* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: İNSAN TERCİHİNDE HÜR DEĞİL MİDİR  (Okunma sayısı 214 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
İNSAN TERCİHİNDE HÜR DEĞİL MİDİR
« : Ekim 10, 2020, 08:56:12 ÖS »
İNSAN TERCİHİNDE HÜR DEĞİL MİDİR?

Kur’an’ın doğru anlaşılması konusunda “Allah’ın izni ve Allah’ın dilemesi” ifadelerinin yerine göre ne anlama geldiği üzerindeki düşüncelerimizi sizlerle paylaşmaya çalışacağız.

Ayetlerin yalın olarak ifade ettikleri anlamları sahih bir şekilde kavramak/anlamak için onları, Kur’an’ın bir bütün olarak ortaya koyduğu genel anlayışın çerçevesinde değerlendirmemiz gerekmektedir. Böyle yapılmazsa, söylenen şeyle, esas söylenmek istenen şey arasında farklılık ve çelişki doğuracak sonuçlar ortaya çıkar. Bağlamından koparılan ayetin birinde “Allah’ın izni olmadan hiç kimse inanamaz”(Yunus 10/100) denilirken; bir diğer ayette de “dileyen iman etsin dileyen inkâr etsin” (Kehf 18/29) denilmektedir. Görüldüğü gibi Kur’an’ın bütünlüğü dikkate alınmadan, bu ayetler yalın an¬lamları ile değerlendirilirse gerçek¬ten de ortaya çelişkili bir sonuç çıkar ki; Allah’ın kitabı için böyle bir şey mümkün değildir.

“ Onlar hâlâ Kur’an’ı gereği gibi düşünüp anlamaya çalışmazlar mı? Eğer o Allah’tan başkası tarafından indirilmiş olsaydı mutlaka onda birçok çelişkiler bulurlardı.” (Nisa 4/82)

Kur’an’da hiçbir çelişkinin olmadığı¬na iman ettiğimize göre çelişki ayetlerde değil, bizim o ayetleri Kur’an’ın genel anlamı dışında değerlendirmemizin sonucu olarak ortaya çıkan bir durumdur.

Kur’an, açıkça ortaya koymaktadır ki: Allah, insanı dilediğini seçme iradesine/hakkına sahip olarak yaratmıştır. (Kehf 18/29) Bu temel esası dikkate almadan hidayetle ilgili ayetleri doğru kavramak mümkün değildir. Kur’an’ın bu temel gerçeğinden ha¬reketle bazı tespitlerde bulunarak söz konusu ayetlerin gerçekte neyi ifade ettiklerini izah etmeye çalışalım.

Kur’ an, insanlar hidayete erip, doğru yolu bulsunlar diye Allah tarafından gönderilen bir kitaptır. Kur’an’ın esas amacı budur. Bu da Allah’ın insanlar arasında bir ayrım yapmadan, hepsinin, doğru yolu bulmasını istediği anlamına gelmektedir. Allah kendi iradesini devreye sokmadan, seçmeyi tamamen kullarına verdiği iradeye bırakmıştır. Gerçek bu olunca da Allah’ın kendi iradesini devreye sokarak; birtakım insanlara hidayeti, birtakım insanlara da küfrü uygun görmesi söz konusu olamaz. Zira Allah kuşkusuz adalet sahibidir.

Allah, küfrü ve hidayeti seçme işini insanların seçimine bırakmayıp da kendisi takdir etmiş olsaydı, o zaman kitap ve elçi göndermesine gerek kalmazdı. İnsanların kalpleri¬ne tek-tek iman ya da küfrü yerleştirerek onları istediği şekle sokardı. Nitekim bunu açıkça ifade de etmektedir:

“Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde kim varsa hepsi toptan iman ederlerdi. O halde insanları hep mümin olsunlar diye sen mi zorlayacaksın?” (Yunus 10/99)

Hâlbuki bu işi insanların kararına bırakan Allah, insanların karar vermeleri gereken şeyleri açıklayarak, onları yapacakları tercihten sorumlu tutacağını bildirmiştir. İyiyi ve kötüyü, imanı ve küfrü birbirinden kesin olarak ayırıp açıklamıştır ki, insanlar neye karar verdiklerini bilerek versinler. Allah, bütün insanları iman etmeye ve hidayete çağırmakta, onların akletmeleri ve doğru yolu bulmaları için her şeyi örnekleyerek açıklamaktadır. Ayrıca, elçiler aracılığıyla canlı-canlı uyarıcı ve örneklikle doğru yolu göstermiştir.

