* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Ailede Ahlak Eğitimi  (Okunma sayısı 407 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı gurbetciyim

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2330
Ailede Ahlak Eğitimi
« : Nisan 10, 2019, 08:22:32 ÖÖ »
Ailede Ahlak Eğitimi

Hamd, bizlere Kurtuluş Kitabı Kur’an’ı ve Kur’an’da “Ve sen yüce bir ahlak üzeresin” (Kalem 4) diye övülen Hz. Peygamberi gönderen ve insana sevginin, şefkatin, merhametin yuvası aileyi bahşeden Allah’a mahsustur.

Salat “Ben ahlak güzelliklerini tamamlamak için gönderildim.”  Ve “Beni Rabbim edeplendirdi ve ne güzel edeplendirdi” diyen, kadının ve çocuğun hakkını iade ederek örnek bir aile reisi olan ve biz mü’minler için “en güzel örnek” Hz. Muhammed’e, selamda nice şahsiyetli insanlar yetiştiren İbrahimi aileler kurmuş olan mü’minlerin üzerine olsun….

Aile

Dünyanın bilim ve teknoloji çağını yaşadığı bir dönemde bulunuyoruz. Her alanda büyük gelişmelerin, ilerlemelerin yaşandığına şahit oluyoruz. Buna rağmen insanlık tam olarak huzur ve mutluluğu bulabilmiş değil.

Her tarafta şiddetin, terörün, zulmün, insan haklarına tecavüzün, baskının, yalanın, hilenin, entrikanın; kısaca insanın ruhunu karartan her türlü kötülüğün hâkim olduğunu görüyoruz. Bugün, insanlar arası ilişkilerin dumura uğradığı, insanın yalnızlaştığı ve yabancılaştığı, aile içi iletişimin kopma noktasına geldiği ve birçok aile dramlarının yaşandığı, ümidimiz ve geleceğimiz olan çocukların, gençlerin çeşitli suçlara hatta uyuşturucu batağına saplandığı ve ahlakının giderek bozulduğu bir dönemde yaşıyoruz.

Hayat, sadece dünyevî istek ve arzularla sınırlı hale gelmiş maalesef. Gazetelerde, televizyonda veya internette basit bir tarama yapıldığında karşılaşılan veriler bile insanı dehşete düşürmeye yetiyor.

Kadınların başına gelenler, tacizden, tecavüzden, şiddete maruz kalmaktan öldürülmeye kadar uzanıyor. Bu olayların en gelişmiş ülkelerdeki oranları bile korkunç boyutlarda. Şiddet ve savaş mağdurları, fuhuş sektörüne itilenler ya da organları için kesilip satılan çocuklar… Özenilmiş hayatların arkasından koşan gençler… Ve diğer tarafta zulme karşı direnerek hayatta kalabilmek için verdikleri mücadeleyle Suriye, Irak, Arakan, Afganistan ve benzeri ülkeler… Bir yanda, açlıktan kaburgaları sayılan Afrikalı çocuklar ve diğer tarafta yolda yürüyemez hale gelmiş obezler…

Nefsanîliğin aklı ve kalbi öldürdüğü bir zaman diliminde bulunuyor insanlık. İnsanın kalbine kasvet veren bu manzaralardan çıkış için en büyük ümit ışığımız, Aziz dinimiz İslam’ın inanç ve güzel ahlak prensipleridir. Bunalım çağını yaşayan insanlar, huzur ve mutluluğu İslam’ın getirdiği bu prensipleri uygulayarak bulacaktır. Bu nedenle, başta Müslümanlar olmak üzere tüm insanlığın İslam’ı, dolayısıyla Hz. Peygamber’i yeniden keşfetmeye ihtiyacı vardır.

Aziz dinimiz İslam’ın inanç ve güzel ahlak prensiplerinin en güzel öğrenileceği ve yaşanacağı yer ailemiz olmalıdır.

Konumuzun daha iyi anlaşılması sadedinde önce “Aile” kavramı üzerinde durmakta fayda var.

Bana sorsanız “dünyanın en anlamlı kelimesi nedir? Diye, “aile’dir” derim. Sıcak, samimi, anlamlı. Bilmem, hiç bu kelimenin anlamı üzerine düşündünüz mü? Aile kelimesi Arapça kökenlidir. Kelime aslında “destek ve dayanak” anlamına gelen Arapça “ayl” kökünden türemiş.

Aile toplumun temelidir. Aile, kan veya akrabalık bağıyla birbirine bağlı olan, aralarında toplumca belirlenmiş hak ve ödevlere sahip bireylerin oluşturduğu bir kurum, ortak değerleri olan bir gruptur. Genel anlamda aynı soya mensup veya birbirlerine evlilik bağı ile bağlı bulunan kişilerin tümüdür. Daha dar anlamda bir erkek ile kadın ve varsa çocuklarından oluşan toplumun en küçük birimi ve kurumudur.

Aziz dinimiz İslam, sosyal yapının çekirdeği konumundaki aileye büyük önem atfeder. Kur’an Rum suresi 21. Ayette ailenin sevgi ve huzur yuvası olduğuna vurgu yapar. Bir toplumda ahlak ve faziletin yaygınlaştığı mükemmel ve huzurlu bir toplumun teşekkülü ancak “İslami aile modeli” ile mümkündür.

Aile Kurân’ı Kerim’in üzerinde çokça durduğu, değer verdiği ve hassasiyetle korunmasını istediği müesseselerden biridir. Aile, nikâh akdi ile başlayan ve varlığını sürdüren ilk tevhidi müessesedir.

