HAYATI DOĞRU OKUMAK
Hayatı Doğru Okumak ya da Doğru Zamanda Geri Çekilmeyi ve Hamle Yapmayı Bilmek
Turgut Akyüz.
Plan, gayret ve takip; zaten görevimizdir. Bunlarda ihmal, tereddüt ya da pazarlık olmaz. Karar verdiğimiz şey için sonuna kadar gitmek ve sonucu takip etmek bize düşer.
Elimizdeki imkânları yüzde yüz kullandıktan sonra Allah’ın vereceği hükme razı olmak ise tevekküldür. Mümin, tevekkül eder ve Allah’a güvenir. Allah’tan ümit kesemez ve karamsar olamaz. Efendimiz (S.A.V.), tefe’ülü yani hayra yormayı emretmiş; Mevlâ ise kendisinden ümit kesmeyi haram kılmıştır.
İşte tam da bu noktada kritik bir karar vermek zorunda kalıyoruz. Yani gayret ettik, tevekkül de ettik ama işin sonunu getiremedik. Ve her şeye rağmen bir sonuç elde edemedik. Bu durumda ne yapmamız gerekiyor?
1. İşte bu noktada, karar vermek bize düşüyor. Eğer işin sonunda hayır olmadığını anlamışsak ya da bu işin olmayacağını görüyor isek geri çekilmek yani bu şeylerin üstüne gitmemek gerekiyor. Bir başka ifade ile durumu iyi okumak şarttır. Aksi halde boşuna ümit etmek ya da emeğimizi boşuna harcamak zorunda kalırız. Oysa bunun yerine artık o işten vazgeçip yeni imkânlar arama vakti gelmiştir.
2. Bazen insan, nasibinin nerde olup nerde olmadığını hissedebilir. Bu durumda nasibinin olmadığını bildiği yere gitmesi anlamsızdır. Buradaki histen kasıt, duygu değil sezgidir. Sezgi, feraset de diyebileceğimiz şeydir. Vicdan kavramı da sezgi gibi yanlış anlamlandıran bir kavramdır. Vicdan, duygu değildir. Aksine vicdan; iç gözlemdir. Yani kişinin önce kendini bilmesi; sonra da kendindeki şeyleri delil yaparak hariçteki olayları yorumlamasıdır.
3. Peki, bu nasıl olacak? Nerden bileceğiz? İnsan böyle şeyleri bilebilir mi? Bu; hidayet, feraset, ilim ve tecrübe ile olur. Ki feraset ve vicdan diye tarif ettiğimiz yukarıdaki iki kavram; insan aklının birer işlevidir.
4. Ayrıca istişare edip Allah’a tevekkül etmemizin sebebi de hidayet, bilgi ve tecrübe içindir. Ve yine bu yüzden ibret almak emredilmiştir. Bu nedenle düşünüyoruz ve araştırıyoruz.
5. E peki ya emin değilsek? Eğer bu emin olmama, vesvese anlamında ise vesvese yasaklanmıştır. Eğer vesveseli değilsek ve şayet tüm araştırma ve tecrübelere rağmen hâlâ emin değilsek; o zaman adım atıp bedelini de göze almak, bize düşer. Zira dünyada yaptığımız her şeyin bedelini biz öderiz. Ahirette de yaptığımız her işin biz hesabını vereceğiz.
6. Aynı şey, gayret etmediğimiz halde karşımıza çıkan imkânlar için de geçerlidir. Bazen Mevlâ, gayretimizin karşılığını başka yerlerden verebilir. Ya da nimet veya imtihan için bize hiç ummadığımız ve hesapta olmayan fırsatlar sunabilir. İşte o anda bu fırsatların üzerine gitmek yani bunları kovalamak gerekir. Aksi halde bu fırsatlar karşımıza her zaman çıkmaz. Ayrıca Allah’ın verdiği imkânları değerlendirmemenin de bir bedeli vardır.
7. Modern tabirle insana düşen “risk almak”tır. Ticareti, faizden ayıran şey de zaten risktir. Buradaki risk, tedbirsizlik veya körü körüne cesaret değil; gayret, tedbir ve cesarettir.
8. Çok istediğimiz şeyin, bazen bize, o şeyden vazgeçebilmeyi göze aldığımızda verildiğini de tekrar hatırlatmak istiyoruz. Zira Mevlâ, kula nasip ettiği şeyi, kulun hak edip etmediğini; yine kulun bu şeye, kendi rızasından daha fazla değer verip vermediğini imtihan etmek ister.
9. Sonuç olarak zaten her şeyin olacağına varacağını unutmamak gerekiyor. Zira kişinin eceli, rızkı ve başına gelecek iyi-kötü tüm olaylar; ezelde tayin edilmiştir.
Özetle: Hayat bir mücadeledir. Buradaki mücadeleden kasıt, çatışma veya savaş değil; gayrettir ve imkânları kullanmaktır.
Bu mücadeleyi bir savaşa benzetirsek; her savaşta, olayları değiştiren kritik bir an vardır. Kazalarda da durum böyledir. Her kazanın bir dönüşü vardır. Ama bu dönüş, bazen tek bir andır ve bu anı kaçırmak; olayların sonraki seyrini etkiler.
Mevla da insanlara, her olayda; işaret, imkân ve bir dönüş hakkı verir. O dönüş anını kaçırmak, bazen telafisiz olur. Bu anı yakalamak ise; ilim, gayret, tecrübe ve hidayet ile olur.