Kayıt Ol
Giriş Yap
Menu
Ana Sayfa
Forum
Yardım
Ara
Giriş Yap
Kayıt Ol
www.FaniDunya.Net |HUZURUN, DOSTLUGUN, KARDEŞLİGİN EN GENİŞ PAYLAŞIMIN TARAFSIZ, KALİTELİ, DEVAMLI HİZMETİN ADRESİ
FANİDUNYA NET TARİH, KÜLTÜR, SANAT, EDEBİYAT
DİĞER USTA YAZARLAR - KARMA
Yaşam İçindeki Döngü Ölüm Realitesi
FANİ DUNYA FORUM HABERLER
« önceki
sonraki »
Yazdır
Sayfa: [
1
]
Aşağı git
Gönderen
Konu: Yaşam İçindeki Döngü Ölüm Realitesi (Okunma sayısı 1565 defa)
0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
fanidunya NET
Administrator
İleti: 7241
Yaşam İçindeki Döngü Ölüm Realitesi
«
:
Ağustos 30, 2023, 07:50:45 ÖÖ »
Yaşam İçindeki Döngü Ölüm Realitesi
“Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak bize döndürüleceksiniz.” (Enbiya, 21/35.)
İnsanoğlunun ömrü takdir edilmiştir. Takdir edilen yaşam ise sınırsız değildir. Yüce Allah’ın (c.c.) belirlediği ömür sona erdiğinde insan, ölüm gerçeği ile karşı karşıya gelir. Her şey fânidir, yalnız Allah bakidir. Ölüm denen hakikatten kurtulup dünyada sonsuz yaşamak olsaydı hiç şüphesiz bu imkâna peygamberler sahip olurdu. Oysa âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bile bu dünyadan irtihal etmiştir. Ölüm kimseye ayrıcalık tanımamıştır, kimseyi diğerinden üstün kılmamıştır.
Eşitlik ilkesinden taviz vermemiştir. Ölümün kimseye ayrıcalık tanımayacağını ifade eden ayetler şu şekildedir: “Muhakkak sen de öleceksin, onlar da ölecekler.” (Zümer, 39/30.), “Biz, senden önce de hiçbir beşere ölümsüzlük vermedik. Şimdi sen ölürsen onlar ebedî mi kalacaklar?” (Enbiya, 21/34.)
Hayatın bir süresi vardır ve o süreye ecel denir. Her doğan, doğarken ölüme namzet olarak doğar. Bu bir ilahi düsturdur. Enes bin Malik (r.a.) demiştir ki: “Bir kere Resulüllah (s.a.s.) birtakım çizgiler çizerek şöyle buyurdu: ‘İşte bu çizgi insanın umduğu emelidir. Şu çizgi de ecelidir. İnsan uzaktaki emelini beklerken kendisine en yakın olan ecel ansızın geliverir.’” (Buhari, Rikak, 4, 171.)
Hz. Enes’ten (r.a.) aktarılan bu rivayette denildiği gibi ölüm beklenmedik bir zamanda gelir. Bu sebeple o an gelmeden bütün günahlarımıza tövbe ve istiğfar ederek geleceğe yeni bir başlangıçla adım atabiliriz. Rabbimize kavuşacağımız, O’na hesap vereceğimiz bilincini her daim zihnimizde canlı tutarak yaşantımızı bu düşünceler ekseninde şekillendirebiliriz. Allah dostlarından biri, “Kırk yıl oldu, uykumda dahi Rabbimden gaflet hâlinde olmadım.” der. Böyle bir kişi için ebedî diriliş saati, vuslat saati vardır. Hatta dervişler evrad-ı ezkarının önünde, tefekkür-ü mevt yaparlar. Ellerinde tesbih, gözleri yumulu, ölüm anını düşünürler. Bu tefekkür içerisinde bir saniyelik, bir nefeslik gafletten dahi Allah’a sığınırlar.
