* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Bir Lanetli Gelenek - İsrailoğulları ve Yahudiler  (Okunma sayısı 1520 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı melek

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2334
Bir Lanetli Gelenek - İsrailoğulları ve Yahudiler
« : Ekim 12, 2020, 08:18:08 ÖS »
Bir Lanetli Gelenek - İsrailoğulları ve Yahudiler

Hak ve hakikatin bilgisini bütün yönleri ile içeren Kur’ân-ı Mübîn, bugünkü Siyonist uygulamanın ta kendisi olan inkârcı Yahudi geleneğini de tüm detayları ile bizlere tanıtır.Bir ırk/soy veya dini grup olarak değil, tamamen Kur’ân âyetleriyle yapacağımız tanımlamalarla ortaya konacağı üzere, belli olumsuz tutum ve davranışları kuşanmış inkârcı ve zalim bir “lânetli gelenek” yani Siyonist Devlet olarak karşımızda duran, insanlığın baş belası bir kavimden/toplumdan söz ediyoruz.

Yüce Rabbimizin Kur’ân’da dikkatlerimizi üzerine çektiği bu “lânetli gelenek” bütün özellikleriyle tanınırsa, bu geleneğin günümüzdeki temsilcisi olan “Siyonist güç odağı”nın atalarının izinde attıkları ve atacakları her adım da o oranda tanınıp bilinecektir.

Yaratılmışların En Şerlileri

Allah (c.c.), inkârları ve yaptıkları sözleşmeleri bozmaları sebebiyle Yahudileri lanetlemiştir. Bu yüzden de Rabbimiz onların kalplerini kaskatı kılmış ve mühürlemiştir. Onların pek azı iman ederler (Bakara 2/88; Maide 5/13; Nisa 4/155).  “Yaratılmışların en şerlileri” olup cehennemde ebedi kalacak olan Yahudilerin ve Kitap Ehlinin inkârcıları (Beyyine98/1-6), ayrıca şu sebeplerle lânetlenmişlerdir:

-Allah’ın kelimelerini ‘konuldukları yerlerden’ saptırıp dillerini eğip bükerek ve Din’e karşı  kin ve hınç besleyerek: “İşittik ve isyan ettik. İşit, -işitmez olası- ve ‘Râina’ bizi güt, bize bak” demek suretiyle Peygamberimizle (sas) ve Müslümanlarla alay etmeleri, böylece küfürlerini izhar etmeleri (Nisa4/46).

-Cibt ve tâğût’a inanıp inkârcılar için “Bunlar müminlerden daha doğru yolda” demeleri(Nisa4/51).

-Ayrıca Allah’a ve peygamberlerine isyan etmeleri ve günahta haddi aşmaları. İşte bu sebepledir ki inkârcı Yahudilere, Davud ve Meryem oğlu İsa diliyle lanet edilmiştir (Maide 5/78).

Peygamber Katilleri

Kur’ân, bu lânetli kavmin Allah’ın lütfettiği kudret helvası ve bıldırcından bıkıp bakla, acur, sarımsak, mercimek ve soğan istemeleri, böylece “hayırlı olanı (özgürlüğü) değersiz şeyle (kölelikle) değiştirmek” istemeleri üzerine zilletle (horluk) ve meskenetle (aşağılık) damgalandıklarını ve Allah tarafından gazap üstüne gazaba uğradıklarını beyan eder; böyle damgalanıp azap görmelerinin sebebini ise şöyle açıklar:

-Allah’ın ayetlerini inkâr etmeleri, peygamberlerini haksız yere öldürmeleri, isyan etmeleri ve haddi aşmaları (Bakara 2/61,90; Âl-i İmran 3/112); ki bu yaptıkları Rabbimizce kaydedilmiştir (Âl-i İmran 3/181).

-Allah, İsrailoğullarından kesin misak/söz almış ve onlara elçiler göndermiştir. Ama onlara ne zaman nefislerinin hoşuna gitmeyen bir şeyle/vahiyle bir elçi geldiyse, bir kısmını yalanlamışlar, bir kısmını da   öldürmüşlerdir (Maide 5/70; ayrıca bk: Bakara 2/87).

Onlar öylesine inkâra şartlanmışlardır ki, Allah’ın peygamberlerine ikram ettiği mucizeleri gözleriyle gördükleri halde yine de inanmamışlar, bu inkâr ve isyanları yüzünden de azaba uğramışlardır:

-Allah, Hz. Musa’ya: “Asânla denize vur” diye emretmiş, o denize vurunca deniz hemen yarılmış; Musa ve ümmeti kurtarılıp Firavun ve ordusu boğulduğu halde onların çoğu yine iman etmemişlerdir (Şuara 26/63-67).