Kur’an, dünyanın imtihan dün¬yası olduğunu, Allah’ın kullarını sınadığını, dileyenin hidayeti, dile¬yenin de inkârı tercih edebileceğini açıkça belirtmiştir. Bu gerçeğe rağmen kimi Müslümanların: “inananı ve inanmayanı, mümini ve kâfiri, hidayete ereni ve azıtıp sapıtanı Allah belirlemektedir; Allah seçici / belirleyici olarak dilediğini hidayete, dilediğini de sapıklığa yöneltmektedir” şeklinde düşünmeleri doğru bir düşünce değildir. Böyle bir inanç Kur’an’ın ruhuna aykırıdır. Şayet bu düşünce doğru olsaydı o zaman inananın ve inanmayanın, hidayeti veya sapıklığı seçenin bu seçiminden dolayı, hiçbir suçu ve sorumluluğunun olmaması gerekirdi. Zira insanın kendi seçmediği ve yapmadığı bir şeyden, sorumlu tutulması düşünülemez.

Düşünebiliyor musunuz? Allah kendi kararıyla kullarından bir kısmına iman vermeyecek, onları hidayete erdirmeyecek; onları inkârcı yaparak sapıklığa itecek; ondan sonra da inanmıyorlar diye, sapıttılar diye cezalandıracak. Bu çok büyük bir çelişki olmaz mı idi?

Böyle bir çelişkiyi Allah’a yakıştırmak nasıl doğru olabilir? Hangi akıl sahibi bunu kabul edebilir. Şayet bu konuda kulların eylemlerini ve kanaatlerini seçici / belirleyici olan Allah ise o zaman ne diye insanları yaptıkları ile mahkûm etsin? İnsanın yaptığından sorumlu olması için herhangi bir zorlayıcı unsur olmadan kendi isteğiyle yapmış olması gerekir.  Çünkü bir şeyi hak etmek için o şeyin gereğini kendi istek ve arzusu ile yapması gerekir. Bunun hikmetini anlamak için ayetlerle durumu değerlendirmeye çalışalım:

” Ayetlerimizi yalanlayanlar, karanlıklar içinde kalmış sağır ve dilsizlerdir. Allah dilediği kimseyi şaşırtır, dilediği kimseyi de doğru yola koyar.”(Enam 6/39).

Bu ayette geçen “ Allah dilediği kimseyi şaşırtır, dilediği kimseyi de doğru yola koyar” ifadesi kullanıldığı yere göre şu iki anlama gelmektedir:

Birincisi;  Allah’ın sonsuz kudretin sahibi olması ve kendi üzerinde O’na hesap soracak, bir şeyi yapmaya mecbur edecek bir varlığın bulunmadığından, “O istediği her şeyi yapar, Mutlak kuvvet ve kudret sahibidir ve yarattıklarına mahkûm değildir” anlamında. Ancak bu anlam kulun iradesinin sahasına girmeyen konularda mutlak dilemek ve yaratmak O’na mahsustur. Kulun sorumluluk alanına giren konularda ise Allah Teâlâ’nın kulun iradesine müdahalesi söz konusu değildir. Çünkü O bu konuda kullarına dilediğini yapma sözü vermiştir ve vadinden asla dönmez.

İkincisi ise, birçok ayette bahsedildiği gibi: “ Hidayeti isteyeni hidayette kılar, sapıklığı isteyeni de sapıklıkta bırakır. Kimseyi kendi istek ve seçiminin aksini yaptırmak için zorlamaz, seçimine mani olmaz “ anlamında kullanılmaktadır.

Allah’ın izni konusuna gelince Türkçede anladığımız gibi bir şeyi yapmak için verilen yetki anlamında olmayıp bir şeyi yapıp yapmama kabiliyeti, özelliği vermesi anlamındadır. Kul bu özelliklerini dilediği istikamette kullanacaktır.

