Sefer – Yolculuk – Duası
Allah Resulü (s.a.s.) yolculuğa çıkacağı zaman şöyle dua ederdi:) “Allah’ım! Seyahatimizde bizim sahibimiz ve geride bıraktığımız ailemizin vekili sensin! Allah’ım! Yolculuğun sıkıntısından, kederli görünüşten, aile ve malımızın kötü hâllere düşmesinden sana sığınırız.” (Müslim, Hac, 425)
Yolculuk, hayatın bir parçasıdır. İnsanlık, tarih boyunca çeşitli maksatlarla yolculuklar yapmıştır. Bunlar ilmî, ticari, turistik, ziyaret maksatlı olabileceği gibi günümüz gelişen dünyasında hem yolculuk vasıtaları hem de maksatları epey çeşitlenmiştir. Değişmeyen tek şey ise kişinin hayatın akışı içerisinde yolculuk vesilesi ile farklı bir devinim gerçekleştiriyor olmasıdır.
Hz. Peygamber (s.a.s.) hicret, hac, umre, gaza gibi çeşitli vesilelerle yolculuklar yapmıştır. Bu yolculuklarında dikkat ettiği bazı hususlar vardır ki bunları ashabına yeri geldikçe öğretmiştir. Eğer mümkünse tek başına yolculuğa çıkılmaması, yolculuk sırasında yolcuların birbirleri ile yardımlaşması, yola çıkarken ve dönerken iki rekât nafile namaz kılınması bunlardan bazılarıdır.
Yine Hz. Peygamber (s.a.s.), yolculuğa çıkmak için perşembe gününü tercih eder, erkenden yola koyulurdu. Allah’ın Resulü (s.a.s.) her işinde olduğu gibi yolculuğa çıkmadan önce de yüce Allah’a iltica eder, O’ndan sığınma talebinde bulunurdu.
Bu ilticasını öyle veciz cümlelerle ederdi ki; dua bilinci, varlık bilinci, aile bilinci, emanet bilinci ve zaman bilincini bir arada ihsas ederdi.
“Allah’ım! Seyahatimizde bizim sahibimiz ve geride bıraktığımız ailemizin vekili sensin! Allah’ım! Yolculuğun sıkıntısından, kederli görünüşten, aile ve malımızın kötü hâllere düşmesinden sana sığınırız.” Hz. Peygamber’in yolculuğa çıkmadan ettiği bu duasında “Biz ve sevdiklerimizin sahibi kimdir?” sorusunun cevabı bulunmaktadır:
“Allah’ım! Yolculuğumuzda bizim sahibimiz ve geride bıraktığımız ailemizin vekili sensin!”
Bu yöneliş âdeta varlık bilinci ile donatır kalbi ve arkasından istiaze ile sığınma talebinde bulunulur. Nitekim istiaze, her türlü kötülükten korunmak için Allah Tealâ’dan yardım dilemeyi ifade eder. Cenab-ı Hak, hıfz u himayesine sığınıp yardım talebinde bulunanları, engin rahmetine güvenenleri, kendisine yönelenleri boş çevirmez; hususi himayesine alır.
Nitekim ayetlerinde habibine “Sen Allah’a sığın.” (Mü’min, 40/56); “Onların (insanların) O’ndan başka bir yardımcısı yoktur.” (Kehf, 18/26) buyurmaktadır.
Müslüman her vakit sağlık, afiyet ve esenlik içinde olmayı diler. Normal hayat akışı içerisinde bazen yaşadığı bu esenlik hâllerini unutabilir. Yolculuk öyle bir hâldir ki insana içinde bulunduğu nimetleri hatırlatma ve rutini dışına çıkacağı zaman da bunun devamını dilemek için Allah’a dua etmeyi salık verir. Bunların yanında emanet bilinci yolculukta da her daim Müslüman’ın içindedir. Nitekim o, yolculuğa çıkarken gözü arkada kalmadan tüm sevdiklerini ve malını Allah’a ısmarlayıp öyle düşer yollara. Bu itibarla yolculuk esnasında şimdiki zamanı, geride bıraktıkları ile geçmişi ve dönünce karşılaşmayı umdukları ile de geleceği tek bir anda yani duası içinde yaşayarak zaman bilincini idrak eder.