Aile yuvası okuldur, mesciddir; huzur evi ve çocuk yuvasıdır. Aile, kişinin huzur bulduğu bir ortam, neslin devamı için bir vesile, kişiyi günah iş ve davranışlardan alıkoyup koruyan bir engel ve kalkandır. Dünya ve âhiret mutluluğunun sebebi ve kaynağıdır

Ham madde halindeki yavruların her yönden büyümesini sağlayan, onların şahsiyet sahibi bir insan, Allah’a kulluk bilincine ulaşan bir Müslüman ve İslam toplumunun sağlıklı bir üyesi olmaları için yetiştirip geliştiren bir fabrikadır. Aile, nesillerimizin ahlaki yönden yetişmelerini, terbiye edilmelerini sağlayan ilk ve en etkili eğitim kurumudur.

Bundan dolayı İslâm dini, “aile” kurumuna büyük önem vermiş, insanları aile kurmaya teşvik ettiği gibi bu sosyal yapının bütünlük ve dirliğinin korunmasını da ısrarla istemiştir. Rabbimiz Allah, Kendi varlık ve kudretinin belgelerinden biri olarak, aileyi bireylerinin yatışıp huzur bulduğu bir sevgi ve şefkat ortamı yapmıştır:

“Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.” (Rum 21)

Toplumun en küçük birimi/yapıtaşı olan çekirdek aile en temel haliyle anne, baba ve çocuklardan oluşur. İnsanlık tarihi boyunca aile, insanın varlığını sürdürebilmesinin ve toplumların geleceğinin bir güvencesi olarak varlığını ve etkinliğini hep hissettirmiştir. İnsanoğlu, insanlığın ne anlama geldiğini, öncelikle aile içinde tanımış, sevgiyi ve saygıyı aile içinde yaşayarak öğrenmiştir.

Aile, düşmanın giremediği İslam’ın son kalesidir. Sosyal anlamda aile bir toplumu ayakta tutan son kaledir. Bir bina için sütun, bir doku için hücre, bir tarla için tohum ne ise, bir toplum için de aile odur. Aile, toplumun bekası ve insanlığın devam etmesi için olmazsa olmaz mesabesindedir.

Aile tevhidi bir kurumdur. Ailenin varlığı ve sağlığı tevhidi değerlere bağlılıkla kaimdir. Tevhidi değerlere bağlılığın kalmadığı bir yerde aile de kalmaz. Aile, İslam nizamının uygulama alanıdır.

İslami hayatın anne-baba örnekliğinde ve önderliğinde provasının yapıldığı merkezdir.

Ahlak kavramına değinecek olursak…

Ahlak, Arapçada “seciye, tabiat, huy” gibi anlamlara gelen “hulk” veya “huluk” kelimelerinin çoğuludur. Başta hadisler olmak üzere İslami kaynaklarda hulk veya ahlak terimleri esas itibariyle iyi ve kötü huyları, fazilet ve reziletleri ifade etmek üzere kullanılmıştır. Ayrıca yeme, içme, sohbet, yolculuk gibi günlük hayattaki çeşitli davranışlara ilişkin görgü kurallarına; terbiyeli, kibar ve takdire değer hareketlere, bu konularda öğüt verici, kısa ve hikmetli sözler ile bu sözleri ihtiva eden eserlere ahlak denildiği gibi edeb veya adab adları da verilmiştir.

Ahlak sadece iyi huylar ve yetenekler anlamına gelmez; asıl anlamıyla “ahlak” iyi ve kötü huyların ve davranışların hepsini içerir. Bununla birlikte iyi huylu ve davranışlı insan için sadece “ahlaklı”, böyle olmayan içinde “ahlaksız” deyimleri galat-ı meşhur (aslına uygun olmayan yaygın kullanım) haline gelmiştir.

Eğitim kavramına kısaca temas edecek olursak…

Eğitimin ise tanımının belli bir kalıp içinde verilmesi oldukça zordur. Eğitim sosyal yaşam içinde bireyin yetenek ve becerilerinin keşfedilerek bunların işlenmesi, sezgi, kavrama, düşünme; ifade etme gücünün bir program ve metotlar dâhilinde geliştirilip ortaya çıkarılması, bireyin toplumun yaşamına katılma sürecidir.

Eğitim aynı zamanda bilgiye ulaşma ve onu kullanabilme hünerlerini kazanma olgusudur. Eğitim tarih boyunca yaşanan bir süreçtir. İnsanın doğumuyla başlar ve ömür boyu sürer. Eğitimcilerin ortak eğitim tanımı ise şöyle: “Kişide öğrenme yaşantıları yoluyla istenilen davranış değişiklikleri oluşturma sürecidir.

Bütün sistemlerin temel öğesi insandır. Eğitim sistemlerinde de temel öğe, özne insandır. Eğitim o kadar önemlidir ki, insan eğitiminde yapılacak bir hata, sadece yetiştirilen bireye zarar vermeyecektir. Aynı zamanda toplumun geleceğini de olumsuz yönde etkileyecek sonuçlar doğuracaktır.

Planınız bir yıl içinse pirinç ekin, on yıl içinse ağaç dikin, yüz yıl için ise insanları eğitin.

Eğitimi, peygamber düzeyinde ele aldığımızda da, ’’tebliğ’’ etmek manasına gelir. Böylece öğretim de eğitim içine girmektedir. Tebliğ, hem eğitimi hem de öğretimi içine alır.

İslam’da eğitimin temel gayesi “Salih insan yetiştirmektir.” Ve İslam’da eğitim “De ki: Benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm ortağı olmayan Âlemlerin Rabbi Allah içindir. Ben bununla emrolundum ve Müslümanların ilkiyim.” Ayetinden neşet eden bir anlayış ile böyle bir imandan beslenmiştir.  İslâm toplumu ilmini bu imandan almıştır. Bu iman sayesinde fetihler gerçekleşmiş ve tarihi övünç kaynakları ortaya çıkmıştır. Bütün bunlar Kur’an’ın büyüklüğüne inanarak, ona hizmet ederek ve içerdiği engin manaları ve emirleri pratize ederek gerçekleşmiştir.

