* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Peygamber Efendimiz’(s.a.v) den Kısasalar  (Okunma sayısı 1816 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı melek

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2334
Peygamber Efendimiz’(s.a.v) den Kısasalar
« : Aralık 05, 2023, 04:53:03 ÖS »


Peygamber Efendimiz’(s.a.v) den Kısasalar

Peygamber efendimiz: “Ya Ali,yarın kıyamet gününde şu yedi sınıf hayırlı ibadeti yapan kullarına Allah-u Teala bahşedeceği ikram ve ihsanı gören Cebrail Aleyhisselam:
-Ah!Keşke bende melek değil de insan olsaydım ve bu güzel ibadetleri yaparak Rabcimin iltifat-ı ilâhîcesine nail olsaydım diye hayıflanacaktır. Bu yedi sınıf hayırlı ibadetse şunlardır:

1-Beş vakit namazı güzelce kılmak

2-Cenaze namazını kılmak

3-Su dağıtmak

4-İlmi sohbetlere devam etmek

5-Hastaları ziyaret etmek

6-Yetimlere saygı göstermek

7-İki kişinin arasını bulmak

Namazdan alıkoymak:

Ebe Cehil Allah Rasulunü namaz kılarken görürse,boynunu çiğneyip,yüzünü sürteceğine dair Lat ve Uzza adlı putlara yemin etmişti. Bir gün Rasulullahı(sav) namaz kılarken görmüş ve dediğini yapmak üzere yanına varmıştı. Fakat birdenbire arkasına dönerek elleriyle korunarak çekinmişti. Onu bu halde görenler: “Ne oldu sana?” demişlerdi. da şöyle cevap vermişti: “Onunla benim aramda ateşten bir hendek,bir takım kanatlar var.

Rasulullah(sav) buyurdular ki: “Ebe Cehil eğer bana yaklaşsaydı,melekler onu parça parça ederlerdi. Bu olay üzerine şu ayetler inmiştir: “Baksana o nehyedene,bir kulu namaz kıldığında. Baksana o hidayet üzerine giderse,Yahudi takva ile emrederse fena mı? Baksana yalanlar,aksine giderse iyi mi? Her halde Allah’ın görüyor olduğunu bilmiyor mu? Sakın Celâlcim hakkı için eğer akıllanıp vazgeçmezse, muhakkak sürükleyeceğiz biz o alını,yalancı cani alını. O vakit çağırsın o kurultayını,meclisini. Biz çağıracağız zebanileri. Sakın onu dinlemede,secde et ve yaklaş.” (alan 9-19)

En büyük şehadet:

Şamdan iki hristiyan alimi gelmişlerdi.Medine’yi gördükleri zaman,biri diğerine:

“Bu kasaba ahir zaman peygam- berinin kasabasına ne kadar benziyor.” dedi. Sonra Rasulullah(sav)’ın huzuruna geldiklerinde,O’nu hususi sıfat- larıyla tanıdılar. Allah Rasulune: “Sen Muhammed’sin ” dediler. Rasulullah (sav)’da : ” Evet” buyurdular. “Hemde Ahmet’sin dediler. Rasulullah yine: “Evet” buyurdular. Bunun üzerine dediler ki:

“Biz sana bir şey soracağız” Rasul “sorunuz” buyurdu. “Bize Allah’ın kitabında en büyük şehadeti haber ver.” Bunun üzerine peygamber şu ayeti okudu: “Allah kendisinden başka ilah olmadığına şahittir,bütün meleklerle ilim uluları,adalet ve hakkaniyetle durarak şahitdirler. O Aziz ve Hakim olan Allah’tan başka ilah yoktur.”(Al-i İmran 18

Kefaret:

Adamın biri Rasulullah(sav)’a gelerek “Ya Rasulullah,mahvoldum!” dedi. Rasulullah ” seni mahveden nedir?” diye sordu. Adam: “Ramazanda gündüz vakti hanımımla cinsi münasebette bulundum.” diye cevap verdi. -Bir köle azat edecek kadar mal bulabilir misin? Adam ” hayır” dedi. -Peşpeşe iki ay oruç tutabilir misin? Adam “hayır ” dedi.

-Altmış miskine yedirecek kadar erzak bulabilir misin? Adam “hayır” dedi ve oturdu.

