EVLADINIZ OKULDA NE YAPIYOR?
Yüce Allah’a sonsuz hamdler…
Rahmet ve şefkat Peygamberi Efendimize, Ashab-ı Kiram Efendilerimize ve Ehl-i Beyt-i Resulillah’a salât ve selâm…
Merhaba Dostlar;
Hayatın hemen her alanında yaşamış olduğumuz çeşitli savrulma dönemleri vardır ya hani… Sonra birden kendimizi toparlarız. Bir imtihan döneminin ardından, o kadar rahat ve huzur içinde hissederiz ki kendimizi, sanki musibet ve sıkıntılar, bir daha kapımızı çalmayacaktır…
Şu insan havsalası ne kadar da dar! İşler ters gitti mi, artık bir daha düzelmez diye düşünür. İşler yoluna girince de bir daha sıkıntı çekmeyecek sanır.
Oysa şu imtihan sahnesi olan dünya, tam manasıyla bir gidiş gelişler yurdudur. Düşen çıkar; çıkan iner…
İnsan için en tehlikeli anlar da işte bu, huzur ve rahatın sürüp gideceğini düşündüğü zamanlardır. Çünkü insan sıkıntılarla yüzyüze geldiği müddetçe olumsuz etkilere karşı daima tedbirlidir. Kendi menfaat ve huzurunu temin için tetikte bekler. Fakat rahatlık zamanları, genellikle tedbirlerin unutulduğu, gevşekliğin arttığı zamanlardır.
Sevgili dostlar; kendimizi ve gençlerimizi kötü alışkanlıklardan uzak tutabilmek için sürekli teyakkuz halinde olmalıyız. Huzur ve rahat içinde yaşayıp giderken, birden -Allah korusun- evladının kötü haberi ile irkilen, perişan olan ailelerin sayısı hiç de az değil.
Çocuğumuzu okula göndeririz, az çok sorunları ile de ilgileniriz, bir iki okul ziyaretinden sonra, kendimizi salarız… Evet, genellikle yaptığımız budur. Hatta çoğumuz okulun bahçesinden bile geçmez. Hiç düşünmez ki bu çocuk okula gidip gelirken ve okulda iken kimlerle muhatap oluyor? Oğluma veya kızıma kimler, ne tuzaklar kuruyor? Arkadaşları, ortamları nasıl?
Üstelik ipin ucunu bir kaçırdık mı bir daha delikanlılık çağına gelmiş adama veya genç kıza, nasıl söz geçireceksiniz!
Sevgili dostlar, eşinizle görüşün, anlaşın; hangi çocuğunuzla hanginiz ilgilenecek, dertlerini kim dinleyip çözmeye çalışacak? Bunu, bir kere oturun aranızda kararlaştırın. Ondan sonra da evladınızın sorumlu takipçisi hanginiz iseniz, çocukla veya gençle yakınlık, samimiyet kursun. Öyle ki çocuk kendi kendine bile konuşmaktan korktuğu konuları, size rahatlıkla anlatabilsin…
Tabii olarak, bu yakınlığı sağlayabilmeniz için evladınızı gerçekten sevdiğinizi, onun sıkıntılarını kendi derdiniz gibi düşündüğünüzü samimi olarak ona ispat etmelisiniz.
Bu samimi ortamı bir kere sağlamca kurmalı ve bunu evladınız ayakları üzerine basacağı ana kadar da sürdürmelisiniz. Yani, en az reşit oluncaya kadar.
Bu güveni ve yakınlığı kurmak, hele bu zamanda, olmazsa olmaz bir zarurettir. Eğer bunu başaramıyorsanız mutlaka yardım almalısınız. Bir dernek, bir vakıf veya hakiki imanlı ve temiz bir sivil toplum kuruluşundan yardım istemelisiniz. Onların size göstereceği şekilde, gençlerle ilgilenecek insanlar ve ortamlar bulmalısınız.
Yok, eğer bunların hiçbirini yapamıyorsanız; evladınızı onca kurdun, sırtlanın yuvalandığı sokaklarda, okul yollarında yalnız bırakıyorsunuz demektir. Allah muhafaza, bu tedbirleri almayan anne ve babalar, evlatlarının kötü haberlerini almaları, hele bu zamanda, işten bile değildir! Bunun örneklerini, maalesef hemen her gün duyuyor, görüyoruz artık…
Bırakınız liseyi, ortaokul ve hatta ilkokullara kadar inen sigara, uyuşturucu, hap ve daha bilmemem neler, evlatlarımızın üzerine çökmek için adeta sıra bekliyorlar!
Bu hayati konuda, herkes üzerine düşeni mutlaka yapmak zorundadır…
Evet, sevgili dostlar, ya kendimiz? Bizim hiç kötü alışkanlıklarımız yok mu? Yoksa bile bundan sonrası için bir garantimiz var mı?
Öyleyse… Hani hep diyoruz ya, “Bu dünya rahat yeri değil.” Evet, dostlarım, bu dünyada mümine rahat yok, daimi bir mücadele içinde olmaksızın ayakta durmak, Hak yolunda ilerlemek imkânsız.
Demek ki gevşemek yok, bir yandan din ve dünyamızın ihyası için çalışırken, diğer yandan da kendimizi ve evlatlarımızı çevrenin kötü etkilerine karşı sürekli korumak zorundayız.
Hatta mümkünse uyuşturucunun, alkolün, kumarın pençesine düşmüş insanlarımıza da yardım elimizi uzatacağız. Biz uzatamıyorsak, kendimizi ehil görmüyorsak bu konuda vakıflarımıza, derneklerimize, sivil toplum kuruluşlarımıza başvuralım, onların yardım etmesini sağlayalım.
Unutmayalım; temiz ve huzurlu bir toplum, ancak kötülüklerle mücadele sonucunda elde edilebilecek bir nimettir. Ancak bu bedeli ödeyen toplumlar, geleceğe umutla bakabilirler…