“Allah’ın izni olmadan hiç kimse inanmaz ve (Allah) pisliği (huzursuzluğu, azabı), akıllarını kullanmayanların üzerine kor.”(Yunus 10/100)

Bu ayette ve Kur’an’da geçen “Allah’ın izni” ifadesi, Allah’ın yarattığı eşya için verdiği tabiat, özellik ve onun tabi olduğu kanuniyet anlamında kullanılmaktadır. Örneğin: “İnsana inanması için izin vermesi” İnsanı yaratırken inanacak veya inkâr edecek özellikte yaratmış olması manasındadır. “İnsanın benliğine, tabiatına fücuru ve takvayı ilham ettik” ayetinde bahsedildiği gibi.

Eğer insana inanma özelliğini vermeseydi inanamaz; inkâr etme özelliğini vermese idi inkâr edemezdi. “Dileseydik hepinizi bir ümmet yapardık.”

Yani melekler gibi tek bir özellikte yaratırdık ayetleriyle vurgulanan yer burasıdır. “İzin vermeseydik, bu özellikte yaratmasaydık, dilediğini yapma özelliği vermeseydik” anlamlarına gelmektedir.

“(Ey Muhammed), sen onların yola gelmelerini ne kadar istesen de Allah şaşırttığını yola getirmez ve onların yardımcıları da olmaz!”(Nahl 16/37)

Yine buradaki, “Allah şaşırttığını yola getirmez “ ifadesi burada “mecazen” kullanılmaktadır. Yolunu şaşıran kimse gittiği yolu terk edip kendi iradesiyle doğru yola gelmeyi istemediği sürece, senin istemenle bu iş olmaz. Ancak bir insan kendi isteyecek ki bu iş gerçekleşsin. “İşte böylesine burnunun doğrultusuna giden, yolundan memnun olan kimseyi de Allah müdahale ederek hidayete / doğru yola getirmez” demektir.

Evet, Allah’ın “dilediğine hidayeti vermesi, dilediğini sapıtması“ deyimlerinin “hidayeti dileyeni hidayette, dalaleti dileyeni de dalalette bırakır “ şeklinde anlaşılmasının gerektiği şu ayetlerden de rahatlıkla anlaşılmaktadır.

“Bu sizin ellerinizin yapıp öne sürdüğünüzün karşılığıdır. Allah kullarına asla zulmedici değildir.”(Ali İmran 3/182)

Bu gün bir takım insanların sorumluluğu Allah’a yüklemek için söylediklerini, dünün müşrikleri de aynen söylüyorlardı:

“(Allah’a) ortak koşanlar diyecekler ki: Allah isteseydi ne biz ne de babalarımız ortak koşmazdık, hiçbir şeyi haram yapmazdık. Onlardan önce yalanlayanlar da öyle demişlerdi de nihayet azabımızı tatmışlardı. De ki: yanınızda bize çıkarıp göstereceğiniz bir bilgi (yazılı belge) var mı? Siz sadece zanna uyuyorsunuz”(Enam 6/148).

“Her canlı, ölümü tadar. Bir deneme olarak sizi hayırla da, şerle de imtihan ederiz. Ve siz, ancak bize döndürüleceksiniz…”(Enbiya 21/35)

“Göklerde ve yerde bulunan her şey Allah’ındır. (Bunları yaratmıştır) ki kötülük edenleri, yaptıklarıyla cezalandırsın, güzel davrananları da güzellikle mükâfatlandırsın.”(Necm 53/31)

“Biz insanı katışık bir nutfeden yaratmışızdır; onu deneriz. Bu yüzden, onun işitmesini ve görmesini sağlamışızdır. Şüphesiz biz ona (doğru) yolu gösterdik. İster şükredici olsun ister nankör.”(İnsan 76/2-3)

Bu ve benzer ayetlerin verdiği mesajı doğru okuduğumuzda görüyoruz ki Allah kimseyi yapıp ettikleri konusunda asla zorlamıyor. İnsan her ne yaparsa kendi istek ve arzusuyla yapıyor. “Dinde zorlama yoktur”(Bakara 2/256) buyuran Allah, kulunu sorumlu tuttuğu konuda onu zorlar mı?