Mâverdî, eğitimi ele alınca insanın aklıyla şahsiyetini düşünmektedir. “Eğitim bir direktir. Allah onunla akılları kuvvetlendirir. Bir süstür, nesebi kaybolmuş olanları Allah onunla süsler.” Bir taraftan insanın istidat ve kabiliyetlerini kuvvetlendiren, bir yönden de insanın pespayeliklerini örten bir süs olur.

Ahlakın özetle kişinin kendi rızası ile iyi davranışlarda bulunup, kötülüklerden uzak durmasıdır diyebiliriz.

Çocuklarımız çok küçükken sanki bize bunu pek de iyi yapamayacaklarmış gibi gelir ancak, onlar o kadar akıllıdırlar ki; en ufak hareketlerinde bile bizi dikkatle izler, gözümüzün içine bakar ve verdiğimiz tepkileri ölçerler. Bizim belki de o an pek önemsemediğimiz ufak bir dudak hareketi veya kaş hareketi aslında çocuğumuzun kişilik oluşumunun ve dolayısıyla ahlaki eğitiminin temellerini oluşturur. Çocuk bizden aldığı tepkileri beynine teker teker kodlayarak kendine bir ahlak haritası çizer ve hayatta karşılaştığı her olayda kendi beynindeki haritaya başvurur.

Çocuklarda ahlak haritasının doğru bir şekilde oluşması için çocuklarla iyi bir iletişim kurulmalı. İyi bir iletişim karşılıklı dinleme ve anlama ile sağlanabilir. 3-4 yaşlarında çocuklarımızın çok fazla soru sorduğundan yakınırız ancak bilmeyiz ki o sorularla çocuk kendini tamamlamaya çalışmaktadır. O nedenle çocuklarımızı lütfen dinleyelim, sorunlarına ve sorularına doğru ve net cevaplar verelim. Unutmayalım ki, söyleyeceğimiz her söz haritadaki bir yeri oluşturacaktır.

0-6 yaş arası dönem çocuğun ahlaki, sosyal, inanç vs. yetiştirilmesi açısından hayatî bir öneme sahiptir. Onun ileriki yıllarda kazanacağı karakter, benlik ve becerilerinin temeli bu yıllarda atılır. Eğer İslâmî ve insanî değerlerin yeşereceği ilk tohumlar daha ilk yıllardan itibaren onun yaş ve kapasitesine uygun olarak tedrici bir şekilde ekilirse, çocukta, onu kâmil insan yapacak olan değerler ve üstün vasıflar yeşerir, boy atar ve benliğinin ayrılmaz bir parçası haline gelir. Aksi takdirde, yüce değerleri ve vasıfları ona kazandırmak, bir kişinin kültürünü ve dinini değiştirmek kadar zor olabilir. Çünkü bu yaşlarda görülen, duyulan ve hissedilen şeyler, çocukların şuuraltı ve zihinlerine öylesine yerleşir ki, bunların izlerini silmek neredeyse imkânsız olur. Dahası, bilgisayar hafızasına kaydedilen şeylerin bir tıklamayla açığa çıkıvermesi gibi, o boş hafızalara kaydedilen şeyler de, küçük bir hadisenin tetiklemesiyle ister istemez ortaya çıkar ve o kişiye yeni bir benlik kazandırır.

Maalesef birçok aile, ilk çocukluk yıllarının ileriki yıllara tesirini görmezden gelmektedir. Bu aileler, çocuğun yaşının küçük olmasından dolayı hiçbir şeyin farkına varamayacağını, öğrenilmek istenenleri anlayamayacağını ve bundan ötürü bu yaşta çocuk için yapılanların zaman kaybı olacağına inanırlar. Oysa tam aksine, araştırmalar insan benliğinin gelişiminde ilk yılların önemini vurgulamakta, erken yaşta eğitime yapılan yatırımın getirisinin çok yüksek olacağını belirtmektedir. Bu yatırım, sadece çocuğun bir okul öncesi eğitim kurumuna gönderilmesi veya bir bakıcı tarafından bakımının yapılması değildir. Böyle bir eğitim ve bakım hizmeti verilse bile, çocuğun gelişmesinde ailenin bizzat kendisinin yerine getirmesi gereken çok önemli sorumluluğu vardır. Eğer aile ortamı, çocuğun iyi şekilde gelişmesi için gerekli desteği vermezse, kurumdan, bakıcıdan ve eğiticiden beklenen fayda da tam sağlanamaz. Çünkü çocuk için ilk model, anne ve babadır, çocuklar, ilk önce onların hal ve hareketlerini taklit ederler. Bu dönemde hiçbir şey kaçırılmadan anne ve babanın her hal, davranış ve sözü hafızaya sürekli kaydedilir. O, insanlık üzerine ilk fikirlerini, ilk ideallerini böylece öğrenir. Eğitimcilere göre çocuğun fikrî, ahlâkî ve dinî eğitiminde ilk harcı koyan kişi annedir. Bütün temiz ve yüksek duygular anne kucağında başlar. Okulun vazifesi annenin başlattığı eğitimi devam ettirmektir. Bu itibarla aile ocağı, eğitim hayatının ilk merhalesidir.

