ZORA Kİ EVLİLİK SAYGINLIKLA BAĞDAŞMAZ.
Muhterem Müminler!
Dinimiz İslam, insan hayatını düzenleyen kurallar bütünü içinde evliliğe çok büyük önem vermiş; evlilikle kurulan aile yuvasının, tüm toplumun huzurunu ve ahengini sağlayabilecek nitelikte olmasını öngörmüştür. Bu konuda Yüce Allah (c.c.), Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur:
”Kendileri ile huzur bulasınız diye size türünüzden eşler yaratıp aranızda muhabbet (sevgi) ve rahmet var etmesi O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir.”[1] Hz. Peygamber (s.a.s.) de: “Dünya bir geçimden ibarettir. Şu geçim dünyasının en güzel nimeti de saliha kadındır.”[2] buyurarak, evlilikte en önemli unsurun huzur olduğunu vurgulamıştır.
Değerli Kardeşlerim!
Huzurlu bir ailenin oluşumunda şüphesiz en önemli unsur eş seçimidir. Dinimiz İslam’a göre evlenecek adayların eş seçiminde kendi görüşleri ve rızaları çok önemlidir. Günümüzde aile danışmanları da bu hususu önemle vurgulamaktadır. Bireysel özgürlüklerin olabildiğince önünün açılmaya çalışıldığı, her türlü şiddet, zorlama, kısıtlama gibi insan hak ve hürriyetlerini engelleyen girişim ve düşüncelerin azaltılma gayreti gösterildiği bu çağda, bir ömür boyu sürecek birlikteliğe giden yolda zoraki evliliği onaylamak ve teşvik etmek akıl karı olamaz. Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Van İl Müftüler toplantısı akabinde alınan kararlarda belirttiği gibi erken yaşlarda ve zorla evlendirilmenin, üstelik bunu İslam‘a dayandırmanın dini hiçbir bir temeli yoktur. Bu durumda, evlenme çağına gelmiş kızların ve erkeklerin, evliliği kendi irade beyanlarıyla gerçekleştirmeleri asıldır. Aksi takdirde, ister dul ister bekar olsun evlenecek kişilerin izni ve rızası alınmadan aile tarafından yapılan zorla evlendirmeler dinen geçersizdir.[3]
Aziz Müminler!
Nikahtaki asıl hedef, eşlerin birbiriyle anlaşarak, kaynaşarak ve birbirini severek aile yuvasının bir saadet merkezi haline getirilmesidir. Ayrıca evlilik bir gönül işidir. Bu da, gönülleri zorlayarak sevgisiz ve isteksiz yapılamaz. Öyleyse insanlığın mutluluğu için gönderilen İslam dini, çiftleri mutsuzluğa götüren ve ömür boyu onlara hayatı zehir eden; çoğu zaman da boşanmayla sonuçlanan zoraki evliliğe asla izin vermez. Nitekim bu tip yapılan evliliklerin çok uzun sürmediği, yuvaların bir kaç yıl içinde yıkıldığı, çocukların ana-baba sevgisi olmadan yetişmelerine yol açtığı görülmektedir. Her fert hür iradesiyle kendi eşini seçebilmeli, ileride muhtemel bir sıkıntı meydana gelecek olursa, bu konudaki sorumluluğu kendisinde arayabilmelidir.
Muhterem Kardeşlerim!
Sonuç olarak, kimler tarafından yapılırsa yapılsın, yanlış her zaman ve her yerde yanlıştır. Maalesef din adına fatura edilebilen birçok töre ve namus cinayetleri gibi zoraki evlilik de, İslam dışı bir uygulamadır. Bu da, İslam’ın ya yanlış anlaşılmasından, ya bilgisizlikten ya da geleneklerden kaynaklanmaktadır. Dinimizde hatta diğer tüm ilahi kaynaklı dinlerde aile yuvasının kurulması ve korunması kutsaldır. Ancak böyle kutsal bir yuva gönül rızası ile kurulursa süreklilik arz eder. Bütün bu duygu ve düşüncelerle anne-baba ve çocuklardan oluşan mutlu bir yuva için Rabbime dua ediyor, hepinize huzur ve bereket dolu bir hayat diliyorum.