-İşte bu açık inkârları ve günahları, zulümleri ve bozgunculukları yüzünden üzerlerine gökten korkunç bir azap indirilmiştir (Bakara 2/59; A’râf 7/162).

Ayrıca; Allah’ın peygamberleriyle alay etmişler, kıskançlıkları yüzünden onlara karşı gurur ve kibre kapılıp saygısız davranmışlardır. Mesela; Hz. Musa (a.s) onlara: “Allah, muhakkak sizin bir sığır kesmenizi emrediyor” deyince: “Bizi alaya mı alıyorsun?” diye cevap vermişlerdir. Bu sebeple azap üzerine azabı hak etmişlerdir (Bakara 2/67, 90; Nisa 4/54). Peygamberimize “es-selamü aleyk” yerine “es-sâmü aleyk (sana ölüm olsun)” demişler, sonra da “Allah bize azap etmeli değil mi?” diyerek küfür, isyan ve inkârlarını alaycı tutumlarıyla ortaya koymuşlardır (Mücadele 58/8).

Yine onlar, Hz. Meryem’e iftira etmişler; Hz. İsa’yı da (a.s) öldürmeye yeltenmişlerdir.

-İnkârcı Yahudiler, Hz. Meryem aleyhinde de büyük bühtanlarda bulunmuşlar (Nisa 4/156);  bebeği (Hz. İsa) ile birlikte gelince ona: ‘Ey Meryem, sen çok çirkin bir şey yaptın.’ (Meryem 19/27) demişlerdir.

-Yine, Hz. İsa’yı (a.s) öldürmeye yeltenmişler hatta onu öldürdüklerini sanmışlardır. Oysa Kur’ânî beyanla; “Onu kesin olarak öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara (onun) benzeri gösterildi.” (Nisa4/157).

Cebrail'e, Kur’ân’a ve Dîn’e Kin Tutanlar

Yahudiler hem Hz. Peygamber’e (sas) hem de ona vahyi getiren Hz. Cebrail’e ve Kur’ân’a düşmandırlar:

-“De ki: Cibril’e kim düşman ise, (bilsin ki) gerçekten onu (Kitabı), Allah’ın izniyle kendinden öncekileri doğrulayıcı ve müminler için hidayet ve müjde verici olarak senin kalbine indiren O’dur.” (Bakara 2/97).

-Yüce Rabbimizin, kutlu peygamberi Hz. Muhammed’e (sas) Kur’ân’ı inzal buyurması, onlardan çoğunun taşkınlıklarını ve inkârlarını artırmıştır (Maide 5/64, 68). Bugün de Kur’ân’a düşmanlıkları had safhadadır.

-Yahudiler İslâm’a karşı büyük kin/hınç besler; ‘Dinledik ve isyan ettik’ derler (Nisa4/46).

İnkârcı Siyonist Yahudiler, Allah’ın “Dosdoğru Dini” olan İslâm’da çarpıklık arayarak insanları ondan alıkoymaya ve müminleri de ondan geri çevirip inkâra sürüklemeye çalışırlar:

-Müminleri Allah yolundan, onda bir çarpıklık arayarak çevirmeye çalışırlar (Âl-i İmran 3/99).

-Kitap Ehlinden çoğu, kendilerine gerçek (hak) apaçık belli olduktan sonra, nefislerini (kuşatan) kıskançlıktan dolayı, müminleri imanlarından sonra inkâra döndürmek arzusunda olurlar (Bakara 2/109).

-Ağızlarıyla Allah’ın nûrunu söndürmek isterler (Tevbe 9/32).

Bugün medya gücünü son derece etkili biçimde kullanan Siyonistler, insanlığın tek kurtuluş umudu olan İslâm’ın nûrunu söndürmek ve onu terörizmle, gerilikle özdeşleştirmek için her şeyi yapmakta ve İslam’da -sözde- çarpıklıklar arayarak insanların zihinlerinde kuşkular uyandırmaya çalışmaktadırlar.

Müminlere Düşmanlıkta İnsanların En Şiddetlileri

Rabbimiz Yahudilerin şiddetli düşmanlıkları hakkında Peygamberimizi (sas) ve müminleri uyarmıştır:

“Müminlere düşmanlıkta insanların en şiddetlisi olarak Yahudi ve müşrikleri bulursun.” (Maide 5/82).

