Masum Değiliz Hiçbirimiz
Dünyanın iyi bir yere gitmediğine dair korkularımız var.
Yaşadığı hayattan memnun olan insan… Böyle biriyle oturup sohbet etmeyeli epey oldu.
Kiminle bir araya gelsem, kiminle konuşsam, kimden bir haber alsam herkes şikâyetçi.
Sokakta, otobüste, alışverişte gördüğümüz, hiç tanımadığımız insanların suratlarından bile şikâyet akıyor. Birbirimize dokunmaya korkuyoruz. Yanlışlıkla dokunmaya görelim, hemen ah vahlar işitiyoruz.
Şikâyet edinilen şeyler bir değil bin.
Kimse birbirinden memnun değil ama şikâyet edinilen konular ortak.
Birbirimizi sevmiyoruz ama sevilmek istiyoruz.
Samimi değiliz ama samimiyet arıyoruz.
Tahammülümüz kalmamış ama tahammül edilmek istiyoruz.
Başkaları hakkında laf taşıyoruz ama arkamızdan konuşulmasından rahatsız oluyoruz.
İnsanların huzurunu kaçırmak için elimizden geleni yapıyoruz ama huzur istiyoruz.
Anne babamızdan şikâyet ediyoruz ama nasıl bir evlat olduğumuzla ilgilenmiyoruz.
Patronumuzdan, amirimizden, üstümüzden hoşnut değiliz ama nasıl bir çalışan olduğumuzu görmüyoruz.
Atamalarda, ihalelerde, çalışmalarda usulsüzlüklerden dert yanıyoruz ama kendi yaptığımız usulsüzlüklerin farkında değiliz.
Advertisement
Güzel iki çift lafa muhtacız ama ağzımızdan zehir zemberek sözler çıkıyor.
Adaletin olmamasından dem vuruyoruz ama kendi elimizle adalete gölge düşürüyoruz.
Ekonominin kötü gidişatından şikâyetçiyiz ama ayağımızı yorganımıza göre uzatmıyoruz.
Tembel insanlardan şikâyetçiyiz ama çalışmak istemiyoruz.
Yapılan israflardan rahatsızız ama lüksümüzden, şatafatımızdan, konforumuzdan vazgeçemiyoruz.
Şikâyet ettiğimiz ne varsa kendi ellerimizle yapıyoruz. Ne kendi yaptıklarımızı görüyoruz ne de gördüğümüz sorunları düzeltmek için ilk adımı atıyoruz. Kendi halimizin farkında olmadan içinde bulunduğumuz bu beklenti hali aslında bir bakıma kendimizi tüm bu sorunlardan bambaşka yere koymak değil mi?
Bu şekilde kendimizi diğer tüm insanlardan soyutlamış olmuyor muyuz? Eğer bu yaptığımız kendimizi diğerlerinden soyutlama hali ise bu enaniyet değil de nedir? Hangi ara benliğimizi bu kadar yücelttik? Hangi ara kendimizi diğerlerinden bu kadar üstün gördük? Hâlbuki her birimiz bu toplumun, bu dünyanın bir parçasıyız. Ortada bir sorun varsa bu tamamıyla başkalarının olmamalı.
Önce kendimize çekidüzen vermediğimiz, önce kendi kapımızın önünü süpürmediğimiz sürece bir diğerimizin hatalarından, bir başkasının kapısının önündeki pislikten şikâyetçi olma hakkına sahip miyiz?
Korkarım ki şikâyet etmek yerine elimizi taşın altına koymadığımız her gün hep birlikte kaybetmeye devam edeceğiz…
Selime Sümeyye Abatay.