ÖLÇÜLÜ OL; MÜSRİF OLMA
Kıymetli Kardeşlerim!
Bizleri böyle bir güne, Cuma’ya kavuşturan ve on bir ayın sultanı Ramazan-ı Şerif’i tekrar yaşamamızı nasip eden Rabbimize hamd u senâlar olsun. Ramazan’ın ömür denilen sermayemizde en değerli nimet olduğunu, israfın ise Allah’ın en sevmediği davranışlardan biri olduğunu bizlere öğreten Resul-i Ekrem Efendimiz’e salât ve selâm olsun.
Kardeşlerim!
Herhangi bir konuda aşırı gitmeyi, dinin ve aklın belirlediği ölçülerin dışına çıkmayı, imkânları meşru olmayan amaçlar için kullanmayı ve saçıp savurmayı ifade eden israf; aynı zamanda insanın varoluş bilincini, hayatın gayesini, imkânların geçiciliği konusundaki en büyük gaflet ve aldanışı da içeren bir kavramdır. Bugün bireysel anlamda ve küresel boyutta çok temel bir kriz ve ahlak sorunu haline gelen israf; sadece eşya ile sınırlı olmayıp hayat, zaman, ömür ve hülasa, bütün nimetler konusunda haddi aşmayı ifade eden bir realite olarak karşımızda durmaktadır.
Değerli Müminler!
Yeryüzünü imar etme maksadıyla Cenab-ı Hakk tarafından bizlere verilen ömür, mühim bir nimet ve sermayedir. Çoğu insan en büyük aldanış ve pişmanlığını, en büyük sermayesi ve imkânı olan ömür nimetini ve onunla doğrudan ilintili olan zamanın önemini idrak hususunda yaşamaktadır. Oysa ki zaman ve mekânla sınırlı bir varlık olarak insanın en büyük farkındalığı ve en yüksek şuuru, vaktin kıymetini ve ehemmiyetini bilerek yaşamak olmalıdır. Kur’an-ı Kerim’de birçok ayette farklı boyutlarıyla zamana yemin edilmektedir. Özellikle tevhit inancının, iman şuurunun, hakikat bilincinin ve ahlaka dayalı bir tavrın inşa edildiği Mekke döneminde nazil olan ayetler içinde zamana yemini içeren ifadelerin varlığı, insanı bu konuda büyük bir dikkat ve tefekküre davet etmektedir. Söz konusu ayetler, çok çarpıcı şekilde zamanın önemine dikkat çektiği gibi, zamanın ortaya koyduğu hakikatlere de açıkça işaret etmektedir.
Kıymetli Kardeşlerim!
Gelin bu Ramazan ayında “İsrafa kaçmadan ve kibre düşmeden yiyelim, sadaka verelim ve giyinelim!”2
Gelin bu Ramazan’da “Bir kişinin yemeği iki kişiye, iki kişinin yemeği de dört kişiye yeter” hadisince sofralarımızı ve imkânlarımızı kardeşlerimizle paylaşalım.3
Gelin bu Ramazan’da “İnsanların hakkında en çok aldandığı iki nimet olan” sağlığımıza dikkat edip, vaktimizi, ömrümüzü boşa geçirmeyelim.4
Gelin bu Ramazan ayında “ölüm gelmeden önce hayatın, meşguliyetimizden önce boş geçen zamanımızın, fakirlik ve yoksulluktan önce zenginliğin, ihtiyarlık ve yaşlılığımızdan önce gençliğimizin ve hastalıktan önce sağlığımızın” kıymetini bilelim.5
Gelin bu Ramazan ayında ölçüyü kaçırmayalım, aşırılığa gitmeyelim ve iftar sofralarını israf sofralarına dönüştürmeyelim.
Gelin nurlu gölgesi üzerimize düşmeye başlayan bu mübarek Ramazan ayını, israf ve savurganlıktan uzak, infak ve paylaşmaya dayalı mutedil bir hayatı merkeze almak, derinlikli ve kapsamlı bir muhasebe ile hatalardan kurtulmak için eşsiz bir fırsata dönüştürelim.
----------------------------------------------------------
[1] Asr Suresi, 1-3
2 Nesai, Zekat, 66
3 Müslim, Eşribe, 180
4 Buhari, Rikak, 1
5 İbn Ebu Şeybe, Musannef, Zühd, 6
EKELNDİ. RAMAZAN AYI VE ORUÇ
Aziz Kardeşlerim!