Bu düşmanlıkla; müminlerin sapık olduğunu iddia ederler ve inkârcıları Müslümanlara tercih ederler.

Onların çoğu, inkâra sapanlarla dostluklar kurarlar (Maide 5/81). Cibt’e ve tâğût’a inanıp saptıkları gibi, inkâr edenleri iman edenlerden daha doğru bir yolda görürler (Nisa 4/51).

Yine bu düşmanlıkları sebebiyledir ki müminlere karşı sürekli tuzaklar, plânlar kurarlar ve onların hiçbir zaman iyi bir durumda olmasını istemezler:

-“Onlar bir tuzak kurarlar. Allah da bir plân kurar. Allah, plânı en hayırlı olandır.” (Âl-i İmran 3/54).

-Kitap Ehlinden kâfir ve müşrikler, Allah’tan müminlere bir hayrın gelmesini istemezler (Bakara 2/105).

-Bu düşmanlıklarını etkili kılmak için müminler arasında casusluk yaparlar ve Müslümanlara düşman olan bütün topluluklarla işbirliği yaparlar. Rabbimizin beyanıyla; “Küfür yolunda koşuşan Yahudiler, yalana kulak tutanlar, diğer topluluklar adına haber toplayanlardır.” (Maide5/41).

Bu yüzden Rabbimiz, müminlerin Yahudiler başta olmak üzere başkalarına güvenmemelerini söyler:

-“Ve sizin dininize uyanlardan başkasına inanıp güvenmeyin.” (Al-i İmran3/73).

Yaşam Biçimlerine Uymadıkları Sürece, Müminlerden Asla Razı Olmayacaklar

Bakara Sûresinin 120. ayeti, geçmişte olduğu gibi bugün ve yarın da geçerli olan Siyonist duruşa dikkatimizi çeker:  Hem Yahudiler hem de Hıristiyanlar için geçerli olan bu tutum; “Sen onların milletlerine (hayat tarzlarına) uymadıkça onlar da senden kesinlikle hoşnut olmayacaklardır” hakikatidir. Bu durum, geçmişten bugüne defalarca test edilmiş bir vakıa olarak karşımızda durmaktadır.

Bu tutum sadece Müslümanlardan hoşlanmamakla kalmaz hatta intikam alma düzeyine kadar varır:

“Ey Kitap Ehli, yalnızca Allah’a, bize indirilene ve önceden indirilene inanmamız ve sizin çoğunuzun fâsıklar olmanız nedeniyle mi bizden hoşlanmıyor da intikam almaya kalkışıyorsunuz?” (Maide5/59).

Rabbimiz, Yahudilerin ve diğer Kitap Ehli toplulukların bu düşmanlıkları, intikamcı tutumları ve müminlerle alay etmeleri sebebiyle onları dost, veli ve sırdaş edinmemeyi tavsiye buyurur:

“Ey iman edenler, sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alay ve oyun konusu edinenleri ve kâfirleri dostlar (veliler) edinmeyin. Ve eğer inanıyorsanız, Allah’tan korkup-sakının. Onlar, siz birbirinizi namaza çağırdığınızda onu alay ve oyun konusu edinirler. Bu, gerçekten onların akıl erdirmeyen bir topluluk olmalarındandır.” (Maide 5/57-58).

-Âl-i İmrân suresinin 118-120. âyetlerinde de müminlerin kendilerinden başkalarını dost ve sırdaş edinmemeleri, zira İslâm düşmanlarının müminlere her fırsatta sıkıntı vermek istedikleri, kin besledikleri ve öfkelerinin ağızlarından taştığı beyan edilir; nihayet “De ki: Öfkenizle geberin!” buyrulur.

Kan Döken, Katliam Yapan, Sözlerine Güvenilmez Dönekler

İnkârcı Yahudilerin kadim tarihi hep döneklik, ihanet, şiddet, vahşet, katliam ve sürgünlerle doludur:

-Rab Teâlâ: “Allah’tan başkasına kulluk etmeyin, anneye-babaya, yakınlara, yetimlere ve yoksullara iyilikle davranın, insanlara güzel söz söyleyin, namazı dosdoğru kılın ve zekâtı verin” diye kendilerinden misak aldığı halde, onlar, pek azı hariç bu sözlerinden dönmüşler ve yüz çevirmişlerdir (Bakara2/83).

