Tüccarın Önündeki İki Kapı
İnsanlık tarihi boyunca şahısların hayattaki ilk amaçlarından biri kendi geçimlerini sağlamak olmuştur. Bunun için toplayıcılık, avcılık gibi usullerin yanında alım satım işlemini gerçekleştirmeye başlamıştır. Diğer bir ifade ile tarihi, insanlık tarihine yakın olan ticaret en temel geçim kaynaklarından biri haline gelmiştir. Bu kadar derin bir geçmişe sahip olan ticaret, bir taraftan helal kazanç yollarını oluştururken diğer taraftan kısa yoldan zenginleşmek isteyen insanların çeşitli muameleleri sonucu hile ve aldatmalarla haram yolda kullanılmıştır. Mesela çürüyen bir ürünün sağlam diye satılması, güçsüz tüccarın malına el konulması veya satılacak ürünün eksik tartılması en eski sahtekârlık yöntemleri olarak tarihe geçmiştir.
Kur’an-ı Kerim’de, geçmiş Peygamberlerden bahsedilirken çoğunlukla, ümmetlerini imana davet etmeleri ve halkın yaptığı yanlışlıklara dikkat çekilmektedir. Mesela, İbrahim Aleyhisselam’ın zamanındaki puta tapma, İsrailoğullarının söz dinlememeleri, Lut kavminin ahlaksızlığı gibi unsurlar ayetlerde tenkid konusu yapılmıştır. Ayetlerde uyarı yapılan konulardan biri de Şuayb Aleyhisselam’ın ümmetinin ticari konulardaki fiilleridir.
“Medyen’e kardeşleri Şuayb’ı (gönderdik). Dedi ki: “Ey kavmim, Allah’a kul olun! Sizin için O’ndan başka ilah yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik tutmayın. Muhakkak ben, size ‘hayrı’ (hakkı) gösterdim. Ve doğrusu sizi kuşatacak olan bir günün azabından korkuyorum.”
“Ey kavmim, ölçüyü ve tartıyı adaletle tutun. İnsanların eşyasının (mallarının) değerini düşürmeyin. Ve yeryüzünde fesat çıkararak, bozgunculuk yapmayın.”
“Şayet iman ediyorsanız Allah’ın bakiyesi (helal kazanç), sizin için daha hayırlıdır. Ben, sizin üzerinizde bir muhafız da değilim.”1
Ayetlerde görüldüğü üzere Medyen halkına Allah’a imandan sonra gelen emir, ölçü ve tartıdaki sahtekârlıklarına son vermeleri ve aldıkları malları değerinden düşük göstererek satıcı kimseyi mağdur etmemeleridir. Bu emirler geçmişte yaşanmış bir duruma yönelik gözükse de ayetlerde zikredilen olaylar tarihi bilgi naklinin yanında ümmete yönelik uyarıları da beraberinde getirmektedir. Nitekim tarih, zaman ve mekân değişse dahi insan unsuru tarihin her anında bulunmakta ve bazı za’fiyetler her daim devam etmektedir. İşte insandaki bu aşırı kazanma hırsının ve fiziki gücünün diğer insanlara mağduriyet vermemesi için Peygamber Efendimiz de en hayırlı kazanç yollarından biri olan ticaret2 hakkında ümmetine bazı uyarılarda bulunmuştur.
Helal Kazanca Teşvik
Aleyhisselâtü vesselâm Efendimizin uyarılarından biri insanların gelecekte helal veya haram olduğuna dikkat etmeden para kazanmaya çalışacakları yönündedir. Zira bu durum hem ahlâkî yozlaşmaya hem de duaların kabul olunmamasına sebebiyet verecektir. Zira “İnsanlara öyle bir zaman gelir ki, kişi malını helal yoldan mı, yoksa haram yoldan mı kazandığına dikkat etmez”3 buyuran Hz. Peygamber bir başka hadisinde ise “yediği ve içtiği şeyler haram olan bir insanın duasının nasıl kabul olacağını”4 sormaktadır.
Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem, helal ve harama dikkat eden güvenilir ticaret erbabının derecesinin yüksekliğine işaret etmekte ve “Doğru sözlü ve güvenilir tüccarların Cennet’te Peygamberler, sıddıklar ve şehitler ile beraber olacağını”5 bildirmektedir.
Bir ayet-i kerîmede cennette Peygamber, sıddık ve şehidlerle beraber olacak kimselerden bahsedilirken onların “Allah’a ve Rasûlüne itaat edenler ve Allah’ın nimet verdikleri”6 olduğu ifade edildiğine göre mezkûr vasıflara sahip tacirlerin, Allah’ın nimetine mazhar kişiler olduklarını anlamak mümkündür.
