İSLAM ALİMLERİNE GÖRE ÇOCUK EĞİTİMİ
İslam alimleri, insana dair birçok sorunu inceleyerek çözümler üretmeye çalıştıkları gibi, eğitimin ilkelerine dair de çalışmalar yapmışlardır. Bunlardan en önemlisi, İmam Gazâlî’nin eğitim hakkındaki incelemeleridir.
Kendisi de bir eğitimci olan Gazâlî'nin çocuk eğitimine dair görüşleri, bugünün pedagoji ilminin ulaşamadığı yüksek bir seviyeye sahiptir. Çünkü o çocuk eğitimini de, çocuğun nefsini terbiye etme ve ona Rabbinin razı olacağı hale ulaşmasında rehberlik etme noktasından ele almıştır.
İmam Gazâlî çocuk eğitimi konusunu gayesi açısından ele aldığı kadar, yöntemi açısından da inceleyerek dikkat edilmesi gereken inceliklere dair önemli tespitler yapmıştır.
İmam Gazâlî bir insan yetiştirmekte en önemli zamanın, şahsiyetinin temellerinin atıldığı ilk dönem olduğunu söylemiştir. Hatta o çocuk terbiyesine, evvela çocuğun anne babasını seçerken dikkat etmekle başlamayı tavsiye etmiştir. Gazâlî evlenecek kişilerin, çocukların eğitimi ile doğru biçimde ilgilenebilecek bir eş seçmeleri gerektiğine dikkati çeker. Bunun ardından annenin beslendiği gıdaların, içinde bulunduğu ortamın çocuğun ahlâkında belirleyici bir unsur olduğunu vurgular.
İmam Gazâlî bir çocuğun şahsiyetinin şekillenmesinde en çok ebeveyninin ahlâkî yaşantısını etkili görmektedir. Anne babasının dinini yaşaması, olgun ahlâk sahibi olmaları ve helalinden yiyip içmeleri çocuğun kişiliğini doğrudan etkileyecektir. Kısacası İmam Gazâlî'ye göre bir kişinin nasıl ahlâkî özelliklere sahip olacağı büyük ölçüde ailesinden aldığı ilk terbiye ile şekillenecektir.
Çocuk Eğitiminin Dönemleri
İslam âlimlerinin doğumdan itibaren çocuk eğitimini dört ana safhada ele aldığını görüyoruz:
1- Bebeklik (tufûlet) dönemi:
Arapçada “tıfl” bebek demektir. Tufûlet yani bebeklik dönemi çocuğun doğumu ile başlayıp sütten kesildiği zamana kadar olan süreyi kapsar. Bu dönemde çocuk için yapılabilecek şeyler,
a- Çocuğa güzel bir isim vermek.
b- Erkekse sünnet ettirmek.
c- Çocuğu helal süt ile beslemek.
d- Çocuğun aile içinde güzel bir manevi hava ile büyütülmesini sağlamaktır.
2- Küçük çocukluk (sabâvet) dönemi:
Sabi, yani küçük çocuk sütten kesilmiş ama henüz eğitim alacak seviyeye gelmemiş çocuktur. İki yaş ile yedi yaş arasındaki çocuğa sabi denir. Oyun çocuğu da denilebilir.
Bu dönemde çocuk ileride alacağı eğitim için ön hazırlık olarak temel becerileri kazanır. Mesela içinde bulunduğu aileden ana dilini öğrenir. Tuvalet terbiyesi, yeme içme, giyinme, gibi basit seviyede hayat becerileri kazanırken aynı zamanda buna dair adabı öğrenebilir.
İslam alimleri bu dönemde çocuklara bilgi aktarmak yerine güzel edeb ve ahlakın kazandırılması gerektiği üzerinde durur. Çocuk bu yaşlarında dinî yaşantıya dair ilk tecrübelerini kazanır. Mesela anne babasını namaz kılarken görmesi, dini günler ve dini bayramlar çocuğun dine dair ilk hatıralarını oluşturur. Bu yaşlarda çocuğun durumu ve gelişim safhası göz önünde bulundurularak çocuğa sadece sevdirici şekilde alıştırmalar yaptırılmalı, çocuk küçük yaşta ikrah ettirilmemelidir. Çocuğun oyun oynama, neşelenme ihtiyacı göz önünde bulundurulmalıdır.
İleri çocukluk (mümeyyez) dönemi:
Temyiz çağı da denilen ileri çocukluk dönemi, yedi yaştan büluğ çağına kadar olan dönemdir. Bu yaş dönemi çocuğa bazı dinî ve ahlâkî yükümlülükler öğretme ve alıştırma dönemidir.