Çocuk, her gelişim döneminin kendi özelliklerini yaşar. Her dönemin ihtiyaçları, ilgi ve arzuları anne baba tarafından karşılanmalıdır. Gelişim çağlarını ve gelişim özelliklerini bilmek, diğer eğitim alanlarında olduğu gibi ahlâk eğitiminde de çok önemlidir. Bu çağlarda bulunan çocukların gelişim özelliklerinin bilinmesi, verilecek olan ahlâk eğitimini başarılı kılacaktır. Bu durumu bilmeyen bazı anne babalar tarafından, gelişim çağlarındaki çocuğun bazı davranışları, ahlâksızlık olarak görülmektedir. Burada bilinmesi gereken, bu davranışların, o gelişim çağının doğal bir özelliği ve normal olduğudur.

Erken yaşlardaki çocuk eğitimi bu derece önemli olmasına rağmen, ne anne-baba, ne devlet, ne de sivil toplum kuruluşları ülkemizde ve hatta İslam dünyasında bu konuda yeterli proje ve program üretememektedir.

Aile içerisindeki fertler İslam’ın ahlak öğretileriyle terbiye edilmelidir. İslam’ın ahlak öğretileri, Allah’ın bütün yarattıklarına karşı merhametli olmayı, sosyal ilişkilerde dürüstlük ve güvenirliği, karşılık beklemeden sevgi ve fedakârlığı, samimiyet ve iyi niyeti, kötü arzuların bastırılmasını ve daha birçok erdemleri ihtiva etmiştir. Bu ahlaki öğretiler bizleri ve neslimizi insanlar arasındaki ilişkilerde mükemmelliğe götüren esaslardır. Şu bir gerçek ki toplum dindar olmayan insanı kabul edebilir ama ahlaken kötü birini kabul etmesi pek mümkün değildir.

Ahlâk eğitiminin esasını ahlâk kurallarını öğretmek oluşturmaktadır. Ahlâk eğitiminin amacı, bireyi ve toplumu kötü ahlâktan korumak ve kurtarmak, bunun yanında iyi ahlâkla donatmak ve devamını sağlamaktır. Çocuklara ahlâkî ve ahlâkî olmayan özellikler hakkında doğru bilgiler verilmeli, sağlam kanaatler oluşturulmalıdır. Ahlâk eğitimi kalbe, zekâya ve iradeye hitap etmelidir ve amacı iyiliği sevdirmek, tanıtmak, istetmek olmalıdır. Ahlâk eğitimi önce çocuğun duyarlılığına hitap etmelidir.

Çünkü çocukta kalp, akıldan önce gelir. Çocuk heyecanlı olduğu zaman aklını aydınlatmak da kolaylaşır. Ahlâk eğitimi, irade üzerinde de etki yapmalıdır.

Ahlâk eğitiminin amacı bireyin ahlâkî bir kişilik geliştirmesinin sağlanmasıdır.

Bir AHLAK KISSASI anlatılır

Eski zamanlarda bir gün su, ateş ve ahlak askere gitmeye karar vermişler. Bir gün tatbikatta birbirlerini kaybettiklerinde nasıl bulacaklarını sormuşlar, bunun üzerine; Ateş, nerede bir duman görürseniz beni orada bulabilirsiniz oraya gelin demiş. Su ise nerede bir şırıltı duyarsanız oraya gelin beni orada bulabilirsiniz demiş. Ahlak ise beni bir kere kaybederseniz bir daha bulamazsınız boşuna aramayın demiş.

Demem o ki, ailede eğer ahlak verilmez ise onu başka yerde aramak veya verebilmek çok zordur.

Eğitimin en iyi gerçekleştirileceği yer ailedir. İnsanlar, temel değerlerini yeni nesillere aile aracılığı ile aktarır. Birey ilk dinî ve ahlâkî bilgi ve tutumları ailesinden öğrenir. Çocuğun eğitimi her şeyden önce temel ruhî ihtiyaçların karşılanmasına bağlıdır. Bunlar sevgi, disiplin ve özgürlüktür. Bu üç ihtiyaç, birbiriyle sıkı sıkıya bağlantılıdır yani birlikte karşılanır. Bebeklikte sevgi ihtiyacı yoğundur, ileri yaşlarda ise sevgi ihtiyacının yanında özgürlüğü sağlama ve disiplin verme gereği ortaya çıkar.

Ailede Ahlak eğitimi akıl dünyası ile duygu dünyası arasındaki uyum ve düzeni sağlar; insanı her türlü aşırılıktan ve uç noktalardan erdemli olma noktasına ulaştırır.

Ahlak, insanla ilgili bir disiplindir. Bu disiplin planlı, programlı, dengeli, sevgi ve merhamet temelli verilmelidir. Her binanın bir temeli vardır. İslam’ın temeli de güzel ahlaktır.

Çevrimdışı gurbetciyim

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2330
Ynt: Ailede Ahlak Eğitimi 1
« Yanıtla #1 : Nisan 10, 2019, 08:25:20 ÖÖ »
Ailede Ahlak Eğitimi  1

Ailede çocuklarımıza verilecek güzel ahlak eğitiminde anne ve babaya büyük sorumluluklar düşmektedir. Hz. Peygamberimizin çocuklarına ve diğer aile fertlerine verdiği ahlak eğitimi tüm ebeveynler için örnek olmalıdır. İslâm Dini kadar güzel ahlaka önem veren bir başka din veya düşünce sistemi göstermek mümkün değildir.

