Duada Amin demeli
Duâ, kulun Rabbına takdim ettiği sözlü dilekçesidir. Dilekçenin sonuna imza atmak nasıl dilekçeye geçerlilik kazandırırsa, duânın sonunda (âmin) demek de duâya öyle makbuliyet kazandırır.
Nitekim adamın biri duâsında Rabbına yalvarıyor, ama sözünü ettiğimiz âmin cümlesini hatırına hiç getirmiyordu. Onu gören Efendimiz:
– Mührü basarsa isteği hâsıl olur, buyurdu.
Ashâb bundan pek bir şey anlamamıştı. Sordular:
– Bu adam duâsına mührü nasıl basacak ya Resûlâllah?
Şöyle cevap verdiler:
– Duâsının sonunda (âmin) demekle!
Anlaşılan odur ki, ister kendi yaptığımız olsun, isterse dinlediğimiz başkasına ait bir duâ olsun münasip yerlerinde mutlaka (âmin) demeli, “kabûl et yâ Rab,” mânâsına gelen bu cümleyi, istek cümlelerinin bittiği her yerde tekrar etmeliyiz.
Nitekim bir hadîs-i şerîfte, Efendimiz şöyle buyurmaktadır:
“İçinizden biri duâ ettiğinde, kendi nefsinin duâsına da (âmin) desin.”
Demek ki, duâlarımızın münasip yerlerinde (âmin) demeli, Rabbimize takdim ettiğimiz sözlü dilekçemizi Amin cümlesiyle imzalayıp mühürleyerek takdim etmeliyiz.
DUADA BAĞIRMAMALI
Duânın ne çok yüksek sesle, ne de çok gizli dille yapılması gerekir. Belki âyet-i kerîmenin gösterdiği ölçüde ne çok sesli, ne de çok gizli, ikisinin ortasında bir yalvarma halinde olunması duânın edebine en uygun şekildir.
Resûl-i Ekrem Efendimiz bazı sahâbîlerinin duâda seslerini fazla yükselttiklerini işitince şöyle ikâz buyurmuşlardır:
– Sizler, işitmeyen, duymayan birine duâ etmiyorsunuz. Sizin duâ ettiğiniz Zât-ı Zülcelâl, size sizden de yakındır!
Öyle ise tek başımıza duâ ettiğimizde, duâ kelimelerini kulağımızın işiteceği şekilde fısıldamalı; başkalarının işitmesini istediğimiz duâlarımızda ise, yalvaran, âciz, zayıf insan halinde, boynu bükük, eli dilenci durumunda sızlanarak duâ etmeli, haddi aşan bir ses tonuyla istekte bulunmamalıyız.
Kur’ân-ı Kerîm’de makbûl duâlardan bahsedilirken mütevazi ve yavaş sesle yapılan duâlar nazara verilmektedir.
Nitekim Zekeriyya Aleyhisselâm’ın boynu bükük ve inler şekilde yaptığı sâkin duâsının kabûl olduğuna dikkat çekilmektedir.
Demek ki, öfke ve gazablı bir edâ ve sadâ ile bağıra çağıra yapılan duâlar, duânın edebine uymayan, gereken tevâzu ve ihlâsa sahip olmayan duâlardır.