İslam alimleri bu dönemdeki eğitimin şahsiyetin bel kemiğini oluşturacağını belirtmektedir. Çocuk artık iyiyi kötüyü bilecek olgunluğa erişmiştir, ergenlik çağına ulaşmadan evvel kendisine ilim öğretilmelidir.
Mesela İmam Gazâlî anne babalar için çocuk terbiyesinin dini bir vazife olduğuna dikkat çekerek şöyle der:
“Çocuk ebeveyninin yanında emanettir. Onun tertemiz kalbi nakış ve sûretten boş, berrak ve soyut bir cevherdir. Bu mübarek kalp, kendisine nakşedilen her şeye kabiliyetlidir. Ne tarafa meylettirilirse oraya meyleder. Eğer kendisine hayrı öğretirsen, hayr üzerinde büyür. Dünya ve ahirete sahip olur, annesi ve babası da sevabında ortak olurlar. Ona edep veren ve öğreten de ortak olur. Eğer şerre alıştırılır ihmal edilirse, şakî olup helâk olur. Günah da onun terbiyesiyle mükellef olanın üzerindedir. Onun velisi sorumludur.
Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Ey inananlar, kendinizi ve ailenizi bir ateşten koruyun ki, onun yakıtı insanlar ve taşlardır.” (Tahrîm, 6)
Mademki edep, çocuğu dünya ateşinden koruyor, onu ahiret ateşinden koruması daha evlâdır. Yine İmam Gazâlî’ye göre çocuk terbiyesi evvela çocuğu yanlışlardan korumakla başlar:
“Çocuğun korunması; ona edep öğretmek, ahlâkını tertemiz yapmak ve güzel ahlâkları tâlim ettirmektir. Bunun için onu kötü arkadaşlardan korumak, fazla nimetlere dalmayı kendisine âdet ettirmemek, süsü ve lüksü kendisine sevdirmemek gerekir. Çünkü böyle yetiştirilirse, büyüyünce bunların peşine düşmek sûretiyle hayatını zâyi edip, ebediyen helâk olur.”
“Çocuğa ilk galebe çalan sıfat, yemeğe karşı oburluktur. Çocuğun yanında çok yemeyi kötülemeli, edepli ve az yiyen bir kimseyi övmelidir. Çocuğa, yemek hususunda arkadaşını kendi nefsine tercih etmeyi sevdirmelidir. Yemek adabını öğretmelidir. Yemekten önce ve sonra ellerini yıkamak, besmele ile başlamak, acele etmemek ve önünden yemek gibi… Çocuğa bazen katıksız ekmek vermeli ve basit yemek yemeye alıştırmalıdır ki, çocuk iyi yemekler yemeyi şart görmesin.”
“Çocuğa lüks kıyafetleri değil, sade elbiseleri sevdirmelidir. Zevke dalan ve israfa alışan çocuklardan çocuğunu korumalıdır. Erkek çocuğunu süslü giymekten muhafaza etmelidir.”
“Çocuğu, onun keyfine göre konuşan insanlarla oturup-kalkmayı menetmelidir. Çünkü çocuk, yetişmesinin başlangıcında ihmal edildi mi, çoğu zaman kötü ahlâklı, yalancı, hasedçi, hırslı, nemmam (kovucu), ısrarcı, fuzulî konuşan, fuzulî gülen, hilebaz ve hayâsız olur. Kişi çocuğu bu kötü ahlâktan ancak güzel terbiye ile koruyabilir.”
İslam âlimlerinin eğitim anlayışı, fıtrîdir. Mesela İmam Gazâlî’nin eğitim anlayışında dikkati çeken bir husus da, onun çocuk fıtratında bulunan kabiliyetleri geliştirmeye dikkat çekmesidir:
“ Çocukta aklı erme alâmetleri görüldüğü zaman, onu güzelce yetiştirmek gerekir. Bunun ilk alameti, hayâ duygusunun belirmesidir. Çocuk, utanarak bir kısım fiilleri terk etmeye başlamışsa, aklın nûru onun üzerinde doğmuş demektir. Bu Allah Teâlâ´nın çocuğa vermiş olduğu bir hediyedir. Bu durum, çocuğun ahlâkının olgunluğa döndüğünü, kalbinin saflığa kavuştuğunu gösterir ve çocuğun bülûğ çağında aklının kemâle ereceğini de müjdeler. Bu bakımdan utangaç bir çocuğu başı boş bırakmak uygun değildir. Aksine ona utanması ve utanmaması gereken şeyleri öğretmek sûretiyle onun edebine yardım etmelidir.”
“Çocuk, Kur´an´ı ve bir kısım hadîsleri, iyi insanların hikâye ve hallerini öğrenmelidir ki, kalbinde sâlih kimselerin sevgisi yeşersin. Çocuk aynı zamanda hayasızlığı öven şiirlerden ve şarkılardan uzak tutulmalıdır. Çünkü böyle bir edebiyat, çocuğun kalbinde fesad tohumlarını geliştirir.”
