Rahmet Peygamberi’nin Örnekliği
Aziz Müminler!
Rahmet Peygamberi’nin hayatının her bir karesi, bireysel ve toplumsal açıdan örnek alabileceğimiz güzelliklerle doludur. Onun aile hayatına odaklananlar; fedakâr bir eş, müşfik bir baba, şefkat dolu bir dede görür. Onu evine taşıyan her anne-baba, cenneti adeta dünyada yaşamış olur.
Onun iş hayatına göz atanlar, orada dürüstlük ve saygınlık görür. Onu işine taşıyan her iş insanı, bereketli ve helal kazancın tadına varır. Onun sosyal yaşantısını merak edenler, onun küçük-büyük herkese karşı nazik, güler yüzlü ve yumuşak huylu olduğunu görür. Onu hayatın merkezine taşıyanlar, dünyaya barış, huzur, refah ve umut dağıtan rahmet elçisinin davasına destek olmuş olur.
Onun hayatını inceleyenler kin, nefret, iftira, yalan içerikli söylemler asla göremezler. Tıpkı onda hakaret, karalama, baskı ve zorbalık göremedikleri gibi… Çünkü onun beslendiği kaynak olan Kur’an-ı Kerim, insan onur ve haysiyetini her şeyin üzerinde tutmuş; özgür iradeyi yok sayan her türlü zorlama ve dayatmayı temelden reddetmiştir.[1]
Kardeşlerim!
İnsan, inanç ve düşüncede özgür bırakılmıştır. Dilerse iman eder, dilerse inkâr eder. Nitekim Yüce Allah, "Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin hepsi iman ederdi. O halde sen, inanmaları için insanları zorluyor musun?"[2] buyurarak, inanç konusunda kimsenin zorlanamayacağını, bilakis herkesin özgür olduğunu garantilemiştir.
Yüce dinimiz, eleştirel bakış açılarına hiçbir zaman karşı çıkmamış; farklı görüş ve fikirlerin önünü asla tıkamamıştır. İslam’ın, hatta bütün insanlığın karşı çıktığı; ‘fikir özgürlüğü’ adı altında insanlara ve kutsal değerlere hakaret edip, toplumda huzursuzluğa yol açmaktır. Özellikle niyet ve amaçları malum bazı çevrelerce son zamanlarda Allah Rasûlü’ne karşı yeniden başlatılmış olan saldırılar ve haddini aşan yorumlar, sadece Müslümanları değil, akl-ı selim sahibi vicdanlı her insanı derinden etkilemiştir.
Kardeşlerim!
Hz. Peygamberin şahsına ve temsil ettiği misyona yapılan saldırılar, o hayattayken başlamıştı. Onu insanların gözünde küçük düşürerek, savunduğu davayı sabote etmek isteyenler bugün olduğu gibi o gün de vardı. Kullandıkları araçlar farklı olsa da amaç aynıydı.
O rahmet elçisinin geçtiği yollara diken dökenler de oldu, namaz kılarken başından aşağıya deve işkembesi boca edenler de… Sözleriyle onu incitenler de oldu, kalemiyle yaralayanlar da… Fakat Taif yolculuğundan yaralanmış ve yalanlanmış olarak geri dönmek zorunda kalan O Rahmet Peygamberi, bir yandan yüzündeki kanları temizlerken bir yandan da şöyle dua ediyordu: “Allah’ım, Sen kavmimi bağışla! Çünkü onlar bilmiyorlar.’’[3]
Aziz Müminler!
Ortak yaşam alanımız olan dünyamızın küresel huzursuzluğun girdabına sürüklendiği şu zamanlarda, saygı yerine hakareti, empati yerine ayrıştırma ve ötekileştirmeyi tercih eden bu dili ve sembolleri kullanmak asla kabul edilebilecek bir durum değildir. Müslümanlar olarak bizim tercih edeceğimiz dil bellidir. Dilimiz hayır söyleyecek, yolumuz da iyilik yolu olacaktır. Yüce Kur’an’ın emri de budur: “İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, belki seninle candan bir dost olur.”[4]
Yüce Kur’an’ın bu iyilik çağrısının tüm dünyada bir gün muhakkak karşılık bulacağına inanıyoruz.
Müslümanlar olarak bizler Allah’ın hoşnut olmayacağı hiçbir karşı tepkiye sebep olmayacağız. Yapılan bu karalamalar, ümmet olarak yüreklerimizi kanatsa da gözümüzde dünyanın en büyük barış elçisi olan Hz. Muhammed’in temsil ettiği değerler hatırına, sağduyulu ve ilkeli duruşumuzdan asla ödün vermeyeceğiz.
--------------------------------------------
[1] Bakara, 2/256.
[2] Yunus, 10/99.
[3] Kadı Iyaz ,Şifa, I, 79.
[4] Fussilet, 41/34.