Rasulullah ona hurma yaprağından örülmüş,içinde kefaret miktarınca hurma bulunan bir zembil getirdi. “İşte bunu al,sadaka olarak dağıt” dedi. Adamda ” Bizden daha yoksul birine mi vereceğim? Allah’a and olsun ki,bu iki kara taşlı yerin arasında bu hurmalara bizden daha muhtaç bir aile yoktur” dedi. Bunun üzerine Rasulullah ön dişleri görününceye kadar güldü ve:” Git de onları çoluk çocuğuna yedir” dedi.

Cennet’e götüren amel:

Muaz İbni Cebel anlatıyor: Bir seferinde,Peygamber Aleyhisselamla beraberdim. Bir gün yakınında sabah etmiştim. Yürüyorduk: “Ya Allah’ın Nebisi! Bana bir amelden haber ver ki beni cennete koysun,cehennemden uzaklaştırsın” dedim. Buyurdular ki: “Büyük bir şey sordun. Mâmâfih o,Allah-u Tealanın müesser kıldığı kimseye kolaydır. Allah’a ibadet edersin,O’na hiç bir ortak koşmazsın,namaz kılarsın,zekat verirsin,ramazan orucunu tutarsın,haccedersin. Allah Rasulu şöyle devam ettiler: “Sana hayrın kapılarını göstereyim mi? Oruç kalkandır,sadaka günahı söndürür. Gecenin göbeğinde adamın namazı…. Ve Rasulullah şu ayetleri okudular: “Görsen o vakit ki mücrimler,Rabb’lerinin huzurunda başlarını eğmişler:Ey Rabbimiz!gördük, dinledik. Şimdi bizi geri çevir,iyi bir amel işleyelim. Zirâ yakinen bildik derler. Eğer dilemiş olsaydık her nefse hidayet verirdik. Fakat,Ben’den şu söz hak oldu: Elbet ve elbet cehennemi cinlerden ve insanlardan dolduracağım.O halde,tadın unuttuğunuz için bu gününüzün çatmasını. İşte biz de seni unuttuk. Yapıp durduğunuz işler yüzünden tadın ebediyet azabını.Bizim ayetlerimize öyle kimseler iman ederler ki,onlarla kendilerine nasihat verildiği vakit secdelere kapanırlar ve Rabb’lerine hamd ile tesbih ederler de kibirlenmezler.” (secde 12-15)

Allah’ın merhameti:

Hz. Ömer anlatıyor.Bir gün Rasul Ekrem esirler arasında çocuğundan ayrılmış bir kadın gördü. Kadın çocuğu- nun hasretinden rast gelen çocuğu kucağına alıyor,onu sevip emziriyordu. Rasul-i ekrem ashabına: “Hiç bu kadın çocuğunu ateşe atar mı ” diye sordu. Ashab “asla ” cevabını verdi. Bunun üzerine Rasul-i ekrem : ” O halde biliniz ki;Allah’ın kullarına merhameti,bu kadının çocuğuna merhametinden daha fazladır.” buyurdu.

Kötü konuşana karşı:

Bir gün bir adam Allah Rasulünün huzurunda Hz. Ebubekir’e küfretmişti. Hz. Ebubekir cevap vermemiş,adam üçüncü defa küfredince Oda cevap vermiş. Bunun üzerine Allah Rasulü oradan kalkıp gitmişler. Hz. Ebubekir üzgün ve kırgın Rasulullah’ın yanına varmış ve demiş ki: “O bana küfrederken oturuyordunuz. Ben ona cevap verince kalktınız ve gittiniz. “ Rasulullah şöyle buyurmuşlar: “Bir melek senin adına ona cevap veriyordu.Sen karşılık verince,o melek gitti ve yerine şeytan geldi. Şeytan gelince de ben orada oturamadım.” Bunun üzerine şu ayet-i kerime indi: “Allah fena sözün açıklanmasını sevmez,ancak zulme uğrayanlar başkadır. Allah işiticidir,bilicidir. Bir hayrı açıklar veya gizlerseniz yahud bir kötülüğü affederseniz,şüphe yok ki Allah çok afedicidir. Çok güçlüdür.” Bir başka rivayetde; bir kavme bir misafir gelmiş,yemek vermişler. Fakat şikayet etmiş. Şikayetinden dolayı da azarlanmış. Bunun üzerine yukarıda ki ayet inmiştir. Bu da gösteriyor ki, hakkına riayet edilmeyen misafir,mazlumlar sınıfından sayılır ....
Peygamberimiz kadına şiddete izin vermedi?