-----------------------------------------------------------------------------------------------
[1] Rum, 30/21
[2] Müslim, Rada, 17
[3] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuk-i İslamiye ve Istılahat-ı
Fıkhiyye Kamusu, C. 2, S. 55-8
MİSAFİRE İKRAM VE ZİYARETLEŞMME
Muhterem Müslümanlar!
Yaratılışı gereği insanoğlu toplu halde yaşama, çevresindeki insanlarla hayatı, acı ve tatlı yönleriyle paylaşma ihtiyacını hisseder. Bu çerçevede insanların dostlarını ziyaret etmesi, gelen misafirlerini de güzel bir şekilde ağırlaması İslam ahlakının en güzel örneklerindendir.
Muhterem Müslümanlar!
Misafirlik, insanların kaynaşmasına, dostlukların pekişmesine vesile olan en güzel iletişim sebebidir. Modern dünyada kalabalıklar içerisinde yalnızlaşan, sosyal duyarlılıklarını kaybetmeye başlayan insanın, ziyaretleşmek gibi İslam ahlakının güzel hasletlerini canlandırması gerekmektedir. Nitekim sevgili Peygamberimiz (s.a.s.), dostunu sırf Allah rızası için ziyarete giden kişiyi şu şekilde anlatmaktadır: “Adamın biri, bir başka köydeki (din) kardeşini ziyaret etmek için yola çıktı. Allah Teâlâ, adamı gözetlemek için onun yolunun üzerine bir meleği görevlendirdi.
Adam meleğin yanına gelince, melek nereye gittiğini sordu. Adam, ‘Şu ileriki köyde bir din kardeşim var, onu ziyarete gidiyorum’ cevabını verince melek; ‘O adamdan elde etmek istediğin bir menfaatin mi var?’ dedi. Adam: ‘Yok hayır, ben onu sırf Allah rızası için severim, onun için ziyaretine gidiyorum’ dedi. Bunun üzerine melek; ‘Sen onu nasıl seviyorsan Allah da seni öylece seviyor. Ben, bu müjdeyi vermek için Allah’ın (c.c.) sana gönderdiği elçisiyim’ buyurdu.”[1]
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) ziyaretleşmeyi bu şekilde teşvik ederken, Allah Teâlâ da Kuran’da misafirin nasıl ağırlanması gerektiğini Hz. İbrahim (a.s.) örneği ile şöyle anlatmaktadır: “İbrahim'in ikram gören misafirlerinin haberi sana geldi mi? Onlar İbrahim'in yanına girmişler “selam!” demişlerdi. İbrahim de onlara; “selam size” diye mukabelede bulunmuştu. İçinden de “Bunlar yabancı kimseler” diye geçirmişti. Hemen sezdirmeden ailesinin yanına varıp (pişirilmiş) semiz bir dana getirmiş, onlara sunarak “(Buyurun) yemez misiniz?” demişti.”[2]
Muhterem Müslümanlar!
Dostlarımızı ziyaret etmek, gelen misafirlerimize de can-ı gönülden ilgi göstermek ve gerekli ikramı yapmak, dinimizin ve kültürümüzün bizlere bıraktığı en güzel miraslarındandır. Bu mirası yaşatmak bizim en önemli görevlerimizdendir.
Hutbemizi Rasulüllah (sav)’in bu konudaki şu güzel tavsiyeleri ile bitirelim; “…Kim Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsa, misafirine ikram etsin…”[3] “Şu üç kişinin duası kesinlikle geri çevrilmez: Mazlumun duası, misafirin duası ve ana-babanın evladına olan duası.”[4]
-------------------------------------------------------------------------------------
[1] Müslim, Bir, 38
[2] Zariyat, 51/24-27
[3] Buhari, Edeb, 85
[4] Ebu Davud, Vitr, 29