Ölüm olgusu bir yok oluş değildir. Fena âleminden beka âlemine bir intikaldir. Fena ile bekanın kesiştiği kritik bir merhaledir. Hiç ölmeyecekmiş gibi hayat süren, mal, mülk, makam sevdasında olan, ölümü kendine yakıştırmayan kişi, her şeyi geride bırakmış ve bir parça beze sarılı, daracık mekâna sıkışmış olarak gider. İşte bu duruma ibretle bakan gözler neler görmez ki! Akıbeti orada ne olacak? Daha dün konuşuyor, gülüyor, geziyordu. Şu an ebedî yolculukta. Onun yerinde olmama engel şu an benim yaşıyor olmam. İşte ölüm, silkelenme ve hayatına yön vermek için bir fırsat tanıyor insana.
Cennetlik kimse vefat ettiğinde âdeta ruh beden kafesini kırar, ölümüyle sonsuz hürriyete kavuşur. Kabrine cennetten bir kapı açılır, misk kokuları gelmeye başlar. Sabahı haşre kadar o huzurun içerisinde sanki dün vefat etmiş de bugün mahşer kurulacakmış gibi berzah hayatı çabucak geçiverir. Dönüşü olmayan bu yolculuğa çıkan kimsenin bazı hâllerini Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle açıklıyor: “Cenaze tabuta konulup erkekler omuzlarında yüklendiklerinde, o cenaze iyi bir kişi ise ‘Beni acele olarak gideceğim yere ulaştırınız.’ der. Eğer o cenaze kötü bir kişi ise ‘Eyvah! Bu cenazeyi nereye götürüyorsunuz.’ diye feryat eder. Cenazenin bu feryadını insandan başka her şey işitir. Eğer insan bu feryadı duysaydı dayanamayarak bayılırdı.” (Buhari, Cenaiz, 91, 103.)
Dünyada aza kanaat etmeyen bizler gideceğimiz yeri düşünüyor muyuz?
Hz. Ömer’in (r.a.) şu uyarısı da ölüme hazırlık konusunda bizlere bakış açısı kazandıracak niteliktedir: “Hesaba çekilmeden önce nefislerinizi hesaba çekin. Kendinizi en büyük buluşma için hazırlayın. Kıyamet gününde hesap, ancak dünyada kendini sorgulayanlar için kolay olur.” (Tirmizi, Kıyame, 26.) İnanan bir kimsenin sonsuz yolculuğa çıkacağını bildiği hâlde hiç hazırlık yapmaması düşünülebilir mi? İnsanoğlunu aldatan sonu gelmez emellerden, ölçüsüz dünya sevgisinden kurtulmanın tek yolu, en büyük vaiz olan ölümü hatırdan çıkarmamaktır.
Zaman su gibi akıp geçmektedir. İnsan yavaş yavaş ölüme yaklaşmaktadır. Ömür sermayesi tükenmekte, ahiret hazırlığı için tanınan süre dolmaktadır. Bu gerçekleri bilen mümin, kulluk görevini doğmayacak bir günün sabahına bırakmaz. Dünyanın çalışma, ahiretin ise hesap verme yeri olduğunun idraki içerisinde olur. Dünya ahiretin tarlasıdır. Bu âlemde ektiklerimizin hasadı ahirettedir. Salih bir insan olmak, bu dünyada salih ameller işlemekle mümkündür. “Bugün Allah için ne yaptım?” sorusunu her gün kendimize sormamız, imtihanımızda başarıyı yakalamak için oldukça elzemdir.
Ayşe Gürel.
RADYO FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir.
Üye Ol
veya
Giriş Yap
Kayıtlı
Yazdır
Sayfa: [
1
]
Yukarı git
« önceki
sonraki »
www.FaniDunya.Net |HUZURUN, DOSTLUGUN, KARDEŞLİGİN EN GENİŞ PAYLAŞIMIN TARAFSIZ, KALİTELİ, DEVAMLI HİZMETİN ADRESİ
FANİDUNYA NET TARİH, KÜLTÜR, SANAT, EDEBİYAT
DİĞER USTA YAZARLAR - KARMA
Yaşam İçindeki Döngü Ölüm Realitesi