Peygamber Efendimiz (sas) şefkat kahramanıdır. Aile içi anlaşmazlıklarda hiçbir zaman şiddet yolunu öğütlememiştir.

Kur’an-ı Kerim’in ilk müfessiri ve yorumcusu Peygamberimiz (sas)’dir. Kur’an’da geçen emirleri O’ndan daha doğru ve net şekilde anlayan birini düşünmek mümkün değildir.

Öyle ise kadın dövme konusunda Peygamberimiz (sas)’in aile hayatına bir bakalım. O’nun örnek aile hayatında var mı böyle bir kadın dövme olayı?

Efendimiz (sas)’in aile hayatında kadın dövmeyi teşvik değil, ayıplama sözlerini okumak mümkündür.

Hanımına karşı şiddet kullananlara, akşam yatağına alıp da birlikte yatacağı ailesini gündüz döven adamı ayıplayan ikazdan sonra sözlerini şöyle bağlamıştır:

- Bana göre sizin hayırlınız, ailesine karşı hayırlı olandır!

Bundan sonra ailesine karşı hayırlı olma örneğini de bizzat kendi aile hayatında vermiştir.

Nitekim bir defasında Aişe validemizle bir konuda anlaşamamışlar, farklı düşünmüşler.

Aişe validemiz öyle değil şöyle, demiş. Efendimiz de hayır öyle değil böyle, demiş.

Akla gelir ki Efendimiz (sas) sert bir karşılık vererek hanımını susturup sonucu kendi dediği şekilde bağlamıştır. Hayır, gerçek öyle değildir. Efendimiz’in teklifi şöyle olur:

- Aişe! sen öyle değildir böyledir diyorsun; ben ise hayır öyle değil şöyle, diyorum. Bu işin sonu nasıl olacak? Senin dediğin mi olacak benim dediğim mi? İstersen babanı çağır, durumu ona anlatalım, onun hakemliğine razı olalım. O ne derse öyle olsun. Razı mısın?

- Elbette!.. diyen Aişe validemizin babası Hz. Ebu Bekir (ra) gelir, aralarında hakem olur. İşte bu sırada ibretli bir karşılıklı konuşma geçer.. Efendimiz (sas):

- Sen mi önce anlatacaksın ben mi? diye sorar. Aişe validemiz:

- Sen önce anlat; ama doğru anlat! deyiverir. Bu doğru anlat! Sözcüğü baba Hazreti Ebu Bekr’in beyninde şimşek gibi patlar ve der ki:

- Allah’ın Rasûlü eğri de anlatır mı ki böyle bir şart ileri sürüyorsun? Bundan sonra elini kaldırıp kızına ikaz darbesini indirmek üzere iken Efendimiz (sas)’in şefkatli gönlü razı olmazda der ki:

- Ya Eba Bekir, biz seni buraya aramızda hakem olasın diye çağırdık, yoksa kızını dövesin diye değil!

Böylesine haklı bir zeminde bile Efendimiz (sas)’in şefkatle dolu kalbi, dövmeye de, dövülmeye de izin vermemiş, rıza göstermemiştir. Kendi sünnetinde, özel hayatında da asla kadın dövme örneği vermemiştir. Tekrar ettiği sözü hep aynı olmuştur:

- Bana göre sizin hayırlınız, ailesine de hayırlı olandır!.

Hayırlı oma örneğini de işte böyle dövmeye engel olarak vermiştir.

Resul-i Ekremin günlik işleri

Günlük İşleri

Rasûl-i Ekrem, vaktini üçe ayırmıştı: Bir kısmı ibâdetlere, bir kısmı umumî işlere, bir kısmı da şahsî işlerine aiddi. Hazreti Peygamber, sabah namazını kıldıktan sonra, seccadesinin üzerinde uzanır, güneş doğduktan sonra, herkesi kabule başlardı.