Bizleri müminler olarak bir kez daha Ramazan-ı Şerif’in rahmet ve mağfiret iklimine eriştiren Rabbimize hamd-u senalar olsun. Orucun bir mektep, ruhlarımızı zenginleştiren bir dost olduğunu bizlere öğreten Resul-i Ekrem Efendimiz’e salat ve selam olsun. Allah nasip ederse, 15 Mayıs Salı akşamı ilk teravih namazını, Çarşamba günü de ilk orucumuza başlayarak Ramazan ayına girmiş olacağız. Şimdiden Ramazan ayınızı tebrik ediyor, yapacağımız tüm ibadetlerimizin makbul olmasını, on bir ayın sultanı Şehr-i Ramazan’dan azami derecede istifade edebilmemizi Yüce Mevla’dan niyaz ediyorum.
Aziz Müminler!
Kur’an-ı Kerim’de orucun geçmiş ümmetlere de farz kılındığı haber verilmiştir.1
Bütün ilahî dinlerde emredilen oruç ibadeti, âkil-bâliğ olan, hastalık, yolculuk gibi geçerli bir mazereti bulunmayan her Müslümana farzdır. Geçerli bir mazereti olmadığı halde orucunu tutmayan bir Müslüman Allah’a karşı kulluk görevini yapmamış ve Ramazan’ın bütün bir yıla sârî feyiz ve bereketinden mahrum kalmış olur. Sevgili Peygamberimiz (s) bu hususu şöyle ifade etmişlerdir: “Kim hasta ve bir mazereti olmaksızın Ramazan ayından bir gün oruç tutmazsa, daha sonra senenin bütün günleri oruç tutsa yine bu orucu yerine getirmiş olamaz.”2
Kardeşlerim!
Ramazan bir ibadet ve tâât ayı olduğu kadar bir eğitim ayıdır. Oruçlarımızla sabrı, iftarlarımızla şükrü, zekât ve sadaklarımızla paylaşmayı öğreniriz. Bütün bu güzellikleriyle ufkumuza doğan Ramazan ayı, inşaallah, din, dil, meşrep ve mezhep ayrımı yapmaksızın bütün komşu, akraba ve kardeşlerimize olan hukukumuzun ve sorumluluklarımızın gözden geçirileceği, dargınlıkların terk edileceği, Ramazan sevinç ve neş’esinin bütün dünyamızı kuşatacağı bir ay olacaktır.
Zira Kur'an-ı Kerim, nasıl insanlığı karanlıklardan aydınlığa çıkarmışsa, biz de bu ayı fırsat bilmeli, nefret, kin, öfke gibi kötü ve zararlı duygularla kararmaya yüz tutmuş kalplerimizi bu ayda Kur'an'la yeniden aydınlatmalıyız. Oruçlarımızı açacağımız iftar sofralarımızda, dünyanın dört bir tarafında açlık ve kıtlıkla imtihan olan kardeşlerimizi hatırlayarak onlara yardım elimizi acilen uzatmalıyız. Kalplerimizde huzur, sevgi, merhamet, paylaşma ve şefkat duygularının zirveye çıktığı bu ayda el açarak yapacağımız dualarımızda ise sadece kendimize değil, bilakis tüm İslam alemi ve insanlığın selameti ve esenliği için Rabbimize yalvarmalıyız.
Kıymetli Kardeşlerim!
İşte böyle bir atmosferde, her sene yüreklerimizi ve beldelerimizi aydınlatmak üzere gelen Ramazan ve oruç her türlü açgözlülüğümüzden, tutku ve tamahlarımızdan kurtulmamız için büyük bir fırsat sunmaktadır. Ramazan ve oruç, sahip olduklarımızın aslında bizim olmadığını, maddi ve manevi nimetlerin bir imtihan sebebi olduğunu bize hatırlatmaktadır. Dünyanın gelip geçici, ebedi ve kalıcı olanın ise ahiret olduğunu fark ettirmektedir. Ramazan bize gerçek zenginliğin mal çokluğu değil, gönül tokluğu olduğunu talim etmektedir. Dünyada saadetin, ahirette kurtuluşun yolunun servet yığmaktan değil, gönül kazanmaktan, dua biriktirmekten geçtiğini duyurmaktadır.
O halde Kıymetli Kardeşlerim! Gelin tuttuğumuz oruçların ve diğer ibadetlerimizin bizi her türlü kötülükten kurtarıp kanaat ve şükür sahibi müminler yapmasına izin verelim. Gelin kalplerimizi Ramazan’a teslim edelim. Hutbemi Sevgili Peygamberimiz’in bir müjdesiyle bitirmek istiyorum: “Kim Ramazan ayının faziletine inanarak, karşılığını da Allah’tan bekleyerek, Ramazan ayını ihyâ ederse, geçmiş bütün günahları bağışlanır.”3
----------------------------------------------------------
1 Bakara, 2/185
2 Ebû Dâvûd, Savm, 38
3 Buhârî, Îmân, 28