* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: ÖĞRETMEN-ÖĞRENCİ MÜNASEBETLERİ NASIL OLMALI?  (Okunma sayısı 1265 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
ÖĞRETMEN-ÖĞRENCİ MÜNASEBETLERİ NASIL OLMALI?
« : Aralık 03, 2014, 10:20:34 ÖÖ »
ÖĞRETMEN-ÖĞRENCİ MÜNASEBETLERİ NASIL OLMALI?

Eğitim veya bir başka deyişle terbiye, bir ye-tişme ve yetiştirme faaliyetidir. Yaratılışların en güzeliyle, ahsen-i takvim (95 Tin, 5) üzere yaratılan in-san, eğitime muhtaçtır. Eğitimin en önemli unsuru, ara-cısı ve vasıtası muallimlerdir. Hasan-ı Basrî'nin ifadesiyle: "Âlimler olmasa insanların diğer canlı varlıklardan farkı kalmazdı. Çünkü onların okutmasıyla, eğitmesiyle in-sanlar, insanlık seviyesine ulaşırlar." (1) Öğretmenler, öğ-renciye yakınlıkları ve görevleri itibarıyla en etkili ve o nispette de itaat ve saygıya lâyık olan kimselerdir.

Bir atasözünde: "Babaların en hayırlısı, sana bir şey öğreten (hocan)dir." denilmiştir. İnsanın en hayırlı babası hocası olunca, hocaların da kendilerine en yakın ve en hayırlı evlâdı, talebeleri olur.

Bir hoca, öz evlâdına gösterdiği şefkat ve yakınlığı talebesine göstermiyorsa, görevini yapmıyor demektir. Çocuklarının yetişmesini istediği gibi, talebesinin de ye-tişmesi için gereken özeni göstermelidir. Talebe de ana-sına ve babasına gösterdiği itaat, hürmet ve saygıyı hoca-larına da göstermiyorsa görevini yapmıyor demektir. (2)

Öğretmen, belli bir meslekî formasyona sahip, fert-leri ve toplumu belli gayeler doğrultusunda plânlı, prog-ramlı, metodlu ve şuurlu bir şekilde yetiştirmeye ve yön-lendirmeye çalışan bir meslek elemanı ve sanatkârdır. Öğretmenin yaptığı işin adı ise, öğretmenliktir. (3)

Öğretmene, "İnsanlığın geleceğini hazırlayan mi-mar" demek doğru olur. Çünkü bir öğretmen için en bü-yük vazife, öğrenciyi geleceğe hazırlamaktır. (4)

Asırlardan beri öğrencilerle öğretmenler arasındaki ilişki büyük ölçüde ders saatlerine münhasır kalmış, bazı öğretmenler, kendilerini öğrencilerinin üstünde bir oto-rite sayma alışkanlığından kurtaramamışlardır. O, okulda ve öğrencilerin katında gerçek bir otoritedir. Fakat bu otorite öğrencilerinden ayıran değil, onlara yaklaştıran hususları da ihtiva etmelidir. Öğretmenleri tarafından küçük görüldüklerini, her hal ve hareketlerinin sık sık tenkit edildiğini, yaptıklarının pek azının beğenildiğini  gören öğrenciler, öğretmenlerine yaklaşacakları yerde, kendilerine yanılmaz insan gözü ile bakan öğretmen-lerinden genelde uzaklaşmaktadırlar. Böylece öğret-menler ve öğrenciler arasındaki münasebet ve bağlar devamlı olarak gevşemekte, bazen de kopmaktadır. Sa-dece dersten derse birbirlerini görebilen öğretmen ve öğrencilerin, resmi ve çoğu kere de sıkıcı şartlar altın-daki karşılaşmaları, öğretmen-öğrenci münasebetlerini olumsuz yönde etkilemektedir.

Branşlaşma sonucu, derslerin genellikle ayrı öğret-menler tarafından verilmesi, ders saatlerinin fazlalığı, öğ-retmenlerin ders dışı faaliyetlere katılmak istememesi, öğrencilerle öğretmenin birbirine yaklaşmalarına büyük ölçüde engel olmaktadır Dolayısıyla öğretmenler, öğ-rencilere yeterince tesir edememekte, öğrenciler de onlardan feyz alamamaktadırlar. Bunun sonucu öğret-men-öğrenci münasebetlerinde bir kopukluk ve so-ğukluk görülmektedir. Hasılı, öğretmenin yapması ge-reken ilk iş, öğrencilerin kalbini kazanması, onları ken-dine bağlaması, sevmesi ve onlar tarafından sevilen, mo-del bir şahsiyet haline gelmesidir. Artık bundan sonrası kolaydır. Çünkü öğretmenlerini seven öğrenciler, aynı sevgiyi derslerine ve okul faaliyetlerine karşı da his-sedeceklerdir. (5)

Öğretmenin Görevleri ve Öğretme Adabı

Öğretmen ilmiyle âmil olmalı, öğrettiği şeyleri tat-bike özen göstermelidir. Zira ateş; yakacak bulamadığı zamanda söndüğü gibi, ilim de pratiğe dökülmediği ve öğretilmediği zaman unutulur. Aynı zamanda öğret-menin öğrencileri üzerinde etkili olabilmesi için de bil-diğiyle amel etmesi ve bildiklerini gizlememesi gerekir.