-“Birbirinizin kanını dökmeyin, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayın” diye Rabbimiz kendilerinden söz aldığı ve bunu kendileri de onaylayıp şahitlik ettikleri halde yine de birbirlerini öldürmüşler, bir kısmını yurtlarından sürüp-çıkarmışlar, günah ve düşmanlıkla aleyhlerinde ittifaklar kurmuşlar, işledikleri haramlar sebebiyle de ceza olarak dünya hayatında aşağılanmayı, kıyamet gününde ise azabın en şiddetli olanına uğratılmayı hak etmişlerdir (Bakara2/84-85).

-Ne zaman sözleşme yapsalar, içlerinden bir kısmı mutlaka onu bozmuştur, bozarlar (Bakara 2/100).

-Sürekli olarak yeryüzünde fitne çıkarmaya, bozgunculuğa çalışmışlardır, çalışırlar (Maide5/64). Allah Teâlâ, Kitap’ta İsrailoğullarına şu hükmü vermiştir: “Muhakkak siz yer(yüzün)de iki defa bozgunculuk çıkaracaksınız ve büyük bir kibirleniş-yükselişle kibirlenecek-yükseleceksiniz.” (İsra 17/4).

-İman edenlerle karşılaştıklarında “İman ettik” derler; kendi başlarına kaldıkları zaman ise, müminlere olan kin ve düşmanlıklarını ortaya koyar, onlar aleyhine planlar kurarlar (Bakara2/76).

Allah’a ve Rasûlüne düşmanlıklarının cezası ise dünyada sürgün, ahirette de azaptır (Haşr59/3-4).

Bu yüzden Rabbimiz, onlar hakkında; “İçlerinden birazı dışında, onlardan sürekli ihanet görür durursun.”buyurarak Peygamberini (sas) ve bizi uyarmıştır (Maide5/13).

Açgözlü, Haram Yiyici, Azgın Nankörler

Azgınlıkları ve hakka/hakikate saldırmaları sebebiyle Allah Yahudileri cezalandırmıştır (En’am 6/146). Onların yaptıkları zulümler ve insanları Allah’ın yolundan alıkoymaları nedeniyle (önceleri) kendilerine helal kılınmış güzel şeyleri Allah onlara haram kılmıştır (Nisa4/160). Fakat onlar Allah’ın kendileri için koyduğu yasakları ve Cumartesi yasağını da çiğneyerek haddi aşmışlardır (A’raf7/163).

Kur’ân ayrıca; Yahudilerin haram yiyici, faiz yiyici, açgözlü, nankör bir ahali olduklarını deşifre eder:

-Onlar, yalana kulak tutanlar, haram yiyicilerdir (Maide5/42).

-Onlar, yasaklandığı halde faiz alırlar ve insanların mallarını haksız yere yerler (Nisa 4/161).

-Yahudi bilginlerinden ve Hıristiyan rahiplerinden çoğu, insanların mallarını haksızlıkla yerler ve onları Allah’ın yolundan alıkoyarlar. Altını ve gümüşü biriktirir, Allah yolunda harcamazlar (Tevbe9/34).

-Rabbimizin ikram ettiği kudret helvası ve bıldırcından bıkan Yahudiler bakla, acur, soğan,sarımsak, mercimek isteyince, üzerlerine zillet ve meskenet damgası vuruldu ve Allah’ın gazabına uğradılar. Bu, isyanları, Allah’ın ayetlerini tanımamaları ve peygamberlerini haksızca öldürmelerindendi. (Bakara, 61)

-Kitap Ehli ve özellikle Yahudiler, kendilerinden olmayanlara her türlü muameleyi caiz görürler; ‘ümmiler (Ehl-i Kitap olmayanlar) konusunda üzerinizde bir yol/sorumluluk yoktur’ derler. (Âl-i İmran, 75)

Allah’ın Kadrini Gereğince Takdir Edemeyen Pagan Müfteriler

Yahudiler; “Allah, beşere hiç bir şey indirmedi” demekle Allah Teâlâ’nın kadrini gereği gibi takdir edememişlerdir (En’am 6/91). Allah’ın kadrini bilemeyince de şirke ve paganizme sapmışlardır.

-Cinleri Allah’a ortak koşmuşlardır (En’am 6/100).

-Kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra buzağıyı (ilah) edinmişlerdir (Nisa 4/153; Bakara 2/51).

-Hiç bir bilgiye dayanmaksızın O’na oğullar ve kızlar yakıştırıp-uydurmuşlardır (En’am 6/100)

- ‘Allah oğul edindi’(Bakara 2/116); ‘Üzeyir Allah’ın oğludur’ diye Allah’a iftira atmışlardır (Tevbe 9/30).

