Dua İbadetin Esasıdır
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“(Rasûlüm!) De ki: Sizin kulluk, duâ ve yalvarmanız olmasa, Rabb’im size ne diye değer versin!? (Ne kıymetiniz var!?)…” (Furkan, 77)
Ebû Umâme (ra) anlatıyor:
"Derdi ki: "Ey Allah'ın Resûlü! En ziyade dinlenmeye (ve kabule) mazhar olan dua hangisidir?"
"Gecenin sonunda yapılan dua ile farz namazların ardından yapılan dualardır!" diye cevap verdi." (Tirmizî)
Tatlı Bir Kevser
Cenâb-ı Hak, samîmî duâları reddetmez. Lâkin bütün samîmiyetine rağmen, kader-i mutlak’a muvâfık düşmeyen bâzı taleplere de icâbet buyurmaz. Bundan dolayı duâ eden, hiçbir zaman bezginlik göstermeyip duâya devâm etmelidir. Zîrâ böyle hâllerde duânın karşılığı âhiret âlemine havâle edilmiş demektir.
Duânın vecdine dalan bir kalb, en yüce kapıya ilticâ etmiş bulunduğunun idrâkinde olmalıdır. Duâ kapısında bir teveccüh ümîdiyle bekleyen gönüller, o rahmet eşiğinde bir ömür bile beklemekten usanmazlar. Zîrâ onların âleminde duâ ve gözyaşı, ilâhî rahmetten neş’et ettiği için, mahzun gönüllere tesellî ve huzur bahşeden bir saâdet iksîri ve Hakk’ın sevdâsıyla yanık yüreklerin içtikçe ferahladığı tatlı bir kevser gibidir. (Osman Nuri Topbaş, Gönül Bahçesinden Son Nefes, Erkam Yay.)
Kısa Günün Kârı
Ya Rab dualarımızı kabul edilen dualar zümresine dahil et, bizi duadan, dolayısıyla sana ihtiyaç arz etmekten uzak eyleme! Amin.
Lügatçe
muvâfık: Uygun, yerinde.
icabet: 1. Kabul etme, kabul edilme. 2. Razı olma, uyma.
vecd: 1. Kendinden geçecek derecede dalgınlık. 2. Kendini kaybedercesine ilâhî aşka dalma. 3. Aşırı heyecan.