Kuşluk vakti dört rek'at namaz kılar, sonra evine gider, evinin işleriyle uğraşır, ikindi namazından sonra zevcelerini ziyaret eder; gecesini zevcelerinden birinin yanında geçirirdi. Yatsı namazını Mescidde eda ettikten sonra, evine döner, uyumadan evvel Kur'ân okur, gecenin yarısı geçtikten sonra uyanır, misvakle dişlerini oğar, sonra abdest alarak Allah'a ibâdet ederdi.

Rasûl-i ekrem, daima sağ yanı üzerinde yatar, sağ elini sağ yanağının altına koyardı. Yolculuk esnasında sağ kolu üzerinde yatardı.

Hazreti Âişenin bir rivayetine göre, Rasûl-i Ekrem, yatsı namazından sonra eve döner, yatmadan evvel dört rek'at namaz kılardı. Bir müddet istirahat ettikten sonra uyanır, abdest alır, sekiz rek'at kılardı.

Hazreti Peygamber, sünnet ve nafile namazlarını hep evinde kılar, sabah ezanı okunurken, uyanırdı. Sünnetleri acele kılar, fakat, farzlarda uzunca sûre okurdu.
Rasûl-i Ekrem, öğle ve ikindi namazlarını, sabah namazından daha kısa olarak eda eder, fakat, öğle namazının birinci ve ikinci rekâtlarında Fatihadan sonra uzunca bir sûre zammederdi.

Rasûl-i Ekrem, cum'a günleri cemaat toplandıktan sonra, evinden çıkar, Mescide gelir, cemaati selâmlar, minbere çıktıktan sonra, cemaate bir kere daha selâm verir, ezandan sonra, hutbesini irada başlardı.

Hazreti Peygamber, hutbelerine, her zaman Allah'a hamd ile başlardı. Rasûl-i Ekrem, hutbesini irad ederken herkesin oturmasını, namazını sonra kılmasını emrederdi.
Rasûl-i Ekrem, ya cihad için, yahut umre ifa etmek için yola çıkardı. Yola çıkarken zevcelerinden birini kur'a ile tayin ederdi. Perşembe günleri yola çıkmaktan hoşlanır,

sabahleyin erken saatlerde hareket ederdi. Hayvanına binerken, "Bismillah" der, atının üzerinde üç kere tekbir alır, sonra hamde-derdi. Sefer dönüşü: - Döndük, tevbe ettik, ibâdet ettik, şükrettik." derdi.

Rasûl-i Ekrem, sağ eliyle iş görmeyi isterdi. Ayakkaplarını giyerken önce sağ ayakkabısını giyer, camie girerken, önce sağ ayağıyle adım atar, bir şey dağıtırken önce sağında oturanlardan başlar, bir iş yaparken Besmele ile işe başlardı: (657).

Rasûl-i Ekrem, temizliği pek severdi. Elbisesinin temizliğine son derece dikkat ederdi. Ağıza fena koku veren şeylerden hoşlanmazdı. Yemekten evvel de, yemekten sonra da ellerini yıkar, ağzını temizlerdi. Dişlerini temizlemek için devamlı olarak misvak (bir nevi fırça) kullanırdı. Vücudunu temiz tutar, saçını sakalını yıkar, tarar, güzel kokular kullanırdı. "Nezafet (temizlik) îmândandır." buyurmuştu: (658).

Peygamberimiz, Besmele çekmeden yemeğe başlamaz, Allaha hamd ve şükretmeden sofradan kalkmazdı. Vaktini intizamla geçirir, israf etmezdi. Gündüzleri, ibâdet etmediği zamanlar, ziyaretçilerini kabul eder, umumî işlere bakardı. Geceleri az uyur, ibâdetle meşgul olurdu: (659). Hazreti Bilâl, sabah ezanını okurken Resûl-i Ekrem uyanır, sabah namazının sünnetini kıldıktan sonra Mescide girerdi.

Rasûl-i Ekrem, kendisini ziyarete gelen heyetleri temiz elbiseyle, nezaketle karşılar, memnunlukla gönderirdi. Habeşistandan gelen misafirler için:

- "Bunlara hizmet etmek bana düşer. Çünkü onlar memleketlerinde benim arkadaşlarıma baktılar." demişti.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]