 Öyle ki Peygamber Efendimiz “İslâm, güzel ahlâktır” buyurmuştur. Hz. Peygamberin güzel ahlâka teşvik eden birçok güzel sözü vardır. “Mü’minlerin îmanca en kâmil olanı, ahlâkı en güzel olanıdır” “İçinizden en çok sevdiklerim ve kıyamet gününde bana en yakın olanlarınız, ahlaki en güzel olanlarınızdır” hadisleri bunlardan sadece ikisidir. Kur’an-ı Kerim’de adalet, ahde vefa, affetme, alçak gönüllülük, ana-babaya itaat, sevgi, kardeşlik, barış, güvenirlilik, doğruluk, birlik, beraberlik, iyilik, ihsan, iffet, cömertlik, merhamet, müsamaha, tatlı dilli olma, güler yüzlülük, temiz kalplilik gibi güzel ahlâki hasletlere teşvik eden ve zulüm, haksızlık, riya, haset, gıybet, çirkin sözlülük, asık suratlılık, cimrilik, bencillik, kıskançlık, kibir, kin, kötü zan, israf, bozgunculuk… Gibi kötü hasletlerden nehyeden pek çok âyetin yer alması, Kur’an’da ahlaka ne kadar önem verildiğinin bir göstergesidir.

Çocuklarımıza vereceğimiz ahlak ilkeleri temelini kurandan almalıdır.

Kaynağını Kur’an-ı Kerim’den alan ahlak ilkeleri toplumdan topluma, çağdan çağa özü değişmeden çeşitli isimlerle karşımıza çıkar. Tevrat’ta ” On Emir” diye adlandırılan bu ilkeler Yahudi ve Hıristiyan dininin en açık ve belirgin ilkeleri olurken Kur’an-ı Kerim’de On Emir’e karşılık gelen emirler İsra Suresi 22-37. ayetlerde su şekilde sıralanır:

1 – Allah’tan başkasını Tanrı yapma, O’ndan başkasına tapma.

2 – Anana, babana iyilikte bulun ve iyi davran.

3 – Akrabaya, yoksula, yolda kalana hakkını ver.

4 – Harcamalarında orta yolu tut, saçıp savurma.

5 – Geçim kaygısı, yoksulluk korkusuyla çocuklarını öldürme.

6 – Zinaya yaklaşma! Çünkü o iğrenç bir iştir.

7 – Allah’ın saygın kıldığı cana kıyma, onu öldürme.

8 – Yetimin malına iyilik dışında yaklaşma.

9 – Verdiğin sözü yerine getir.

10 – Ölçü ve tartıda hile yapma.

11 – Hakkında kesin bilgin olmayan şeye uyma.

12 – Yeryüzünde böbürlenerek yürüme.

Ahlak konusunda hem kendimiz hem de çocuklarımız için şüphesiz en güzel örnek Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav)’tir.

Rabbimiz de Kalem Suresinde; “(Ey Habibim) şüphesiz sen çok üstün bir ahlak üzeresin” diye buyurarak Peygamber’den başka örnek arayanlara gerçek rol-modelin kim olduğunu göstermiştir.

Peygamber Efendimizin hayatının her anında, mü’minlere güzel örnekler bulunmaktadır. Peygamberimizin  (sav) sahabeleriyle olan münasebetleri, onlara hitapları, şakaları, çocuklara olan sevgi ve ilgisi, hanımlarına karşı adaleti, sevecen ve ilgili tavrı, güler yüzü, neşesi, canlılığı, mü’minlere olan düşkünlüğü güzel ahlakın ve ideal insan modelinin önemli bir örneğidir.

Hepimiz biliyoruz ki, Hz. Hatice’nin ve bilâhare Hz. Ebubekir’in (ra) tereddütsüz iman etmelerinde en önemli etken kuşkusuz Hz. Muhammed’in (s) güven verici şahsiyeti ve ahlâkıdır. Nitekim Hz. Hatice (ra), ilk vahye mazhar olduktan sonra şaşkınlık ve korku içinde evine dönen Peygamber’i, ürpertisi geçip konuşabilecek hale geldikten sonra (s) şu sözleriyle teskin etmişti:

“Allah seni üzmez ve utandırmaz. Vallahi sana bir cin musallat olmuş olamaz. Çünkü sen güzel ahlaklısın: emanete riayet eder, akrabayı gözetir, misafire ikram eder, acizleri kollarsın.”

Hz. Hatice’nin (ra) muhakeme biçimi, fıtratı bozulmamış bütün insanlara model olacak bir nitelik taşımaktadır. Bugün de Allah’ın elçisinin (s) hayatını tetkik eden, ailesinden başlayarak yakınlarına davranışını inceleyen birinin aynı sonuca varmaması için hiç bir sebep yoktur.

Hz. Muhammed’in (s) nübüvvetini ispat eden en güçlü delillerden biri onun muhteşem ahlâkıdır. Öyle ki, ahlâkı, mucizelerinden dahi önde gelmektedir. Çünkü ahlaki zaafları bulunan birisinden olağanüstülükler sadır olsaydı, bu bir istidraç olmuş bulunurdu.

Çocuğun kişiliğinin şekillendiği yer aile yuvasıdır. İslam kaynaklarının çoğunda şu ortak görüşe yer verilir. “Çocuk anne ve babanın yanında bir emanettir. Tertemiz kalbi, her çeşit şekil ve nakıştan uzak, saf, kıymetli bir cevherdir. Her türlü şeye kabiliyeti olduğu gibi, kendisine verilen her şeyi almaya da yakındır. Eğer çocuk iyiliğe alıştırılır, güzel şeyler öğretilirse iyilik üzere büyür. Dünya ve ahrette mesut olur.” Peygamber Efendimiz, insanın bu vasfını şu hadisiyle dile getirmiştir: “Her çocuk fıtrat üzere doğar. Konuşmaya başlayıncaya kadar bu hal üzere devam eder. Sonra anne ve babasının tesiriyle Yahudi, Hıristiyan, Mecusi vs. olur.”

Yine peygamber efendimiz sav “Babanın evladına güzel terbiyeden daha iyi bir hediye veremeyeceğini”9 bildirerek, terbiyenin insan hayatındaki yerini vurgulamıştır. Yine, “Çocuklarınıza ikram edin ve terbiyelerini güzel yapın”, “İnsanın öldükten sonra geride bıraktığı en hayırlı şeylerden birinin, yetiştirdiği salih evlat” olduğu buyurulmuştur.