Dahası; Yüce Allah’ı -hâşâ- cimrilik ve fakirlikle suçlayıp, kendilerinin zengin olduklarını söylemişlerdir.

- ‘Allah fakirdir, biz ise zenginiz’ diye Allah’la alay etmeye yeltenen (Âl-i İmran3/181) Yahudiler: ‘Allah’ın eli sıkıdır’ demişler; bu yüzden elleri bağlanmış ve lanetlenmişlerdir (Maide 5/64).

Kendilerini Allah’ın Çocukları ve Dostları Olarak Gören Seçkinciler

Yahudiler de Hıristiyanlar da bu tür iddialarda bulunmuşlardır. Rabbimizin onlara cevabı ise şöyledir:

- “Biz Allah’ın çocuklarıyız ve sevdikleriyiz” dediler. De ki: “Peki, ne diye günahlarınızdan dolayı size azap ediyor? Hayır, siz O’nun yarattığından birer beşersiniz. O, dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Göklerin, yerin ve onların arasındakilerin tümünün mülkü Allah’ındır. Son varış O’nadır” (Maide5/18).

-De ki: “Ey Yahudiler, eğer siz, (bütün) insanlardan ayrı olarak yalnızca sizlerin gerçekten Allah’ın velileri (dost ve sevgili kulları) olduğunuzu öne sürüyorsanız, şu halde ölümü temenni edin; eğer doğru sözlü iseniz (bunu çekinmeden yapın)” (Cum’a62/6).

Onlar, Allah’ın çocukları ve velileri oldukları için sadece kendilerinin cennete gireceklerine inanırlar:

- “Yahudi veya Hıristiyan olmayan hiç kimse kesin olarak cennete giremez” dediler. Bu, onların kendi kuruntularıdır. De ki: “Eğer doğru sözlüyseniz, kesin kanıtınızı getirin” (Bakara 2/111 ve 135).

- De ki: “Eğer Allah katında ahiret yurdu, başka insanların değil de yalnızca sizin ise (ve) doğru sözlüyseniz, öyleyse hemen ölümü dileyin” (Bakara2/94).

Oysa onlar, aşağıda görüleceği üzere, ölümü istemedikleri gibi dünyaya da çok bağlıdırlar.

Ölümden Çok Korkan Dünyeviler

Rabbimiz, bugünkü Siyonistlerin atalarının dünyaya aşırı düşkünlüklerine dikkatlerimizi çeker:

- “Andolsun, onları (Yahudileri) hayata karşı (diğer) insanlardan ve şirk koşanlardan (bile) daha ihtiraslı bulursun. (Onlardan) Her biri, bin yıl yaşatılsın ister; oysa bunca yaşaması onu azaptan kurtarmaz. Allah, onların yapmakta olduklarını görendir” (Bakara2/96).

Aslında onlar dünyayı ahirete tercih etmiş, ahiretten tamamen ümit kesmiş dünyevilerdir:

"Onlar, ahireti verip dünya hayatını satın alanlardır" (Bakara 2/86).

"Onlar, kâfirlerin mezar halkından ümit kesmeleri gibi ahiretten ümit kesenlerdir" (Mümtehine 60/13).

Bu yüzden de ölümü hiç istemezler ve ölümden çok korkarlar:

"De ki: 'Ey Yahudiler, eğer siz bütün insanlardan ayrı olarak yalnızca sizlerin gerçekten Allah’ın velileri olduğunuzu öne sürüyorsanız, şu halde ölümü temenni edin; eğer doğru sözlü iseniz.' Oysa onlar, ellerinin yapıp ettikleri sebebiyle bunu hiç bir zaman istemezler" (Cum’a 62/6-7; Bakara 2/94-95).

Tevrat’a İnanmayıp Din Adamlarını İlahlaştıranlar

Kur’ân-ı Kerim’de Siyonist Yahudilerin aslında Tevrat’a da inanmadıkları, din bilginlerinin görüşlerine uyarak kendi zanlarınca saçma bir “din” oluşturdukları ortaya konulur:

"Onlar Allah’ın hükmünün bulunduğu Tevrat yanlarında olduğu halde ona inanmazlar" (Maide 5/43).

Rabbimiz, kendilerine Tevrat yükletilip de sonra onun yükümlülüklerini yerine getirmeyenlerin durumunu, kitap yüklü eşeğin durumuna benzetmiştir (Cum’a 62/5).

"Buna karşılık, Allah’ı bırakıp bilginlerini ve rahiplerini rablar (ilahlar) edinmişlerdir" (Tevbe 9/31).