Gazali de; öğretmenle öğrenciyi, çamurlu ağaca (kalıp) benzetir ve der ki: "İçinde nakış olmayan ağaca çamur dökülürse, kalıptan çıkanın nakışlı olmayacağı gibi, eğri bir ağacın gölgesi de eğri olacaktır." (6)

Öğretmen çok sabırlı ve müsamahalı olmalı ve te-enni ile hareket etmelidir. Özellikle kabiliyetli öğren-cilere karşı daha da temkinli olmalıdır. Çünkü hünerli talebenin nazını çekmek hocasına düşer. Düşünmeli ki, bir çocuk 9 ayda doğuyor. Anayı ne kadar beslersek besleyelim çocuk daha erken doğmaz, doğsa da eksik doğum olur. Ancak anayı beslemez isek, çocuk da, ana da ölür. O halde hem besleyeceğiz hem de bekleyeceğiz. İyi bir eğitimci küçüklerin veya gençlerin bu durumlarını göz önüne alarak bilinçli, sabırlı davranmalı ve sürekli ilgilenmelidir. Öğrencileri kardeşleri ve evlâtları olarak görüp, yardımcı olmalıdır. Çünkü böyle görülmezse, in-sanlar birbirlerine yabancı gibi olurlar ve öyle davra-nırlar.

"Doğru ol ki, başkasını doğrultasın.", "Uyanık ol ki, başkasını uyandırasın.", "Salih ol ki, başkasını ıslah ede-sin.", "Kâmil ol ki, başkasını ikmal edesin."

Öğretmenlik yapanlar, mesleklerini sevmelidirler. Öğretmenliği de iyi bilmelidirler. Zira öğretmek nasıl bir görevse, tekniğine uygun yapılması da bir vazifedir. Öğ-retim metodlarının bozukluğu, plânsızlık, programsızlık, düzensizlik öğrenmeyi geciktirir, başarıyı önler.

Öğrencilere faydalı olabilmek için muallimin şah-sında bulunması gereken bazı hasletler vardır. Mesela:

a) Bir tarafta alabildiğine şefkat, merhamet, hürmet ve mülayemet.

b) Bir tarafta ciddi bir azim, sağlam bir irade, aşk, şevk ve gayret...

c) Diğer tarafta ihlas, samimiyet, hasbîlik ve fedâ-kârlık...

Bir hocanın simasında melâhat, tabiatında letâfet, sohbetinde halâvet (tatlılık), fikirlerinde isabet, sözle-rinde münasebet bulunmalıdır ki, çevresindekileri mık-natıs gibi kendine çeksin. (7)

Çocukta sağlam bir özkimlik duygusu ancak, den-geli, sıcak, anlamlı, saygı gösteren, sorumluluk verilen, yeterince bağımsızlık tanınan eğitim-öğretim ortamında yetişen öğrencilerde gelişebilir.

Şayet bir öğrenci aşırı tenkit edilirse suçlamayı, aşırı suçlama karşısında kalırsa saldırganlığı, kınanarak yaşar-sa pısırık olmayı, hoşgörü içinde yaşarsa sabırlı olmayı, sevgi içinde yaşarsa güvenmeyi öğrenir.

Eğitim-öğretimde en gerekli şeylerden biri de sev-gidir. Zira sevgisiz, manen tatmin edilmeden büyüyen gençler, tepkici davranışlara sürüklenmekte, toplumda da sosyal kabul görmüş değerlere karşı çıkarak itibar kazanacaklarını zannetmektedirler. Onun için mual-limler, talebelere karşı son derece sevgi, şefkat ve mer-hamet göstermeli, hal ve hatırlarını sormalı, dersleriyle ilgilenmeli ve onların maddî-manevî dertleriyle meşgul olmalıdır ki, öğrenciler hocalarını sevsinler, öğütlerini tutup ona itaat etsinler.

Talebelere sert davranmak çok zararlıdır. Öyle ise talebelerle münasebeti iyi ayarlamalı, olur olmaz şekilde onlara kızmamalı ve bağırmamalı, uygunsuz konuşma-malı ve dövmemeli, onların onur ve izzetlerini rencide etmemeye azamî gayret göstermelidir. Saygı istenilmez, verilir.

Öğretmen; derse zamanında ve hazırlıklı girmeli, öğrencilerin vakitlerini öldürmemeli ve zamanında ders-ten çıkmalıdır. Konuşurken usandırmamalı, anlaşılır bir dilde, duyulabilecek şekilde konuşmalıdır. Ders anla-tımlarında öğrencilerin seviyesine inmeli, az fakat öz ve kapsamlı konuşmalı, gerekli yerlerde yeterince açıkla-malarda bulunmalıdır. Anlattıkları hem aklî ve hem de naklî olmalı, yeri geldiğince coşkusallık ve duygusallıktan da yararlanmayı bilmelidir. Dersi öğrencilerle birlikte aktif olarak veya soru-cevap şeklinde işlemeli, öğretim metodlarını çok iyi bilmeli ve yerli yerince kullanmalıdır. Ders esnasında yerinde ve zamanında olmak şartı ile espri yaparak öğrencileri dinlendirmelidir. Anlatımda konuya hakim olmalı ve mantıklı, plânlı ders işlemelidir.

Öğretmen, öğrencileri ile münasebetlerinde ifrata girmekten veya tefrite düşmekten sakınmalı, itidali el-den bırakmamalıdır. Onlara rehberlik etmelidir. Öğ-retmen, giyim-kuşam, söz, fiil ve bütün hareketlerinde dengeli olmalıdır. Yersiz, zamansız, uygunsuz tavır ve davranışların içine girmemeli; fevri, hissi hareket etme-melidir. Notu silah olarak kullanmamalı, adaletten ayrıl-mamalıdır.

Unutulmamalıdır ki, muallimler, kültürün öncüleri, bilimin davetçileri, uygarlığın temel taşları ve yeni neslin yol göstericileridir.

Selman Bozdağ.

 


* BENZER KONULAR

Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]