Çocuğun eğitimi konusunda Hz. Ali’nin şu sözü zikredilmiştir: “Evlâdınızı bulunduğunuz zamandan başka bir zaman için talim ve terbiye ediniz. Çünkü onlar sizin zamanınızdan başka bir zaman için halk olunmuşlardır. Çocuğun terbiyesinde sakın kusur gösterme; zira o, senin zamanından başka bir zaman için yaratılmıştır.”

Bu terbiye nasıl olmalıdır? Peygamber Efendimiz, çocuğun hayır üzere yetiştirilmesi halinde yine hayır üzere yaşayacağını, dünya ve ahirette mesut olacağını beyan etmektedir. Hayır üzere yetiştirmenin yolu da, çocuğa doğduğu andaki safiyetini, güzel ahlak ve salih yaşayış istikametinde devam ettirmesini temin edecek hayat prensiplerini benimsetip kazandırmaktır. Bu prensipler de, en mükemmel şekliyle İslam’da mevcuttur. Kur’an ve Sünnet, baştanbaşa insanı sonsuz kemal mertebelerine yüceltecek esaslardan ibarettir. Bunun içindir ki, çocuğun babası üzerindeki haklarından biri, kendisine Kur’an eğitimi verilmesidir.

İslam’da din ile ahlak iç içedir. Bu nedenle dini eğitimin yanında, küçük yaşlardan itibaren çocuğa iyi bir ahlak eğitiminin de verilmesi gereklidir. Çocuklarımıza Kur’an’ı öğretirken sadece okumasını değil, aynı zamanda onun nasıl bir kitap olduğunu, nelerden bahsettiğini ve hangi hakikatleri bize ders verdiğini de anlatmalıyız. Böylece, Kur’an’a karşı hürmet ve muhabbeti kalbinde ve ruhunda uyandırmalıdır. Çünkü çocuğa Kur’an öğretmek ifadesi, genel anlamda onlara dinini, ahlâkını öğretmeyi içine alan bir eğitim ve öğretim sistemini ifade etmektedir.

Çocuklar, temiz ve beyaz bir levhayı andıran ruhlarına güzel şeylerin, iyi ahlakın ve dini hakikatlerin telkinine muhtaçtır. Onların kötülüklerden uzak, iyiliklere meyilli yetiştirilmeleri, bu dini terbiyeyi daha küçük yaştan itibaren ruhlarına sindirmekle mümkündür. Adalet, doğruluk, cömertlik, sözünde durmak, alçak gönüllülük, sabır, şükür, edep… Gibi güzel davranışlar çocuğa sevdirilmeli; zulüm, yalan söylemek, alay etmek, kibir, iftira, çekememezlik… Gibi kötü davranışlardan uzak tutulmalıdır.

Çocuk, sosyal hayatta uyum sağlayacak davranışları küçük yaşlarda öğrenir ve öğrenmeler kolay sökülüp atılmayacak kadar derin bir şekilde yerleşir. Günlük hayatta “huy” dediğimiz karakter vasıflarının pek çoğunun temeli çocuklukta aile vasıtasıyla atılır. Çocuk sadece insanlarla değil, eşya ile olan ilişkilerinin esasını da burada öğrenir. Cömertlik, cimrilik, temizlik, düzenlilik, dağınıklık, çekingenlik ve sosyallik gibi alışkanlıkların kazanılması hep çocukluktaki eğitime bağlıdır. Ailede güzel ahlak eğitimi verilirken ebeveynlerin bu pedagojik gerçekleri göz ardı etmemeleri gerekmektedir.

Ailede ahlak eğitiminin çocuğun doğumuyla başladığı unutulmamalıdır. Anne baba çocuğun gelişim ve yaş özelliklerini göz önünde bulundurarak ahlak eğitimi vermelidir.

Çocuklara ahlaki ve ahlaki olmayan özellikler hakkında doğru bilgiler verilmeli, sağlam kanaatler oluşturulmalıdır. Ahlak eğitimi kalbe, zekâya ve iradeye hitap etmelidir ve amacı iyiliği sevdirmek, tanıtmak, istetmek olmalıdır. Ahlak eğitimi önce çocuğun duyarlılığına hitap etmelidir. Çünkü çocukta kalp akıldan önce gelir. Çocuk heyecanlı olduğu zaman aklını aydınlatmakta kolaylaşır.

Ahlak eğitiminde ailede iyi bir iletişim ortamı oluşturulmalıdır. Aile iletişiminin iyi olması aile bireylerinin hayatı paylaşmasıyla mümkündür. Paylaşım maddi olduğu gibi manevi boyutuyla da olmalıdır. Eşler çocukların yanında ciddi tartışmalara girmemeli ve birbirlerine karşı rencide edici sözler söylememelidirler.

Ailede çocuklarımıza nasihat ederken dengeli, tutarlı ve örnek bir kişilik sergilemeliyiz. Nasihat ve eleştirilerimizde vicdanlı, merhametli olmalı ve yumuşak bir dil kullanmalıyız. “Nasihat kar gibidir, ne kadar yumuşak yağarsa, yerde o kadar tutar ve zihinde o kadar yer eder.” Ahlak eğitimi sürecinde çocuklara çok fazla kural koymak yerine, mantıklı, basit ama az kurallar koymak daha uygundur.

İnsan eğitimi ihmale gelemeyecek kadar önemli ve ciddi bir iştir. Dolayısıyla ailenin bu konuda istikrarlı olması gerekir. İnsan eğitebilmek için önce kişinin kendisi eğitimli olmalıdır. Çocuğun eğitimini, işini oluruna bırakarak, rastgele yetişmesine göz yummak, bir çocuğa yapılabilecek en büyük kötülüktür.

