HAYIRDA YARIŞANLAR
Rabbimiz Müminin Suresi 61. ayetinde şöyle buyurur: “İşte iyilikte yarışanlar onlardır. Onlar bu konuda hep öndedirler.” Allah (c.c.) ayetinde hayırda yarışanlara “sabikun” diyor ve bu insanları mükâfatla müjdeliyor. Peki, nedir sabikun? Sabikun müminin hayır, hasenat, iyilik ve ihsanda yarışmasıdır. Dünya metaları uğruna kin ve nefret üreten muhterisin karşıtı bir kavramdır sabikun. İhtiras sahibi kişiler para ve mevkii uğruna sürdürdükleri yarışın hiçbir zaman kazananı olamazlar, hayırda yarışanlar ise sonuç ne olursa olsun kazananlar safındaki yerlerini alırlar.
İslam tarihinde sabikun olarak adlandırılan öncüler dünyayı hiçbir şekilde sahiplenmediler, sadece ahiret yurdu için bir imkân olarak gördüler. Yarışmak öne geçmek koşuşturmak anlamına gelen sabikun kavramı o kimseler için hayır, hasenat ve manevi bir kazanca dönüştü. Hakkın ikamesi için çaba gösteren bu kişiler aynı zamanda mukarrebundandırlar. Onlar zulme karşı seslerini yükseltmekten kaçınmayan ve gönüllerin fethinde ilk yola çıkanlardır.
İslam mülkün tekelde toplanmasını tasvip etmez, zekât, sadaka ve ikram ile ihtiyaç sahiplerine ulaşmayı ve onlara el uzatmayı inananlara bir sorumluluk olarak yükler. Bu doğrultuda hareket eden İslam fertlere biz odaklı bir bakış açısı kazandırır. Müslümanlar şartlar ne olursa olsun ben odaklı hücrelere hapsolmazlar, yoklukta da varlıkta da ceplerini açar ve yoksulların yanında yer alırlar.
Materyalist zihniyet ikram ve infakı bir kayıp olarak görürken İslam bunu hem dünya hem de ahiret için büyük bir kazanç olarak değerlendirir. Gerçi son yıllarda Batılı uzmanlar da yardımlaşmanın kazanımları konusunda açıklamalar yapıyor, yapılan hasenatın depresyon, kaygı, stres gibi rahatsızlıkları iyileştirici etkiye sahip olduğunu belirtiyor ve depresyon hastalarını yardım faaliyetlerine teşvik ediyorlar. Fakat söz konusu çalışmalar imanla ilişkilendirilmediği için bir ayağı havada kalıyor.
Yapılan araştırmalarda, yardımlaşmanın mutluluk hormonlarını olumlu yönde etkilediği izlenmiş, insanlara ikramda bulunan kişilerin beyin aktiviteleri izlendiğinde ise beynin haz ve ödül kısmının daha aktif çalıştığı görülmüştür.
Bulaşıcı bir hastalık gibi yayılan sekülerizm ve bireyselleşme insanları paylaşmanın getirdiği kazanımlardan mahrum bıraktı. Dünyanın büyüsüne kapılan Müslümanlar yoksullarla yan yana yürümekten dahi kaçınır oldular. Parayı bir araç olarak değil amaç olarak görüp kendilerini insan kılan değerlerden uzaklaştılar. Sorduğunuzda, “Hamdolsun Müslüman’ız” diyen bu kimseler pratik yaşamda ötekilerle aynı kulvarda koşmaya devam ettiler.
SABİKUNLAR
Sabikunlar Allah’ın koyduğu ilkelerden ne olursa olsun ödün vermezler.
Vakti boş işler peşinde tüketmez, asli sorumluluklarını geçici heveslerine kurban etmezler.
Yaşanan hiçbir şeyin Allah’tan bağımsız olmadığını bilirler ve ona teslimiyet gösterirler.
Sahip oldukları imkânları ihtiyaç sahipleri ile paylaşmaktan kaçınmazlar aksine hayırda yarışırlar.
Fatma Tuncer.