"Kitabı bilmezler; (bildikleri) bir sürü asılsız/saçma şeylerdir; onlar yalnızca zannederler" (Bakara 2/78).

"Kitaba mirasçı olanlar, ona karşı kuşku verici bir tereddüt içindedirler" (Şura 42/14).

Allah’ın Sözünü Değiştirip Çıkar Aracı Yapan Oportünistler

İnkârcı Yahudilerin bir diğer olumsuz özellikleri ise Allah’ın kelamını tahrif etmeleridir:

"Kendilerine söylenen sözü bir başkasıyla değiştirmişlerdir" (Bakara2/59; A’râf7/162).

"Allah’ın sözünü işitip akıl erdirdikten sonra bile bile değiştirmişlerdir" (Bakara2/75).

"Onlar, Allah’ın kelimelerini konuldukları yerlerden saptırmışlardır" (Nisa 4/46; Maide 5/13, 41).

"Rabbimiz; “Şu şehre girin ve orada istediğiniz yerde bol bol yiyin, yalnızca secde ederek kapısından girerken ‘dileğimiz bağışlanmadır’ deyin de hatalarınızı bağışlayalım; iyilik yapanların (ecirlerini) artırırız” buyurmuş; ama onlar, kendilerine söylenen sözü bir başkasıyla değiştirmişlerdir (Bakara 2/58-59).

"Kitabı elleriyle yazıp sonra az bir değere satmak için ‘Bu Allah katındandır’ demişlerdir" (Bakara2/79).

"Allah’ın indirdiği kitaptan bir şeyi gizlemişler ve onunla az bir değeri satın almışlardır" (Bakara2/174).

Bütün bunlar, inkarcı Yahudilerin Din’i kendi çıkarlarına alet eden oportünist karakterlerini ele verir.

Savaşmayı Göze Alamayan Korkaklar

“Ey Musa! Biz, o düşmanlar durduğu sürece hiçbir zaman oraya girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin git, ikiniz savaşın. Biz burada oturacağız” (Maide5/24) diyerek peygamberlerini düşmanları karşısında yapayalnız bırakan Yahudiler, tarih boyunca zor zamanlarda hep aynı tavrı sergilemişlerdir.

Hz. Musa’dan (a.s) sonra bir peygamberlerine: “Bize bir melik gönder de Allah yolunda savaşalım” demişler, ama onlara savaş farz kılınınca az bir kısmı hariç yüz çevirmişlerdir (Bakara2/246).

Yahudiler, özellikle müminlerle savaşırlarsa onlara arkalarını dönüp kaçarlar (Âl-i İmran 3/111).

Bu tavır, günümüzdeki Siyonist Yahudiler için de fazlasıyla geçerli bir durumdur. Zira Allah, onların arasına kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kin sokmuştur (Maide5/64). Bunun sebebi de işlerini kendi aralarında parçalamaları, dinlerinde bölünmeleridir (Enbiya 21/93). Yine kendilerine ilim geldikten sonra yalnızca aralarındaki ‘tecavüz ve haksızlık’ dolayısıyla ayrılığa düşmeleridir (Şura42/14).

Ancak bugün yeryüzünde yaşayan bütün Yahudiler Siyonist olmadığı gibi Kur’ân-ı Kerim’de de tüm Yahudilerin/İsrailoğullarının ve Kitap Ehli’nin aynı olumsuz özelliklere sahip olmadığı beyan edilir:

"Kitap Ehli’nden öyle bir topluluk vardır ki gece vaktinde ayakta durup Allah’ın ayetlerini okuyarak secdeye kapanırlar" (Âl-i İmran3/113).

Netice: Siyonistler, Kur’ân’da Anlatılan “Lânetli Geleneğin” Günümüzdeki Temsilcileridirler

Rabbimizin Kur’ân’da pek çok özelliklerini deşifre ettiği “lânetlenmiş Yahudilerin” Peygamberimiz devrindekilere ve günümüzdeki Siyonist çeteye aynen benzediği; yani bugünkü Siyonistlerin karakteristik özelliklerinin kadim inkârcı Yahudi geleneği ile birebir örtüştüğü ortadadır.

Kur’ân’ın bize haber verdiği “lânetli geleneğin” özelliklerini bilmemiz, bugünün Siyonistlerini iyi tanımak ve onlara karşı duruşumuzu netleştirmek bakımından son derece önemli ve vazgeçilmezdir.

Abdullah Yıldız