Şeytanın Rehberliği
Kuran’da “... büyüklük tasladı ve kafirlerden oldu” (38/74) ayeti ile mühürlenen şeytan, hayra hiçbir kabiliyeti olmayan, sırf şer işleyen ruhani bir varlıktır. Böbürlenerek Allah’ın rahmetinden kovulup uzaklaştırılan her azgın, günahkâr kulun da sıfatıdır şeytanlık.
Yaratılışı birçok sır ve hikmetle dolu şeytan Hz. Adem’e (as) secde etmediği için İlahi rahmetten kovulmuş ve kendi arzusu üzerine bir İlahî hikmet olarak, kendisine kıyamete kadar insanlara musallat olma, onları yoldan çıkarmak için çalışma izni verilmiştir.
Kur’an’ın ifadesiyle, “Şeytan, sizin için bir düşmandır. Siz de onu düşman edininiz. Şüphesiz o, kendine uyanları Cehennem ashabından olmaya çağırır.” (35/6) Ayet-i Kerime’de belirtildiği gibi, İslam’a aykırı emir, sevgi, şehvet, nefs-i emmarenin istekleri, hayasızlık ve haram mal edinme gibi her şey (5/9, 24/21) şeytanın adımlarıdır ki, bunlar, siyasi, içtimâi ve ferdi alanlarda toplanırlar.
Kim, İslam’dan başka bir din ve hayat tarzı ararsa sonu hüsrandır. (3/85) Çünkü bu, şeytan ve dostlarının yoludur. (6/121, 38/83) Yüce Allah: “Şeytana tapmayın” buyurmaktadır. (36/61)
Şeytan ağı ile nice insanın iffetini, hayasını, terbiyesini ve nihayet imanını avlar. Nicelerinin hayallerini ifsat ve iç dünyalarını harap eder.
Şeytanın enaniyeti aynı zamanda, onun saptırdığı, kendine bağladığı ve kendine benzettiği kimselerin de en büyük alametidir. Benlik şeytanın mührü, imzası gibidir. Kendi kontrolü altına aldıklarını, kendine bağladıklarını bununla damgalar.
İnsanlığın manevi terakkisinde, Allah’a kulluk vazifesini yerine getirmesinde en büyük engel, şeytandır. Kur’an-ı Kerim’de şeytan, insan için “apaçık bir düşman” olarak tavsif edilmiş, müminler şeytandan Allah’a sığınmaya davet edilmiştir.
Şeytan Allah’ın kendine verdiği şeyleri O’na yakınlaşmak ve şükretmek için kullanacağı yerde bunlarla azgınlaşmıştır. Allah’ın sadece dilemesiyle kendisini yok edebileceğini düşünmeden Allah’ın emrine başkaldırmıştır.
Büyüklenmeye yatkın, kibirli karakter gösteren kimseler üzerinde şeytanın etkisi büyüktür.
Allah’ın gücünü tanıyabilecek bir imana ve akla sahip olmayan kişilerden ayette şöyle bahsedilmektedir: “Şeytan onları sarıp-kuşatmıştır, böylelikle onlara Allah’ın zikrini unutturmuştur. İşte onlar, şeytanın fırkasıdır.
Dikkat edin, şüphesiz şeytanın fırkası, hüsrana uğrayanların ta kendileridir.” (58/19)
Şeytanla mücadelenin esası, onun direktiflerine muhalefettir. Onun için bu düşmanı iyi tanımak gerekir.
İnsanları saptırmak, aldatmak, kuruntu ve vesvese vermek, israfa sürüklemek, fakirlikle korkutup hayasızlığa ve cimriliğe itmek, kötülüğü emredip hainliğe itmek, kötülükleri çekici göstermeye çalışmak, amaçsız işlerle oyalayıp Allah’a ibadet etmekten ve Allah’ı anmaktan alıkoymaya çalışmak şeytanın görevidir.
İnsanların arasına kin ve düşmanlık sokmak, yalan söylemek görevleri arasında olan da şeytanın en sevdiği kimseler, yani dostlarıdır.
Zalim idareciler, kibirli zenginler, hain tüccarlar, içki içenler, cimriler, hırsızlar, kötü yerlerde teganni eden, fuhuş yapan, yetim malı yiyen, yalan söyleyen, gıybet eden, kovuculuk edenler, Allah’tan gayrisi üzerine yemin edenler, ikide bir yemin edenler şeytanın askerleri.
Farz borcu dururken nafile ile iştigal edenler, namaza önem vermeyen ve geç kılanlar, temizlikte, abdestte, namazda vesvese edenler, dünya arzularını önceleyenler, hemen öfkelenip öfkesini yenemeyenler şeytanın sevdikleridir.
Sevmedikleri yani düşmanları ise; başta Allah Resûlü Muhammed Mustafa (sav), sonra adil sultanlar, tevazu sahibi, şükreden ve zekatını veren zenginler, halinden şikayetçi olmayan sabırlı, kanaatkâr ve ihtiyacını bildirmeyen Müslüman fakirler, doğru sözlü tüccarlar…
İhlas sahibi ve ilmi ile amel eden, şüpheli işlerden kaçan âlimler, İslam’ı yaymaya çalışan mücahitler, emr-i maruf ve nehy-i münker yapanlar, insanlara karşı merhametli olanlar, tövbe edenler, haramdan kaçınanlar, takva ehli gençler, daima abdestli bulunanlar…
Daima hayır ve hasenatta bulunan cömertler, hayâ ve edep sahibi güzel huylu olan ve insanlara faydalı olan Müslümanlar, Kur’an-ı Kerimi tecvide uygun olarak okuyan hafızlar, namazı vaktinde kılanlar ve herkes uyurken namaz kılan kimseler ve de muhtaçları bulup sadaka verenlerdir.
Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Geylani, Mevlânâ, Yunus Emre, Bediüzzaman hep onunla mücadeleyle yükselmemişler miydi?
Firavunlar, Nemrutlar, Ebu Cehiller de onun yüzünden gerçek yüzlerini gösterip şer cephesinde aşağılara yuvarlanmadılar mı?
Kazanmak istiyorsak şeytanın fısıltılarına kulak vermeyip, manen yükseleceğiz. Kaybetmeye razıysak rehber olarak şeytan herkese yeter.
Akif Bedir.