Yolculuk hazırlığında olan bir kimse, bütün tedbirlerini aldıktan sonra yolculuğunun her bakımdan iyi geçmesi için Allah Tealâ’dan yardım talebinde bulunmalıdır. Zira bir kulun en büyük güvencesi ve tek dayanağı O’dur.
İşte bu bilinçle yol hazırlığını tamamlayan bir Müslüman, manevi tedbirini de alarak yola huzurlu bir şekilde çıkacaktır. Bu bağlamda hadislerde bir Müslüman’ın yolculuğa çıkmadan Allah’a nasıl iltica edeceği öğretilmiştir. Hz. Peygamber bir hadisinde şöyle buyurmaktadır: “Allah’ım! Yolculuğun zorluklarından, üzücü manzaralarla karşılaşmaktan, iyiyken kötü olmaktan, mazlumun bedduasından ve dönüşte ailemi ve malımı kötü durumda bulmaktan sana sığınırım.” (Müslim, Hac, 426) Yine bir başka seferinde sahabeden Abdullah b. Ömer’in anlattığına göre Resulüllah (s.a.s) yolculuğa çıkarken bineğinin üzerine binip iyice yerleştikten sonra üç kere tekbir getirir (Allahu Ekber! Allahu Ekber! Allahu Ekber!) sonra da şöyle derdi: “Bunu bize boyun eğdiren Allah, noksanlardan münezzehtir; yoksa biz buna güç yetiremezdik. Kuşkusuz biz Rabbimize geri döneceğiz (Zuhruf, 43/13-14), “Allah’ım! Biz bu yolculuğumuzda senden iyilik ve takva, ayrıca hoşnut olacağın ameller işlemeyi nasip etmeni dileriz. Allah’ım! Bu yolculuğumuzu bize kolay kıl ve uzağını yakın et! Allah’ım! Seyahatimizde bizim sahibimiz ve geride bıraktığımız ailemizin vekili sensin! Allah’ım! Yolculuğun sıkıntısından, kederli görünüşten, aile ve malımızın kötü hâllere düşmesinden sana sığınırız.” (Müslim, Hac, 425) Yolculuğunu bitirip evine döndüğünde ise şu şekilde dua ederdi: “Biz yolculuktan dönen, tövbe eden, kulluk yapan ve Rabbimize hamd eden kişileriz.” (Müslim, Hac, 425)
Yolculuk hâli, normal hayatın olağan akışı dışında gerçekleşen meşakkatli bir hâldir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.) bir hadisinde yolculuğun bir çeşit azap olduğunu ifade eder (Buharî, Umre, 19). Bilindiği üzere yolculukta namazların kısaltılması, oruçların kazaya bırakılması gibi bazı ruhsatlar bulunmaktadır. Yani yolculuk esnasında ibadetlerde kolaylık sağlanmıştır. Yola çıkan bir kimse yurdundan ve ailesinden uzaklaştığında zaman zaman tehlikelerle yüz yüze gelmektedir. Dolayısıyla insanın manevi olarak da yardıma ihtiyaç duyduğu bir hâldir. Hatta Hz. Peygamber (s.a.s.) bir hadisinde bizzat bu meşakkatli hâlin duanın kabul nedenlerinden biri olduğunu buyurur: “Şu üç duanın kabul olunacağından şüphe yoktur: (Bunlar) Mazlumun, yolcunun ve anne, babanın evladı için ettiği duadır.” (Tirmizî, Birr, 7).
Efendimiz (s.a.s.), hayatın her alanında olduğu gibi yolculuk esnasında da Allah (c.c.) ile birlikte olmayı, her türlü zorluğu aşmanın yolunu gösterdiği gibi yolculuk hâllerinin meşakkatine karşı da dua zırhı ile güçlü olmayı öğretmektedir.
Ayşe Sağlam.