Yani Ahlak eğitiminde Dengeli Bir Disiplin Sahibi Olunmalıdır

Eğitimde disiplin önemlidir. Özellikle bebeklik ve ilk çocukluk döneminde disiplin kazanma daha önemlidir. Disiplin, insanın yapmak istedikleri ile toplumun kısıtlamaları ve çevrenin istekleri arasında denge kurma gereğinden kaynaklanır. Disiplinin amacı, çocuğa rehberlik etmek, uygun sınırlar içinde daha geniş özgürlük vermek, çocuğun benlik saygısını zedelemeden, kendi kendini denetleme yeteneği kazandırmaktır. Bu anlamda çocuğun davranışlarını disiplin altına almak, ona kullanılabilir özgürlük alanını öğretmek demektir. Çünkü çocuğu tamamen özgür bırakmak, başkalarının haklarını çiğnemeyle veya bilmemekten (bilgi eksikliğinden) kaynaklanan kendisine ve çevresine vermekle sonuçlanabilir. Disiplin bir anlamda çocuğu ve çevresini verebileceği zararlardan korunmasını amaçlamaktadır.

Ceza ve disiplin birbirine karıştırılmamalıdır.

Dengeli disiplin, çocuk eğitiminde oldukça önemlidir. O hâlde anne babalar, eğitimciler, disiplini sağlamak uğruna çocuğu kendinden soğutacak hatta düşman edecek şekilde sert davranmadığı gibi, hiçbir değeri ve kuralı tanımayacak kadar söz dinlememeye varacak özgürlüğü de çocuğa tanımamalıdır.

Çoğu zaman teori ve pratik arasında fark vardır. Yani her çocuk ayrı bir dünyadır ve her çocuğa uygulanacak terbiye farklılık arz edebilir. Ancak teorik bilgiler pratik için yol işaretleridir. Tabi ki bu konuda da en büyük örneğimiz Hz. Peygamberimiz olmalıdır.

Peygamberimiz sav “Çocuklarınıza ikram edin ve terbiyelerini güzel yapın buyurmuştur. Buradan sadece ahlaki eğitim anlaşılmamalı tabi. Bütün özellikleri göz önünde bulundurulmalıdır. Çünkü duygusal, zihinsel, sosyal alanlar hatta dil gelişimi gibi çok spesifik yani özel konular bile çocuğun eğitimini etkiler. Kuranı Kerimde: “Ey iman edenler, kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.” (Tahrim 6) buyurularak ailemizden, çocuklarımızdan, ehlimizden mesul olduğumuz belirtilmiştir. Aslında her şey gibi çocuklarımız da bizlere imtihan için verilmiş ve şöyle buyrulmuştur. “Mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihandır.” ( Enfal 28) Allah (cc) çocuklarımızdan bizi hesaba çektiğinde, onların iyi bir kul olabilmeleri için üzerimize yapı yapmadığımızı soracaktır. Bu sorumluluktan hareketle bırakın anne babaların, evlenmeye niyet edenlerin bile çocuk eğitimi konusunda bilgi öğrenmeleri kendilerine farzı ayn olmaktadır.

İyi bir ahlak eğitiminde “Çocuk, çevresinde iyi ahlak özellikleri görmelidir; çocukta iyi bir vicdan gelişimi sağlanmalıdır; çocuğun istek, arzu ve eğilimleri iyi yöne kanalize edilmeli, iradesi güçlendirilmelidir; kişiliği kuvvetlendirilmelidir.

Büyükler çocukların düzeyine inerek onları eğitmelidir. Çocuklara daima uygun bir dille doğru, tutarlı ve yararlı bilgiler verilmelidir. Çocukları için, ahlaki konularda iyi model olacak bir hayat yaşamaya özellikle gayret göstermelidir. Aksi halde sözlerle telkin edilmeye çalışılan, davranışlar ile yalanlanmış olur. Çünkü çocuklarda sözlü telkinleri fiil haline dönüştürmekten çok, gördüklerini taklit etme özelliği hâkimdir. Örneğin bulunduğu ortamda yalan konuşulduğunu gören çocuk, yalanı normal karşılamaya başlar. Zamanla bilinçaltında yerleşen olumsuzlukları daha sonra söküp atmak kolay olmaz. Halk dilindeki “Can çıkar, huy çıkmaz.” Özlü sözü bunu gösterir.

“Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.” sözünden yola çıkarak aile, çocukların ahlaki eğitiminde iyi arkadaşlar edinmesini sağlamalıdır. Arkadaşlık bebeklikten gelen bir ihtiyaçtır. Yaşı ilerledikçe sosyalleşen ve arkadaş grupları artan çocuk ister istemez olumlu veya olumsuz bu arkadaş çevresinden etkilenecektir. Bu noktada aile çocuğun, kişilikli, görgülü, iyi ahlaklı kimselerle arkadaşlık etmesini sağlamalıdır. Anne baba çocuğun seçeceği arkadaşlara açıkça müdahale etmemeli, ancak iyi arkadaşlar edinmede ona dostça yardım etmelidir. Ebeveyn, çocuğuna arkadaşlarıyla iyi geçinmesi gerektiğini öğretmelidir.

Anne ve babalar çocukların ahlak eğitimi süreçlerinde kitle iletişim araçlarına dikkat etmelidirler. Anne babaya düşen görev, bu araçların iyi yönlerinden çocuklarının yararlanmalarını sağlamak ve zararlarından korumaktır. Özellikle televizyonun olumlu bir uyarı kaynağı olmasının yanında, aile içi ve dışı toplumsal etkileşimi en alt düzeye indirgediğinden çocuğun sosyal ve ahlaki gelişimine olumsuz etkisi vardır. Özellikle çocukların inanç dünyasını ahlakını zedeleyecek ve telafisi zor olacak tahribatlara neden olan sihirli, kavgalı, dövüşlü ve küfürlü dizi ve çizgi filmlerden çocuklarımızı uzak tutmalıyız.

