Dua
İnsanoğlu; akıl ve inanç sahibi olmakla birlikte, kabiliyet ve kudreti sınırlı olan bir varlıktır. Aynı zamanda o, arzu ve ihtiyaçlarla kuşatılmış bir dünyada yaşamaktadır. Allah ise yaratandır; gücü sonsuz, rahmeti geniş ve iyilikleri bol olandır. Duâ, Allah’ın yüceliği karşısında insanın aczini ve zafiyetini itiraf etmesi, sevgi ve saygı ile Allah’ın lütuf, nimet ve yardımını, dünya ve ahirette iyilikler ihsan etmesini istemesidir. Aynı şekilde duâ; insanoğlunun üzerindeki sıkıntı, dert ve belaların giderilmesine; günah, hata ve kusurlarının bağışlanmasına vesiledir.
Aziz Mü’minler!
Her insan zaman zaman, üstesinden gelemeyeceği birçok olay ve sıkıntı ile karşılaşır.
Böyle durumlarda insan, Allah’a sığınma ve O’ndan yardım isteme ihtiyacı hisseder ve dua eder. Allah Teâla (cc) bir âyetinde meâlen “(Ey peygamber!) De ki; Duânız olmasa Rabbim size ne diye değer versin?”[1] buyurmuştur.
Nitekim Yüce Allah birçok âyette insanların duâ etmelerini istemekte, sıkıntı anında gidecek başka kapısının bulunmadığını itiraf etmesini kulluk olarak kabul etmektedir.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) de; “Allah’ın fazl-ı kereminden isteyin. Çünkü Allah, kendisinden bir şey istenmesini sever. En faziletli ibadet, (duâ edip) bir sıkıntının kalkmasını beklemektir.”[2] buyurmuştur.
Muhterem Müslümanlar!
Duâ; ibadetin ve kulluğun özüdür. Kul ile Allah (cc) arasındaki yegâne bağ duâdır. İnsanın hayatındaki en değerli an, yüce Allah’a yöneldiği ve O’nunla baş başa kaldığı zaman dilimidir.
Nitekim Yüce Rabbimiz böyle anları kulluğun temiz bir işareti olarak kabul etmekte ve şöyle buyurmaktadır: “Rabbinize yalvara yakara ve gizlice duâ edin. Bilesiniz ki O, haddi aşanları sevmez.”[3]
Her hususta olduğu gibi en güzel duâyı yine Peygamberimiz (s.a.s.)’den öğreniyoruz: O (s.a.s.) bir defasında: “Allah’ım!
Ayrılıktan, ikiyüzlülükten, kötü ahlaktan sana sığınırım. Allah’ım! Fakirlikten, yoksulluktan, zilletten ve zulme uğramaktan sana sığınırım.”[4]şeklinde duâ buyurmuşlardır.
Muhterem Mü’minler!
Kendimiz için duâ edebileceğimiz gibi, başkaları için de duâ edebiliriz. Namazımızın son oturuşunda, “Rabbimiz! Hesabın görüleceği gün, beni, ana-babamı ve bütün mü’minleri bağışla!”[5] diyerek ana-baba ve bütün mü’minlere de duâ etmekteyiz.
Şunu da göz ardı etmemeliyiz ki; inanan insanın hâlisâne bir niyetle hayırlı bir amelde ve faydalı bir işte gayret göstermesi onun duâsı olmaktadır.
Hutbemizi bir âyet meâli ile bitirelim: “Kullarım sana, beni sorduğunda (onlara söyle): Ben onlara çok yakınım. Bana duâ edince, duâ edenin duâsına cevap veririm. O halde doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler.”[6]
-------------------------------------------------
[1] Furkân, 25/77.
[2] Tirmizî, Deavât, 6.
[3] A’râf, 7/55.
[4] İbn Mâce, Duâ,78; Ebû Dâvûd, Salât, 367.
[5] İbrâhîm, 14/41.
[6] Bakara, 2/186.