ADAM OLACAK ÇOCUK
Çocukları hiçbir zaman sokakta oyun oynayan edilgen varlıklar olarak görmem. Aksine onların fıtratlarında barındırdıkları öze odaklanır ve sohbet ederim. Hatta çocuklara toplumun maruz kaldığı bazı sorunlar hakkında düşüncelerini sorarım. Ve inanır mısınız her seferinde aldığım cevaplar karşısında şaşkınlığa uğrar ve ümitlerimi tazelerim.
Hz. Peygamberin çocuklarla ilişkileri sevgi ve saygı ekseninde devam etmiştir. O çocukları hiçbir zaman küçümsememiş aksine onlara değerli olduklarını hissettirmiş, küçük sorumluluklar vererek yeteneklerinin gelişmesine yardımcı olmuştur. Unutmayalım bugünün çocukları yarının büyükleridir. Bugünün çocukları yarının aydın, düşünür ve mücahitleridir. O nedenle çocukları yeteneklerini değerlendirebilmeleri için cesaretlendirmeli ve hak ettikleri takdir ve onayı onlara verebilmeliyiz.
Anne-babalar çocukları ile ilgili beklentilerini ortaya koyarken sanırsınız ki, bahsedilen kişi bir erişkin… Fakat bu kişiler çocukları ile ilişkilerinde onları yetersiz görüp kanatlarını açmalarına ve yeteneklerini geliştirmelerine bir türlü fırsat vermezler. Çocuk bir konuda kendini ifade etmeye çalıştığında ebeveynler hemen engel olur ve onu kendi oluşturdukları kalıpların içine sokar ve gelişimine fırsat vermezler.
Geçtiğimiz hafta çocuklarına sen yapamazsın, senin yerine ben yaparım diyerek onları kıyıya iten ebeveynlerimizin şikâyetlerini düşünürken Almanya’da bir çocuğun kitleleri önüne sürükleyen yürüyüşünü konu edinen bir habere rastladım. Tamam çocuk belli kesimler tarafından yönlendirilmiş ve ön planda tutulmuş olabilir.
Fakat her çocuğun hayal ve beklentilerini ifade edebilecek imkânı ve gücü vardır yeter ki büyükler tarafından cesaretlendirilsin.
Emil’in tavrı buna bir örnektir. Bütün dünyanın ilgisini çeken Emil çocuklar öncülüğünde bir protesto gösterisi yaptı, cep telefonu ve sosyal medya ile meşgul olup çocuklarına vakit ayıramayan ebeveynlere, “Telefonunla değil benimle konuş, uçuş modu açık sıra bende” diye seslendi.
Dünya siyasetini yönlendiren kelli felli adamlar dururken anne-babaların iletişim sorunu için küçük bir çocuk harekete geçti ve bu sorunu gündeme taşıdı. Emil’in anne-babası, “Emil bize düşüncemizi sordu biz de gerekli mercilere başvuru yapması hususunda ona yardımcı olduk, fakat fikir tamamen ona aitti” dediler. Burada mesele biraz da anne-babada bitiyor. Nitekim Emil’in ailesi çocukları onlardan önemli bir sorun hakkındaki önerilerini belirttiğinde, git derslerine çalış, büyüklerin işine karışma demek yerine ona bütün çocukların seslerini duyurabilmesi için imkân tanıdılar.
Adaleti hayatın merkezine koyan bir dinin mensupları olarak bizler çocuklarımız sıradan bir sorunu dile getirdiğinde hemen engel olur ve onu duyarsızlaştırmaya çalışırız. Sonra da bu çocuktan şefkat ve adaletli davranmasını bekleriz. Ne garip bir çelişki değil mi?
Fatma Tuncer.