Bu ayetler Kur’an çevirilerinde dikkate alınmadan çevrildiği için yanlış anlaşılmalara sebep olmaktadır. Özellikle bahsedilen olay insanın iradesi dâhilinde yapıp ettikleri ile alakalı ise çevirinin; “Allah hidayeti dileyeni hidayette kılar, dalaleti dileyeni de dalalette bırakır.” Yani hiçbir şekilde onun seçimine müdahil olmaz. Aksi halde kul için sorumluluğun olması abesle iştigal olur ki Allah bundan beridir.  Konu, yaratmakla -yaşatmakla ilgili ise elbette Allah dilediğini yapar. Nitekim öyle de olmuş. Hiçbir insan bizatihi kendisi ile ilgili olmasına rağmen, anne ve babasını kendisi seçmemiştir. Cinsiyetini, doğacağı zamanı, memleketi, öleceği zamanı ve ila ahir bu tür yaratmakla ilgili konuların hiç birinde ne bir tercih nede bir istekte bulunamamıştır. Bu nedenle de kimseye bu konularda bir sorumluluktan bahsedilmemektedir.

Ancak bir düşünceyi kabul veya reddetme, sevme veya nefret etme, yeme-içme, iyi veya kötü konuşma, inanma veya inkâr etme gibi konularda tüm yapıp ettiklerimizden sorumlu tutulacağımız kesindir. Yapıp yapmayacağımız işler konusunda Rabbimiz bu hikmetli öğütleri kısa cümlelerle şöyle özetliyor:

“Rabbin kesin olarak şunları emretti: Ancak kendisine ibadet edin, anne ve babaya iyilik edin. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, sakın onlara «öf» bile deme ve onları azarlama. İkisine de tatlı ve güzel söz söyle.”

“Onları esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: «Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et!» diyerek dua et.”

“Rabbiniz sizin kalplerinizdekini çok iyi bilir. Eğer siz iyi olursanız, şunu bilin ki Allah, kötülükten yüz çevirerek tevbeye yönelenleri son derece bağışlayıcıdır.”

“Bir de akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma.”

“Zira böylesine saçıp savuranlar şeytanların dostlarıdırlar. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür.” 

Eğer Rabbinden umduğun (beklemek durumunda olduğun) bir rahmet için onların yüzlerine bakamıyorsan, hiç olmazsa kendilerine gönül alıcı bir söz söyle.”

“Eli sıkı olma; büsbütün eli açık da olma. Sonra kınanır, (kaybettiklerinin) hasretini çeker durursun.”

“Rabbin rızkı dilediğine bol verir, dilediğine daraltır. Şüphesiz ki O, kullarından haberdardır, (onları) çok iyi görür.

“Geçim endişesi ile çocuklarınızın canına kıymayın. Biz, onların da sizin de rızkınızı veririz. Onları öldürmek gerçekten büyük bir suçtur.”

“Zinaya yaklaşmayın. Zira o, bir hayâsızlıktır ve çok kötü bir yoldur.”

“Haklı bir sebep olmadıkça, Allah’ın öldürülmesini haram kıldığı canı öldürmeyin. Kim haksız yere öldürülürse, biz onun velisine bir yetki verdik. O da öldürmede aşırı gitmesin. Çünkü ona (dinin kendisine verdiği yetki ile) yardım olunmuştur.”

“Yetimin malına, rüştüne erinceye kadar, ancak en güzel bir niyetle yaklaşın. Verdiğiniz sözü de yerine getirin. Çünkü verilen söz, sorumluluğu gerektirir.”

“Ölçtüğünüz zaman tam ölçün ve doğru terazi ile tartın. Bu hem daha hayırlıdır ve sonuç itibariyle de daha güzeldir.”

“Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.”

“Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma. Çünkü sen (ağırlık ve azametinle) ne yeri yarabilir ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin.”
“Rabbinin katında bunların hepsi beğenilmeyen kötü şeylerdir.” 

“İşte bunlar, Rabbinin sana vahyettiği hikmetlerdir. Allah ile birlikte başka ilâh edinme; sonra kınanmış ve (Allah’ın rahmetinden) uzaklaştırılmış olarak cehenneme atılırsın.” (İsra 17/23-39)

Bunca hikmetli öğütleri veren Rabbimiz, hiç kullarının iradesine mani olarak abesle iştigal eder mi? O bütün noksanlıklardan beridir…

Tüm noksanlık ve kusur ise, O’nu gereği gibi anlayamayan bizlerindir. Halimizi düzeltmesi, günah ve kusurlarımızı bağışlaması için, O’nun merhametine sığınır affını umarız…

 


* BENZER KONULAR

Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]