İnsan Gibi ve İnsanlık İçin Yaşamak
Peygamber sabrı ister fazilet adına toplumu değiştirmek. Menfileri, olumsuz halleri müspete döndürmek, zıtlarıyla donatmak. Zorlardan zora talip olmaktır bu inkılaplar içinde. Güneşi batıdan doğdurmak gibi muhal bir işe soyunmaktır dış görünüşü itibariyle. Ne var ki, güneş doğuşunu değiştirir, batıdan da bir başka yerden de doğar Yaradan isteyince…
İnkılapçı ruh bunun inancı içindedir daima. Olmazları olduran, muhalleri mümkün kılana dayanmıştır o bütün benliğiyle. Bağlılığı sonsuzdur O›na. Kudretine, bütün kâinatı yaratmak ile bir karıncayı yaratmak müsavi olan Allah’a (cc). Kurbandır O’na. Ve O’ndan dolayı insanlığa. Pervasızdır onun için. Korkusuzdur. Serdengeçtidir.
Ölümsüzdür, ölmeden ölmeyi becerebildiğinden. Kaybedeceği bir şey yoktur, başkalarını korkak yapan.
Gönlünde yer yoktur çünkü başkalarına. Onu başkalaştıracak şeylere karşı oruçludur, umursamazdır.
Kendini keşfetmek için vardır o. İnsanlığı o keşfedecektir, her an ayrı bir şekle giren ve belli bir şekilde hapsolmayan, hisleriyle, duygularıyla, sevgileriyle, nefretleriyle…
Tecdidini zorlayacaktır, beyin zarını çatlatırcasına. Asla deforme olmayacak çarelerle çıkacaktır insanlığın karşısına. Kabullenilmeyeceğini bile bile. Kabullenildiği günleri bizzat görmeyeceğinin farkında olarak. Asırlarca sonraya sarkan bir süreci başlatacaktır hasat vakti adına. Tohum atacaktır kuru toprağa. Gözyaşlarıyla sulayacaktır onu. Bazen bir çiçekle de baharın gelebileceğine inandırarak kendini. İçindeki ses bire bin başak alacağını fısıldayacaktır ona, ümidine ayrı bir fer gelsin diye. O, bu doğru sese de gönül kaptırmayacaktır, gayretine temel edinmeyecektir onu. “Hasbi” diyecektir, ideal ateşine atıldığı ilk günkü gibi. “Allah bana yeter” rehber ifadesini vird edinecektir kendine. İçinden gelen, doğruyu söyleyen sese karşı bile.
Gel ey insan, ütopyadan kurtaralım realiteyi. Hayallerimize hapsetmeyelim yaşanacak gerçeği. Dünyamıza çekelim onu, bulunduğu yerden. Yaşatalım onu yeryüzünde, yaşamak için hakiki hayatı. Ferd, aile, cemiyet, millet ve bütün insanlık olarak. Kişi ile kalbinin arasına giren gücün çağrısına uyarak. Rehber İnsanın (s. a.v.) rehberliğinde toplanarak. O’nun, o rehberin inkılabını sindirelim ruhlarımıza bir bir. Hazırlanalım büyük fitneye aksi halde. Dünyayı kaosa boğacak fitneye. Zalimle beraber mazlumu da önünde sürükleyecek fitneye. İnsanlık henüz görmedi onun gibisini. İnsanlığı topyekûn inleteni. Ama yakın olur bu, biz yaklaşmazsak Rehber İnsana. Çırpınmazsak, gayret göstermezsek insanlık için, O’nun buyrukları doğrultusunda. Yazık olur o zaman insanlık adına, insanımıza. Meçhule uzanan yol tıkanır. İnsan büyük keşiften mahrum kalır.
İlimler ilhamdan mahrumdur, insanın keşfedilmediği dünyada. İmar olmaz insanın olmadığı belde, teknik hangi zirveye yükselse. Peygamberlerin gönderilişi -ki kâinatta en büyük hadisedir- insanlık için değil mi?
Ahiret onun için inşa edilmedi mi? Ya benlik (ego) niçin verildi insana, sadece insana. Onunla seçkinleşti insan diğer yaratıklara. O ki insanı insan eden odak nokta.
Emaneti yüklenme cüretinin ana kaynağı. İnsan olma emanetini. Dağ, sema yüklenmedi onu. Ama insan yüklendi. Cahil kalır, zalim olurdu eğer yüklenmeseydi.
Kıymet ve değerini bilmemiş olurdu. Dağlardan daha güçlü, semadan daha yüksek olduğunu kavrayamamış sayılırdı, eğer insan emaneti yüklenmeseydi. Ama o emaneti yüklendi.
Düşünmedi bile işin sonunu. Kaldırıp kaldıramayacağını bu yükü. Çünkü o bizzat istekli değildi öyle bir yükün altına girmeye. Hiçbir nefse, gücünün üstünde yük yüklenmeyeceğini biliyordu insan, diğerlerinden farklı olarak. Bu anlayış onun yapısına yerleştirilmişti, yaratılışıyla birlikte. Kaderini okumuştu insan böylece.
Dağ ve semanın yüklenemediğini o yüklenecekti, bunu okumuştu alınyazısında insan. Omuzladığı yük ağırdı. Ama mukaddesti, yüceydi. Benliğini kendinde eritecek, insan olacak ve insanlık için kavga verecekti. Kaderini sevmişti o. Alınyazısından memnundu. Çağrıya isteyerek gelmişti. Büyük günün şenliğini yaşamıştı öz benliğinde kaderini öğrendiğinde insan. Sıra bedeli ödemeye gelmişti. Şimdi ona hazırlanıyordu. İnsan gibi ve insanlık için yaşayacaktı…
Latif Doğan.