Kitaplar ise, çocuğumuzun zihinsel, sosyal ve duygusal gelişiminde önemli bir uyarandır. Kitabi bir medeniyetin müntesipleri olarak çocuklarımıza sanat değeri olmayan, okuma zevki ve ilgisini vermeyen, onları şiddete yönelten kitaplar yerine kendi tarihimizi, dinimizi, edebiyatımızı ve örnek şahsiyetlerimizi bizlere tanıtan ve sevdiren eserleri tavsiye etmeliyiz. Çocuklarımızın anlayış ve yaş düzeylerini göz önünde bulundurarak onlara alternatif olumlu yayınlar sunmalıyız.

“Ailede çocuk kandırılmamalı, verilen söz tutulmalıdır. Ahlaki davranışların kazanılmasında sevgi, şefkat ve güvenin önemi büyüktür. Çocuk, aşağılanmaktan, olumsuz sıfat ve tanımlamalardan uzak tutulmalıdır. Çocuklarımıza güven duygusu ve sorunlar karşısında çözüm üretebilme becerileri kazandırılmalıdır. Aile, ahlaki davranışların çocuklarında meleke; yani alışkanlık haline gelmesi konusunda çalışmalıdır.

Çocuğa her şeyi yasaklamak yerine, ona müspet alternatifler sunmak; iyi, doğru ve güzel davranışları teşvik etmek gerekmektedir. Yapılan davranışın neden iyi veya neden kötü olduğu somut örneklerle izah edilmeli ve çocuk yanlış yaptığında uygun bir dille ikaz edilmelidir. Çocuğun yaptığı davranışlar üzerine düşünmesine fırsat tanınmalı ve yaşına uygun olmayan yasaklar konulmamalıdır. Onu anlamaya ve duygularını ifade etmesine fırsat verilmelidir.

Ailede ahlak eğitimde çocukların yüksek ve ince değerlere uygun duygular geliştirmesine yardımcı olunmalıdır. Çocuk daha küçükken kitapla tanıştırılmalıdır.  Oynadıkları oyunlarda da ahlaki değerlerin öğretimi sağlanmalıdır. Çocuklara gerektiğinde özür dilemesi ve özür dileyeni bağışlaması öğretilmelidir. Onların sorunları ciddiye alınmalı, yavaş yavaş sorumluluk verilmelidir.

Çocuğun örnek alabileceği kahraman ve idealler gösterilmeli, bu konuda hikâye ve masallardan yararlanılmalıdır. İyinin, güzelin zevki tattırılmalı, kötünün, yanlışın zevki tattırılmamalıdır. Çocuk tehdit edilmemeli ve şiddetten korunmalıdır. Onun öfke ve huysuzlukları soğukkanlılıkla karşılanmalıdır. Neticede yılmadan, sabırla ve Allah’tan ümidi kesmeden ahlak eğitimine devam edilmelidir.

Mesela küçük çocukları anne çocuğu kucağına alıp severken; “Yavrum başkalarını aldatmak, mallarına zarar vermek, yalan söylemek, haksızlık yapmak doğru değildir. İyi çocuklar böyle şeyler yapmaz.” gibi telkinlerde bulunsa ve çocuk annesinin davranışlarında hep şefkat, merhamet, sevgi, doğruluk, dürüstlük görse, büyüdüğünde bunların aksine bir yaşantısı olabilir mi?

Son olarak diyebiliriz ki, ailede ahlak eğitimi Allah’a karşı sorumluluğun bilincinde olan ve bu bilinçle hayırlı nesiller yetiştirme endişesi taşıyan tüm anne, baba ve eğitimcilerin boynunun borcudur. Gelecek nesillerin heder olmaması, dört başı mamur İslam medeniyetinin yeniden tesisi ve geleceğe öncülük edecek ve yön verecek  öncü kadroların tesisi ancak muvahhid ve ahlaklı nesilleri yetiştirmekle mümkün olacaktır. Ne mutlu çocuklarını ve nesillerini İslam’ın aziz ahlaki öğretileriyle terbiye edenlere.

Kısaca, eğitim anlayışımız salih insan yetiştirmeyi, cahilî eğitimden arınıp tevhidi eğitimi ikame ve tesis etmeyi, emr-i bi’l-maruf ve nehy-i ani’l-münkeri öncelemeyi, bunun yanında dünya ve ahirette huzur ve saadeti amaçlamakta, bu amacı gerçekleştirmeye yönelik ise bireyden, aileye aileden cemaate cemaatten ümmete ve ümmetten medeniyete giden kutlu yolda Müslüman şahsiyetler yetiştirmeyi hedefler.

Ne mutlu İslâmî eğitimin aydınlığında nesillerini hayır üzere yetiştirenlere, ne mutlu Kur’ân ve Sünnet’in ışığında Müslüman şahsiyetler ile geleceğini inşa edenlere.

Hülasa aile, muvahhid nesil hassasiyetidir.

Yazımızı Hz. İbrahim’in (as) oğlu İsmail’i (as) kastederek yaptığı duayla nihayetlendirelim.

“Ey Rabbimiz! Bizi sana boyun eğenlerden kıl, neslimizden de sana itaat eden bir ümmet çıkar, bize ibadet usullerimizi göster, tevbemizi kabul et; zira, tevbeleri çokça kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin.”

 

 


* BENZER KONULAR

Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]