İmam Gazâlî çocuk eğitiminde övgü ve mükafatlarla sevdirici bir yöntemi tavsiye eder. Ayrıca çocuğun hatalarına karşı affedici olmayı, en ufak hatasında ceza vermekten sakınmayı öğütler:
“ Ne zaman çocukta güzel bir ahlâk, iyi bir fiil görülürse, bundan dolayı çocuğu mükâfatlandırmak, çocuğa ikramda bulunmak, çocuğu sevindirecek şekilde davranmak gerekir. Onu insanlar arasında bu fiilinden dolayı övmelidir.”
“Eğer bazı durumlarda çocuk hata ederse göz yumulması uygun olur. Çocuğun hayâ perdesini yırtmamalı, ayıbını dışarıya vermemelidir. Hele çocuk bunu örtmek istediği zaman... Yoksa çocuk hataların açığa çıkmasından perva etmez olur.”
“ Çocuğu sık sık azarlamak doğru olmaz. Çünkü çok azarlamak, azarlamanın tesirini yok eder. Çirkin fiillerde bulunmayı ona kolay gösterir. Konuşmanın onun kalbinde tesiri kalmaz. Baba, çocuğuyla konuşmasının heybetini korumalıdır. Bu bakımdan çocuğunu arada sırada azarlamalıdır. Anne ise, çocuğa babaya saygıyı öğreterek çirkinliklerden uzaklaştırmalıdır.”
İslam alimlerinin çocuğun asli yaratılışını göz önüne aldığını, hoşgörülü bir terbiye sistemini tavsiye ettiğini görmekteyiz. Mesela çocuğun oyun oynama ihtiyacına karşı anlayışlı olmalıdır:
“Çocuk mektepten dönünce, ona, oyun oynayarak mektebin yorgunluğundan kurtulması için izin verilmesi gerekir. Çünkü çocuğu daima oyundan menetmek ve hep öğrenmeye mecbur tutmak çocuğun kalbini öldürür, zekasını dumura uğratır. Hayatını altüst eder. Hatta çocuk böyle bir sıkılıktan kurtulmak için, ilmi terk etmek ister ve çeşitli hileli yolları denemeye mecbur olur.”
Küçük çocuklara dinlenip eğlenmek için zaman tanımakla beraber, büyüdükçe dini görevlerine de alıştırmalıdır. Çocuğun manevi terbiyesini ihmal etmek doğru olmaz:
“Çocuk erginlik yaşına vardığı zaman, tahâreti ve namazı terk etmesine göz yummamalıdır. Mübarek Ramazan-ı Şerifin bazı günlerinde çocuğa oruç tutmayı emretmelidir. Çocuğa muhtaç olduğu şer´î sınırları öğretmeli, hırsızlıktan, haram yemekten, hainlik, yalan ve fuhşiyattan ve çirkin fiillerden sakındırmalıdır. Ne zaman ki çocuk, çocukluk devresinde bu şekilde gelişirse, bülûğ çağına yaklaştığı zaman bu işlerin sırlarını bilmesi mümkün olur.”
Çocuk eğitiminde önemli bir nokta da çocuktaki taklit ve örnek alma özelliğini göz önünde bulundurmaktır:
“Çocuğuna oturup kalkmayı, terbiyeyi öğretmelidir. Fazla konuşmaktan çocuğu menetmeli, bunun düşük insanların âdeti olduğunu belirtmelidir.
Çocuğu -ister doğru isterse yalan olsun- yemin etmekten menetmelidir ki çocuk, küçüklüğünde böyle bir şeye alışmasın. Lânet etmek ve küfür etmekten menetmelidir. Böyle konuşanlarla oturup-kalkmaktan çocuğunu sakmdırmalıdır. Çünkü bu çirkin şeyler, şüphesiz kötü arkadaşlardan insana sirayet eder! Çocukların terbiye edilmesinin esası ve temeli, kötü arkadaşlardan korunmalarıdır. Başkası konuştuğu zaman, onu ciddiyetle dinlemeyi, eğer kendisinden yaşlı ise hürmetle kulak vermeyi çocuğuna telkin etmelidir.”
Görülebileceği gibi, İslam alimleri çocuk eğitiminde gayet ilmi metotlar ortaya koymuştur. Bugün bize düşen onları kendi zamanımıza en uygun şekilde tatbik etmektir.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
İmam Gazali’nin İhya-u Ulum id-Din adlı eserinin “Gelişme Çağındaki Çocukların Eğitimlerinde Takip Edilecek Yol ile Terbiye Metodu ve Ahlâklarının Güzelleştirilmesi” başlıklı kısmından özetlenmiştir.