İslâm’Da Şükür ve Sabır Dengesi
Allah-ü Teâlâ’nın bize bahşettiği nimetlere şükretmek ve belâlara karşı sabretmek, yaratılışta ve sonraki süreçte bu iki dengenin varlığını bilmek ve ona göre hareket etmek hem dinî bir vecibe hem de psikolojik bir tedavidir.
Şükür ve sabır dengesini hakkıyla anlayan ve uygulayan hem yüce yaratıcının imtihanını idrak eder, hem de bu iki güç sayesinde psikoloijik olarak rahat eder. Kendisine verilen bütün nimetlerden dolayı yaratıcıya şükreden bir birey, hem Allah’ın (C.C.) emrini yerine getirmiş hem de rızasını kazanmış olur. Belâlara karşı sabretmek de böyledir.
Allah-ü Teâlâ’nın sıfatlarından ikisi “Sabur ve Şekûr”dür. Büyük İslâm âlimi İmam-ı Gazali, İhyâ-u Ulûmi’d-Din adlı eserinde, “İman iki bölümden oluşur. Bunun yarısı sabır, diğer yarısı şükürdür” demektedir.
Allah-ü Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’de, “O halde siz, bana itaat ve ibadet ederek beni anın ki, ben de sizi mağfiretimle anayım. Nimetlerime şükredin de nankörlük yaparak küfre varmayın (Beni ve nimetlerimi inkâr etmeyin)” (Bakara, 152) buyurmaktadır. Başka bir ayette, “Eğer şükreder ve iman ederseniz, Allah size niye azap etsin ki? Allah, şükrün karşılığını verendir, hakkıyla bilendir” (Nisa, 147) buyrularak şükrün gerekliliği vurgulanır.
Kur’an-ı Kerim’de kâinatı kusursuz yaratan Allah’a şükredilmesi halinde nimetlerin daha da arttırılacağı da bildirilmiştir: “Hani Rabbiniz size, eğer şükrederseniz nimetlerimi arttırırım ve eğer nankörlük ederseniz azabımı şiddetlendiririm, demişti” (İbrahim, 7).
Nimetlere karşı şükretmek kadar, belâlara karşı sabretmek de önemlidir. İnsanlar, kendisine bahşedilen nimetler karşısında şükrederek yaratıcıya minnetini ifade ederken, belâ ve musibetlere karşı sabrederek zorlukları aşarken yine yaratıcının yardımının yanında olduğuna inanır ve psikolojik destek alır. Aslında hem sevincini hem de kederini yüce yaratıcıyla paylaşır ve desteğiyle aşar. Bu da yaratıcı-kul arasındaki bağı hep diri tutar.
İnsan, belâlara karşı Allah’ın yardımının mutlaka tecelli edeceğine inanmalı ve ümitsizliğe düşmemelidir. Zira Kur’an-ı Kerim’de, “Allah’ın rahmetinden ancak kâfir olanlar ümitsizliğe düşer” (Yusuf, 87) buyrulmaktadır.
Kur’an-ı Kerim’de sürekli vurgulanan ayetlerden birisi de, “Allah sabredenlerle beraberdir” ayetidir. Başka bir ayette, “Onlar, başlarına bir musibet gelince ‘biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz’ derler” (Bakara, 156) buyrulmaktadır.
Allah-ü Teâlâ, bizleri imtihan için yaratmıştır. Şükür ve Sabır imtihanın gereğidir. İmtihanda korku da vardır cesarette, hüzünde vardır sevinçte, zenginlikte vardır fakirlikte. Bu durum Kur’an-ı Kerim’de şöyle anlatılmaktadır: “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz (imtihan ederiz). (Ey Peygamber) Sabredenleri müjdele” (Bakara, 155) buyrulmaktadır.
Sabır ve şükür dengesine dikkat eden kişi, nimetlerine şükür, belâlara sabrederek hem Allah’ın razı olduğu bir kul olur; hem de dünya hayatında huzurlu bir hayat için psikolojik destek almış olur.
Siyami Akyel.