Duanın Gücü
Eğer sizin duanız olmazsa ne ise yararsınız ? buyurmakta Yüce Mevla.
Duanın gücünü hepimiz hayatımızda bir şekilde yaşamışızdır. Büyüklerin eli öpüldüğünde onlardan dua istenir. dua et yeter denilir. Kiminin parası kiminin duası deyisinde de dikkat çekilmek istenen kelime Duadır. Hayal bile edilemeyecek şeyleri gerçekleştiren, üzgün yüzlerin bile gülümsemesine sebep olan yine Duanın gücüdür. Dua aslında yaratıcıyla olan bağlantının teyidi bir yerde ispatidir. DUA yaptığın kadar kul, kabul edildiği kadar sevgilisindir Rabbin katında.
Duanın gücünü defalarca yasamışımdır hayatımda. Bunlardan birisi 1980'li yıllarda basımdan geçti. Ailece Diyarbakır iline bağlı kaplıcaları ile meşhur Çermik de idik. Annemler sıcak sulara gitmiş,babam ağabeyim civar köylerden birine alış veriş yapmaya -et almaya- gitmişlerdi. Ben de pansiyonda odamda oturmakta idim. Bir ara hafiften kendimden geçtim. Uyku ile uyanıklık arasında bir halde iken (Yakaza ) söyle bir şey yaşadım..
Babamlar alışverişten dönerken trafik kazası geçirmiş, olay bize intikal ettiğinde alt üst olmuştuk. Bir anda üstüme tahmin edemiyecegim kadar ağır bir yük binmişti. İçimde tarif edilemez bir acı duyuyordum. Üzüntümün boyutu o kadar büyüktü ki acıdan yüreğimde ağrı duymaya başlamıştım. Ama yapılacak bir şey yoktu. İki gözü iki çeşme ağlayarak cenazeleri de yanımıza alarak İstanbul’a döndük.
Ben duygularım alt üst olmuş bir şekilde ağlamaya devam ediyor devamlı ağlıyordum. Cenaze yıkama, tekfin isleri bitmiş gerek babamın gerek ağabeyimin çok sevdiği Fatih Çarşamba İsmail Ağa caminin musalla taşında 2 adet sandukaya bakarak ağlamaya devam ediyordum.O an çok içten gelen duygularla, dilimi değil adeta yüreğimi konuşturarak su duayı ettiğimi hatırlıyorum..
Ey Rabbim senin gücünün ne kadar büyük olduğunu biliyorum ve senden yardim talep ediyorum. Senden bütün bu yasadıklarımı rüya yapmanı istiyorum. Senin buna gücün yeter. Rüya yap, rüya yap diye tekrarlıyor adeta tespih çeker gibi bu sözleri ağlayarak tekrar ediyordum. Bu halde iken çok derinlerden bir ses işittim.
Hafız, hafız Bismillah de kendine gel diye.
Bu ses Annemin -çok sevdiğim- ılık şefkatli sesi idi. Annem başımı okşuyor beni teskin etmeye çalışıyordu. Ablam da gülümseyerek bana bakıyor herhalde çok kötü bir rüya görmüş olmalısın diyordu. Nerdeyse gömleğimin üst tarafları ağlamaktan ıslanmıştı.
Şimdi ikinci bir şok yaşıyordum. Evet! her şey bir anda rüyaya dönüşmüştü. Ve ben hala Çermikteydim. Derin bir nefes alarak -hayatımda en içten söylediğim hamdlerden birini ederek
-Elhamdülillah-dedim. Ancak babamlar hala dönmemişti . Abim de çok deli araba kullanırdı.Yolların ne kadar düzensiz bozuk olduğu da bilinen bir gerçekti. İç alemimde tarif edilmeyecek fırtınalar kopmaktaydı. Dış dünyamda ise annemin bütün ısrarlarına rağmen konuşmayan, kulağı kirişte -babamın tok sesli -Selamun aleykum cümlesini bekleyen birisi vardı.
Duanın gücü ile kehanet arasında gidip geliyor, içimden Rabbim sana inanıyorum diye diye duamı tekrar ediyordum.Asırlar kadar uzun süren bir beklemeden sonra Allahu teala duamı kabul etmiş, müjdesini yollamıştı. Babam, abim -eli kolu dolu- karşımda duruyor, babam hafif terli gülümseyen yüzü ile Selamun aleykum diyordu. Evet tılsım tutmuş duam kabul olmuştu. Babama ağabeyime sarılarak onları öptüm.
Adeta tılsımı bozulur diye uzun bir zaman kimseye bu olaydan bahsetmedim. Babam buzlu ayranını içerken - ağabeyimi kast ederek- "puşt oğlu puşt az kalsın bugün büyük bir kaza yapıyordu" diyerek alışverişten dönerken ucuz ! atlattıkları kazayı bizlere anlatıyordu.