* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Akışta Demetlenmiş Küyük Küçük Kâinat  (Okunma sayısı 1525 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Akışta Demetlenmiş Küyük Küçük Kâinat
« : Ağustos 13, 2021, 09:37:00 ÖÖ »
Akışta Demetlenmiş Küyük Küçük Kâinat


Başlık, Üstad Necip Fazıl’ın “Sakarya Türküsü” şiirindeki mısraından.

Bütün dünya insanlığı olarak, insanlığın ve diğer canlıların istifadesine sunulan kâinatın değişik şekillerde afete uğradığını görüyoruz.

İklim değişikliği diye adlandırılan hadiselerin sebepleri ve müsebbipleri üzerinde durmadan daha çok tahrip ederek çareler bulmaya çalışıyoruz.

Dünya coğrafyasının hemen her yerinde yangınlar, sel baskınları, hortumlar, hastalıklar, terör, işgaller, sömürüler, gasplar ve soygunlarla türlü afetler yaşanıyor.

Peki, bütün bunların müsebbibi biz insanoğlu değil miyiz? İnsanoğlunun ayağının bastığı, elinin değdiği kara, hava, deniz ne varsa hepsinde bir tahribat yapılmıyor mu?

Oysa dünyamız; altıyla, üstüyle, suyuyla, havasıyla, karasıyla, deniziyle, dağıyla, ovasıyla, ormanıyla, insanoğlu ve diğer canlılar için “akışta demetlenmiş büyük küçük kâinat” değil mi?

Belli bir nizam üzere yaratılarak demetlenmiş kâinata yapılan her müdahale, akışı bozduğu için bir bedel ödemiyor muyuz?

Kader insanın efendisiydi. İnsanoğlu kaderi efendilikten çıkarıp, kaderine efendilik yapmaya çalışmaktadır. Sanırım akışa karşı müdahale, kaderi inkâr ve şirkin ürünü.

İnsan olarak önce yaratılış fıtratımızı tahrip ettik. Tahrip edilmiş fıtratların hiçbir kutsalı olmaz. Tüm kutsallara düşman olur ve sürekli akışa direnilir.

Bu karşı duruş, dinli-dinsiz bütün toplumlar için geçerlidir. Oysa hangi millet hangi inançtan olursa olsun, tüm insanların ortak kaderi “ölümlü-sonlu” olmalarıdır.

İnsanlığa kâinat ikramından sonra verilen en önemli ikram ölümdür. Ve hayret ki, tüm insanlık ölüm gerçeğini kabullenmektedir.

Ya ölüm olmasaydı! Ne olurdu dünyanın ve insanlığın hali? Evet, bu sorunun üzerinde epeyce bir tefekkür etmeli.

Ölümün büyük bir nimet olduğunu severek ve isteyerek kabul edeceğizdir. Ölümsüzlük olsaydı, afetlerin ardı arkası kesilmez, her canlı için hayat diye bir şey kalmazdı.

Şöyle her birimiz kendi ailemiz üzerine kısa bir yolculuk yapalım. Bütün sülalemizin yaşadığını ve belli bir yaştan sonra et yığınları olarak yerlerde yattıklarını hayal edelim.

Şimdi bile yaşı ilerlemiş anneler-babalar, çocuklarına, akrabalarına yük olmuş vaziyetteler. Bırakın anne-babaları, eşler, çocuklar bile yük olarak görülmekte.

Boşanma sebeplerine, cinayetlere, miras kavgalarına, akraba ilişkilerine, işlerimize, iletişim içerisinde olduğumuz insanlarla münasebetlere bakalım, her birinde açık yahut gizli birer yük olma emaresi görülmektedir. Geçelim.

Ezcümle:

Akışta demetlenmiş büyük küçük kâinatı her toplum kendi malı ve üzerinde hâkimiyet kurmak gibi bir hakkı olduğuna inanarak har vurup harman savurmaktadır.

Aklıselim sahibi insanların dediğine göre biz veya diğer dünya ülkeleri, 2030’ları tüketmekteymişiz. Sanırım bu gerçeği ancak ahmaklar reddedebilir.

Hırs, tamah ve ikisinin ürünü olan bencillik, insanlığın kendi ürettiği ve baş edemediği hastalıktır. Bu hastalık akışı bozmaktadır. Akışın bozulması afetlere davetiyedir.   

Hüseyin Öztürk.