlıyı avlamak veya hayvanların yavrulu dönemlerinde avlanmak serbest bırakılmamıştır. Bütün mahlukatın, insanın hizmetine verildiği bir gerçektir. Ancak gereksiz yere cana kıyma, körpe yavruları öldürme yetkisi ve özgürlüğü kimseye verilmemiştir. Avlanmanın da bazı kuralları vardır. Mevsimsiz balık avında patlayıcı madde kullanarak, bir anda yüzlerce yavru ve yumurtanın yok olmasına sebep olmak bir zulüm, vahşet ve katliamdır.
Yüce Rabbimizin, "İnsanoğlu başıboş bırakılmamıştır. Her yaptığından hesaba çekilecektir"[3] ilâhi ihtarı göz önüne alınırsa; insanın daha bilinçli hareket etmesi gerektiği, kendiliğinden anlaşılır. Şunu unutmayalım ki; doğal dengenin bozulması, insan hayatının da alt-üst olması demektir. Bu ise, insanın kendi felaketini kendi eliyle hazırlaması anlamına gelmektedir.
Günümüzde avlanma, bir ihtiyaçtan ziyade zevk ya da spor amacıyla yapılmaktadır. Halbuki avlanmak, ancak bir ihtiyacı karşılamak için yapılmalıdır. Av için yapılan aşırı harcamalara bıkılırsa, avlanmanın bir ihtiyaç için yapılmadığı anlaşılır. Halbuki bu canlılar, sadece bize ait değildir. Bizden sonra gelecek nesillerin de bunlarda hakları vardır. Onların haklarına saygılı olmak ve doğal hayatı korumak, hepimizin görevidir.
--------------------------------------------------------------------------------
[1] A'raf, 7/10
[2] Rum, 30/41
[3] Kıyame, 75/36