Çocuğum Adam Olsun Yeter
Günümüzde anne babaların en büyük hayali, makam mevki sahibi çocuklar yetiştirip bundan kendilerine pay çıkarabilmek. Çocuğu adeta kendi uzantıları olarak gören ebeveynler, onların kendilerine özgü yeteneklerinin, hayata dair hedeflerinin olabileceğini hesaba katmıyor, kendi beklentilerine yoğunlaşıyorlar.
Mahallenizde, sokağınızda ya da iş ortamında karşılaştığınız kimselerle oturup sohbet ettiğinizde konu dönüp dolaşıp çocukların eğitim meselesine geliyor. Hayatta yapmak isteyip de yapamadıkları her şeyi çocuğun omuzlarına yükleyen ebeveynler, hayallerini anlatırken kendilerinden geçerler. Çocuğun okul başarısını, gelecekte yapmak istediği işleri, nerede ne kadar para kazanabileceğini, hangi mevkie gelirse neler elde edebileceğini ballandıra ballandıra anlatırlar.
Aradan yıllar geçer ve çocuk kendi taleplerinden vazgeçmiş, ebeveyninin istediği mesleği edinmiştir. Artık saygın bir mesleği vardır, hayatını istediği şekilde yaşayabilmektedir. Fakat çocuğun sahip olduğu hiçbir şey artık ebeveynini mutlu etmemektedir. Çünkü makam mevki sahibi olan çocuk ebeveyni ile bağlarını koparmıştır. Onları arayıp sormamakta, saygı ve hürmet gösterip gönüllerini almamaktadır. Ebeveynler geç de olsa adam olmakla mevkii sahibi olmak arasındaki farkı kavramışlardır fakat artık bunun bir şeye faydası olmayacaktır.
Geçtiğimiz günlerde adam olmakla mevkii sahibi olmak arasındaki farkın ayırdına varan bir babanın hayırlı temennilerine şahit oldum. Biliyorsunuz okuldan kalan vakitlerinde çobanlık yaparak aileye katkı sağlayan bir çocuk Teog ikincisi oldu. Yoksulluğu ve mahrumiyeti bir yakını kadar iyi tanıyan baba şöyle diyordu: “Ben çocuğumun her şeyden önce saygılı bir insan olmasını istiyorum. Eğer iyi bir insan olmayacaksa benim için seçtiği mesleğin hiçbir önemi yok” Yoksul bir babanın bu ifadeleri, çocuklarını maddiyat uğruna heba eden ve onları insani değerler noktasında yoksullaştıran tüm ebeveynlere örnek olsun.
Fatma Tuncer.