TOPLUMDA HUZURUN GÜVENCESİ: İYİ İNSANLAR
Azizi müminler!
Toplumu ayakta tutan “iyi insanlardır”. Dünya içinde ki iyi kimselerle güzeldir. Bir toplumda iyi kimseler ne keder çok ve güçlü ise; o toplumda huzur ve mutluluk o derecede ileri seviyededir. Zıttı ise; toplumlar için bir felakettir. Onun için Hz. Mevlana: “Salihlerin tembelliği fasıkların hakimiyetini hazırlar” uyarısını yapmıştır.
Hz. Peygamber (s..a.v) şöyle buyurmuştur:
“ İyiler, Allah’ın Salih kulları nesil nesil birbiri ardından ahirete göçer; geride arpa ve hurmanın döküntüleri, atıkları gibi değersiz, işe yaramaz kimseler kalır. Allah-u Teâlâ da onlara hiçbir önem vermez”(1)
Hadis-i şerifte ifade edildiği gibi, Cenab-ı Hakk’ın iyi kulları birer birer gidince, geride hiçbri iyiliği göze çarpmayan değersiz insanlar kalacaktır. Rasülullah Efendimiz bunları arpanın ve hurmanın ıskartasına, işe yaramaz atıklarına benzetmektedir.
Demek ki dünya, içindeki iyi kimselerle, Salihlerle güzeldir. Cnab-ı Hakk’ın kendilerini “Benim veli kullarım” diye övdüğü Allah dostlarıyla değerlidir. Hadis-i Şerif, yaşadığımız şu kısa ömrü yeterince değerlendirebilmek için Salihlerden olmayı, Allah dostlarıyla beraber olmayı öğütlemektedir. Müslümanca bir hayat sürebilmek için Müslümanlarla bir arada yaşamak gerekir.
Salihlerin olmaması, Salih amellerin işlenmemesi sulhu salahı ortadan kaldırır. Bunun sunucu ise milletlere çok pahalıya mâl olur.
18. Asırda yaşamış olan Ziya Paşa, bunun sıkıntısını bakınız nasıl ifade ediyor.
“Millet-i İslam’da evvelki gayret kalmamış
eski iffet, eski namus, eski himmet kalmamış
Cehle düşmüş halk fikr-i istikamet kalmamış
Za’f gelmiş dine âsar-ı metanet kalmamış
Kimsede evvelki ikdamü sadakat kalmamış
Hasılı ahlak bitmiş mülkü millet kalmamış.”
Muhterem müminler!
Peki çare nedir, nasıl olmalıyız, neler yapmalıyız, kurtuluşun çaresi nedir, adresi neresidir?
Cevabı yine merhum şairimiz Ali Ulvi KURUCU’dan alalım.
“Yüzlerce yıl insanlığa önderdi bu millet,
Mazideki iclalini Rabbim gene lufet
Lutfet sona ersin nice yıl çektiğimiz zillet
Tarihine bigane kılan nesli uyandır.
Taşlaşan kalpleri sevdalara yandır.
Ey Müslüman! Engelleri aşalım gel,
Seller gibi davada coşalım gel,
Bayraktaki rüzgar gibi destanlaşalım gel,
Yüzyılları Kur’an’la beraber aşalım gel,
Davada neden böyle kayıtsız duruşun var?
Davaya adanmış acaba kaç kuruşun var?
Yüzyılları Kur’an’la beraber aşalım gel,
Allah’a giden, yolda beraber koşalım gel,
Bin derdini İslam ilinin paylaşalım gel.”
Yeryüzünde inanan insanlar inançlarına uygun hareket etse, bütün dünyaya yeniden yön verebilirler. Bizler inancımızın adamı olara, inancımızın gereklerini yerine getirerek, inancımız ölçüsünde bir duruş sergilersek dünyada çok şeyler değişecektir.
Onun için bir arı gibi hergün çiçek çiçek dolaşıp kovanını balla doldurmak lazımdır. Sadece yapılan balla yetinirse arı o yaptığı balı yer bitirir. Onun için ayrı çiçeklere konması gereklidir. Biz de dinimizi her an, her gün taze bir heyecanla öğrenip yaşamalıyız. Kendimizi iman adına sürekli beslemeli ve sürekli rehabilite etmeliyiz, yenilenmeliyiz, imanımızı güçlendirmeliyiz.
Merhum Mehmet AKİFİN’ın dediğini yapmalıyız;
“Ey dipdiri meyyit! İki el bir baş içindir.
Davransana… Ellerde senin, baş da senindir!
İşte Rabbimizin daveti: “İman edip imanlarına zulüm bulaştırmayanlar var ya, işte korkudan emin olma onların hakkıdır, doğru yolda olanlar da onlardır.” (6 En’am,82)
Ne mutlu Salihlere…..
Sami Yıldız.