Hak Müşterek Bir Değerdir
İnsan olduğunu iddia eden her kişinin “hak” kavramını doğru ve tarafsız şekilde değerlendirmesi gerektiğini düşünüyorum. Zira ister kadın olsun, ister erkek olsun, ister çocuk olsun, ister genç olsun hakkaniyet noktasında hepsi aynıdır. Aslolan insanın sahip olduğu haklardır, o yüzden hak konusunda hiç bir ayrım yapılmamalıdır. Hak hepimize aittir, hak her canlıya aittir. O nedenle İslam adalet kavramına özel bir değer atfetmiştir.
Hak kavramının, bütün canlıları ilgilendiren müşterek bir değer olduğuna inanıyorum ancak son yıllarda hızla artan kadın cinayetleri, beni ister istemez öteden beri ezilen horlanan, dışlanan ve katledilen kadınların ihlal edilen haklarına yöneltti. Daha geçen gün üniversite öğrencisi bir genç kız evinin önünde bıçaklanarak katledildi. Çocuğunun gözleri önünde boğazı kesilerek öldürülen Emine Bulut olayını hatırlarsınız. Eşleri tarafından katledilen onlarca kadının çığlıkları kulaklarımızda yankılanıyor.
Son on bir ayda katledilen kadınlardan 13’ü ateşli silahla, 8’i kesici aletle, 5’i darp edilerek, 3’ü kimyasal madde ile, 4 ‘ü yüksekten atılarak, 1’i boğularak katledildiler. Kadınların çoğu şiddet mağduruydu ve boşanmaya karar verdikleri için eşleri tarafından öldürüldüler. Boşanmaya karar veren kadın kocası tarafından katlediliyor, aile efradı ise katili değil katledilen kadını suçluyor. İslam’ın kadına verdiği hakları gasp eden cahiller, töre ve köhne gelenekleri dinleştirerek zulmü meşrulaştırmaya kalkıyorlar. İslam elbette geçerli bir neden yoksa boşanmayı tasvip etmiyor ancak kadın eşi tarafından şiddet ve zulme maruz kalıyorsa boşanmak en doğal hakkıdır. Bu hakkı kimse ondan alamaz. Köhne gelenekleri dinleştirenler istiyorlar ki, kadın şiddete karşı sessiz kalsın, yaşadığı zulmü kimseye duyurmasın, cani kocanın kulu kölesi haline gelsin. Ne yazık ki birçok kadın bu sebepten dolayı gördüğü ağır işkenceye rağmen sesini çıkarmıyor. Zira boşanmaya karar verenler katlediliyor, çocuklarından uzaklaştırılıyor, aile tarafından dışlanıyor. Allah’ın verdiği hakka kul engel olmak istiyor, Allah’ın kadına verdiği değeri kul ihlale yelteniyor. Fakat toplumda söz sahibi kişi ya da kişiler harekete geçip, “Bu insanlara zulmediyorsunuz, zulüm haramdır” diyemiyor.
İslam’ın değerleri ile hiç bağdaşmayan köhne gelenekler, insanların şiddete meylini daha da artırıyor. Bu zihniyete göre erkek çocuklar doğuştan ayrıcalıklıdır, kız çocukları ile eşit haklara sahip olamazlar. Erkek çocuğun özel bir noktada konumlandırılması ve onlara üstünlük atfedilmesi çocukta diğerleri üzerinde her türlü tasarrufunun olabileceğine dair bir algı oluşuyor. Ne yazık ki töreci cahiller, çocukları sorulduğunda kız çocuklarının adını telaffuz dahi etmekten kaçınıyor, onları insandan saymıyorlar. Üstelik bu insanlar bunu din adına yapıyorlar. Oysa İslam fertlerin cinsiyetine değil iman ve eylemlerine bakar ve onları bununla değerlendirir.
Yazılı ve görsel medyada kadına yönelen şiddet için bahaneler üretiliyor ve şunlar olmasaydı bu sorunlar yaşanmazdı deniyor. Oysa kadınlar insanlık tarihinde hep ezilen, aşağılanan, dışlanan ve şiddete maruz kalan kesim olmuştur. İslam kadına hak ettiği değeri vermiş ve onu ana olarak, eş olarak özel bir noktada konumlandırmıştır. Fakat cehaletten hiçbir şekilde vazgeçmeyen gafiller onları cahiliye dönemine çekerek edilgen hale getirmek istiyorlar.
Fatma Tuncer.