Haramdan Sakındırma
Helal kazanca teşvik eden ayetler ve hadislerin yanında bazı gelir yollarının haram olduğu ve onlardan uzak durulması gerektiği beyan edilmektedir. Özellikle modern dünyada en yaygın kazanç kapılarından olarak görülen faiz, dinimizde kesin bir dille reddedilmektedir. “Faiz yiyenler, ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, “Alışveriş de faiz gibidir” demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır. Bundan böyle kime Rabbinden bir öğüt gelir de (o öğüte uyarak) faizden vazgeçerse, artık önceden aldığı onun olur. Durumu da Allah’a kalmıştır. (Allah, onu affeder.) Kim tekrar (faize) dönerse, işte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalacaklardır. 7
Rabbimiz, faizli kazancı yok edeceğini, Allah yolunda yapılan harcamaları ise artıracağını bildirmektedir. “Allah, faiz malını mahveder, sadakaları ise artırır (bereketlendirir). Allah, hiçbir günahkâr nankörü sevmez.”8
Diğer bir ayette ise faizin, maddi olarak bakıldığında parayı artırdığı görülmekte ise de aslında bereket nimetinden mahrum olduğu ayetlerde açık olarak ifade edilmektedir “İnsanların malları içinde artsın diye faizle her ne verirseniz Allah katında artmaz. Ama Allah’ın hoşnutluğunu isteyerek her ne zekât verirseniz; işte bunu yapanlar sevaplarını kat kat arttıranlardır.”9
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem de faizli alışverişlerin zararlarını ümmete beyan etmek için bu sisteme dâhil olanların hepsinin büyük günah işlediklerini ve Allah’ın lanetine düçar olacaklarını bildirmiştir. “Abdullah b. Mesud’un haber verdiğine göre Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem faizi yiyen, yediren, faize şahitlik yapan ve onu yazan kimselere lanet etmiştir.”10
Günümüz ticaret erbabının en muzdarip olduğu konulardan biri müşterinin borcunu zamanında ödememesidir. Hâlbuki bu durum Peygamberimiz tarafından yasaklanmış olup, “ödeme gücü olduğu halde borcunu ödemeyen kimselerin zulmettiği”11
Yani kul hakkına girdiği belirtilmiştir. Ticarette görülen bir diğer şikâyet konusu ise verilen sözlerde durulmamasıdır. Bu hem üretici hem satıcı hem de müşteri tarafından rahatsızlık konusu olan bir mevzu olup ayette mü’minler “Sözlerinizi yerine getirin! Zira verdiğiniz sözlerden sorguya çekileceksiniz”12 diye uyarılmakta, Hz. Peygamber de münafıklığın alemetlerinden birinin “söz verdiği zaman yerine getirmemesi”13 olduğunu belirtmektedir.
Alışverişte olması gereken, karşılıklı güven duygusudur. Bu sebeple Cennette yüksek derecelere sahip Müslümanların arasında güvenilir tüccar bulunmaktadır. Bunun zıddı olan aldatma ise inananlar arasındaki güven kaybı oluşması bakımından toplumsal bir facia olup Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem tarafından şiddetle reddedilmiş, hatta pazarda yaş buğdayı kuru buğday diye satan bir esnafa son derece sinirlenerek “Mü’minleri aldatanların Müslüman toplumundan sayılmayacağını”14 bildirmiştir.
Yukarıdaki ayet ve hadislerden anlaşıldığı üzere dünyanın en eski geçim kaynaklarından olan ticaret, İslam’da hakkıyla yerine getirilmesi durumunda bir ibadet olarak görülmüş, cennete ulaşmak için bir vesile kabul edilmiş ve hayır kapılarını açan anahtarlardan biri sayılmıştır. Hatta Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem zamanında hayır ve zekât sahiplerinden birçoğunun ticaret ehli olduğu bilinmektedir. Bu gibi vasıfları dikkate alındığında ticaret; Müslümanları kurtuluşa götüren bir rızık kapısı ise de çok kazanma hırsı ile yasak olan yollara sapmak, aynı kapının cehenneme açılmasına sebebiyet verebilecektir.
-----------------------------------------------------------------------------------------
1 Hud, 11/84-86.
2 Ahmed b. Hanbel, IV, 141.
3 Buhârî, Buyû’, 7.
4 Ahmed b. Hanbel, II, 328; Müslim, Zekât, 65.
5 Tirmizî, Büyû’, 4.
6 Nisâ, 4/69.
7 Bakara, 2/275.
8 Bakara, 2/276.
9 Rûm, 30/39.
10 Ahmed b. Hanbel, I, 394; Müslim, Müsâkât, 105.
11 Ahmed b. Hanbel, II, 260; Buhârî, Havâlât, 1; Müslim, Müsâkât, 33.
12 İsrâ, 17/34.
13 Ahmed b. Hanbel, II, 189; Buhârî, İman, 23; Müslim, İman, 106; Ebû Davud, Sünne, 16.
14 Ahmed b. Hanbel, II, 50; Müslim, İman, 164; İbn Mâce, Ticârât, 36.