Hz. Peygamberin ailesi ile ilişkileri
İslam toplumlarında aile bireyleri, bir elin parmakları gibidir. Bu çatı altında anne, baba ve çocuklar sevgi, saygı, empati ve dayanışma ilkeleri ile hareket ederler. Çocuk dedenin masalları ile büyür, kadın kocasının sohbetlerine eşlik eder, büyük kardeş küçük kardeşi eğitir, yaşanan sıkıntılar aile içinde paylaşılır… Bütün bunlar sağlıklı bir iletişim ile gerçekleşir. Aile fertleri yaşamlarının her alanında Hz. Peygamberin önderliğinde hareket eder ve hayatlarını buna göre düzenlerler.
Enes b. Malik, Hz. Peygamberin aile ilişkilerini şöyle anlatır: “Aile fertlerine karşı Hz. Peygamberden daha şefkatlisini görmedim.” İslami ilkeler üzerine kurulmuş bir ailede bireyler birbirleri için yaptıkları iyiliklerin birer kazanç olduğunu bilir ve bu kazancı elde etmek için çaba gösterirler. Zira kadın ya da erkeğin eşine, çocukların anne babaya saygı ve hürmet çerçevesinde davranmaları İslam’ın tavsiyelerindendir.
Efendimiz şöyle buyuru: “Sizin en hayırlınız ailesi için en hayırlı olanınızdır.”
Peygamberimizin iletişim dili şefkat ve merhamet üzerine kuruluydu. Aynı şekilde eşleri de ona sevgi ve şefkatle muamele eder ve değer verirlerdi. Efendimiz, Cebrail ile ilk karşılaşmasında yükünün ne kadar ağır olduğunu hissediyor ve olup bitenlere bir anlam vermeye çalışıyordu.
Çünkü o güne kadar hiç yaşamadığı bir durumla karşılaşmış ve o vaziyette evine koşmuştu.
Sıkıntılarını önce eşi Hz. Hatice ile paylaşmış, onunla istişare etmiş ve onun desteğini almıştı.
Hazreti Peygamber, eşleriyle sohbet eder ve onların fikrini alırdı. Bu onlara değer verdiğinin de bir göstergesi idi.
Günümüzde sık sık dillendirilen empati, iletişimin olmazsa olmaz şartlarındandır. Allah’ın bizlere bahşettiği bu özel duygu sayesinde insanların sıkıntılarını anlar ve yardımlarına koşarız. Aile içi iletişim sorunlarının en büyük nedeni, aile bireylerinin empatik yaklaşım ve anlayıştan yoksun olmaları ve bu konuda çaba göstermemeleridir. Yalıtılmış odalarda bencilliğe teşvik edilen çocuklar ve kendilerini teknolojik araçların bir versiyonu gibi gören anne-babalar kozalarından çıkamadıklarından tek kişilik bir dünyada yaşıyor ve karşılarındaki kişiyi anlayamıyorlar. Bu kimseler saygı ve anlayıştan yoksun olduklarından, kişisel farklılıkları anlayışla karşılamak yerine insanları değiştirmeye çalışıyorlar. Şöyle bir olay anlatılır:
Hz. Ömer zamanında bir adam, eşinin dırdırlarına dayanamaz ve onu halife Ömer’e şikâyet etmeye gelir. Hz. Ömer’in evine geldiğinde kapıda bir müddet durur ve içeriden gelen sesleri işitir sonra geri dönmeye karar verir. Tam da o sırada Hz. Ömer kapıyı açar ve bir isteğiniz mi vardı diye sorar. Adam, “Ya Ömer ben size hanımımı şikâyet etmeye gelmiştim ama siz de hanımınız karşısında susmayı tercih ediyorsunuz o yüzden geri dönüyorum” der. Bunun üzerine Hz. Ömer, “O benim evimin hanımı, çocuklarımın annesidir. Evimin aşçısı çamaşırcısıdır. Biraz fazla yorulmuş bana çatmışsa bundan ne çıkar” der. Sevgi ve anlayışla hareket ettiğimizde birbirimizi anlayabiliriz. Bunun için birlikte vakit geçirmek ve hemhal olmak zorundayız.
Hz. Peygamber, “Kişinin ailesiyle geçirdiği vakitler en değerli vakitlerdir” buyurmakta ve aile bireylerinin sadece fiziksel olarak değil duygusal olarak da bir arada olmalarını tavsiye etmektedir. Çünkü aile bir bütündür ve bu bütünün parçası olan fertler ilk eğitimi burada alırlar.
Sağlıklı bir kişiliğin oluşabilmesi için ise ailede maneviyatın yeşertilmesi ve bireylerin ben olmaktan biz olmaya geçmeleri gerekir. Bu da, sevgi, saygı, empati ve anlayışla mümkün olur.
FATMA TUNCER.